27 Mayıs 2018 05:28

Cumartesi Annesi Taşkaya: 25 yıldır haber bekliyorum

25 yıldır gözaltında kaybedilen eşi Hüseyin Taşkaya’yı arayan Sultan Taşkaya, faillerin yargılanması için her hafta Galatasaray Meydanı’nda.

Fotoğraf: MA

Paylaş

Gözaltında kaybedilen Hüseyin Taşkaya’nın eşi Sultan Taşkaya, 25 yıldır eşinin kemikleri ve faillerin peşinde. “Katiller gözlerimizin önünde gezerken biz her gün ölüyoruz” diyen Taşkaya, başka çocuklar babasız kalmasın diye her Cumartesi günü Galatasaray Meydanı’nda adalet arayışında.

90’lı yıllar yaşanan faili meçhul cinayetler, gözaltında kaybedilen insanlar, yakılan binlerce köy, açlık grevleri, hak ihlalleri ve ölüm oruçlarıyla hala hafızalarda. Babasız büyüyen çocuklar, evlatlarını kaybeden anneler, yersiz yurtsuz bırakılan milyonlarca insan yaşadıkları bu travmalarla birlikte hayatlarını sürdürmeye çalışırken, kaybedilenlerin akıbeti ise geçen on yıllara rağmen cevapsız.

6 Aralık 1993’te Urfa’nın Siverek ilçesinde gözaltına alındıktan sonra kaybedilen Hüseyin Taşkaya da kaybedilen binlerce insandan biriydi.

Taşkaya ailesi için 93 yılının Aralık ayı, çetin geçirilecek bir kışın başlangıcıydı. Sultan Taşkaya, eşini kaybedişinden bu yana onu aramaktan bir an olsun vazgeçmedi. 23 yıl boyunca Galatasaray Meydanı’na giderek Cumartesi Anneleri ile birlikte eşinin faillerini ve kemiklerini arayan Taşkaya, Galatasaray’a bir hafta gelmediğinde çok şey kaybettiğini söyleyerek, “Benim gidecek başka bir yerim yok” diyor.

GÖZLERİNİ BAĞLAYARAK GÖTÜRDÜLER

42 yaşındaki 4 çocuk babası Hüseyin Taşkaya, Siverek’te müteahhitlik yapıyordu. Çevresindekiler evine gelerek adının ölüm listesinde olduğunu ve Urfa’dan gitmesinin kendisi ve ailesi için iyi olacağını söyledi. “Kendi işimde gücümdeyim kimseye zararım yok” diyen Hüseyin Taşkaya, Urfa’dan ayrılmadı. Her ne kadar işini, evini ve memleketini bırakmak istemese de en sonunda ikna olan Taşkaya, eşini ve çocuklarını da alarak 1993 yılında İstanbul’a taşındı. Taşınalı on gün kadar olmuştu ki, kalan işlerini tamamlamak için yeniden Siverek’e döndü. Aradan 4 gün geçtikten sonra 6 Aralık 1993’te saat 13.00 sıralarında askerler, polisler ve Bucak aşiretine mensup korucular otuz araçlık konvoyla Hüseyin Taşkaya’nın kaldığı amcası Mehmet Taşkaya’nın evine baskın yaptı. Gözaltına alınan Hüseyin Taşkaya, gözleri bağlanarak götürüldü.

‘DAYIMI ÖLDÜRDÜLER!’

Bu sırada İstanbul’da olan Sultan Taşkaya, evlerine gelen bir akrabasından eşinin gözaltına alındığını öğrendi. Ne yol ne iz biliyordu Taşkaya. Eşinin bırakılacağı düşüncesiyle de çocukları bırakıp gitmedi ilk başta. Sonra telefon kulübesinden bir telefon açtı köye. Ağlama seslerini duydu önce. ‘Dayımı öldürdüler’ diyordu telefondaki ses. Taşkaya o anı; “Benim için hayat o gün çöktü” diyerek anlattı.

‘SENİN KOCAN BİR DAHA GELMEZ’

Bu haber üzerine Taşkaya liseyi henüz bitirmiş oğlunu da yanına alarak Siverek’e gitti. Köyüne vardığında ne komşular ne de akrabalar konuşmadı kendisiyle. Korkuyordu herkes. Eşini sormak için emniyete, savcılığa, valiliğe koştularsa da hiçbir yerden cevap alamadılar. Aşiret reisi korucubaşı Sedat Bucak’a sorun diyorlardı. Sedat Bucak’tan ‘Bizim ekip almış fakat devlete teslim etmiş; bundan sonra haberimiz yok, devlet biliyor’ yanıtı aldı.

Eşini arayan Sultan Taşkaya’ya en sonunda ‘Oğlunu da alıp git. Senin kocan bir daha gelmez’ denildi. Ailenin tüm başvuruları sonuçsuz kaldı. 25 yıl boyunca yapılan onca başvuru, dilekçeye rağmen eşinen bir daha haber alınamadı.

‘AÇ SUSUZ YAŞADIK’

Bir daha memleketine gitmek istemedi Taşkaya. Ailenin yıllarca uğraşıp kazandıkları tüm mülkleri de orada kaldı. İstanbul’da 4 çocuğuyla birlikte tek başına yaşam mücadelesi veren Taşkaya, “Çocuklarım çok küçüktü. Aç susuz yaşadık. Evimiz kiraydı. Yol parası bile bulamıyorduk. Üç çocuğumu okuldan almak zorunda kaldım. Boyacılık yaptılar, su sattılar. Psikolojimiz bozuldu, çok ağladık” sözleriyle anlattı yaşadığı zorlukları.

‘25 YILDIR HABER BEKLİYORUM’

Eşinin kaybedildiği 93 senesinde televizyonda “Hüseyin Taşkaya kayboldu” diye duyduğundan bu yana televizyonun başından hiç ayrılamadığını söyleyen Taşkaya, “25 sene geçti hala bir haber çıkacak diye bekliyorum. Beyaz arabamız vardı. Ne zaman yolda beyaz bir araba görsem içine bakarım” dedi. Çocukları eve geç kaldığında onların da kaybolduğu korkusuyla yaşayan Taşkaya, ömür boyu taşıyacakları bir iz kaldığını söyledi.

‘CUMARTESİ ANNELERİNDEN BAŞKA KİM ANLAR BENİ?​’

1995 yılından bu yana Cumartesi Anneleri’nin arasında yer alan Taşkaya, Galatasaray Meydanı’nda yaşadıklarını ise şöyle anlattı:

“Çocuklarımı da alıp gidiyordum. Bazen yol parası bile bulamıyorduk. Bir hafta gitmediğim zaman çok şey kaybetmiş hissediyorum. Tesellim orada. Benim için başka bir teselli kaynağı yoktur. Kime söyleyeyim derdimi? Onlardan başka kim anlar beni? Cumartesi Annelerini ailemden daha çok severim. Bizim derdimiz bir. Oraya teselli bulmaya gidiyorum. Defalarca ben de oğullarım da gözaltına alındık. Dayak yedik. Dizlerimiz belimiz sakatlandı. Gelmeyin dediler. Yine gitmeye devam ettik. Ailemin yarısı karşı geldi. Şimdi de torunlarımı götürüyorum. Ben mücadelemi bırakmadım. Bırakmıyorum. Ben ölsem bile çocuklarım da torunlarım da gitmeye devam etsinler istiyorum.”

‘KEMİKLERİMİZİ TESLİM ETSİNLER’

“Kemiklerini bulsak teselli olacaktık” diyen Taşkaya, “Hüseyin’in küçük kardeşi vefat etti. Yasını verdik mezarı belli. Ailesi her hafta gidiyor mezarlığına. Biz boynumuz bükük kalıyoruz. Rahat değiliz. Evde konuştuğumuz tek mesele bu. Kemikleri bulana kadar bu davanın peşinde olacağız. Katiller gözlerimizin önünde gezerken biz her gün ölüyoruz. Kemiklerimizi teslim etsinler, katilleri yargılasınlar bunun başka yolu yoktur. Türkiye’de adalet yok. Kürt diye böyle yaptılar. Merhamet yok onlarda. Ben bu acıyla bile barış istiyorum. Benim çocuklarım babasız kaldı. Başkalarının çocukları babasız kalmasın. Türk olsun Kürt olsun kimse ölmesin istiyorum” diye konuştu. (MA)

ÖNCEKİ HABER

2011-2012’de ithal edilen ette 'deli dana' hastalığına rastlandı

SONRAKİ HABER

Eğitimciler: AKP’nin performans notunu sandıkta vereceğiz

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...