28 Nisan 2018 01:31

Çarpık evin büyüsü

Alper Kaya, Agatha Christie uyarlamasıyla gösterime giren 'Çarpık Evdeki Cesetler' (Crocked House) filmini yazdı.

Çarpık evin büyüsü Fotoğraf: Basın Bülteni/Çarpık Evdeki Cesetler

Alper KAYA

Ülkemizde “Çarpık Evdeki Cesetler” adıyla 27 Nisan’da vizyona giren, orijinal adıyla “Crocked House”; maalesef başarısız bir Agatha Christie uyarlaması olarak tarihteki yerini alıyor. Polisiyenin kraliçesinin 1949’da yazdığı yapıt, pek tabii ki eserleri arasında en ilginç olanlarından birisi ancak günümüz şartlarında sadece şaşırtıcı son içeren yapımlar beyaz perdenin affedebileceği nüanslar arasında bulunmuyor.

Crocked House, meslekte atılıma ihtiyacı olan bir özel dedektifin; kısa bir dönem ilişkisinin olduğu bir kadından aldığı ilginç dosya ile başlıyor. Sophia de Haviland, zenginliği dillere destan büyükbabasının ölümünü şüpheli bulduğu için ailesini ikna ederek Charles Hayward’a malikanede inceleme yürütmesi için tam yetki veriyor. Kendi babası Scotland Yard’da meşhur bir müfettişken, onun izinden gidemeyip teşkilattan ayrılan Hayward ise bu dosyayı çözebilmeyi mesleğe olan inancını tazeleyebilecek yegane yol kabul ederek vakayı incelemeye karar verdiğinde kendisini her haliyle enteresan bir aile olan Leonidesler arasında bir ölüm düellosunda buluyor.

TİPİK BİR İNGİLİZ DOKUSU TAŞIYOR

Film, tipik İngiliz dokusu taşıyor esasında. Zenginler ve dedektifler arasındaki çekişmeleri, zenginlerin kendi aralarındaki kast sisteminden hallice ‘daha zengin’ olma ölçütlerini ve ihtiraslarını izliyoruz. Çarpık evin bir büyüsü varsa, bu da başarılı mimarisinden öteye gitmiyor. Geçtiğimiz aylarda vizyona giren “Murder on the Orient Express”in izinden giderek, Agatha Christie’nin uyarlamalarını güncelleme hedefi güttüğü belli olan “Crocked House”, maalesef Doğu Ekspresi’nin başarısızlığını sürdürerek halihazırda 2013’e dek düzenli olarak çekilen Christie uyarlamalarının gölgesinden çıkamıyor.

ABARTILI VE YER YER YAPMACIK 

Tiyatral diyaloglar, 280 sayfalık bir romanda başarılı durabilir. Karakterlerin kara mizaha göz kırpan abartılı, yer yer yapmacık yapıları bahsi geçen romanda bir okuyucunun başını pekala döndürebilir. Ancak 2 saate yakın süren bir yapımda 11 ana karakteri olan bir hikayenin başarılı olması zaten fazlasıyla zor.

Peki er geç boynuz kulağı geçer mi? Günün birinde geçmişin izlerini silecek bir Christie uyarlaması izleyebilir miyiz? Çok zor. Günümüzün teknolojisi işin içine gereğinden fazla konmaya ve ’40’lı yılların karakterize tipleri milen-yum sonrası ruhla sahnelenmeye çalışıldıkça, o dokunun -üstüne çıkılması bir yana- geçilmesi çok zor! Eh, ’40’lı yılların zenginleri ile günümüzün zenginleri arasında da ciddi farklılıklar varken böylesi bir uyarlamanın eğreti durması da garip değil.

Evrensel'i Takip Et