30 Ağustos 2012 11:28

Tutuklu gazeteciler 10 Eylülde Çağlayan’a bekliyor

“700 sayfası yayın organlarında yayınlanan haberlerden oluşan 800 sayfalık iddianame ile bizlerin ‘terörist’ ilan edilmesi ahlaksızlık değilse nedir? (...) Değerli katılımcılar; iddianamedeki ucubelikleri çoğaltmak mümkün, ancak bizim derdimiz ‘masum’ olduğumuzu anlatmak değil. Asla böyle bir derdimiz olmadı. Sadece biz d

Tutuklu gazeteciler 10 Eylülde Çağlayan’a bekliyor
Paylaş
Fatih Polat

KÜRT GAZETECİLER DAVASI

Bu yapısıyla dava, ana ekseni açısından ‘Kürt gazetecileri davası’ olarak adlandırılabilir. Bugün Özgür Gündem gazetesi ev sahipliğinde bu konuda köşe yazarlarına dönük bir bilgilendirme toplantısı düzenlendi. Cezayir Restaurant’ta düzenlenen kahvaltılı basın toplantısının açılışında konuşan Eren Keskin, iddianamenin niteliği ile ilgili bilgi verirken, Ahmet Şık ve Nedim Şener tutuklu iken gösterilen mesleki dayanışmanın, tutuklu Kürt basın emekçilerinden esirgenmemesi gerektiğine özel vurgu yaptı. TGS’nin Gazetecilere Özgürlük Platformu’nun dönem başkanlığını yaptığı dönemde, Çağlayan Adliyesi önünde gerçekleşen ‘Tutuklu Gazeteciler İçin Tanıklık Günleri”ni saymazsak, Eren Keskin’in söylediği gibi bu konuda bir ilgi zayıflığı var. Yani meslek örgütlerinin çabasının öne çıkmadığı dönemlerde, muhalif basın organları dışındaki basın kurumlarında tutuklu gazeteci gerçeği konusunda mesafeli bir tutum maalesef varlığını sürdürüyor.

Toplantıda bilgi veren avukatlardan birisi de, KCK basın davası kapsamında tutuklu olan gazetecilerin sadece Zeynep Kuray üzerinden gündeme gelmemesi, bir ‘Kürt gazeteciler davası’ biçiminde sahiplenilmesinin daha anlamlı olacağını vurguladı.

Avukat Davut Erkan ve Emine Şeke’in anlatımlarında çok çarpıcı noktalar vardı. Örneğin dava kapsamında tutuklu bulunan bir dağıtımcının 4 yıl boyunca dinlenerek suç oluşturulmaya çalışıldığına vurgu yapıldı. Normal prosedüre göre, savcılık izni ile dahil ancak 3 aylık bir dinlemenin söz konusu olması gerektiği ve eğer bir suç deliline ulaşılmıyor ise, dinlenmenin sonlandırılması gerekirken bu dinleme süresi 4 yıl boyunca sürdürülebiliyor.

20 Aralıkta gözaltına alınanlar arasında bulunan ve ardından serbest bırakılan Evrim Kepenek ise, gözaltında kendisine “Sen Karadenizlisin bunlarla ne işin var, git evlen. Orada çalışmaya devam edersen evine cenazen gider” denildiğini anlattı. Kepenek, kendisi üzerinden Kürt kurumlarında çalışan ya da onlara yakın duran Türklere mesaj verildiğini ifade etti.

MESNETSİZ SUÇLAMALAR!

Avukatların anlattıkları en çarpıcı noktalardan biri de, pasaportlarında yurt dışına çıkış ibaresi bulunan gazetecilerin Irak’ta KCK’nin basın konferansına katılmak ile suçlandığı ve bunun için başka hiçbir kanıtın öne sürülmediğiydi. Sedat Ergin bu noktayı anlamak için, “Başka bir ülkede olduğu belgeli olup da Irak’ta toplantıya katıldığını öne sürülen var mı?​” diye sorunca, ben de gazetemiz muhabiri Hüseyin Deniz’in durumunu örnek verdim. Hüseyin Deniz’in Almanya’da olduğunun hem pasaport bilgilerinden belli olduğu ve hem de orada Almanca dil kursuna gittiği belgeli olduğu halde, -başka da kanıtlar bulunmasına rağmen- o tarihlerde Irak’ta KCK’nin basın konferansında olduğu öne sürülüyor. Yani nereden bakarsanız tutarsızlık, nereden bakarsanız ahmakça!

Avukatların dikkat çektiği önemli bir nokta da, tutuklu bulunan gazeteci meslektaşlarımız hakkında daha önceki gözaltı ya da tutukluluk bilgileri iddianamede yer alırken, onların sonuçlarına yer verilmiyor oluşu. Avukat Davut Erkan, bu konuda Özgür Gündem gazetesi yönetici ve yazarlarından Nurettin Fırat’ın durumunu örnek verdi. İddianamede Fırat’ın 2002 yılında tutuklandığı bilgisi yer alırken, Fırat’ın bu davadan beraat etmesi ve serbest kaldıktan sonra davasını Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne götürerek, orada devleti tazminata mahkum ettirmesi yer almıyor. Yani Fırat’ın kazandığı dava bile, aleyhine delil oluşturacak bir havada iddianameye sokuluyor.

GAZETECİ GÖRÜŞÜNDEN ÖTÜRÜ YARGILANAMAZ

800 sayfalık iddianamenin 700 sayfasının tutuklu gazetecilerin haberleri ve gazetecilik faaliyetlerinin örneklerinden oluşmasına rağmen, arkadaşlarımızın örgüt üyesi ve yöneticisi olmak suçlaması ile tutuklu bulunması da ayrı bir garabet örneği.

Toplantıda önemli bir vurguyu da Nuray Mert yaptı. Nuray Mert, diğer gazetelerde çalışanların olduğu gibi tutuklu gazetecilerin de kendilerine ait bir siyasi bakış açılarının olabileceğini, bulun savunulması gerektiği ve bundan ötürü de kimsenin zanlı durumuna sokulamayacağını dile getirdi.

Mustafa Sönmez de, gazetecinin Irak’ta ya da dünyanın başka bir yerinde gazeteci sıfatı ile bir toplantıya katılıp izlemesinin de suç delili olarak öne sürülmesinin anlamsız olduğuna vurgu yaptı.

KATILANLAR

Toplantıya katılanlar arasında şu isimler yer alıyordu: Hakkında 166 yıl hapis cezası istenen daha sonra serbest bırakılan Azadiya Welat Gazetesi eski yazı işleri müdürü Vedat Kurşun, KCK İstanbul davası kapsamında tutuklanan ve kısa bir süre önce tutukluk yargılanmak üzere serbest bırakılan Ragıp Zarakolu, Nuray Mert, Sedat Ergin, Pınar Öğünç, Mustafa Sönmez, Mehveş Evin, Defne Asal, Özgür Gündem Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve editörü Oğuz Ender Birinci, Nadire Mater, Çiğdem Mater, BDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Filiz Koçali ile avukat Sinan Zincir, Davut Erkan ve Emine Şeker. (İstanbulEVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

Rusya’dan İngiltere’ye istihbarat tepkisi

SONRAKİ HABER

Ovacık halkı Erdal’ını unutmadı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa