16 Mayıs 2018 11:19
/
Güncelleme: 10:22

Berfin Bızdağ
Kocaeli Üniversitesi

Bilim adamları pirelerin farklı yükseklikte zıplayabildiklerini görür. Birkaçını toplayıp 30 cm yüksekliğindeki bir cam fanusun içine koyarlar. Metal zemin ısıtılır. Sıcaktan rahatsız olan pireler zıplayarak kaçmaya çalışır ama başlarını tavandaki cama çarparak düşer. Zemin sıcak olduğu için tekrar zıplar, tekrar başlarını cama vururlar. Pireler camın ne olduğunu bilmediklerinden, kendilerini neyin engellediğini anlamakta zorluk çeker. Defalarca kafalarını cama vuran pireler sonunda o zeminde 30 santimden fazla zıplamamayı öğrenir. Artık hepsinin 30 cm zıpladığı görülünce deneyin ikinci aşamasına geçilir ve tavandaki cam kaldırılır. Zemin tekrar ısıtılır. Tüm pireler eşit yükseklikte, 30 cm zıplar! Üzerlerinde cam engeli yoktur, daha yükseğe zıplama imkanları vardır ama buna hiç cesaret edemezler. Kafalarını cama vura vura öğrendikleri bu sınırlayıcı “hayat dersi”ne sadık halde yaşarlar. Onları sınırlayan dış engel kalkmıştır ama kafalarındaki iç engel varlığını sürdürmektedir. Bu deney canlıların neyi başaramayacaklarını nasıl öğrendiklerini gösterir. İşte buna “cam tavan sendromu” denir. 

CAMLARIMIZDAN BAŞKA KAYBEDECEK BİR ŞEY YOK

24 Haziran’da yapılacak olan seçimlerden önce yaşanan durum cam tavan sendromundan pek farklı değil, metalin ısıtılmasıyla haklarımızın elimizden alınması yaşadığımız ekonomik zorluklar arasında pek bir fark yok. Cam tavan ise iktidarın üzerimizde kurduğu şiddet ve baskıdan ibarettir. Halk olarak defalarca zıpladık. 22 Temmuz 2007'de, 12  Haziran 2011'de, 7 Haziran 2015’te, 1 Kasım 2015'te cam tavan aşılamadı. Artık halk, haklarının elinden alınmasına, ekmeğinin elinden alınmasına, özgürlüğünün elinden alınmasına, öğretmenlerin işsizlik yüzünden intihar etmelerine, işçilerin açlıktan kendilerini yakmalarına, üniversite öğrencilerinin yaka paça cezaevlerine atılmalarına alıştırılmaya çalışılıyor. Zaten bunun en büyük örneği 1 Kasım 2015 seçimleri değil midir? Sindirilen halk çaresizce beklemeye koyuldu. Bizler ne olursa olsun direnmekten vazgeçmemeliyiz. Bizler halkız ve halkın üstünde hiçbir güç yoktur. Bizler sindirilmemeli, her koşulda her şartta mücadele etmeliyiz. Hakkımızı kazanmalıyız. Sesimizi duyurmalı, mücadeleye hiç olmadığı kadar büyük bir tutkuyla sarılmalıyız ama artık o cam tavanın aşılması için elimizde bir fırsat var o da 24 Haziranda yapılacak olan seçim. Belki de bu seçim yapılacak olan son seçim ve köprüden önceki son çıkışımız olacaktır.

Evrensel'i Takip Et