03 Eylül 2012 17:15

Hatay topraklarına taşınan savaş…

Halkların Demokratik Kongresi (HDK) İstanbul Milletvekili Levent Tüzel ile birlikte bir heyet olarak Hatay ilinin Suriye’ye sınır olan köylerine, Cilvegözü sınır kapısına ve askeri kamp olarak gündeme gelen Apaydın’a gittik.Türkiye’nin Suriye’ye dönük müdahalede aktif rol alması, Suriyeli muhaliflere kucak a&cce

Hatay topraklarına taşınan savaş…
Paylaş
Halil İmrek / Kadir Baziki / Özkan Azazi

Türkiye’nin Suriye’ye dönük müdahalede aktif rol alması, Suriyeli muhaliflere kucak açması; Suriye’deki çatışmaları Türkiye’ye taşımış durumda. Türkiye-Suriye sınırında olan Hatay’ın Reyhanlı ilçesi ve köyleri savaşın ne kadar içerisinde olduğumuzun fotoğraflarını sunuyor: Yüzü gözü kan ve toz içinde olan aileler…Yaralı çocuklar, şok yaşayan anneler.

Sınır köylerinde yaşayanlar, “Savaş her geçen gün bizi de içine alıyor. Huzurumuz kalmadı. Can ve mal güvenliğimiz yok. Yeter artık bu karmaşa, bu savaş hali son bulsun” diyorlar. Reyhanlı Cilvegözü sınır kapısında dakikada bir geçen ambulanslar, pikapla dahi taşınan yaralılar ve mülteci kampları; Hatay sınırında bir savaş görüntüsü yaratıyor.

Türkiye Suriye sınırında çok giriş ve çıkışların olması, bir çok kesimde “Gündüz sınırın ötesindeki silahlarını kuşanarak Esad’ın askerleriyle çarpışıyorlar gece Apaydın Kampına gelip kalıyorlar söylentisi” yaratmış.

Bilindik gümrük kapılarının dışında oluşmuş fiili geçiş noktaları var. Sınır köylerinde bulunan karakollar, hem insan hem de erzak geçiş noktaları durumunda. Suriye tarafından ambulans nerden çağrılırsa oraya gidiyor. Türkiye’den ambulanslar sadece Cilvegözü’nden değil sınır köylerinden de yaralı taşıyor. Bükülmez Köyünden dönerek sınırdaki karakol noktasından yaralı almaya gelen ambulansları görüyoruz.

CİLVEGÖZÜ KAPISI…

Sınır bölgesindeki hareketliliği yerinde gözlemlemek için Reyhanlı ilçesine gidiyoruz. Cilvegözü gümrük kapısına Reyhanlı ilçesinden geçiliyor. Cilvegözü; Türkiye’nin Suriye üzerinden Ortadoğu’ya açılan önemli karayolu kapısı. Reyhanlı ilçesinin 80 bin nüfusu var. Suriye’den gelip yerleşenlerin sayısı ise 18 bini bulmuş. Nüfusun yüzde sekseninin Sünni Arap olduğu ilçede, diğer nüfusu Türkmen, Kürt ve Çerkezler oluşturuyor.

Reyhanlı’da pompalı tüfek satışlarında bir patlama olduğu ifade ediliyor. Bu, işin görünen yanı. El altından satılan silahlardan bahsediliyor. Reyhanlı Araplarının büyük bir kısmının Suriye’de çok sayıda akrabası var ve gelişmelerden dolayı akrabalarının can güvenliğinden endişeliler.

Reyhanlı’da savaş ve çatışmaların izini görmek kolay. Şehrin girişinden itibaren, kafası, kolu ve ya bacağı sargı bezli olan bir çok yaralı görüyoruz. Yaralı muhaliflerin büyük bir kısmının bacaklarından vurulmuş olması dikkatimizi çekiyor.

KIZ YURDU REVİR OLMUŞ

Reyhanlı’da özel kız yurdu revire çevrilmiş durumda. İçeride çok sayıda yaralı var. Bunlar Esad’a muhalif olan savaşçılar. Revire çevrilen kız yurdunun hemen yanında İHH İnsani Yardım Vakfı’na ait Mobil Sağlık TIR’ı kurulmuş. İHH sağlık kliniğinde poliklinik hizmetleri veriliyor.

Şehrin içinde çok sayıda Suriye plakalı araç var. Reyhanlı şehir merkezinde biraz dolaştıktan sonra büyük bir sitede oturan Reyhanlılı bir aileye misafir oluyoruz. Misafir olduğumuz aile bize yeni komşu gelen Suriyelilerden bahsediyor. Sitede 150 Suriyeli ailenin oturduğunu ama bir dairede üç dört ailenin birden kaldığını anlatıyorlar. Aile fertlerinden biri, komşu oldukları Suriyelilerin evlerine giriş ve çıkışların belli olmadığını, kimin oturduğunu bilemediklerini çünkü gün içinde ve gece çok fazla sirkülasyonun olduğunu belirtiyor. Varlıklı olan ve çatışma ortamından kaçıp gelen çok sayıda Suriyeli olduğu da anlatılıyor. Maddi imkanı olan bu ailelerden bazıları ev dahi almış. Küçük çaplı ticarete giren Suriyeli de var. Özellikle nargile satışı ile döner dükkanı işletenler olmuş. Suriyelilerin kente yerleşmesi ev kiralarının yüzde 100 artmasına neden olmuş. Aylık 300 liralık ev kiraları 600-700 liraya yükseltmiş.

‘YAŞADIĞIMIZ KENTE YABANCILAŞTIK’

Reyhanlılı, Ahmet adlı esnaf ilçedeki son durumu şöyle anlatıyor. “Biz yaşadığımız kente yabancılaştık. Sanki onlar Suriye’den gelmemiş biz Suriye’den gelmiş gibiyiz. Çok rahat hareket ediyorlar. Nargile içen, ellerinde laptop olan tuzu kuru aileler de var.”

İsmini vermek istemeyen bir esnaf, Suriye plakalı beyaz bir araçla birinin gelip Reyhanlı’da kalan Muhalif bir Suriyeli’ye bir tomar para verdiğini gözleriyle gördüğünü söylüyor. Aynı esnaf revire dönüştürülen yurdun kuruluş aşamasında birilerinin 2 valiz para ile geldiğini de ifade etti.  

VATAN İÇİN SAVAŞILIYOR PROPAGANDASI…

Suriye’den Reyhanlı’ya ilk Suriyeliler geldiğinde hiçbir sorun yokken şimdilerde çok ciddi sorunların baş gösterdiği ifade ediliyor. Antakya merkezde yaşayan halkın endişelerini Reyhanlı halkı da yaşıyor. Reyhanlı’ya gelen muhaliflerin büyük kısmı Halep ve İdlip çevresindenmiş. Buraya gelenlerin kişi başına maaş aldıkları ifade ediliyor.

Halkların Demokratik Kongresi Yürütme Kurulu Üyesi ve İstanbul Bağımsız Milletvekili Levent Tüzel, “Birçok şey söyleniyor. Suriye’den gelenler hangi usullerle kalıyor. Ne kadar kalacaklar? Bunlara maaş veriliyor mu? Bunların sizinle hukuku ne olacak? Muhtarı, azası, köylüsü ve esnafıyla toplaşın kaymakamlığa gidin, sorun” diye uyarıyor.

Muhaliflere tepki gösteren vatandaşlara yetkilerin söylediği şey ise “Bunların vatan için savaştığı” oluyor. Hükümetin ve yerel yöneticilerin yaymaya çalıştığı iddia, Esad yönetiminin meşru bir yönetim olmadığı, muhaliflerin verdiği mücadeleyi desteklemek gerektiği şeklinde. Çoğu Sünni Arap olsa da muhaliflere Reyhanlı halkından açık bir destek görünmüyor. Reyhanlı’nın Mahallesi olan Yeşilova’da çok sayıda muhalif barındığı bilgisini alıyoruz. Sınırdan geçişler ve silahlanma ana konular oluyor. 26 kişilik Libyalı paralı askerin sınırdan Suriye’ye geçtiğinden bahsediliyor. Bize ‘ne yapacağız’ diye soruyorlar.
Milletvekili Tüzel bunun üzerine “Silahların olduğu yerde barış, huzur olmaz. Suriye’deki olayı doğru anlamak gerekiyor. Muhalefet adı verilen güruhun paralı askerler olduğu ortada. Bunlar barışınızı ve huzurunuzu bozmaya çalışacaklar ve daha şimdiden bunu kısmen başarmış durumdadırlar. Hatay halkı provokasyona gelmemeli. Savaşa karşı çıkmalı. Bunların arkasında halk desteği yok. Alevi, Sünni demeden birbirimize sahip çıkmalıyız. Birlikte örgütlenmeyle kardeşliğimize sahip çıkmalıyız” diyor.
Reyhanlılılar Alevi-Sünni çatışması yaratılmak istenmesinden rahatsızlar. Samandağ’da yaşayan Alevilerin silahlandığının iddia edildiğini, bunun kendilerini rahatsız ettiğini söylüyorlar. 1980 öncesi bölgede Alevi- Sünni çatışması yaratmak isteyenlerin bunda başarılı olamadığını ancak şimdi yeniden bunun tezgahlanacağından kaygı duyduklarını ifade ediyorlar.

Antakyalı Arap Alevilerinin de Sünnilerin silahlandığından bahsettiğini ifade eden Tüzel, “İşte bu tür dedikodulara dikkat etmemek gerek. Yapılmak istenen tezgaha dikkat etmemiz lazım. Ön yargılar yaratarak, provokasyon zemini yaratarak halkı bir birine düşürmek istiyorlar. Bizler halk olarak birleşip bunun üstesinden gelebiliriz” dedi.

TAMPON BÖLGE ARACI TİCARETİ

Sınır kapısından bebek bezi, mama taşıyan araçlar tampon bölgeye gidiyor ve ticaret yapıyorlar. Bu araçlar mallarını Suriye den gelen aracılara satıyorlar. Onlar da Suriye’de bu malları satıyorlar. Eskiden doğrudan bir ticaret söz konusu iken şimdi ”Tampon Bölge Aracı Ticareti” denilen bir sistem gelişmiş durumda. Sınırda yeni bir sektör ortaya çıkmış. Savaş yeni bir sektörü de beraberinde getirmiş.

BÜKÜLMEZ KÖYÜ…

Tabelada “Bükülmez, Akkaya, Bellene” yazan sınır köylerine gidiyoruz. Bu köylerin Arapça isimleri var ama Türkçeleri yazıyor. Tıpkı Kürtçe köy isimlerinin Türkçe yazılması gibi. Bükülmez Köyü ile ilgili gazetelerde çok haber çıkmış. Köyün okuma yazma oranı yüksek, 800 nüfusu var. Köye ikamet alıp yerleşen dört beş Suriyeli aile var. Halep’ten gelmişler. Köylüler temkinli, pek konuşmak istemiyorlar. Milletvekilinin olması biraz rahatlatıyor köylüleri. Silah satıldığı, muhaliflerin köyde nitrat gübresi ile bomba yaptığı haberlerini yalanlıyorlar. Daha önce Cilvegözü sınır kapısından geçişler bu kadar rahat değilken Bükülmez karakolundan geçişler oluyormuş. O dönem köylüler sınırın yol geçen hanı olduğunu, son bir haftadır köy sınırından geçişlerin azaldığını belirtiyorlar. Kimin girip çıktığını bilmiyorlar. Kontrol yok diyorlar. Bükülmez köyü sakinlerinden birinin evine konuk oluyoruz. Onlar da yaşanılan durumdan kaygılarını ifade ediyorlar. Bükülmez Karakolunun bulunduğu tepede ambulanslar ve birkaç çadır var. Bu bölgeden de çok sayıda mültecinin gelip geçtiği ifade ediliyor. Geçişlerin olduğu üç dört sınır köyü var. Çatışmalar başladığında bu sınır köylerinde ticaret olmuş. Suriye’den petrol getirilip Türkiye’den silah alınmış ama bunu yapan belli kesimler ve bu savaş ortamında ceplerini doldurmuşlar. Sınır köylerinde en çok sıkıntı yaşayanlardan birileri de muhtarlar… Sınır köylerindeki muhtarlarının başında sorun eksilmiyor. Bir çok gazete yalan yanlış bilgi verdiği için artık muhtarlar gazetelere demeç vermek istemiyor. Belli ki üzerlerinde baskı var. Köyden biri, Adana’da bulunan ABD İncirlik Üssünden gelen malzemelerin Zirai Donatım Kurumu’nun deposuna yerleştirildiğini buradan da kamyonlarla, TIR’larla sınırdan Suriye tarafına götürüldüğünü söylüyor. Bu taşınan malzemenin askeri teçhizat olduğu tahmin ediliyor.

Boynuyoğun Köyündeki çadır kenti de ziyaret ettik. Boynuyoğun Kampı, sınıra sadece 500 metre mesafede. Boynuyoğun kampı “Can güvenliği tehdidiyle ülkesini terk ederek gelen sığınmacılardan oluşuyor. Daha şeffaf bir görüntüsü var. Kampa girenlerin ağırlıklı bir kesimi can güvenliği ve geçim derdinden Türkiye’ye gelmiş durumda. Bu kampta kalan mülteciler genellikle mağdur ve yoksul olan halk kesimi.

Önce askerler, sonra Boynuyoğun kamp müdür yardımcısı ve Kızılay yöneticileri bizi karşılıyor. Milletvekili ve bizi içeri alıyorlar. İçerdeki misafirhanede çay ikram ediyorlar ama Boynuyoğun içinde çadırlar arasında dolaşmak, çadırların içine bakmak gibi bir incelemeyi kabul etmiyorlar. Altınözü Kaymakamı ile haberleşiyorlar. Çözmeye çalışıyorlar ama haberleşmeleri olumlu bir sonuç vermiyor. Kampla ilgili çok az bilgi alabiliyoruz.

Milletvekili Tüzel’in ısrarla ‘Günlük yaşam nasıl, ne tür sıkıntılar yaşıyorsunuz” sorularına cevap vermek istemiyorlar. Boynuyoğun kampında 1731 kişinin kaldığını ve kapasitesinin dolu olduğunu öğreniyoruz. Kampta kalanlar şehre ve başka kamplarda bulunan akrabalarının yanına ziyarete gidebiliyor. Yayladağ minibüsleri kamp önünde yolcu bekliyor. Kampta günlük hayat sosyal aktivitelerle dolduruluyor. Öğrenciler için eğitim yapacakları çadırlar kurulmuş.

Gıda maddelerinin temini, dağıtılması ve çadırların yerleşimini Kızılay üstlenmiş. Çadırlara erzak veriliyor, çadırda kalanlar yemeklerini kendi yapıyorlar ev usulü hayat sürdürülmeye çalışılsa da onlar kendi topraklarında, kendi evlerinde değiller. Onlar savaşın kurbanları, kök saldıkları topraklarından, yurtlarından edilen Suriye halkı… (Hatay/EVRENSEL)


Cilvegözü’ne uzanan yolun sağ tarafında Suriye sınırı var. Bu bölge muhaliflerin kontrolünde. Gümrük kapısına yaklaşıyoruz. Cilvegözü sınır kapısına varıyoruz. İstanbul, Hatay, Ankara illerinden gelen, üzerinde Sağlık Bakanlığı imzası bulunan 112 ambulansları peş peşe gümrükten içeri giriyorlar. Orada bulunanlar bu seslere o kadar alışmışlar ki bu bizi şaşırtıyor. Ambulansla yaralılar taşınıyor. Cilvegözü sınır kapısının Suriye tarafı muhaliflerin elinde. Heyetle birlikte kapıya yaklaşıyoruz. Görevli yanımıza yaklaşıyor. Meramımızı anlatıp ilerliyoruz. Gümrük görevlisi gazetecilere müsaade etmiyor. Gazetecilere izin verilmeyince iki kişi tamam deyip kalıyor. Bir arkadaş ise Milletvekili Levent Tüzel ile birlikte içeri girip Suriye’nin Bab el hava kapısına doğru yürüyor. Alış veriş yapılan mekanlar, lokantalar, döviz büroları sinek avlıyor. Sınır kapısının Suriye tarafına yaklaştığımızda telaş içinde sağa sola koşuşturan üç gümrük muhafaza memuru ile iki polis ve yaklaşık 30-40 sivil var. Daha kendimizi tanıtmaya fırsat bulamadan Suriye tarafından bir pikap yaklaşıyor. Pikapta yüzü gözü kan ve toz içinde olan bir aile var. Baba ağır yaralı, anne şok geçiriyor. Çocuklar kıvranıyor. Ambulans yanaşıyor. Yaralılar bir bir ambulansa yerleştiriliyor. Daha o ambulans ayrılmadan başka bir pikap yanaşıyor. Bu pikapta da yaralı 3 genç var. Yaraları ağır olamadığı gerekçesiyle sınırdan alınmıyorlar. Tüzel’in müdahalesiyle içeride gölge bir yere alınıyorlar. Yaralı ailenin ifadesine göre olayın nedeni muhaliflerin attığı bomba. Üç genci yaralayan ise devlet güçleri. Kim tarafından olursa olsun tablo korkunç. Gümrük memurları, yaşadıkları yüzünden travma geçirdiklerini ve psikolojilerinin iyi olmadığını söylüyorlar. Personel yetersizliğinden yakınıyorlar.


TÜZEL İZLENİMLERİNİ MECLİSTE AÇIKLAYACAK

Kamplardan ayrılıp sınır boyunu terk ederek Antakya merkeze doğru yol alırken Milletvekili Tüzel’e gözlemlerini soruyoruz.
Tüzel, kimsenin bilgi vermek istemediğini, halkın, tedirgin olduğunu söylüyor. Tüzel, son bir iki ayda çok sayıda yaralının gelmesinin kontrol dışı giriş çıkışların yaşanmasına neden olduğunu hatırlatıyor. Çok tartışmalı olan Apaydın kampına alınmamış olmamızı da değerlendiren Tüzel, AKP Hükümetinin bakanlarının çıkıp kampa gitmenin önünde bir engel olmadığını söylediğinin ama kendisinin kampa girememesinin onları yalanladığının altını çiziyor.
AKP’nin bu kadar gözü kara ülkeyi ve halkı savaşın içine sokmasının halkta ciddi bir tedirginlik yarattığını dile getiren Tüzel, sınır boylarında yaşayan Reyhanlı, Altınözü, Yayladağı halkının hayatının, yaralıların feryatları ve bombaların sesleriyle çekilmez hale geldiğini belirtti. Halkın sürekli kendisine “Bu nereye kadar sürecek” diye sorduğunu anımsatan Tüzel, “Adeta bir psikolojik hareket sürdürülüyor. Ortada birçok şey dolaşıyor. Bir kaos ve kargaşa zemini geliştiriliyor. Değişik inançtan ve milliyetten halklar karşı karşıya getirilmek isteniyor. Bizim halka söylediğimiz, savaşa ülkeyi sokanların kimler olduğunu, savaştan zarar görenlerin kimler olduğunu iyi görmeleri ve savaşı lanetleyerek barış için, kardeşlik için mücadele etmeleridir.
1 Eylül’de “Suriye’ye emperyalist Müdahaleye Hayır platformu öncülüğünde “Antakya’da gerçekleşen ve binlerce kişinin katıldığı barış mitingi ile yapmamız gereken görülmüştür. Örgütlenmek, birleşmek ve kardeşliği, barışı istemek. Yapacağımız budur.”
Tüzel, üç gün boyunca Hatay’da gerçekleştirdiği ziyaretleri, katıldığı toplantıları ve halktan ve kurumlardan aldığı bilgileri Mecliste bütün ülke kamuoyu ile paylaşacağını ve barışın sesini meclis kürsüsünde de dile getireceğini söyledi.


Türkiye’nin bu savaşta Esad karşıtlarını, Özgür Suriye Ordusu olarak bilinen muhalifleri desteklemesi sınır boyu çok net görülüyor.

Cilvegözü sınır kapısının muhaliflerin inisiyatifinde olması, Türkiye ile Suriye arasında bulunan tampon bölgede muhaliflerin çadırlarının bulunması ve Türkiye bayrağı ile Muhaliflerin bayrağının yan yana durması Türkiye’nin safını göstermekten kaçınmadığının işareti.


APAYDIN KAMPI TEFTİŞE HAZIRLANMIŞ

Suriye ordusunda askerlik yapmış olan sığınmacıların yanı sıra Suriye ile savaşa devam eden, eylemlere katılıp dönem asker ve savaşçı grupların olduğu iddia edilen meşhur Apaydın Kampına doğru yol alıyoruz. Özgür Suriye Ordusu subay ve askerlerinin kaldığı ve kamuoyunun gündeminden düşmeyen Apaydın Kampı sınıra 6 km mesafede bulunuyor. Diğer kamplardan farklı olarak Apaydın kampının etrafındaki teller brandalarla çevrelenmiş ve içeriyi görme imkanı yok. Makinemizi açıp ilk fotoğrafı çeker çekmez kamp kapısından bir jandarma fırlıyor: “Ne yapıyorsunuz, fotoğraf çekmek yasak!”. İstanbul Milletvekili Levent Tüzel’in kampı ziyaret edeceğini söylüyoruz. Milletvekilini duyan asker kendisini toparlıyor komutana haber vereyim diyor, biz o arada bir iki kare fotoğraf çekiyoruz, diğer jandarma tarafından tekrar uyarılıyoruz. İçeriden astsubay başçavuş geliyor. Tüzel, Dışişleri Bakanlığına başvuru yaptığını, kampı ziyaret edeceğini belirttiğini söylüyor. Ancak astsubay başçavuş, kendilerine böyle bir bilginin gelmediğini belirtiyor ve “Biz isteriz ki sizi içeride karşılayalım ama maalesef bunu yapamıyoruz. Başbakanlığın talimatı var” diyor. Tüzel, televizyonlarda, kamuoyuna Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun kampın herkese açık olduğu açıklamasını hatırlatıyor. Komutan kendilerine bir talimat gelmediğini belirtiyor. Tüzel, ‘kampın güvenliği kimde?​’ diye soruyor. Kampı silahlı muhaliflerin kontrol ettiği iddiasını soruyor. Komutan ‘kesinlikle böyle bir şey yok, askerlerimle ben buradayız. Biz sorumluyuz” diyor. Kampa gelen giden ailelerin ziyaretçileri oluyor. Kimlik sorarak içeri alıyorlar. Belli ki kamp teftişe hazırlanmış.

ÖNCEKİ HABER

Neden şimdi? Var mı bir hikmeti?

SONRAKİ HABER

Uğur’un kanlı kazağı, Ferhat’ın atkısı, bir de mektup...

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...