16 Haziran 2018 23:04

Kadınların ne derdi varsa, birlikte değiştirmeye aday kadınlar

Halkların Demokratik Partisi adaylarının yüzde 38’i kadın. İşte HDP’nin kadın adaylarından portreler... 

Fotoğraf: HDP Kadın Meclisi

Paylaş

Sevda KARACA

Seçime girecek yedi partinin 4 bin 200 adayından 939'u, yani yüzde 22.3’ü kadınlardan oluştu. Halkların Demokratik Partisi adaylarının ise yüzde 38’i kadın. 600 kişilik listesinde 228 kadın aday var, 18 ilde de kadınlar birinci sıradan milletvekili adayı gösterildiler.

Her bir kadının hikayesinin aslında bir mücadele hikayesi olduğunu biliyoruz. Çünkü bu ülkede siyaset sahnesinde yer alabilmek için çok şeye karşı mücadele etmek, çok fazla beklentinin üstesinden gelmek, çok büyük dertlerle baş etmek gerekiyor.

Kimisi tarım işçisi, kimisi ev işçilerinin örgütlenme mücadelesi içinde büyümüş, kimisi bu coğrafyanın acıyla anılan topraklarında acıyı umuda dönüştürmeye ahdetmiş, kimisi adaletin saraylarda değil sokakta sağlanacağını söylüyor, sokaktaki sesi meclise taşımak istiyor, kadın adaylar olarak tüm kadınlara 'Biz'le değişir' diyorlar. 

İşte HDP’nin kadın adaylarından portreler... 

EV İŞÇİLERİNİN SESİ DUYULSUN DİYE: TÜLAY KORKUTAN

1990 Ardahan doğumlu Tülay Korkutan’ın hikayesi, bir kuşaktan öbür kuşağa bir kader gibi aktarılan yoksulluğun ve güvencesizliğin değil, hayatla baş etme gayreti ve kadın dayanışmasının hikayesi aslında.

Ailesi Ardahan’dan İstanbul’un işçi semti Esenyurt’a taşındığında o da çocuktur. Yoksul mahallelerden zengin muhitlere her sabah çalışmak için adımlayan kadınlar arasında annesi ve halası da vardır. 2003 yılında Tülay daha lise öğrencisiyken Esenyurt’ta ev işçisi annesi ve halası, ev işçilerinin güvenceli ve kayıtlı çalışması için mücadele eden kadın örgütlenmesi İMECE ile tanışır. Tülay, o gün bugündür ev işçisi kadınların mücadelesinin içinde yer alır.

Şimdi HDP’nin İstanbul 3. Bölge milletvekili adayları arasında. Neden aday olduğunu da bu hikayenin bir devamı olarak anlatıyor aslında:

“Somut olarak özellikle eğileceğim sorun, kadınların evde hayatın yeniden üretiminde harcadıkları emeğin değerli kılınması.” diyor. Ev işçilerinin ve emeği değersiz kılınan kadın işçilerin sesini meclise taşımak en önemli gayesi. HDP’nin kadın politikasının da bu mücadele için önemli olduğunu söylüyor: “Kadınların sosyal güvenliklerinin olması, koşulsuz sosyal yardımlara ulaşması ve emekli hakkı edinmelerinin önünün açılması yönünde mücadele vereceğim. Özellikle yaşlı, çocuk, engelli bakımında kadınların sistem tarafından desteklenmesini sağlamaya yönelik politikalar geliştirilmesi yönünde çalışma yürüteceğim.” 

Size de çağrısı var: “Hayatımız üzerinde söz söyleyenlere karşı, kaç çocuk doğuracağımızı, etek boyumuzu söyleyenlere, kahkahamıza karışanlara, etek boyumuzu söyleyenlere 24 Haziran’da cevabı biz kadınlar verelim. Erkek-Devlet şiddetine karşı mücadeleyi birlikte yükseltelim.” 

TARIM İŞÇİSİ KADINLAR KAMYON KASALARINDA ÖLMESİN DİYE: DERYA TURHAN

21 yaşındaki Derya Turhan, HDP’nin Osmaniye 3. sıra milletvekili adayı. Çukurova’nın sarı sıcağının altında yüzbinlerce tarım işçisinin kamyon kasalarında, naylon çadırlarda, susuz çalışma kamplarında, hor görülerek, ezilerek ekmek parası kazanma mücadelesini çok iyi bilen bir kadın. Çünkü o, tarım işçisi bir ailenin çocuğu... 10 yaşından beri tarım işçiliği yapıyor ve şimdi tarım işçilerinin ama özellikle de tarım işçisi kadınların sesi meclis kürsüsünde duyulsun diye “Ben varım” diyor.

İki kız iki erkek 4 kardeşin en küçükleri okuyabilsin diye dört bir koldan çalışıyorlar. Derya, liseyi ekonomik zorluklara rağmen bitirmiş, çok istemesine rağmen ekonomik nedenler ve kardeşlerin geleceğinin sorumluluğunu omuzlaması onu üniversiteye gitmekten alıkoymuş.

3-4 yıldır siyasetle iç içe... Onu kendi sözünü söyleme, politika yapmaya yönlendiren ise babası olmuş. “Ama milletvekili adayı olacağımı da hiç düşünmezdim doğrusu” diyor gülerek. “Ben mahalle çalışması yaparım, her işe koşarım, tarım işçileri arasında örgütlenme çalışması yaparım... Ama milletvekili adaylığı... İşte orada ‘yapabilir miyim’ diye bir tereddüt oluştu doğrusu. Ama parti yöneticileri beni çok teşvik etti.” diyor.

“Osmaniye, Devlet Bahçeli’nin memleketi, MHP’nin de kalesi olarak bilinen bir yer, HDP’den aday olmak ve HDP için çalışmak zor olmuyor mu?” diye soruyoruz. O da “Ama aynı zamanda tarım işçilerinin de çok yoğun olduğu ve her alanda ucuz emek sömürüsünün olduğu da bir yer” diyor. Tarım işçilerinin sesini duyurmak için, özellikle de hem tarlada hem çadırda en kötü koşulları idare etmek zorunda kalan tarım işçisi kadınların ve çocukların hayatını bir nebze olsun kolaylaştırmak için aday olduğunu söylüyor.

Derya’ya göre en büyük sorun “sağlık güvencesi.” “Bir tek tarım işçisinin bile sağlık güvencesinin sorun olmayacağı adaletli bir sistem mümkün aslında” diyor.

Seçim çalışmalarında da organize sanayideki işyerlerinde, ev toplantılarında, tarlalarda yaptıkları buluşmalarda hep bunu söylüyormuş: “Emeğimizle geçinebilmemiz lazım.”

Adaylığına ilişkin çevresinden, arkadaşlarından, tarım işçilerinden nasıl tepkiler geldiğini soruyoruz: “Milletvekili adaylığı hep zenginin işiymiş gibi görünüyor ya, benim gibi bir işçinin nasıl aday olduğunu soruyorlardı. Partinin kadınlara, işçilere olanak açtığını söyledim. Şaşırdılar.”

Evet, eğer aday olmasaydı şimdi 40 dereceyi aşan sıcağın altında soğan topluyor olacaktı, geçinebilmek için. Ama o şimdi ev ev, sokak sokak geziyor. Soğan toplayarak geçinenlerin sesi olmak için...

HALKLARIN EŞİT OLMASI GEREKTİĞİNİ EN İYİ KADINLAR BİLİR: LUDMİLLA BÜYÜM

Ludmilla Büyüm, babası Kayserili, annesi İstanbullu Ermeni bir ailenin 3 çocuğunun ortancası. Londra’da eğitim gördü, farklı alanlarda ihtisas yaptı; edebiyat, sosyoloji, Fransızca... 1969 doğumlu Ludmilla, uzun yıllar televizyon sektöründe çalıştı, reklamcılık ve yayıncılıkla uğraştı. Pek çok sosyal destek programında yürüttüğü gönüllü çalışmalarla epey meşgul oldu.

Şimdi HDP’nin İstanbul 2. bölge milletvekili adayı.

Ludmilla, adaylığını bir nevi “borç” olarak tanımlıyor. “Ömrüm boyunca örgütlü siyasete mesafeli durmuş bir kadın olarak nihayetinde ‘Şimdi değilse ne zaman?' dedim ve adaylık başvurumu yaptım. Bunu yaparken aday gösterilebileceğim bir an için bile aklıma gelmedi; ben parti içindeki dostlarıma ve kadın arkadaşlarıma destek vermek, yanlarında olduğumu bu şekilde ifade etmek istemiştim… Aday gösterilmeseydim de zaten çalışmalara katılacak ve başka bir biçimde destek verecektim. Kararım bu şekliyle benim Türkiye halklarına, kadınlara, geçlere, çocuklara ve tüm ezilenlere borcumdur, başka türlü kendimi huzurlu hissedemezdim.”

Ludmilla için “halkların kardeşliği” önemli ama ondan daha önemli bir şey var; o da “halkların eşitliği.” Ezenin ezen üstünde, sermayenin emek üstünde, erkeğin kadın üstünde, bir inancın bir diğer inanç üstünde tahakkümü ise bu eşitliği bozan en temel çelişki ona göre. “HDP’yi işte bu tahakküme karşı, her türlü egemenliğe karşı durduğu için önemsiyorum” diyor.

Aday olmasının en önemli nedenlerinden biri de herkesi, ama özellikle kadınları ezen bu tahakküm ilişkisine karşı “Artık yeter, bu devranın döndüğünü görmek istiyoruz” sözünü hep birlikte söylediğimizi göstermek. “Türkiye tarihindeki tüm acıların sorumluluğunu üstlenen, acıyı sadece kendi halkından diye değil, hangi halkın acısıysa bunu yüreğinin tam içinden hisseden ve öyle tutum alan bir yönetim ve devlet anlayışını hak ediyoruz. Tüm halkların ve yeryüzündeki tüm canlıların onurlu yaşam hakkı vardır, bunun teslim edilmesinin zamanı çoktan gelmiştir.” diyor.

Kadınlara çağrısı ise “umut...” Eşit olmak için, kardeş olmak için, devranı döndürmek için... 

YOK SAYILMANIN YÜKÜNÜ DAHA FAZLA TAŞIMAMAK İÇİN: ZÜLEYHA GÜLÜM

Züleyha Gülüm, avukat. Onu kadınların hak arama mücadelelerinden, kadına yönelik şiddet davalarındaki gönüllü avukatlığından tanıyoruz. Özellikle son 10 yıldır kadınların haklarını törpülemeye dönük her yasal girişim karşısında sokakta sözünü söylemek için biraraya gelen kadın grupları yasalar ne getiriyor, ne götüyor değerlendirmesi yaparken hem hukukçuluğu hem de kadın mücadelesi içindeki deneyimiyle önemli katkıları olan bir kadın.

Şimdi, HDP’nin İstanbul 3. bölge milletvekili adayı olarak özellikle kadınlarla birlikte “kadınların sözü meclise” diyerek seçim çalışması yürütüyor.

Öğretmen babasının tayini çıkınca 6 yaşında İstanbullu olmuş. Geldikleri yer Esenyurt, yani şimdi aday olduğu 3. bölgenin en kalabalık ilçesi... “O dönemle bu dönem arasında ne değişmiş sence?” sorusuna bir çocukluk anısıyla yanıt veriyor: “İlkokul üçüncü sınıfta bana aldıkları önlük, ben 5. sınıfta uzayınca kısacık gelmeye başlamıştı, yazın sıcağında bile kalın çoraplarla okula gittim. Lisede ütülerken yaktığım gömleğin yerine yenisini alamadığım için üstünde hava sıcakken bile hırka vardı. Şimdi Esenyurt’ta çocuğun küçülen ayakkabısını, kıyafetini değiştirememenin acısını yaşayan kadınlarla birlikte yürütüyoruz seçim çalışmamızı. Bir hırkayla kışı geçirmek zorunda kalan kadınlarla...”

Kadınların neden HDP’ye oy vermesi gerektiğine ilişkin soruyu şöyle yanıtlıyor: “HDP, kadın erkek eşitliğinden yana ve bunun için gerekli koşulları sağlamaya çalışan bir parti. Kadın özgürlüğünün tüm kadın hareketi ve tek tek kadınların mücadelesi ile kazanılacağını düşünen bir parti. Mesleğimiz, işimiz, sınıfsal konumumuz ne olursa olsun tüm kadınların ortak paydası kadın olmaktan kaynaklı eziliyor olmamız.”

Bu ortaklığın daha iyi bir geleceği seçmede de kadınları ortaklaştırdığını düşünüyor. “Devlet yönetiminin her kademesinde ve her yerde eşit katılım, kadınlar lehine düzenlemeler temel ilkelerimiz olacak. Kadınlar kendi iradeleriyle tüm kararları alacak ve uygulayacak.”

Kadınlarla buluşmalarında kadınların dile getirdiği beklentileri soruyorum: “Yok sayılmanın ağırlığının, yükünün artık omuzlardan kalkması talebi çok açık. Bu yok sayılmayı kimi zaman kadın olarak, kimi zaman Kürt, kimi zaman Alevi, kimi zaman yoksul olma açısından anlatıyor kadınlar. Kendisinden birinin mecliste olmasını çok kıymetli görüyorlar. Kadınlar müthiş özgüvenli” diyor.

Seçim çalışmasında feminist arkadaşlarının ona çalışmayı planlama, sosyal medya hesaplarını kullanma, ulaşımı sağlama, onu dinlendirme, onunla birlikte sabahtan akşama dolaşma konusunda nasıl destek olduğunu anlatıyor. Ama bu adaylık onun için biraz da “garip” bir deneyim aslında. Neden mi? “Ben yıllardır kadın mücadelesinde kolektif olmanın önemini öğrendim, kolektifliğin asıl güç olmasını önemsedim. Şimdi adaylığın o ister istemez öne çıkartıcı hallerinde zorluklar yaşamıyorum desem yalan olur. Neyse ki kadınlar ‘birlikte değişir’ sözünü somut olarak yaşatıyorlar. Ben de adaylığı bir kolektif irade olarak taşıyorum.”

ÖNCEKİ HABER

Erzurum'da sağanak, sele neden oldu

SONRAKİ HABER

Kurak kış ve erken gelen sıcaklar buğday hasadını öne çekti

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...