Ölerek yaşamayı öğrenmek fıtratımız olmasın!
'Ortalama yılda 1500’e yakın günde de 6 işçi ölümü artık gazetelerin iç sayfalarında küçük bir haber bile olamıyor.'
Fotoğraf: Pixabay
Özcan GÖÇER
Denizli
Renkli, hareketli, bir saat bile bir polemik duymasak bir şey olduğunu sandığımız bir seçime gidiyoruz. Bu kadar renkli bir seçim ortamında Avrupa’da ve dünyadaki iş cinayetlerinde şampiyonluğu elden bırakmadan bir seçime gidiyoruz. Fakat hiçbir seçim bildirgesinde, manifestosunda iş cinayetleri yer almadı. Çünkü gün gün, teker teker ölümler işçi sınıfının fıtratı olarak kabul gördü sanırım o kadar olağanlaşmış yani.
Geçmiş 16 yıllık zaman diliminde 20 bin iş cinayeti olması sanki bu ülkenin acı tablosu değil. Ortalama yılda 1500’e yakın günde de 6 işçi ölümü artık gazetelerin iç sayfalarında küçük bir haber bile olamıyor. Nasıl ki biz işçiler örgütlü ve toplu olursak sesimizi duyurabiliyorsak ancak ölümleri de Soma gibi sayıca çok olurlarsa ülke gündeminde yer alıyorlar. Bu durum aynı zamanda işçinin siyasete olan uzaklığını, kendinin sistemin biçiminden ve yönetiminden ne kadar uzak durduğunu da göstermekte. İşçi sağlığı meselesi işverenin insafına ve isteğine bırakılamaz, devletin görevidir işçi sağlığı ve işyeri güvenliğini tesis etmek. Sendikal haklar, örgütlenme özgürlüğü anayasal güvencesi güçlendirilmeli ilgili yasalar bir an önce yeniden düzenlenmelidir. İşçi sağlığının günümüz çalışma yerlerindeki temel problemi de taşeron ve kiralık işçi sistemidir. Manifestolarında ve seçim bildirgelerinde can güvenliğine bile yer vermeyenlere oy vermeyi, işçiler düşünecektir. Artık sessiz ölümlere bir son verilsin. Ölerek yaşamayı öğrenmek fıtratımız olmasın.