20 Nisan 2018 00:07

Yıldırım: Sadece muhalefeti değil seçmeni de hazırlıksız yakaladılar

Siyaset Bilimci, Dr. Deniz Yıldırım, 24 Haziran’da yapılacak seçimi Evrensel'e değerlendirdi.

Fotoğraf: Unsplash

Paylaş

Meltem AKYOL
İstanbul

AKP-MHP ittifak erken seçim kararının ardından Türkiye seçim tartışmalarına kilitlendi. OHAL koşullarında 24 Haziran’da yapılacak seçime ilişkin Evrensel'e konuşan Siyaset Bilimci, Dr. Deniz Yıldırım, 16 yıldır hiç bu kadar ‘bir dokun bin ah işit’ dönemi görmediğinin altını çizdi. Ekonomiden, eğitime, sağlıktan, adalete kadar pek çok alanda kötüye gidiş görüldüğünün altını çizen Yıldırım, “Milli-gayri milli hattında bir cepheleşme stratejisi de güç kaybediyor, ittifakı eritiyor” dedi. Erken seçim kararının hem muhalefeti hem de seçmeni hazırlıksız yakalamak amacı taşıdığını vurgulayan Yıldırım’ın muhalefete çağrısı şöyle: “Öncelik sandık güvenliği olmalı. İkincisi, herkes ilk turda kendi sözünü, değişim programını ortaya koyacak şekilde aday çıkarma yollarını zorlamalı.” 

İKTİDAR KENDİ KRİZİNİ MUHALEFETE AKTARMA DERDİNDE

Deniz Yıldırım, iktidarın erken seçim kararının nedenlerini şöyle sıraladı: “Baskın seçimi bir iktidar niye yapar? Birincisi, işler kötüye gidiyordur, birkaç ay sonrasını bile öngöremez haldedir. Yani daha iyiye gideceğine dair umudu kalmamıştır. En kötüyü görmeden sandığı koymayı tercih eder. Ekonomik göstergeler de buna işaret. İkincisi, muhalefet güçleri ivme kazanmaya başladı. Karşısında bu kez sağdan da rakipler var; İYİ Parti ve Saadet gibi. Dolayısıyla ‘milli-gayrimilli’ hattında bir cepheleşme stratejisi de güç kaybediyor, ittifakı eritiyor. Ve en önemlisi, hazırlıkları önceden yapıldığı çok açık. Çünkü AKP-MHP adayı belli, büyük olasılıkla vekil listeleri bile hazır. Yani muhalefeti 65 günlük sürede hazırlıksız yakalamak ve kendi krizini/paniğini muhalefet güçlerine aktarmak gibi bir strateji izliyorlar. Muhalefet partilerinde Cumhurbaşkanı adayları, vekil adayları belirlenecek. İttifaklar yapılacaksa bunun ilkeleri ve listeleri oluşturulacak ve üstüne de propaganda süreci olacak. Yani bir hafta bile muhalefete süre kazandırır diye düşünülmüş.”

ACI REÇETELER İÇİN HALK DESTEĞİ ARAYIŞI 

Bahçeli’nin erken seçim çağrısı yaptığı grup konuşmasının “iktidarın sıkışmışlığı nedeniyle erken seçim kararı aldığı” değerlendirmesini doğruladığına, hatta “itiraf niteliğinde” olduğuna işaret eden Yıldırım, şunları söyledi: “Hatırlayın, iki şeyi vurguladı. Birincisi, bu ittifakın yerel seçimlerden sonra dağılabileceğini ima etti. Yani istediği, ittifakın yerel seçimden önce sınanmasıydı. Kaybedebileceklerini ilan etti. İkincisi de, bu iktidarla ülkenin Kasım 2019’a kadar dayanamayacağını itiraf etti. Yani aslında ‘ülke kötü yönetiliyor, 2019’u göremeyiz’ dedi. İktidarlarında ülkenin 3-5 ay sonra daha iyiye gitmeyeceğini düşünüp baskın seçim kararı alanlar, 5 yıl için yetki isteyecekler şimdi. Böylece ağır krizi, acı reçeteleri ‘halk desteği var, meşruyuz’ görüntüsüyle ve sürekli OHAL otoriterliğiyle halka dayatabilecekler”.

BİZİM GÖRDÜĞÜMÜZÜ ERDOĞAN’IN GÖRMEMESİ İMKANSIZ 

Erken seçimin “bu kadar erken” olmasını da “Benim ‘gayrimemnunlar’ dediğim ve ülkedeki en büyük çoğunluğu oluşturan toplumsal kesim günden güne büyüyor” sözleriyle açıklayan Yıldırım, şöyle devam etti: “İşsizlik, zamlar, hayat pahalılığı, eğitim sistemindeki çöküş, adaletsizlikler... Ben 16 yıldır hiç bu kadar ‘bir dokun bin ah işit’ dönemi görmedim. Yani siz bir cümle ortaya atıyorsunuz, sıkıntılar dökülmeye başlıyor hemen. Dolayısıyla bizim fark ettiğimizi Erdoğan’ın fark etmemesi imkansız; çünkü sürekli kamuoyu ölçtüren ve yönlendiren bir siyasetçi. Herkesin bu iktidara karşı durmak için farklı bir nedeni, gerekçesi oluşmaya başladı. Kasım 2018 gibi bir tarih açıklansaydı, o tarihe kadar muhalefetin propaganda, örgütlenme ve sözünü yaygınlaştırma olasılığı daha fazla olabilirdi. Süre bırakmamak, hazırlıksız yakalamak istediler.”

İktidarın seçmeni de “iktidar değişikliği fikrine hazırlıksız yakalamak istediğini” vurgulayan Yıldırım, “Böyle kısıtlı dönemlerde seçmenler daha statükocu tutumlar alabiliyor. Yani iktidar değişikliği fikrine hazırlıksız yakalanabiliyor. Değişim fikrinden ürkebiliyor. Erdoğan toplumdaki muhafazakarlığı sadece din üstünden değil, aynı zamanda ‘değişim ya daha kötüsünü getirirse’ korkusunu da kaşıyarak kendi lehine döndürmeye çalışıyor” dedi.

UYUM YASALARINI KHK’LARLA DÜZENLEYECEKLER

Uyum yasalarının da henüz çıkarılmadığını hatırlatan Deniz Yıldırım, bunun da bir “baskın seçim kararının panikle alındığının bir diğer kanıtı” olduğunu ifade etti: “Örneğin 100 bin imzayla aday göstermeyi 16 Nisan değişiklikleriyle mümkün hale getirdiler. Ama bunun usullerini belirlemediler henüz. Noterle mi olacak, e-devlet üstünden mi, ilçe seçim kurulları aracılığıyla mı? Her şey belirsiz. Aday gösterme sürecinin de ötesinde, yeni sisteme yani Cumhurbaşkanlığı sistemine uygun olarak kamu yönetiminin uyumlulaştırılması gerekiyordu. Bunlar da yapılmadı. Ne yapacaklar, bunu da söyleyelim; Birincisi, erken seçim tarihini ilan ettikleri gün aynı zamanda OHAL’i yedinci kez uzattılar. OHAL demek aslında kanun hükmünde kararname demek. Yani uyum yasalarını 24 Haziran’a kadar, Meclis ve kamuoyu gündemine getirmeden, oldu bittiyle ve itiraz/yargı denetimi yollarını da kapatacak şekilde kararnamelerle düzenleyecekler” dedi.

ÖNCELİK SANDIK GÜVENLİĞİ OLMALI

Dr. Deniz Yıldırım, iktidarın erken seçim hamlesi karşısında muhalefete de önerilerde bulundu: “Öncelik sandık güvenliği olmalı. Tüm muhalif güçler, her türlü siyasal ayrılığını bu madde söz konusu olduğunda bir kenara koyabilmeli. İkincisi, herkes ilk turda kendi sözünü, değişim programını ortaya koyacak şekilde aday çıkarma yollarını zorlamalı. Burada kritik nokta şu. Karşımızda ‘statüko’ var. Yani var olan düzeni devam ettirmek için erken seçime götüren ve halka bunun dışında hiçbir iyileşme ve umut vaat edemeyen bir ittifak. Bu aynı zamanda bir dezavantaja da dönüştürülebilir. Ama bunun karşısına sadece Erdoğan karşıtlığı siyasetiyle ya da kuru bir liberal demokrasi vaadiyle çıkılırsa kaybedilir. Diğer taraftan bu seçimin ikinci tura kalması sağlanmalı ve ikinci turda bir umut ve değişim programına halk ikna edilebilmeli. Şöyle düşünelim; Bahçeli aday çıkarmayıp Erdoğan’ı aday ilan ederek aslında ikinci turda Erdoğan’a gelebilecek seçmenini ilk turda Erdoğan’a oy vermeye çağırdı. Dolayısıyla Erdoğan ikinci tura kalırsa, ikinci tura kalamayan adayların seçmenlerinden kendisine yönelebilecek kimse kalmıyor. Seçimi ilk turda aldılar, aldılar. Alamazlarsa ikinci tur, ilk turda sandığa gitmeyen, inanmayan muhalif seçmenleri bile seferber eder ve seçim güvenliği de sağlanırsa muhalefet adayı kazanır.” 

SEÇİM ‘ÇÖKÜŞ’ İLE ‘ÇIKIŞ’ ARASINA OTURTULMALI

Yıldırım, her tür eşitsizliğe rağmen, seçimin sonucunun kendi sözünü, somut çıkış programını konuşturanlar ve halkı buna inandıranlar tarafından belirleneceğinin altını çizdi: “Gündem sadece bu olmalı. Muhalefetler arası kavgalar değil. Sadece Erdoğan karşıtlığı hiç değil. Seçim “çöküş” ile “çıkış” arasına oturtulmalı. Ve özellikle ikinci tur, bunun referandumuna dönüştürülmeli. Şaibeli 16 Nisan referandumunun üstünden bir yıl geçti. Tam da yıldönümü ertesinde erken seçim ilan ettiler. Hatırlayalım, 16 Nisan’a giderken ne demişlerdi? “Sorunları hızlı çözemiyoruz, çünkü Cumhurbaşkanı partili değil. Evet oyu verin, işsizlik ve enflasyon tek haneye insin, ekonomi düzelsin, dış politikada daha güçlü olalım, koalisyonlar bitsin.” Sonuç ortada; Cumhurbaşkanı 16 Nisan sonrasında partili oldu; AKP’nin başına geçti. Kullanamadığı hiçbir yetki yok. İstedikleri gibi, yargı denetimi de olmaksızın OHAL ile yönetiyorlar. Yeni bir seçimden sonra şimdi yapamayıp da seçimden sonra yapabileceklerine ikna etmelerini sağlayacak söz alanını yitirdiler büyük oranda. Buraya odaklanmak lazım. 16 Nisan’dan bir yıl sonra, işsizlik ve enflasyon çift hanede; borçluluk aldı başını gitti, zamlar ve hayat pahalılığıyla halkın beli büküldü. Adaletsizlik yaygınlaştı. Eğitim sistemi çökme noktasında. Aileler çocuklarının geleceğiyle ilgili olarak bu keyfi düzenden mağdur, rahatsız. Ve her şeyden önemlisi, “koalisyonlar bitecek” derken yeni bir koalisyon kurdular ve koalisyonun küçük ortağının çağrısıyla büyük ortak erken seçime gitme kararı almış görüntüsü oluştu. Yani daha bir yılda verdikleri tüm sözlerin hükmü aşındı. Bunları oylatmak lazım ikinci turda. Ve elbette ikinci turda herkesin onay verebileceği bir aday belirleyerek.”

ÖNCEKİ HABER

Çağlayan'da atölyeleri gezdiler, 1 Mayıs'a çağrı yaptılar

SONRAKİ HABER

Amasya’da bir erkek, kendisini reddeden lise öğrencisini vurdu

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...