29 Mayıs 2018 23:32

'Meslek lisesi öğrencileri işçi sınıfıyla birlikte mücadele etmelidir'

Lise öğrencileri, Evrensel'e yazdıkları mektuplarla meslek liselerinin durumunu, sınavları ve geleceğe dair düşüncelerini anlattılar.

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Metin SEVİM

Meslek lisesinin sermaye için önemi, Genç Hayat dergisinde defalarca yazılıp çizilen bir konu oldu. “Meslek lisesi memleket meselesi” tarifi aslında bu konunun bir özeti mahiyetinde. Sermaye grubu meslek lisesi öğrencilerini, lise yaşamında ucuz iş gücü ve kalifiye haline gelen gençlik kesimi haline getirmekteyken, bu durumu kolaylaştırmanın da yollarını aramaktadır. Bunun en çarpıcı örneği geçen günlerde Gaziantep İl Milli Eğitim Müdürlüğünün okul ve kurumlara gönderdiği yazı ile ayyuka çıktı.

Gaziantep İl Milli Eğitiminin gönderdiği yazı meslek lisesinin özel sektöre devredilmesi ve Gaziantep’in pilot bölge seçilmesine ilişkindi. (Daha sonra yetkililer, yazının yanlış yazıldığını anlatarak, yazıyı yazan personel hakkında idari soruşturma açıldığını belirtti.)

Emekçi ailelerinin çocukları ucuz iş gücü olarak okullarında başlayan üretimdeki yerini alma süreci aynı zamanda sömürünün de başlama sürecidir. Bugün burjuvazi ihtiyacı olan ucuz iş gücü ve aynı zamanda kalifiye durumunu sağlamanın bir yolunu da meslek liseleri üzerinden sağlamaktadır. Mesele tek başına meslek lisesi öğrencilerinin memleket meselesi olması değildir. Meselenin kendisi sermayenin kendi kârını artırma meselesidir. Bu durum meslek lisesi öğrencilerinde sıkıntı ve bunalıma yol açmaktadır. Bunun çözümünü de kendini başka bir şekilde ifade etmeye yol açmaktadır.

Gaziantep’te yaşanan durum aslında geçmişten bugüne burjuvazinin meslek lisesi öğrencileri üzerine yaptığı planların ve isteklerin toplamının bir sonucu olarak görülmesi gerekir. Patronlar işyerlerinde daha kalifiye ve daha canlı bir performans, ucuz iş gücü olarak çalıştıracak işçi istemektedir. Bunu da sağlayacak olan meslek lisesinde okuyan öğrencilerdir. Bunun daha hızlı ve emin olarak işletilmesi için patronlar meslek liselerinin özel şirkete devrini istemektedir. Meslek liselerini o yüzden milliyetçileştirerek, gerici bir alana yedekleyip her türlü yozlaştırma ile ileride kendi aleyhine oluşabilecek her türlü sorunu engellemeye çalışmaktadır. 

Meslek lisesi öğrencilerinin erken yaşta tanıştığı sömürü ancak kapitalizmin yıkılması ile ortadan kalkacaktır. Patronlar bunun için her ne kadar önlem alırsa alsın tarih her zaman güçlü olanın değiştirici gücünü bize göstermiştir. Meslek lisesi öğrencileri değiştirici güç olan işçi sınıfı ile mücadele etmelidir.


MESLEK LİSELİLERİN HAKLARI YENİYOR

Nigar Ertürk Meslek Lisesi'nden bir öğrenci
Antep

Geçtiğimiz günlerde Gaziantep’in pilot il seçildiği, meslek liselerinin özelleştirilmesi haberini Evrensel’den okuduk. Ardından Antep’te meslek liselilerle röportaj haberi yapıldı. Bunların da ışığında yeni öğrenen arkadaşlarımızdan da tepkiler var. Çünkü Antep’teki meslek liselerinin patronlara satılması demekti bu. Sadece Antep ile de kalmayıp ardından tüm Türkiye’deki meslek liselerinde uygulanacaktır. Belki de teneffüslerde bizi ucuz işçi olarak gören patronların okumayan çocukları koridorlarda cirit atacak.
Derslerimizi tam alamazken zorluklarla sınava hazırlanmaya çalışıyoruz. Yapılan TÜBİTAK projelerinde bile yarışan projelerin çoğunu meslek liseleri yaparken çıkıp da “Meslek liseleri eğitim seviyemizi düşürüyor” diyorlar.
Meslek liselerinde bir haftada 4 gün okula gidilip 1 gün staja gidilmesi gerekirken gerek okulumuzda gerekse stajdaki işletmede iyi bir eğitim alsın diye çabalamak yerine artık 3 gün staj, 2 gün okula gidiliyor. Tabii bununla da bitmiyor 3 gün staj yapıp 1 ay da işletmedeki işçilerle 14 gün aynı işi yapıp asgari ücretin 1/3’ünün verilmesi gerekirken o bile verilmiyor. Stajların niteliksizliği de ortada. Örneğin muhasebe bölümünde okuyan meslek liseli arkadaşım stajını AVM’de bir markada satış elemanı olarak yapıyor. Bu ülkede sadece işçi, emekçilerinin hakkı yenmiyor, biz öğrencilerin de hakkı yeniyor.
Meslek liselerinde sorun bitmiyor! Ben meslek lisesinde, stajlarda sömürüyü en derinden hissederken eğitim hakkımıza olan saldırılara karşı gelmemiz gerektiğini düşünüyorum. Laik, bilimsel, parasız ve ana dilinde bir eğitim için birleşmeliyiz. Geleceğimizden her gün şüphe duyarken hayatımıza yöneltilen saldırılara karşı birleşmeliyiz.


EĞİTİMİN GELECEKSİZLİĞİ

Üniversite sınavlarına hazırlanan bir genç
Bursa

Merhabalar, ben eğitim sisteminin çaresizliğine bakarken “gözleri dolan” 19 yaşında bir gencim. Anadolu teknik lisesi mezunu bir öğrenci olarak 1 sene daha çalışmak, aynı sınava tekrar girmek, fizyoterapi ve rehabilitasyon bölümünü kazanmak için yaptığım tüm hazırlık, bir ekim gecesi yapılan keyfi bir değişiklikle sekteye uğratılıyor. Geleceğimizin bu kadar pervasızca yönetiliyor olması bizleri üzüyor. Üstelik söz hakkımız dahi olmayan bu ani karar değişikliklerinde bizden de başarı bekleniyor olması çok ironik.

“Eğitim sisteminin çaresizliği” derken, oturmuş bir sınav sisteminin çözümsüz kaldığı konular değil derdim! Son 15 yılda 14 kez eğitimle ilgili sistem değişikliği, 6 bakan tarafından uygun görüldü. 12 yıl geçirdiğim okul hayatımda neredeyse her sene eğitimle ilgili kritik değişiklikler yapıldı. Peki geleceğimizi hazırlamakta yardımcı olan bir aracın sürekli değiştirilmesi bizi olumlu etkileyebilir mi? Kişisel görüşümü açıklayan en cümle: “En kötü karar, kararsızlıktan iyidir!” En büyük hakkımız olan kaliteli eğitimi almayı bir kenara bıraktık, yetkililerden isteğimiz artık bir karar vermeleri.


TACİZE UĞRADIĞINIZ İÇİN SUÇLU HİSSETMEYİN 

Kocaeli’den bir lise öğrencisi

Kapalı, açık olmak, kapanıp açılmak; ülkemizde hepsi sorun. Kapanınca yobaz görülürken açıkken kötü gözle bakılıyor. Kapanıp açılmak da en zor olanı, iki taraf da kötü karşılıyor. Araştırmayla ya da çevre baskısıyla kapanmışsındır sonra cesaret bulup vazgeçmişsindir. Ben bu kısımdanım.

Dışarıda sözlü tacize uğradım, belki kurtulurum diye kapandım. Tamamen yaşadıklarıma dayalı zoraki bir karardı. 2 yıl dayandım ama 3. yıl “artık yeter” dedim, tırnaklarımdan bile taciz edildim. Anladım ki mesele açık-kapalı olmakta değil, benim suçum da değil. “Neden başkaları yüzünden böyle yapayım” dedim ve küçük bir devrim yaptım. Hem kendimi hem çevremi yendim. Sözler çok incitse de anne babamın arkamda durduklarını görünce onlardan güç aldım. Hatta benden güç alarak birisi daha bu kategoriye dahil oldu. Baskılara gelmeyin, tacize uğradığınız için suçlu hissetmeyin. Neden karar verdiğinizi bilin. İçinizden gelmiyorsa, başörtüsü sizin için bez parçası olmaktan başka bir şey olmuyor. Kendinize bu eziyeti yapmanıza gerek yok.


BİRAZ AİLE ZORU BİRAZ DA HEVESLE KAPANDIM

Kocaeli’den bir lise öğrencisi

Biraz aile zoru biraz da hevesle kapandım. Niye açıldığımı da şöyle anlatayım, rahat edemiyor, bir yere giderken sürekli uğraşıyordum. Arkadaşlarımla oynayacağım zaman tereddütte kalıyordum, kendimi bazı şeylerden geri çekmek zorunda kalıyordum. Argo konuşunca ya da dar pantolon giyince, kapalıysan daha çok ayıplıyorlar. Başımdaki örtü beni hiç iyi ya da kötü biri yapmadı, insanın önce ahlakını terbiye etmesi lazım. Aldığım tepkilerin bazıları üzdü, anlayışla karşılayan birçok insan var tabii ki. 

ÖNCEKİ HABER

İran'da eğitim uçağı düştü: 2 ölü

SONRAKİ HABER

Çay molasında seçim sohbeti: İktidar dini duygularımızdan faydalanıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...