6 Nisan 2011 13:58

Başbakan duymak istediklerimizi söyledi

Metal işçisi bir kadın/İSTANBUL

Kadına yönelik şiddeti en ağır şekilde cezalandıracaklarını söylerken salon alkışlarla inliyordu. Çünkü Türkiye’nin en tepesindeki kişi yani Başbakan şiddetin, hele kadına yönelik olanının “alçaklık” olduğunu söylüyordu. Ama aynı anda kocası tarafından dilendirilen bir kadın, yine kocası tarafından boğazı kesilerek yaralanmış, başka bir kadın boşandığı kocası tarafından kurşunlanarak öldürülmüştü. “Ve sanki yaşamamış gibi ölen” kadınlara katılmıştı niceleri gibi 8 Mart’ta da kadınlar...

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Sabah işe giden ya da okula giden aile bireylerine, sabah kahvaltı hazırlamak, yemek yapmak, bulaşık yıkamak, evi temiz tutmak, gerektiğinde dışarıdaki işleri de, alışverişi yapmak da ortalama bir ailede kadının işidir.

Sadece bunlar değil elbette. Kadın bir de çalışan kadın ise kendine ayıracak zamanı kalmamıştır artık. Herşey aile ve çocuklar içindir...

Hayatı sadece bu yoğunlukta yaşayan kadın işçilere 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kapsamında (içeriği boşaltılsa da) Türk Metal Sendikası 16. Kadın İşçiler Kurultayı’nı Ankara’da 900’ü aşkın kadın işçi ile gerçekleştirdi. 6 Mart’ta fabrikalarımızdan çıkarak, ev işlerini çocukları üç günlüğüne de olsa geride bırakarak Ankara’daydık. Hem dinlenmeye, hemöğrenmeye hem de Türkiye’nin dört bir yanından gelen işçi kadınlarla kaynaşmaya hazırdık.

7 Mart 2011 Pazartesi günü açılış konuşmalarından sonra Başbakan Tayyip Erdoğan çıktı kürsüye. Kürsüye çıktığında 2 bini aşkın kadın (Ankara ve Kırıkkale’de MKE çalışanlarının eşleri de katılmışlardı) dinliyordu. Bütün kadın işçiler işyerlerinde giydikleri kıyafetleriyle katılmışlardı.

Konuşmasında sürekli kadına şiddeti ön plana çıkararak aslında biz kadınların duymak istediklerini; yani kadına yönelik şiddeti en ağır şekilde cezalandıracaklarını, aile koruma ile ilgili yasanın değiştirildiğini söylerken salon alkışlarla inliyordu. Çünkü Türkiye’nin en tepesindeki kişi yani Başbakan şiddetin, hele kadına yönelik olanının “alçaklık” olduğunu vurguluyordu.

Ama aynı anda kocası tarafından dilendirilen bir kadın yine kocası tarafından boğazı kesilerek yaralanıyor; başka bir kadın boşandığı kocası tarafından kurşunlanarak öldürülüyordu. Şu anda hatırlayamadığım ve belki de bilmediğimiz onlarcası şiddete maruz kalarak hastanelik oluyordu. “Ve sanki yaşamamış gibi ölen” kadınlara katılmıştı niceleri gibi 8 Mart’ta da kadınlar...

Evet kadınların duymak istediklerini söyledi Başbakan. Haziran’da yapılacak seçimlere de (Türk Metal desteği ile) bir ön hazırlıktı. Herhalde bir işçi sendikasının kadın kurultayına da boşuna katılmamıştı Başbakan. Bu sorunun varlığını kabul etmek şiddeti ne evde ne de sokakta engellemiyor. Kadının şiddete maruz kalmadan önlemeye yönelik, nasıl bir adım atılacağı konusunda bir cevabı olamazdı herhalde. (Aslında kadına üç çocuk doğurmayı öneren, kadının istihdamdan çekilmesinin bir anlamda işsizliğe de çözüm olacağını da geçmişte söyleyen kendileridir.) Kendi dönemlerinde şiddetin ve kadın cinayetlerinin arttığının medya tarafından lanse edilmek istendiğini, aslında gerilediğini söylerken de istatistikler tersini işaret ediyordu.

Olsun! Kadınlar, çalışan, ekonomik bağımsızlıkları, özgürlükleri olduğu söylenen kadınlar alkışladılar Başbakan’ı. Çünkü duymak istediklerini duydular bir kez daha.

Sadece Başbakan’ın geldiği gün değil, üç gün süren kurultayın aslında tamamında kadına yönelik şiddet konusu işlendi. Kadın işçiler, “sendikalarda kadın olmak”, “metal işkolunda işçi sağlığı ve güvenliği” sunumlarını da en az “kadın karşı şiddet” konusu kadar ilgiyle dinlediler.

Bu yıl 16. Kadın İşçiler Kurultayı’nı gerçekleştiren bir sendikada ne şubelerden ne de genel merkezden gelen sendikacılar arasında hiç kadın yoktu! Bu anlamda, kadınların her alanda olduğu gibi sendikalarda da yer alması ve kadın işçilere yönelik örgütlenme faaliyetlerinin hızlandırılması konusunda diğer kadın işçilerle hem fikiriz.

El ele vereceğiz, sendikaları da değiştireceğiz!

Ben sizlere Tuzla Serbest Bölgesi’nde faaliyet gösteren bir tekstil firmasının üretim bölümünden sesleniyorum. Önceki yıllar kadın işçilerin ağırlıklı çalıştığı bir fabrikaydı burası. Son iki yıldır ise kadın işçilere tepki gösteriliyor. Kadın işçileri sürekli sorun çıkaran kişiler olarak görüyorlar. Artık üretim bölümüne kadın işçinin alınmayacağını erkek işçilerin daha sorunsuz olduklarını söylüyorlar. Kadınları işe alırken kuralları var: Bekârsa 3 yıldan önce evlenmeyecek, evliyse 3 yıldan önce çocuk sahibi olmayacak, çocuğu varsa kesinlikle çocuk sorununu işe yansıtmayacak vb…

Kadın sabah evden çıktığında aklında çocuğunun o gün ne olacağıyla, yorgun argın işbaşı yapar. Ustası, şefi neyse tepesinde biter, makineler işler, kadınlar çalışır... Saatleri belli olmayan zorunlu mesailer, sabahlamalar; sigortasız ve hiçbir sosyal hakka sahip olmadan, erkeklere göre daha düşük ücretle çalışmak… Bizler kadın işçiler olarak bu durumdan çok rahatsızız ve bu durumun değişmesini istiyoruz.

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde alanlardaydık. Hepimizin ortak talepleri eşit işe eşit ücret, eşitsizliğe, kadın emeği sömürüsüne son, 8 saatlik iş günü, sendikalı ve sigortalı çalışma idi. 8 Mart’taki taleplerimizle 13 Mart’ta gerçekleştirilen Anadolu Yakası İşçi Kurultayı’na da katıldık. Çünkü kadın işçilerin yaşadığı sorunların sadece kadınların değil esas olarak sendikaların sorunu olduğunu düşünüyoruz. Yaşadığımız bu sorunlar karşısında sendikaların duyarsızlığına karşı da mücadele etmek zorundayız. Bu nedenle işçi kurultayında da söz alarak kürsüden kadın işçilerin yaşadığı bu çağ dışı uygulamalara bir kez daha dikkat çekmek ve çözümleri birlikte aramak istedik.

Öncelikle sendikaların bir değişim dönüşüm yaşamaları için sendikal bürokrasiye karşı daha yaygın birlikler oluşturmalı ve inisiyatifli davranarak sorunlarımızın çözümlerini bulmak zorundayız. Yaklaşık 4 aylık bir kurultay çalışmasında örgütlü örgütsüz işçilerle konuşulan ortak fikir bu olmuştu. Bizler de kürsüde konuşurken esas olarak “Nasıl yapmalıyız?​”  sorusuna cevap arıyorduk. Kurultay sonrasında bir sonuç bildirisi yayınlandı. Mücadele kararlarının alındığı bildiriydi bu. Bildirideki kararları hayata geçirmek için bir de örgütlü örgütsüz işyerinden işçilerin oluşturduğu bir komite kuruldu. Ben de örgütsüz bir tekstil iş yerinden bu komitede yer aldım. Şimdi yaşadığımız bu sorunlara karşı örgütlenmeyi büyütmek için çalışacağız. İşçilerin hele ki kadın işçilerin yaşadığı sorunlar karşısında duyarsız kalan sendikal anlayışa karşı da mücadele ederek, sendikaların işçilerin inisiyatifini geliştirdiği merkezler olmasına çalışacağız.

Yani kadın işçiler olarak el ele vereceğiz, sendikaları da değiştireceğiz!

Fikriye Akgül

Tekstil işçisi/İSTANBUL

Evrensel'i Takip Et