09 Mayıs 2018 22:04

Dünyanın en hor görülen ve en neşeli halkının bayramı: Hıdırellez

Kökeni Mezopotamya, Ortadoğu hatta Orta Asya’ya uzanan Hıdırellez, kutlandığı bölgeye ve kültüre göre farklılık gösteriyor.

Fotoğraf: İsmet Doğan/EVRENSEL

Paylaş

İsmet DOĞAN
Edirne

Tüm Ortadoğu halkları tarafından baharın gelişi ve doğanın uyanışının simgesi olarak kutlanan Hıdırellez, ülkemizde Roman halkının Kakava bayramı ile birleştirilerek çok daha boyutlu ritüellerle kutlanıyor.

Kökeni Mezopotamya, Ortadoğu hatta Orta Asya’ya uzanan Hıdırellez, kutlandığı bölgeye ve kültüre göre farklılık gösteriyor.

KÖKENİ MİLLATTAN ÖNCEYE DAYANIYOR

Ortodoks Hristiyanlarda Aya Yorgi Günü, Katoliklerde Saint George Günü olarak kutlanır. Aslında ismi ve ritüelleri farklı olsa da kökeni milattan önceye dayanan bu kutlamaların asıl sebebi baharın gelişi doğanın kendini yenilemesidir. Yaşam kaynağı toprak olan insanlar, baharın gelişi ve doğanın çiçeğe durması gibi büyük bir mucizeyi doğa üstü güçlere bağlaşmıştır.

Eski Yunanlılar baharın gelişini yeraltı dünyasına kaçırılan güzel Persephone’un annesi Demeter’le yılda bir kez buluşması olarak betimlemişler. Müslümanlar da Hızır ile İlyas peygamberin buluşması olarak. Hızır ile İlyas bir araya gelmiş ve Hızır-İlyas yani Hıdırellez olmuş.

Bin yıllardır bu coğrafyada kutlanan Hıdırellez özellikle Çingeneler (ya da kendilerini tanımladıkları adlarıyla Romanlar) tarafından sahiplenilir. Yaklaşık 1000 yıl önce Kuzey Hindistan’daki yurtlarını terk edip İran ve Anadolu üzerinden dünyanın dört bir tarafına dağılan Hint-Avrupa asıllı bir halk olan Romanlar dünyanın en fazla şiddete uğrayan, aşağılanan, hor görülen ama dünyanın en neşeli ve eğlenmeyi seven halklarından biridir.

KAKAVA BAYRAMI

Romanlar için Hıdırellez bayramı bambaşka anlamlar içerir. Aslında Çingenelerin 6 Mayıs’ta kutladıkları bayram Kakava Bayramı’dır. Hapis olduğu sulardan çıkarak kendilerini zalim düşmanlarından kurtaran kahramanları Baba Fingo’ya şükranlarını sundukları kutlamalara Kakava adını veriyor Romanlar. Müslümanların Hıdırellezi ile Çingenelerin Kakavası iç içe geçmiştir.

5 Mayıs’ta başlayıp 6 Mayıs sabahına kadar süren (Bazı bölgelerde 3 gün sürüyor) kutlamaların en önemli merkezi Edirne.

Belediyenin ve valiliğin de katılımıyla resmi bir kimlik kazanan törenlere bu yıl 60 binin üzerinde kişi katıldı. 5 Mayıs günü Sarayiçi Mahallesi’ndeki Kırkpınar alanında at yarışlarıyla başlayan resmi törenler akşam saatlerinde yakılan dev ateşle doruğa ulaştı.

ŞENLİĞİN GÖZDELERİ ÇİNGENELERDİ

On binlerce kişinin davul zurna eşliğinde oynadığı etkinliklerin gözdeleri rengarenk elbiseleri ve kıvrak danslarıyla Çingenelerdi.  Kentin her köşesinde, en kalabalık çarşısından en sapa sokağına kadar her yerde davul zurna etrafına toplanıp coşkuyla dans eden insanları görmek mümkündü.  Sabahın erken saatlerine kadar süren kutlamaların en özel anlarından birisi de kağıtlara yazılan dileklerin güneşin doğuşu ile birlikte Meriç nehrine bırakılmasıydı. Çingeneler kendilerini kurtaracak kahramanlarının suların içine hapis olduğuna inanıyorlar.

‘USTALIK ESERİ’ GÖRÜLMEDEN DÖNÜLMEZ

Osmanlı devletine 92 yıl başkentlik yapmış olan Edirne’ye kadar gitmişken Mimar Sinan’ın ustalık eseri Selimiye Camii’ni görmek gerek elbette.

30.5 metre çapıyla dünyanın en büyük kubbeli yapısı olan Ayasofya’dan 1 metre daha geniş inşa edilerek 31.5 metre ile rekoru ele geçirmiş Selimiye Camii. İç mekandaki olağanüstü akustik ve minarelerindeki 3 şerefeye 3 ayrı merdivenle çıkılması gibi daha bir çok mimari özeliği ile bir şaheser olan yapı 2011 yılında Dünya Kültür Mirası listesine dahil edilmiştir.

Büyük mimar, 80 yaşında yaptığı ve “ustalık eserim” diye nitelediği yapıta bugün bile insanları hayrete düşüren özellikler eklemiş.  Elektriğin olmadığı o tarihlerde kandillerle aydınlatılan camide kandillerden çıkan dumanların duvarları kirletmeyecek şekilde tek bir odada toplanmasını sağlamış. Burada biriken dumanların islerini de mürekkep yapmakta kullanmış.

Caminin geniş iç alanında sesin her tarafa eşit dağılması için günlerce testler yapmış Mimar Sinan.

Anlatılan hikayeye göre caminin akustiğini kontrol etmek isteyen Sinan, nargile içine su doldurarak içermiş gibi yapıp nargileden çıkan suyun sesini dinleyerek testler yaparmış.

Mimar Sinan’ı sevmeyen bazı ispiyoncular padişah 2. Selim’e koşup “Münafık cami içinde nargile tüttürüyor” diye jurnallemiş. Hemen camiye gelen padişah kendi gözleri ile gördüğü manzara karşısında sinirlenip derhal kellesinin vurulmasını emrettiği sırada Mimar Sinan “Hünkarım bunun içinde tömbeki (nargileye özgü tütün) yoktur, su vardır maksadım adınıza yakışır en iyi camiyi yapmaktır” deyince kellesi kurtulmuş.   
Tarihi binlerce yıl öncesine dayanan Edirne’de Makedon Kalesi, Rüstempaşa Kervansarayı, Üç Şerefeli Cami, Eski Cami, dünyanın en büyük 2. Sinagogu ve Meriç ile Tunca Nehri üzerinde bulunan taş köprüler de mutlaka görülmesi gerekenler listesinde olmalı.

ÖNCEKİ HABER

Akhisar Belediyespor - Fenerbahçe Türkiye Kupası finali başladı

SONRAKİ HABER

Twitter'da bu kez de #BOTdeğilimTAMAMdiyorum denildi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...