Kemal Kılıçdaroğlu: Haziran ayı demokrasiyi getireceğimiz aydır

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında gündemi değerlendirdi.

24 Nisan 2018 09:35
Paylaş

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin olağan grup toplantısında gündemdeki konulara dair konuştu.

Kemal Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından satır başları şöyle:

Adıyaman Samsat'ta 5.1 şiddetinde deprem oldu, 39 yaralımız var. Herkese geçmiş olsun. Dün 23 Nisan'dı, TBMM'nin açıldığı tarihti. Ben açılış konuşmasını yaparken iktidar kanadı rahatsız oldu. Neden rahatsız oldular? Ben Meclis'i savunuyorum, onlar tek adamı savunuyorlar, ondan rahatsız oluyorlar. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, birlikte yaşama hevesi olan herkesi davet etmiştir Meclis'e, ben de aynısını savundum. 20 Temmuz'da sivil darbe yapmanın kötü olduğunu söyledim, kızdılar. 'Neden söyledin' diyorlar? Söylemeyim mi? 15 Temmuz'a nasıl karşı çıktıysak 20 Temmuz'a da karşı çıkacağız. Hiçbir beklentim yok, mütevazi bir evim var, çocuklar büyüdü. Benim derdim ülkem. Geniş bir ittifakı sağlamalıyız. Herkes bir şekliyle parlamentoda yerini almalıdır. Biz cumhuriyetin kuruluşunda hangi değerler söz konusu ise 24 Haziran'da onu savunacağız. Aramızda ömür boyu hapis verilen erlerin aileleri var. Komutan değil, er. Dönem a partisi, b partisi dönemi değil, birlikte hareket ederek devleti kurtarmanın zamanıdır. Bütün partilere sesleniyorum, CHP olarak her türlü özveride bulunmaya hazırız.

24 Haziran seçimleri parti seçimleri değildir, kişisel koltuk arayışı değildir, 'Söz konusu vatansa gerisi teferruattır' seçimidir. Biz önce 301'i aşacağız, sonra %60'la cumhurbaşkanlığını alacağız. Bu nedenle haziran ayında hepimize görev düşüyor. Tatil yapmak gibi bir lüksümüz yok, herkes sandığa onuruyla, gururuyla gidecek. Haziran ayı bir bayram ayı olacak. Haziran ayı umudun ayıdır, diktatörleri yolcu edip demokrasiyi getireceğimiz aydır.

ELİAÇIK VE KABOĞLU'YA YURT DIŞINA ÇIKIŞ YASAĞI KONMASI

Sayın İbrahim Kaboğlu, dünya çapında bir akademisyen, Anayasa hukuku hocası. Pasaportuna el koydular, yurt dışında ders vermesini, uluslararası toplantılara katılmasını engellediler. Kaboğlu, uluslararası bir toplantıda başkanlık yapacaktı. Yüzlerce ülkeden gelen akademisyenler bir bildiri yayımladılar, 'Kaboğlu tutuklandı, aramıza gelemiyor' diye. 'İbrahim Kaboğlu'nun pasaportuna da el konmuştur. Bu yüzden uluslararası panellere katılamamaktır. Başkanlık yapmak için panelde bulunması gerektiyse de, davetli olup katılamadığı 10'a yakın etkinlikte olduğu gibi, buraya da gelemeyecektir' dediler. İsviçre, Fransa, Norveç, Hindistan, Almanya'dan birçok bilim insanı Türkiye'yi protesto ediyorlar, dünya seni protesto ediyor. Git bak bakalım konuşabilecek misin orada? Dünyayı Türkiye'ye küstürüyorsun.

İhsan Eliaçık'ı tanırız, adaleti, hakkı, hukuku savunur. İnançların sömürülmesine karşıdır. Çanakkale Adalet Çalıştayı'mıza geldiğinde şöyle söyledi: Evimizde çıkan yangını söndürürsek değil, komşuda çıkan yangını söndürürsek adaleti savunmuş oluruz. İhsan Eliaçık her zaman demokrasiden yana olmuştur. Pasaportunu aldılar, 'İstanbul dışına çıkamazsın' dediler, imza atacaksın' dediler. 'Biz de demokrasi var' diyorlar. Recep Bey, sen bunu bana değil külahıma anlatacaksın.

MECLİS RESEPSİYONUNDAKİ 15 TEMMUZ TARTIŞMASI

Meclis'teki konuşmalarıma istinaden Özgür Özel'in sözlerine yanıt verdiler. Bay Recep, 'Yukarıda olmasam ağzının payını vermekle kalmazdım' dedi. Senin yerin orası değil aşağısı zaten, aşağı geleceksin aşağı.

'YÖRÜKLER OSMANLI'DAN ZULÜM GÖRMÜŞTÜR' İFADESİ

Yörüklerin çalıştayına katıldım, keşkeklerini ikram ettiler, hepsi haklarını helal etsinler. Yörük Türkmenlerle olmak benim için onur ve gururdur. Yörük Türkmenler sadece Anadolu ve Trakyadan gelmediler. Kuzey Irak'tan da, Kıbrıs'tan da geldiler. O çadırlarda türküler söylenir, ağıtlar yakılır. Küçüklere masallar, hikayeler anlatılır. O çadırlar zalime karşıdır, zulme direnirler. O çadırlar Kuvayı Milliyecilerin çadırlarıdır. Bay Recep diyor ki 'Kılıçdaroğlu orada konuştu'. Evet konuştum. Yörüklere zulüm yapılmış, evet yapılmış. Sen tarih bilmiyorsan ne yapayım? Sana tarih kitabı göndereyim oku. Dadaloğlu şiirini bana söylemiyor herhalde. Bolu Beyi zulmetmese Köroğlu çıkar mıydı? Padişah zulmetmese Dadaloğlu çıkar mıydı? Sen tarih bilmiyorsan ben ne yapıyım? Kılıçdaroğlu olarak ben de her türlü zulme karşı çıkacağım. Gazi Mustafa Kemal, 'Yörük çadırında duman tütüyorsa mesele bitmiştir' diyor. Biz Musa'yı baş tacı yaparız, onlar Firavunu baş tacı ederler.

15 VEKİLİN İYİ PARTİ'YE GEÇMESİ

Bu kararı neden aldık? Erdal İnönü ve SDHP, 1987 yılında Türkeş, Ecevit, Demirel ve Erbakan'ın siyasi yasaklarının kaldırılması için mücadele etti. Biz de aynı kültürden geliyoruz. Kimse siyasi yasaklı olmasın diye. Biz ezber bozduk. 15 vekilimiz İYİ Parti'ye geçti. Kümeste yakalanan tilki gibi hepsi saldırmaya başladı. Ben senin kumpasını bozacağım arkadaş, sen beni tanımıyorsun. Sen kumpas yapacaksın, ben gözlerimi kapatacağım, yemezler arkadaş, yemezler. Ayarları bozuldu, her türlü hakareti yapıyorlar. Benim gibi düşünmeyenle oturup çay, kahve içebilmeliyim. İstedikleri gibi saldırsınlar, yemezler. Bu kararı neden aldık? Tarihsel süreçteki CHP'nin rolünü o zat öğrensin diye anlatıyorum. Kimse siyasi yasaklı olmasın. Beyefendi unutmuş herhalde, 'Ben muhtar olamazdım' diyordu, sana o yolu kim açtı? CHP açtı, seni sevdiği için değil, demokrasi için açtı. Bu nedenle 15 arkadaşımıza görev verdik, 15 arkadaşımızın da gözlerinden öpüyorum.

Gelin cumhuriyeti birlikte inşa edelim. Kişisel beklentimiz yok. Söz konusu vatansa gerisi teferruattır. 15 arkadaşımızı görevlendirdik, toplumda büyük bir sevinç ve beklenti oluştu. Birilerinin de benzi soldu, kıyameti kopardılar. Bizi anlayamazlar. Bizim demokrasi kültürümüzden gelmiş değiller. Demokrasi ona uygun kafa ve ruh yapısını ister, sizde bu kafa yoksa ben ne yapayım?

Ahmet Davutoğlu'yu kapının önüne koydular, kim savundu? Biz savunduk. Yüzde 49 buçuk alan bir partinin lideri kapının önüne konulamaz. Bizden başka savunan olmadı. Recep Bey sanıyor ki 'ben konuşursam CHP de korkar'.

Sevgili Recep Bey, bizim Kuvayi Milliye ruhundan geldiğimizi hala anlayamadın mı? Biz bu nedenle 15 arkadaşımıza görev verdik, 15 arkadaşımızın da gözlerinden öpüyorum. Bir daha bilsinler, Ankara'dan İstanbul'a 450 kilometreyi boşuna mı yürüdük? Adalet var diyemiyorlardı. İstanbul'a vardığımızda 1 milyon vatandaşımızla karşı karşıya geldik.

Gittiğimiz yer, ayıpsız ve noksansız bir demokrasiyi sağlamaktı. Çağdaş uygarlığa evrilecekti yürüyüşümüz. Bu nedenle ben, bu ülkenin bütün milliyetçi demokratlarına, muhafazakar demokratlarına, bütün liberal demokratlarına sesleniyorum, ben bu ülkenin bütün sosyal demokratlarına, sosyalistlerine sesleniyorum. Gelin yeniden Cumhuriyet'i inşa edelim. Konuşmamın başında da söyledim, bizim hiçbir beklentimiz yok.

15 arkadaşımızı görevlendirdik, toplumda büyük bir sevinç oluştu. Birinin de rengi soldu, "Vay efendim nasıl olur" diye. "Demokrasi bir tramvay gibidir, istediğim yerde inerim" diyen bir adam, bizim demokrasi kültürümüzü anlayamaz.

'EKONOMİ ŞAHLANACAK DEDİLER, EKMEK 200 GRAMA DÜŞTÜ'

Kısaca ekonomiden bahsedeyim, muhtar arkadaşlarım özellikle dinlesinler. 2008 yılında 1800 gün prim ödeyen arkadaşlara 1100 lira para bağlanıyordu. Şimdi 5600 gün prim ödemiş, ona bağlanan para 960 lira. 'Birilerinden alacağız, birilerine vereceğiz' diyorlardı ya, vatandaştan alıyorlar. Referandumda ne diyorlardı, 'Evet çıkarsa ekonomi şaha kalkacak' diyorlardı. Bugün geldiğimiz noktada gördük, dolar şaha kalktı, Türk Lirası yayan kaldı. 'Ekonomi şahlanacak' dediler, vatandaşın 250 gramlık ekmeği 200 grama düştü. Bugün Denizli'de bir duvar ustası intihar etmiş. Bu cumhurbaşkanlığı sürecinde bunlar gazetelerin alt köşelerinde falan kalıyorlar. İntihardan sonra bakıyorlar cebine, bir borç ihtarnamesi var. 43 yaşındaki vatandaşımız borcunu ödeyemediği için intihar ediyor. Ben bu Recep'e nasıl sormam, sen badem sütüyle besleniyorsun, bu adam borç ödeyemediği için intihar ediyor. Vallahi de bunların yatacak yerleri yok.

MUHTARLIK SEÇİMLERİ

Geliyorum muhtarlarımıza...'Muhtar başımızın tacıdır' gibi bir sürü laf söylenir ama karın doyurmuyor. Oturup anlatman lazım. Muhtarlık demokrasinin temel taşdır. İlk seçim muhtarlık seçimidir. 1933 yılında ilk kez bir kadın muhtarımız seçiliyor. Atatürk bu kadın muhtarımızı özel olarak ödüllendirdi. Cumhuriyeti, demokrasiyi temsil ediyor. Bu hükümet ve önceki hükümetler muhtara gerekli değeri verdi mi? Bana sorarsanız verilmedi. Ana omurga haline nasıl getiririz? Bugün 82 değişik kanunda muhtarın adı geçer, tamamını kimse bilmez. Yapılması gereken ilk şey şu; muhtar seçimle geliyor, neden temel bir kanunu yok? 105 maddeden oluşan muhtarlık kanun taslağı hazırladık, sizlere vereceğiz. Eksiğimiz olabilir, sizden gelenleri dikkate alacağız. Yetmiyor, niye muhtarlar için birleşik oy pusulası getirilmiyor? Bu ikinci adımımız. Üçüncü adıma geliyorum: Muhtar seçildi, nerede oturacak? Muhtarlık evinin olması lazım, devlet tarafından yapılması lazım.

Köy tüzel kişilikleri yeniden inşa edilmek zorundadır. Mahalleye döndürdüler, şehirde ne vergi ödeniyorsa köyde de aynı vergileri toplayacaklar.

Sosyal yardımlar kesinlikle muhtarlar aracılığıyla dağıtılmalıdır. Kimin fakir olup olmadığını muhtar bilir.

Bazen Belediye Meclisi bir karar alır, sizin haberiniz olmaz. O zaman ne olması lazım, mahalle ile ilgili bir karar alınacaksa o toplantıda muhar söz ve karar sahibi olmalıdır.

Muhtarlık bir kamu kurumu olarak sayılmalı ve belediyelerle ortak projeler yapabilmeli. Bunun önü açılmalı. Türkiye Muhtarlar Birliği kurulmalı.

Muhtarlığı güçlendirmeniz lazım. Bir bütçesinin olması lazım. Kamu otoritesine de hesap vermek zorundadır. Emlak vergisi toplanıyor mu, toplanıyor. Bu para belediyeye gidiyor. Emlak vergisinin yüzde 1'i mi olur, 2'si mi olur, bir para alınarak bütçesi olmalı. Biz sizi karakolun bekçisi, postanenin de nöbetçisi yapmayacağız. (Evrensel WebTV)

Reklam
ÖNCEKİ HABER

Temelli: Kendi adayımızla seçimlere gireceğiz

SONRAKİ HABER

DİDF ve AABF: Tek adam rejimini pekiştirme girişimi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...