23 Haziran 2018 23:32

Suriyeli Pervin Bauzi: Savaşa, aşirete, tehditlere karşı direndim

Savaşın içinden güçlenerek çıkan bir kadın Pervin Bauzi: Savaş hem şansım hem şansızlığımdı.

Fotoğraf: Hilal Tok/EVRENSEL

Paylaş

Hilal TOK
İstanbul

Pervin Bauzi 28 yaşında Suriyeli Kürt bir kadın. 4 senedir Türkiye’de yaşıyor. 3 çocuğu var. 2014 yılında Kobani’ye IŞİD’in girmesiyle Türkiye’ye yolculuğu başladı. İlk durakları olan Urfa’da bir süre kaldılar. Ancak işsizlik nedeniyle Adana’ya göçtüler sonra. Adana’da ailesiyle bahçecilik yapmaya başlayan Pervin, burada çalıştığının karşılığını alamadı. “Sabah 3’te çıkıp akşam 7-8’e kadar bahçelerden portakal-limon topluyorduk. Bir sabah kalktık, çavuş evini taşımış gitmiş. Türk çalışanlara parasını ödemişti ama bize paramızı vermedi.” 

Sonra Pervin, ailesiyle Adana’dan İstanbul’a geldi. İlk önce bir tekstil atölyesinde çalışmaya başladı. Burada da ücretini vermediler. “Bir sabah atölyeye gittiğimizde kapalı bulduk. Paramızı alamadık.”

'SAVAŞ HEM ŞANSIM HEM ŞANSIZLIĞIMDI' 

Pervin, 14 yaşındayken Kobani’de kendisinden 15 yaş büyük amcasının oğlu ile aşiretin zoruyla evlendirildiğini, 15 yaşında ilk çocuğunu doğurduğunu söylüyor, “Daha ben çocuktum, göğüslerim bile doğru düzgün çıkmamıştı ama çocuk emzirmem gerekiyordu. Her gün bu adamdan boşanabileyim diye dua ediyordum.” Evliliğinde şiddet de görüyordu Pervin. Kocasının çok kez tecavüzüne de maruz kaldığını ancak kocasının ailesi ve aşiret tarafından tehdit edildiği için ayrılamadığını söylüyor. Bir bakıma savaş hem şansı hem şansızlığı oluyor. Çünkü bir beladan kurtulurken başka bir belaya sürükleniyor. Savaş zamanı kocası “Siz gidin ben sonra geleceğim” diyerek çocuklarla Pervin’i gönderiyor. Sonra gelmiyor... Orada başka bir kadınla evlenince Pervin boşanıyor. 

AYRIMCILIK, NEFRET SÖYLEMİ, KENDİNİ KABUL ETTİRME ÇABASI...

Suriyeli olduğu anlaşılınca çok fazla nefret söylemine ve ayrımcılığa maruz kaldığını ancak genelde çok iyi Türkçe bildiği için Suriyeli olduğunun anlaşılmadığını söylüyor Pervin. Türkçe’yi, küçükken evlerinde sadece Yeşilçam filmlerini gösteren bir kanal çektiği için  o filmleri izleye izleye öğrenmiş. Kitap okumayı çok sevdiğini söyleyen Pervin, Arapça kitapları Suriyeli olduğu anlaşılmasın diye toplu taşımalarda okumamayı tercih ediyor, “Arapça kitapları otobüste okuduğumda alaycı gözle bakıyorlar.” diyor. 

Pervin bir toplu taşıma anısını anlatıyor bu arada gülerek, “Bir gün otobüste giderken önümüze iki Suriyeli kadın oturdu. Yüksek sesle Arapça konuşuyorlardı. Yanımda da Türk bir kadın vardı. Ben Türkçe yazılmış bir kitap okuyordum. Yanımdaki kadın öndekileri işaret ederek ‘bir şunlara bak bir de bizim insanımıza bak (beni göstererek). Bizimki kitap okuyor onlar bağırarak konuşuyor’ dedi. Bilmiyordu benim de Suriyeli olduğumu. Fark yok ki aramızda. Onlar sadece farklı yetiştirilmiş. Kültür farkı var.”

Türklerin Suriyelileri önyargıyla çok “görgüsüz” gördüklerini anlatıyor... Ev ararken çok zorlandığını ve ayrımcılığa uğradığını aktarıyor, “En kötü ayrımcılıkla ev ararken karşılaşıyorum. Suriyeli olduğumuzu söylediğim zaman hemen ‘Ev vermiyoruz’ diyorlar ya da 1000 lira olan kirayı 2000 liraya çıkarıyorlar.” 

Şu anda abisinin ailesi, kardeşleri, kendi çocukları ve anne babasıyla birlikte 11 kişi kalıyorlar bir evde. Annesi çocuklarına göz kulak olurken o da bir mağazada tezgahtarlık yapıyor. Geleceğe dair hiçbir garantisi yok ama umudu hep dolu bir kadın Pervin. Ayrıca yaşadığı şiddetin ve savaşın kadınlara yaşattıklarını görünür kılmak için mültecilere dair çağrıda bulunulan konferanslarda yer alıyor ve yaşadıklarını anlatıyor. Hatta şu sıralar İngiltere’de yayımlanması planlanan mültecilere dair bir kitabın 60 sayfasını kendi yazacağını söylüyor. 

KADERİMİZ BİRKEN ÇÖZÜM AYRI OLUR MU?

Savaştan, ezilmişlikten, şiddetten kaçarak kendini var eden, güçlenmiş bir kadın görüyorum tüm bu sohbetin sonunda. Hatırlattığım tüm nefret söylemlerine kocaman gülümsemeyle ‘biz kardeşiz’ diye yanıt veren bir kadının yaşadığı onca şeye rağmen ‘artık güçlüyüm, ayaktayım’ deyişinin ardında çok şey saklı. Çok açık, azminin ve mücadelesinin ışığı kaybetmediği o ‘umut’. “Bir gün savaş bitecek sonsuza kadar böyle sürmeyecek” sözlerinin ardında aynı zamanda bir gelecek hayali var. Var olan koşullarda Suriyelilere biçilen tüm geleceksizliğine rağmen. 

Bu geleceği de geleceksizliği de bizim ortak sorunlarımızdan ve kader ortaklığımızdan ayıramayız elbette. Çünkü Pervin’in yaşadığı her şeye tanığız ve tanıdığız. Farklı ülkelerde aynı hikayeleri yaşayan kadınlarız. Sömürü, düşük ücret, taciz, ayrımcılık, şiddet, yok sayılma, erken yaşta evlilik... Hangisi için ‘bu ülkede kadınlar bunları yaşamıyor’ diyebiliriz? 

Birbirimizi bu ezilmişlikten kurtarmanın ilk yolu da aramızda günden güne kat be kat artan nefreti ortadan kaldırmak. Sonra bu sömürüye gelecek sıra. İşçi sınıfı içerisinde nüfuslarımız birlikte büyürken ve bu sömürü düzeni hepimizi içerisine alıp bir parçası haline getirirken yaşadığımız sorunları hatta daha da ağırını yanı başımızdaki yaşarken kendimiz nasıl kurtulmuş olacağız? Pervin de soruyor size: “Biz böyle nasıl yaşarız?” 

Bu duvarı birlikte aşmaktan başka yol yok.

‘ANNE, OKULDA ÇOCUKLAR EKMEĞİMLE DALGA GEÇİYOR’

Çocuklarının da arkadaşları tarafından ayrımcılığa maruz kaldığını söyleyen Pervin çocukların kendisi gibi bu durumu güçlü karşılayamadığını belirtiyor. İnsanın içini kıyan bir örnek veriyor; kızı bir dönem okula götürdüğü beslenmesine hiç dokunmadan geri getiriyor. Pervin bunu fark edince soruyor kızına; kızından “Anneannem beslenmeme Suriye ekmeği koyuyor. Çocuklar dalga geçiyor benimle” yanıtını alıyor ve çok öfkeleniyor. Öfkesi çocuklara değil; o çocukları böyle önyargılarla dolduranlara... “Ben şimdi bu kıza ne anlatayım, ben bu ekmekle büyüdüm, bu ekmek bizim kültürümüz. Ekmekle dalga geçilmez. Herkesin kültürü farklı. Ben çocuğumu böyle ikna ettim ama ya ayrımcılık yapan çocuklar? O çocuklar ne görmüş ki, annesinin karnından ayrımcılığı bilerek mi doğdu? Nereden öğrendi bu ayrımcılığı? Çocuklar ayrımcılığı bilmez büyüklerinden çevresinden görerek öğreniyor.”

HAFTALIK 350 LİRA İLE ÜÇ ÇOCUĞA NASIL BAKILIR?

İş alanında Suriyelilerin ucuz iş gücü olarak kullanılmasına ilişkin sohbetimizde, sıralıyor yaşadıklarını... Anlatabileceği onlarca örnek var; üç noktada özetliyor: “Az ücret alıyoruz, sigortasız çalışıyoruz ve gereğinden fazla çalıştırılıyoruz.” Haftalık 350 lira kazanıyor ve bu ücretle 3 çocuğa bakıyor Pervin. Suriyeli kadınların işyerlerinde çok tacize maruz kaldığını, çok sayıda Suriyeli çocuk işçinin çalıştırıldığını da ekliyor.

TACİZE UĞRAMAMAK İÇİN ERKEK GİBİ YAŞAMAK...

İnsanların özellikle erkeklerin çok fırsatçı yaklaştığını, bu sebeple kendine şöyle çıkış yolları bulduğunu aktarıyor: 

“Şefkate, paraya ihtiyacı var diyerek kullanmaya çalışıyorlardı. Çünkü üç çocuklu, dul, Suriyeli genç bir kadındım. Bu sebeple çok başka gözle baktılar. Ben de bir süre sonra bekar olmadığımı, evli olduğumu söyledim. Sonra erkek gibi giyinmeye, erkek gibi davranmaya başladım. Kendimi tacizden böyle koruyordum.” Aynı zamanda bu duruma tepkisini şöyle gösteriyor Pervin, “Ben niye sokakta korkarak yürüyeyim ki? Kendimi korumak için erkek gibi davranayım ki? Sonuçta ben bir kadınım, kadınlığımı yaşamak isterim. Ama bunları korkarak yapıyorum ya da hiç yapmıyorum. Çünkü başka bir gözle bakıyorlar. Bu bitsin istiyorum.” 

DAVULLA ZURNAYLA DEĞİL, ÖLÜLERİMİZİN ÜSTÜNE BASA BASA GELDİK

“Türkiyelilere ne söylemek istersin” sorusuna şu yanıtı veriyor Pervin, “Biz kardeşiz. Biz kardeş olmazsak geçinemeyiz birbirimizle. Sen bana başka gözle baktığında, ben korku gözüyle baktığımda bu iş olmaz ki... Biz böyle yaşayamayız ki... Zaten biz kaçmışız gelmişiz yurdumuzdan, elimizde bir şey yok ki. Biz istemedik ki buraya gelmeyi. Ölümden, tecavüzden, işkenceden, ölülerden kaçtık. Biz ölülerin üstüne basa basa geldik. Davulla zurnayla, tatile gelmedik. Burada bir lokma ekmek yiyelim. Çocuklarımız savaştan uzak kalsın diye böyle bir hayat seçtik. Çok kötü şeyler yaşadık. Bir kere başına gelebilecekleri düşünmek bile çıkmaza sokuyor insanı. Düşünüyorsun; çocuklarımı öldürebilirler, kaçırabilirler, bize tecavüz edebilirler... Bunları görerek, düşünerek geldik. Benim istediğim bizi hor görmesinler, önyargılı olmasınlar.” 

KADIN KADININ YURDUDUR...

Türkiyeli kadınlarla Suriyeli kadınların kaderlerinin de sorunlarının da ortak olduğunu ifade eden Pervin, “Kadın her yerde aynı şeyi yaşıyor. Kürt, Türk Çerkes, Suriyeli farklı değil. Kadın her yerde tacize, tecavüze, şiddette uğruyor, istemediği şeyleri yapmak zorunda kalıyor, her yerde emek taşıyor... Kadın olmak başka bir şey” derken burada ki kadınlarında zor şartlarda yaşadığını, emeğinin sömürüldüğünü, büyük yükler taşıdığını bildiğini söylüyor.

Ancak kendi yaşadıklarından güçlenerek çıktığını da belirtiyor Pervin, “Ben evlendiğimde zavallı bir çocuktum. İşkence görerek büyüdüm. Kadınlar hani en kötü şeylerle karşılaşır ya, öyleydim... Bazen yüzüm tanınmaz hale geliyordu ama bunların hepsi güçlendirdi beni. Boşandım, savaşa, aşirete, tehditlere karşı direndim. Ayaktayım, çocuklarımı okutuyorum, onları geçindiriyorum.”

EN BÜYÜK TEMENNİSİ ÇOCUKLARININ İYİ EĞİTİM ALMASI

Pervin çocuklarının eğitimi için onlara bol bol kitap okutan, onlarla sohbet eden bir kadın. Savaşın en vahşi hallerine maruz kalan çocuklarından ikisi de kendi kararlarıyla vejeteryan olmuşlar. Çünkü belli ki insan ölümlerinin derin yaralar açtığı bu küçük çocuklar hayvanların ölümü fikrine alıştıramıyorlar artık kendilerini.

Pervin’in en büyük talebi çocuklarının eğitimini devam ettirmesi ve çocuklarıyla kendine ait bir hayat kurmak, “Çok büyük bir isteğim yok, bizim gibi küçük bir hayat.” Böyle bir hayat için kimseden de bir beklentisi yok Pervin’in. Emeğinin karşılığını almak ve bir insan olarak kabul görmek istiyor sadece. 

RAKAMLARLA TÜRKİYE’DE SURİYELİ KADINLAR...

Göç idaresi Genel Müdürlüğünün 2018 verilerine göre;

-Türkiye’de 3 milyon 76 bin Suriyeli yaşıyor. Ve bu sayının 1 milyon 637 bin’i kadın.
-561 bin Suriyeli İstanbul’da yaşarken İstanbul’u Urfa, Antep, Hatay, Mersin takip ediyor.
-2011 ile 2017 yılları arasında Türkiye’de 276 bin 158 Suriyeli bebek doğdu.
AFAD, Sağlık Bakanlığı ve Dünya Sağlık Örgütü’nün 2016 yılında yaptığı ‘Türkiye’deki Suriyeli Mültecilerin Sağlık Durumu’ araştırması verilerine göreyse; 
- Suriyeli kadın mültecilerin yüzde 18.4’ü hiç eğitim almamış. Bu oran da Suriyeli kadın mültecilerin yaklaşık beşte birine karşılık geliyor. ---Kadınların yüzde 16.1’i ilkokulu terk etmiş ve kadınların sadece yüzde 33’ü ilkokuldan mezun olmuş. 
- Suriyeli mülteci kadınların yüzde 8.4’ü hiç evlenmemiş, binde 7’si boşanmış ve yüzde 9’u eşlerini savaşta kaybetmiş. 
- Suriyeli mülteci kadınların yüzde 84.4 evde çalışıyor. Yüzde 4.9’u işçi olarak çalışıyor, yüzde 3.5’i ise işsiz.

ÖNCEKİ HABER

Ücretleri ödenmeyen CSUN işçileri: Belirsizlik hayatımızı alt üst etti

SONRAKİ HABER

NATO Zirvesi: Halktan alıp silahlanmaya veriyorlar

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...