29 Ağustos 2012 13:19

Kanadı klavyeden melekler

‘Nefes nefese sarıldı Kamil’e. Kulağına fısıldadı. Sakince olsun istedi ayrılıkları. ‘Ne olur ayrılalım, yapamıyorum işte’ dedi…Kamil’in aniden yanmaya başlayan kulaklarının ısısını hissetti. İncecik bir ‘tamam’ çıktı Kamil’in ağzından. Ne duyulsun ne de duyulmasın tarzında. Bir boyun eğiş, bir yıkı

Kanadı klavyeden melekler
Paylaş
Sevda Aydın

Kamil’in aniden yanmaya başlayan kulaklarının ısısını hissetti. İncecik bir ‘tamam’ çıktı Kamil’in ağzından. Ne duyulsun ne de duyulmasın tarzında. Bir boyun eğiş, bir yıkılış, ufacık bir isyan. Her şey vardı bu tamam deyişte…’
Leyla; Banu Bozdemir’in ilk romanı ‘Leyla’lı haller’in kahramanı. Taşradan İstanbul’a üniversite için gelen genç bir kadının hayata dair arayışlarını, keşiflerini anlatıyor Bozdemir yeni romanında.
Yazdığı sinema yazıları ve çocuk kitaplarının ardından Banu Bozdemir’in romanı ‘Leylalı Haller’ Fam Yayınları’ndan çıktı. Bozdemir, romanında sosyal medyanın hayatımızdaki etkilerine değiniyor. Değiştiren, başkalaştıran ve paylaşım ağlarında dolaşan çift kimliklerin oluşumuna dikkat çekiyor.

16 çocuk kitabının ardından ilk romanını yayımladın. Ne hissediyorsun?
Öncelikle iyi hissediyorum. Tabii dünyanın en absürt şeyini yapmış gibi hissetmiyorum. Piyasada tersine örnekleri daha çok olmasına rağmen hem çocuk kitabı hem de roman yazan birçok yazar var aslında. İlginç gelen şey ise ilk romanım olarak lanse edilmesi. Tabii ilk romanım ama arkasında 16 tane çocuk kitabı var. Sanki onların biraz önüne geçti gibi insanların gözünde. Ama benim için çocuk kitapları yazan birinin aynı zamanda büyükler için de yazmasına denk düşüyor.

YAZMANIN DENGESİ YOK

Romana geçişin, çocuk edebiyatından uzaklaştığın anlamına mı geliyor?
Asla, çocuklar için yazmak çok özel bir şey. Sadece yazım alanını genişlettim diyebilirim. Derdinizi yazarak anlatan biriyseniz sadece çocuklar için yazmak yeterli gelmiyor bazen. Önümüzde akan bir yaşam var, sadece yaşamaya çalışmak da anlamlı değil, ben etrafıma çok fazla bakan, kurgulayan birisiyim. İster istemez taşıyor bir süre sonra içimden. Aslında yazmanın dengesi yok, kim için hangi konuda yazmak istiyorsa yazmalı insan. Özgürlük, deşarj, hayata farklı bakma isteği, hepsi kelimelerle önünüzde açtığınız yollara dönüşüyor.

‘Leylalı hayaller’ üniversite öğrencisi Leyla’nın gerçekler ve hayalleri arasındaki gelgitlerini anlatıyor. Taşradan İstanbul’a üniversite için gelen her gencin aslında benzer gelgitleri vardır. Leyla’nın gelgitleri de senin bu alanda yaptığın gözlemlerden mi oluştu?
Ben de İstanbul’a üniversite okumak için kasabadan geldim. Ablamlar vardı bana destek olan. İstanbul hayallere ve acı gerçeklere aynı oranda açık bir şehir. Hele de İstanbul’un büyüsüne inanıyorsanız ufak şeylerden mutlu olmak kadar, istediğiniz gibi olmayan küçücük bir olaydan da hemencecik kırılabilirsiniz. Evet gözlemlere dayanıyor çoğunlukla, kendimden, arkadaşlarımdan ve çevremden insanların yaşadıkları. Tabii bu yaşanmışlıklara biraz form değiştirttim.  Politik formları sosyal medya etkilenmeleri yaptım. Çünkü günümüzde birçok şeyin olduğu gibi politik olmanın da üzerinin sosyal medyayla örtüldüğünü düşünüyorum.

LEYLA GERÇEK SEVDA SANAL

Üniversite hayatı gerçekten çok farklı kapıları açan bir yer. Arkadaşlıklar, gruplar, kulüpler vs. Leyla’da bu renkli kapıların ardındaki yaşamı keşfe çıkıyor. Bu keşifler esnasında Leyla’nın kişiliğindeki değişimlerden biraz bahseder misin?
Leyla zaten değişime açık bir kız. Değişimin tek yolu da denemek. O da bunu yapıyor ilk senesinde. Öyle değil midir ilk sene bir arayış, kendini bir yerlere adama, kapak atma yılıdır. Sen gelirsin ve deneyimli olanlar seni kafalamaya çalışır. Ama burada yine üniversitelerde yaşanan boşluk göze çarpıyor. Leyla o kadar yalnız ki, kendisi talepte bulunuyor adeta beni de aranıza alın diye. Sosyal medya denen oluşumdan habersiz, kollarından, insanların orada kendilerini ifade biçiminden habersiz dalıyor ve tosluyor doğal olarak. Gerçek dünyanın yalanlarının artmış ve toplu olarak karşısına çıkmış hali. Ben de sosyal medyaya mesafeli olduğum için buralarda arkadaşım Murat Tolga Şen’den yardım aldım. Gerçek ve sanal kimliklerin çatıştığı, bir ifade biçimi olarak farklı kimliklerin gölgesinde serinleyen kişilerin varlığından bahsetti. Leyla ne kadar gerçekse, Sevda biraz sanal alem uçuğu!

Kitabının kapağı aslında hikayeni tam da merkezinden yakalıyor. Çırılçıplak, başını eğmiş bir kadın ve melek kanadı halinde parçalanmış bir klavye. Kapağın anlattığı hikayeyi senden dinleyebilir miyiz?
Kapak anlatımla çok denk düşüyor. Leyla İstanbul’a umutla gelen bir genç kız. Hayalleri, umutları var. Ama onları pek gerçekleştiremiyor. Artık hepimiz melek olsak kanatlarımız klavye olurdu herhalde. Kanatları kırılmış, tuşları kırılmış, silinmiş, İnternet başında zaman geçirmekten bıkmış ama kopamayan, hayatın anlamını orada arayan… Leyla İnternet’in başında çok vakit geçirmese de orada tanıştığı ve kendi hayallerinin dışında yaşayan insanların peşine takılıyor, mıknatıslanıyor adeta, iç sesi de kendisine eşlik ediyor. Yani hepimiz sosyal medyaya teslim olmuş durumdayız, kırık ve de dökük!

Leyla’nın odasının duvarındaki çatlak, kitabın pek çok yerinde geçiyor. Bu çatlamış duvar simgesi kurgunla olan bağını anlatabilir misin?
Çatlaklar Leyla’nın sığınakları ve kaçamakları aslında. Ailesiyle yaşarken ve onlardan kaçmak isterken iyice açıp nefes aldığı, İstanbul’da ise yaşadığı olumsuzluklardan sığınmak istediği duygular. İnsan evinin duvarında beliren çatlaklara ilişkin anlamlar yükler kimi zaman. Onunki de öyle ama arka planında kaçma ve sığınma istekleri var!

GERÇEK KİMLİĞİ SAKİN RUMUZU KIZGIN

Bugün pek çok kişinin blogu var. Senin de öyle. Leyla da bilgi açlığını gidermek ve kendisini istediği şekilde ifade etmek için bir blog açıyor kendine. Bir de ismini gizlediği farklı bir adres alıyor. Bu iki adres Leyla’nın hayata dair keşiflerinde önemli bir yol oluyor. Günümüzde bu etkiler, değişimler hayatımızda tam olarak nereye oturuyor?
 Herkes blog açabilir, bunun sakıncası yok. Ama farklı kimliklerle derdini anlatmaya çalışmak, farklı bir kimlikle kinini püskürtmek bana çok saçma geliyor. Ya da o kimliğin arkasına sığınarak  cinsel açılım sağlamaya çalışmak! Sana alem zaten başlı başına gerçeklikten uzak. Bir de bu alemde başka kimliklerle var olmaya çalışmak iyice uçuk! Gerçek kimliğinde sakin, suskun ama yarattığı diğer kimlikle kızgın insanlar görüyorum. Kendi kimliğinle kızsana kardeşim! Politik olsana, derdini öyle ortaya koysana! Pek bir yere oturmuyor tabii bu sanal gerçeksizlik! İşte Leyla gibi belki daha farklı kesimlerden insanlarla tanışırsınız, başka da bir açılımı yok bana göre! (İstanbul/EVRENSEL)


LEYLA'NIN DAHA YAŞAYACAKLARI VAR

Sinemaya dair bir kitap yayınlamayı düşünüyor musun?
Sinema üzerine yazdığım bir kitap var aslında. Küçük Sinemacılar diye. Çocuklara sinemayı anlatıyordu. Kafamda özel olarak sinema kitabı yazma fikri şu an yok. Zaten Leylalı Haller’in ikincisini yazmaya başladım… Bence bu uzatılması, ele alınması ve gerektiği zaman eleştirilmesi gereken bir konu. Ucu bucağı yok ve gittikçe yayılıyor, Leyla’nın da daha yaşayacakları var!..

ÖNCEKİ HABER

Şam'daki saldırı Apaydın kampında planlanmış

SONRAKİ HABER

MİT, gazeteci Mustafa Özer’e sahip çıktı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...