13 Mayıs 2018 11:01

Af Örgütü'nden basın özgürlüğü paneli: Gazeteci direnmeye devam edecek

Uluslararası Af Örgütü'nün düzenlediği 'Türkiye’de gazetecilik ve basın özgürlüğü' panelinde gazetecilerin direnmeye devam edeceği vurgulandı.

Fotoğraf: MA

Paylaş

Uluslararası Af Örgütü, Gönen Hotel’de “Türkiye’de gazetecilik ve basın özgürlüğü” konulu panel düzenledi. Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ), Uluslararası PEN, Ben Gazeteciyim, DİSK Basın-İş Sendikası, Çağdaş Gazeteciler Derneği, Özgür Gazeteciler İnisiyatifi, Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF), Basın Konseyi ve Article 19 kurumlarının desteğiyle düzenlenen panel iki oturum olarak gerçekleştirildi.

Moderatörlüğünü Avukat Hürrem Sönmez’in yaptığı “Haberin peşinde ama tehdit altında” başlıklı ilk oturuma, Gazeteci Ahmet Şık, Milliyet gazetesinden Gökçer Tahincioğlu, Posta gazetesinden Timur Soykan, Diken’den Tunca Öğreten, PEN International’dan Sarah Clarke konuşmacı olarak katıldı.

'CEZA VERMEMELERİ GEREKİR AMA VERECEKLER'

Oturumda ilk olarak söz alan diken.com.tr gazetesi çalışanı gazeteci Tunca Öğreten, gözaltına alınma sürecini anlatarak “Deniz Yücel ile görüşmem suç sayıldı. 6 kişi yargılanıyoruz. 6’sının da suçlaması birer paragraf. Ceza vermemeleri gerekir diye düşünüyorum ama verecekler” dedi.

ŞIK: BASKILAR YENİ DEĞİL

Cumhuriyet gazetesi çalışanı gazeteci Ahmet Şık da içinde bulundukları dönemde ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğünün çok tartışıldığı bir dönem olduğuna dikkat çekti. Basına yönelik baskıların ve gazetecilerin tutuklanmasının Türkiye’de yeni bir şey olmadığını ifade eden Şık, “Kürt medyasında çalışan 30 meslektaşımız öldürüldü. Korkunç yöntemlerle yapıldı. Bugün gazetecilerin yaşadığı şiddet sıklıkla tartışılıyor olsa da aslında geçmişten gelen bir şiddet söz konusudur. İşten çıkarılma, öldürme, susturma, gazetelerin bombalanması bunların hepsini yaşadık. En son Hrant Dink cinayeti yaşandı” diye ifade etti.

Doğan medyasının satılmasına değinen Şık, bununla da toplu bir susturulmanın gerçekleştiğini aktardı. Şık, “80 milyon nüfus var ve binlerce gazeteci var. 100’ün üzerinde gazeteci tutuklu ama alternatif olarak sayacağımız çok az medya kuruluşu var. Bu vahim bir tablo” dedi.

‘DİRENMEYE DEVAM EDECEĞİZ’

DBP’li belediye eşbaşkanlarının, HDP eş genel başkanları ve seçmenlerin, Boğaziçi üniversitesi öğrencilerinin tutuklamasına değinen Şık, bunların hepsinin de ifade özgürlüğüne girdiğini ifade etti. Şık, “Cezaevlerinde gazeteci sayısı her zaman fazlaydı, bu dönem daha fazla. Ama umutlu olmamız lazım. Bu baskılara rağmen bu kadar gazeteci direniyor ve mücadele ediyor olması umut verici. Direnmeye devam edeceğiz” diye konuştu.

SOYKAN: BEYEFENDİ RAHATSIZ OLUYOR

Son 4 yılda Türkiye’de gazetecilik anlamında karanlık bir dönemin yaşandığını belirten Posta gazetesinden Timur Soykan, “Önceden de sansür vardı ama bu geldiğimiz aşama bambaşka bir şey. Bir manşet attığımızda hoşlarına gitmediyse ‘Beyefendi (Erdoğan) rahatsız oldu’ deniliyor. İşte medya iktidara göre şekillendiği vakit komik duruma düşüyor. Erdoğan’ın tek adam ilerleyişi ve suçların artmasıyla birlikte medyadaki baskının boyutu da arttı” dedi. Otosansür meselesine de değinen Soykan, son süreci kast ederek “Bu süreç başladığında örgütlenmiş olsaydık, direnme mekanizmasını kurmuş olsaydık, belki bugün bunları yaşamazdık” dedi.

Daha sonra PEN International’dan Sarah Clarke Skype üzerinden konferansa bağlandı. Bağlantının ardından toplantı soru cevap ile devam etti.

‘ARKADAŞLARIMIZIN İÇERDE OLMASI ÖRGÜTSÜZLÜKTEN KAYNAKLANIYOR’

Panelin “Medya dili ve örgütleme” başlığının tartışıldığı ikinci oturuma da çok sayıda gazeteci katıldı. Moderatörlüğünü gazeteci Uğur Güç’ün yaptığı oturumda Bianet.org yazarı Nadire Mater, Özgür Gazeteciler İnisiyatifi Sözcüsü Hakkı Boltan, Dilbilimci ve yazar Necmiye Alpay ve Agos Gazetesi yazarı Pakrat Estukyan konuştu.

Gazeteciliğin suç olmadığını ama bugün 160’ın üzerinde gazetecinin içerde olduğunu belirten Gazeteci Uğur Güç, bu kadar gazetecinin içerde olmasının nedeninin gazetecilerin örgütsüzlüğü olduğunu söyledi. Güç, “1980’lerden sonra 60’lardaki örgütlülük hızlıca bitirildi. Sendikalar basından uzaklaştırıldı. 90’lardan sonra iktidar kendine göre bir basın alanı oluşturarak devam etti” diye ifade etti.

‘SENDİKALAR GÜÇLÜ OLSAYDI BU DURUMDA OLMAZDIK’

Bianet.org proje danışmanı Nadire Mater de, “Gazeteciler ne kadar örgütleniyorlar?​” diye sorarak, sendikaların var olduğunu ancak üyelerinin olmadığını söyledi. 

Mater, “Şu kurum olursa ben gelmem, bu kurum olursa ben gelmem ya da bu kurum yer alacak gelmem deniliyor. Bu bizim eski bir problemimiz” diye ifade etti. Mater, bunların ayrıca aşılması gerektiğini de kaydetti. Mater, “Sendikaları değiştirmek dönüştürmek gerekir. Böyle toplanabildiğimize göre pek çok işi yapacak güçteyiz” dedi.

‘KONUŞMAKTAN ÇEKİNİYORUZ’

“Örtmece” kelimesinin “gerçekliğin örtülmesi” anlamına geldiğini ifade eden dilbilimci ve yazar Necmiye Alpay da, basının içinde olduğu durumu “Bir örtmeceyle karşı karşıyayız” şeklinde tanımladı. Alpay, “Bunlar dönem dönem artıyor, netleşiyor. Ama her zaman iktidarların kullandıkları bir biçimleme yöntemidir” diye ifade etti. 

Alpay, “Kürt sorunu denilince benim dikkat çekmeye çalışacağım gazeteciliğin iç sorunudur. Farklı olmasa da bir çeşit kenara itilen gazeteciler” diye kaydetti. Alpay, şöyle devam etti: “Çoğu zaman söz konusu yapılmıyor. Konuşulmuyor ya da konuşmaktan kaçıyoruz. 90’lı yıllarda gazetecilik anlatıldığı zaman Özgür Gündem ve onun geleneğindeki gazetelerin kapanması akıllara gelir. Ancak bununla birlikte bunlar gazete midir diye bir soru oluşuyor. Basına yönelik baskılar konuşulduğunda bunlardan hiç bahsedilmiyor. Cezaevindekiler de gazeteci değiller ‘terörist’ oldular. ‘Özgür Gündem gazetesi gazete midir değil midir?​’ diye soruyoruz. Mecbur olduğumuzda sözünü ediyoruz. Bugün de aynı şey geçerlidir. Buna değinmesek asıl meseleye değinmiş olmayacağız” diye ifade etti.

Alpay, “Ana akım medya Kürt meselesini konuşmadığı sürece özgür olamaz” dedi. 

‘DAĞITIM ALANI EN BÜYÜK SORUN’

Agos gazetesi yazarı Pakrat Estukyan da “Gazeteciliğin işlevi haberleşmedir. Bugün ise tirajların düşüşünden bunu görebiliriz, insanların haber alma olasılığı gazetelerde azaldı” dedi. Gazetelerin tekelleşmesinden söz eden Estukyan, “Bugün gazetenin tekelleşmesi söz konusu ama dağıtım sistemi en büyük sorundur. Şimdi İstanbul’un birçok yerinde Agos gazetesi bile göremiyoruz. Gazete İstanbul’un sınırlı yerlerinde bulunuyor. Ulusal dağıtım ağına girmemiz için de bastığımız gazetelerinin 3 katını basmamız gerekiyor ve geri dönüşünü sineye çekmemiz gerekiyor. Bu bütün Türkiye’de basın için bir sorundur” diye ifade etti.

‘KURUMLAR ARASI İLETİŞİM KOPTU’

Özgür Gazeteciler İnisiyatifi Sözcüsü Hakkı Boltan ise Türkiye’deki gazeteci kurumları ve bölgedeki gazeteci kurumları arasında iletişim kopukluğundan bahsetti. Özgür Gündem ile dayanışma için yapılan Genel Yayın Yönetmeni kampanyasından söz eden Boltan, “Bu devleti korkuttu. Bu nedenle de saldırdı. Özgür Gazeteciler İnisiyatifinin 192 üyesi cezaevinde. Buradakilere sorsak birkaç isim sayılacak. Diğerleri bilinmiyor. Bunun için diyoruz ki saklı olanı açığa çıkarmalıyız. Açıkta olanı açığa çıkarmanın anlamı yoktur. Birbirimizi kabul eder sorunlarımızla ilgilenirsek basını büyütüp özgürleştireceğimizden kimsenin şüphesi olmamalıdır” dedi. 

Boltan, ayrıca tutuklu gazetecilere dair raporların ortaklaştırılması gerektiği önerisinde de bulundu. (İstanbul/MA)

ÖNCEKİ HABER

Soma’da miting: Sorumlular maden kazalarına 'fıtrat' diyenlerdir

SONRAKİ HABER

Birleşik Haziran Hareketi: AKP- MHP İttifakına ‘Hayır’ diyeceğiz

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...