10 Temmuz 2018 23:38

Yeni kabine patronlardan oluşuyor: Açık ve çıplak bir sermaye iktidarı

Sermaye gruplarının temsilcilerinin kabinedeki yeri, önümüzdeki dönem eğitimden sağlığa pek çok kurumun piyasaya açılacağına işaret ediyor.

Fotoğraf: Raşit Aydoğan/AA

Paylaş

Eda TANIŞ
Barış ÇOBAN
İstanbul

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ilk “bakanlar listesi”ni açıkladı. Siyasetçiler, bürokratlar ve özel sektörden seçilen sermaye gruplarının temsilcisinin kabineyi doldurması önümüzdeki dönemin eğitimden, sağlığa  pek çok kurumu özel sektöre ve piyasaya açılacağını işaret ediyor.  3 sermayedar  gösterdikleri alanda bakanlık koltuğuna oturdu. Kabinede ETS Turizm’in sahibi Murat Ersoy Turzim Bakanı, Medipol Üniversitesi’nin mütevelli Heyeti ve Yönetim Kurulu Başkanı Fahrettin Koca Sağlık Bakanı, Maya Okulları’nın sahibi Ziya Selçuk ise Milli Eğitim Bakanı oldu. Alanında uzaman isimler Evrensel'e önümüzdeki dönemi şöyle özetledi: Tam bir piyasalaşma dönemi.

KAMU TAMAMEN PİYASAYA AÇILIYOR

Eğitim Sen Eğitim Uzmanı Erkan Aydoğanoğlu: Özel okul sahibinin Eğitim Bakanı olarak atanmasını şöyle değerlendirdi: Tek tek kişilere ya da onların mesleklerine bakarak yorum yapmak bizi yanıltabilir. Milli Eğitim Bakanı Özel okul sahibi. Sağlık Bakanı özel hastane sahibi. Ticaret bakanı bir şirketin CEO’su. Çevre Bakanı toplu konutçu. Tamamen devletin piyasayla bütünleştiği, kamu –kamu dediğimiz halk- kavramının anlamını yitirdiğini gösteren bir sistem. Ziya Selçuk’un eğitimci kökenli olması, eğitim camiasında olumlu karşılanmakla birlikte –özel okul sahibi olması bir soru işareti-, bunun hükümetin yeni yönetim sisteminin aynı zamanda özelleştirmeci, kamuyu tamamen piyasaya açan merkezi politikasının dışında değerlendirilemez. Bütün okulların artık özel işletmeler gibi, eski sistemde başlayan sistemin tamamlanacağını söyleyebiliriz. Tam bir piyasalaştırma dönemi. Çünkü artık para yok, buna ihtiyaçları var. Bu aşamada hastaneler artık şehir hastaneleri üzerinden özelleşti. Benzer bir şey okullar için de hayata geçirilecek. Bütün kamu kurumlarının cumhurbaşkanına bağlanması, cumhurbaşkanının bilgisi dışında eğitimde ya da diğer alanlarda herhangi bir değişikliğin yapılabileceğini öngörmüyoruz. Tek tek bireyler değil, sistemin kendisi sıkıntılı. Halka yönetlik hizmetlerin niteliğinin bozulacağını, daha çok paralı hale geleceğini, eğitimde özelleştirmenin, özel okullara yönelimin belirgin biçimde artacağını söylüyorum. Türkiye’de bütün vatandaşlarımız artık yeni sistemle beraber kapitalizmi iliklerine kadar hissedecek. Parası olan kendisini kurtaracak, olmayan da kendisine sunulanla yetinmek zorunda kalacak.

BAKANIN OKULU KIRTASİYE YARDIMLARINI GERİ İSTEMİŞTİ

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kabinesinde Milli Eğitim Bakanı olarak yer alan Ziya Selçuk’un kurucusu olduğu Özel Maya Okulları, iki yıl önce öğretmenlere verilen kırtasiye yardımını geri istemişti. O dönem Evrensel “Öğretmenlerden kırtasiye yardımlarını geri istediler” haberiyle olayı gündeme getirmişti. Ankara’da bulunan Özel Maya Okulları Oran Kampüsünde, MEB’in öğretmenlere ödenmesini zorunlu tuttuğu “eğitim öğretim destek ödeneği”ni öğretmenlerinin hesabına yatırılmış ancak bu paranın öğretmenler tarafından elden okula geri verilmesi istenmişti. Buna karşı çıkan öğretmenler de işten çıkarılmıştı. O dönem olayı Evrensel'e anlatan Müzik Öğretmeni Ahmet Yeşil, Okulun Kurucu Temsilcisi Levent Okut’un banka hesaplarına yatırılacak kırtasiye yardımının kendilerine geri verilmesini istediğini aktarmıştı. Öğretmenlerin itirazı üzerine ise Okut’un “Parayı geri vermeyenlerin sözleşmesini yenilemeyeceğiz” dediğini belirten Yeşil, 8 ay boyunca öğretmenler üzerinde baskı uygulandığını dile getirdi. Parayı geri vermeyi reddeden Ahmet Yeşil ise işten atılmıştı. Ancak işten atılan öğretmenler okula karşı açtığı mahkemeyi kazandılar.

{{281117}}

SAĞLIKTAN KÂR ELDE EDİLEMEZ

Medipol Üniversitesi ve Medipol Hastanesi’nin sahibi Fahrettin Koca da yeni Sağlık Bakanı oldu. Sağlığın başına hastane sahibi bir ismin atanmasına ilişkin Evrensel'e değerlendirmelerde bulunan Tabipler Birliği İkinci Başkanı Ali Çerkezoğlu ülkenin şirket olarak yönetilmeye karar verildiğini söyledi.

Çerkezoğlu’nun değerlendirmesi şöyle: Fahrettin Koca tek başına sağlık bakanı olmuş değil sonuçta bu yeni bir sistem ve belli ki şirket olarak ülke yönetmeye karar verilmiş durumda.. Sağlık sektörü özü ve ruhu itibariyle kamusal bir hizmettir ve kamusal hizmetin hastanın sağlığını inceleyen bir yaklaşıma ihtiyacı var. Özel hastane zincir sahiplerinin bir önceliği var ise o da hastanesini kâra geçirmektir. Oysa ülkenin ihtiyacı, özel hastanelerin kâr etmesi ya da kamu hastanelerinin işletmehanelere dönüşmesi değil, verilen sağlık hizmetinin niteliğinin artması, verilen tıp eğitiminin, sağlık eğitiminin niteliğinin artması vatandaşın sağlık hizmetine erişimini kolaylaştırması ve gereksiz tüketimin azaltmasıdır. Oysa şirket anlayışı tüketimi arttırmak odaklıdır. Şuan ki işaret ülkeyi anonim şirket mantığıyla yürütmenin niyetlendiğinin  işaretidir.

SERMAYE TEMSİLCİLERİ DOĞRUDAN İŞİN BAŞINDA

Patronların kabinede yer almasını “Artık temsili olarak değil, doğrudan sermaye temsilcileri işin başına geçti” şeklinde değerlendiren, Doç. Dr. Hakan Koçak da şunları söyledi:

Sadece tek adam rejimi değil, sermayenin denetimsiz rejimine yol açacak bir kabine bu. Öte yandan işçinin yok sayıldığı, çalışma bakanlığının çalışma kısmının işlevsizleştiği bir kabine aynı zamanda. Bu bir kabineye baktığımızda, işçiler haklarının tamamen ortadan kaldırılmasına karşı mücadeleye hazırlıklı olmalı. Parlamenter demokraside az da olsa emeğin haklarına yönelik düzenlemeler söz konusuydu, emekçilerin Meclis ve bakanlar üzerinde basıncı oluyordu. Şimdiki yapı bu basıncın tamamen ortadan kalktığı bir sermaye yapısı olarak gözüküyor.

Daha önce demokrasi ve otoriterlik tartışmaları bir yanda, emek başka bir yanda gibiydi. Zihinlerde ayrı ayrı düşünülen şeyin birleşmesi açısından bu durum anlamlı. Üstelik yaklaşan bir kriz de var. Kriz karşısında sermayenin çıplak çıkarlarını savunmak, emeği bastırmak üzere şekillenmiş bir kabine bu. Otoriterlik aynı zamanda emeğin haklarını ve taleplerini yok edilmesine de tekabül ediyor. O yüzden emek mücadelesiyle, demokrasi mücadelesinin ayrılmayacağı tezi daha da güçlendi.

ERDOĞAN TEK BAŞINA YÖNETMEK İSTİYOR

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın damadı olan Berat Albayrak Hazine ve Maliye Bakanı oldu. Piyasalar hareketlendi dolar yükseldi.

Doç. Dr. Murat Birdal da hem Albayrak’ın yeni görevini hem de piyasalardaki dalgalanmayı Evrensel'e değerlendirdi. Birdal şunları söyledi:

Yeni kabineye dönük piyasa tepkisinin ardındaki asıl neden Babacan’ın ardından piyasalarla koordinasyonu sağlayan bir diğer önemli isim Mehmet Şimşek’in kabineden ayrılması oldu. Şimşek’in yerine ekonomi politikası konusunda Erdoğan ile ayrışması beklenmeyen Albayrak’ın atanması ise paniği tetikledi. Şimşek’in neden önemli olduğunu yakın zamanlarda görmüştük. Erdoğan’ın İngiltere’de uluslararası finans kuruluşlarının temsilcileriyle buluşması sonrasında piyasaların nasıl altüst olduğunu hatırlıyorsunuzdur. Burada Erdoğan’ın o meşhur faiz-enflasyon yaklaşımını yinelemesi sonucunda TL’den sert bir kaçış yaşanmaya başlamıştı. Seçime sayılı günler kala yaşanan bu gelişmenin ardından bir süredir hükümet çevreleri tarafından kenarda tutulan Şimşek İngiltere’ye finans dünyası ile bozulan ilişkileri tamir etmek üzere görevlendirilmişti. Şimşek’in burada ne gibi teminatlar verdiğini bilmiyoruz (tahmin etmek zor değil gerçi) ama kısa vadede işe yaradı. TL, dolar ve avro gibi yabancı para birimleri karşısında değer kazanırken piyasa faizleri yükselişe geçti. Hükümet en azından kur cephesinde nispeten daha ılımlı gözüken bir ortamda seçime girdi. Bugün Albayrak’ın ekonominin başına getirilmesi aslına bakılırsa Erdoğan’ın artık yanında yanlışlarını düzeltebilecek bir figür olmaksızın tek başına ekonomiyi yöneteceği anlamına geliyor. İşte piyasaları gerginleştiren bu.

‘BU BİR ERİTME OPERASYONU’

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının birleştirilmesine ilişkin Evrensel'e konuşan Feminist aktivist HDP Kadın Meclis Üyesi Gülsen Ülker şöyle dedi:

Bakanlıkların birleştirilmesi ve Çalışma Bakanlığı ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının birleştirilmesi 2007’den sonra siyasi iktidarın kendi dünya görüşünde Türkiye’yi dizayn etme sürecinin bir sonucu. Türkiye’de Kadın Statüsü Ve Sorunları Genel Müdürlüğü olarak başlayan ulusal mekanizma oluşturma sürecinin geleceği yer Kadın Bakanlığıydı. Başbakanlığa bağlı, başbakan yardımcısı başkanlığında bir model oluşturulmuştu. Biz bunu kendi taşra teşkilatında olan bakanlık olma süreci olarak bekler, bunun için mücadele ederken önce “Kadınların sorunu kalmamıştır” sözleri üzerinden kadınları statüye bağladılar.

2012’de de şiddete karşı kapsamlı bir yasa çıkarma çalışmları sırasında KHK ile bakanlığı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı yapıp kadın bakanlığı fikrinden tamamen vazgeçtiler.

Bugün gelinen noktaya ise faşizm diyoruz. Çalışma Sosyal Hizmetler ve Aile Bakanlığı ise bir ertime operasyonu. Bu bakanlığın içinde kadınlar iyice unutturulmaya, yok edilmeye çalışılıyor. “Bu konuda ben bir şey yapmayacağım” diyorlar. Kadınların kendi çizdikleri çerçevede rol alması üzerinden cinsiyet tanımlamaları var ve bunu en yüksekten dile getirdiler.

YENİ BAKANIN ‘KADIN MESELESİNE KATKISI NE OLACAK?​’ BİLMİYORUZ

Çalışma sosyal Politikaları ve Aile Bakanlığına getirilen Zehra zümrüt Selçuk’a gelecek olursak, iktidarın çok uzun zamandır kendi kadın örgütlerini kurma yönünde girişimleri oldu. Uzun süredir de KADEM’le çalışıyordu. KADEM doğrudan hükümet kuruluşu gibi davranıyordu. Yaptıkları şeyi şimdi daha görünür kılmışlar. Yeni Bakan Ankara KADEM temsilcisi. İyi eğitim almış, genç bir kadın olabilir, ancak ‘Kadın meselesindeki bakışı ne, oraya ne kadar katkısı olacak?​’ bunu söylemek mümkün değil. KADEM üzerinden değerlendirme yapmamızı bekliyorlarsa da KADEM’in bir kadın örgütü olmadığını söyleyebiliriz.


TÜSİAD’DAN BAŞARI AÇIKLAMASI

TÜSİAD, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçiş ile ilgili bir açıklamada bulundu. Yazılı olarak yapılan açıklamada; “Bugün dünyada güçlü bir ülke olmak, güçlü bir ekonomi olmakla mümkündür. Güçlü bir Türkiye ekonomisi için hukuk devleti ilkeleri, başta Merkez Bankası olmak üzere denetleyici kurulların bağımsızlığı, AB’ye uyum sürecinin hızlanması, çağdaş bir eğitim sistemi, teknoloji temelli ve sürdürülebilir kalkınma politikaları son derece önemlidir. Bu konular başta olmak üzere; ülkemizi ileriye taşıyacak tüm alanlarda yeni yönetime başarılar diliyoruz” ifadelerine yer verildi. (HABER MERKEZİ)

ÖNCEKİ HABER

CHP ve HDP yeni kabineyi yorumladı: Hanedan A.Ş.

SONRAKİ HABER

Adana'da Beşler mezarları başında anıldı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...