25 Mart 2018 21:36

‘Maddi Olmayan Emek Teorisi’ raflarda yerini aldı

Teknolojiyle sınıf ayrımlarının belirsizleştiği iddialarına karşı güncel bir savunu olan ‘Maddi Olmayan Emek Teorisi’ Kor Kitap’tan çıktı.

‘Maddi Olmayan Emek Teorisi’ raflarda yerini aldı

1980’lerden itibaren bilimsel ve teknolojik gelişmelerle birlikte toplumun bilgi temelli olduğu, post-endüstriyel, post-modern bir hal aldığı, işçi sınıfının da orta sınıflaştığı, amorflaştığı, belirsizleşip sınıflar arasındaki ayrım çizgilerinin bulanıklaştığı, eğitimli, bilgi birikimine sahip ve entelektüel hale geldiği anaakım sosyal bilimler literatürünün dogmatik hale gelmiş kabulleri arasında yer almaktadır.

Kor Kitap’tan yayımlanan “Maddi Olmayan Emek Teorisi: Kuramsal Bir Eleştiri” kitabı bu literatüre uygun bir biçimde yeniden inşa edilmiş maddi olmayan emek kavramı ve teorisini Marksist yönteme dayanarak eleştirel bir değerlendirmeye tabi tutuyor. 9 makalenin yer aldığı ve Arif Koşar’ın hazırladığı derlemede Sean Sayers, Steve Wright, Henrique Amorim, Arif Koşar, Kaan Kangal ve Güven Savul’un makaleleri bulunuyor.

YENİ KAVRAMLAR YENİYİ KAVRAYABİLİYOR MU?

Bilgi işçileri, cognitarya, biliştarya, toplumsal işçi, kitlesel entelektüellik, bir bakıma prekarya, izleyici emeği, dijital emek ve maddi olmayan emek gibi kavramlar post-otonomcu ve post-endüstriyel kuramcılar tarafından iş dünyasındaki yeni iş alanları ve faaliyetleri tanımlama iddiasıyla türetildi. Bu işleri yapan emekçilerin özgünlükleri, yaptıkları işin yaratıcılığı ya da rutinliği, işi kontrol altına alabilme düzeyi, bilgiye dayalı olup olmaması gibi somut öznellikleri ele alınırken onların içinde şekillendiği ve şekillendirdiği tarihsel toplumsal ilişki ağı giderek ikinci planda bırakıldı. Belki de çok küçük bir azınlık için geçerli olan, “yaratıcılık” ve görünüşteki özerklik ampirik gerçeklik yeterince incelenmeden, aceleci bir biçimde genelleştirildi. Gerçek hayattaki olgu ve eğilimlerin yerine kavramların hareketi konuldu. Örneğin mücadele sınıfa içselse, sınıf kavramı mücadeleyi içinde barındırıyorsa, her mücadele eden toplumsal grup sınıf bileşimine kolaylıkla dahil edildi. Üretim sürecinde bilgi önemli hale geliyorsa, her türlü üretim bilgi ve iletişimi kapsıyorsa herkes artık bilgi işçisi ya da maddi olmayan emek olabilirdi. Kavramlar her şeyi çözebilirdi.

MARKSİZM’İN GÜNCELLİĞİ

Peki, Marx’ın emek anlayışı kapitalizminde boy gösteren yeni iş türlerini açıklama yeteneğine sahip midir? 19. yüzyılda geliştirilen bir yaklaşımın 21. yüzyılda, Marx’ın belki hayal bile edemediği meslekleri açıklaması mümkün mü? Kitap bu soruya olumlu bir yanıt geliştiriyor: Marx’ın emek kavramı, diyalektik yaklaşımının sağladığı derinlikli ve kuşatıcı bakış açısı sayesinde hiçbir zaman belirli bir iş alanı ile sınırlı olmadı. Öyle ki, benzer bir biçimde Marx, Kapital’in dördüncü cildi olarak tasarladığı Artı-Değer Teorileri’nde Adam Smith’in artı-değer kuramını ve üretken emeği sadece belirli bir iş kolu ve elle tutulur çıktı ile sınırlamasını eleştirirken tam da bu diyalektik ilişkiselliği göz önünde bulundurmuştu. Sayers’in bu derlemede yer alan ilk makalesinde ifade ettiği gibi, Marx’ın emek anlayışı bu açıdan tikel iş biçimlerini aşan “evrensel” bir karakter taşımaktadır. Onun 19. yüzyılın sınırlarını aşan ve günümüze ulaşan zenginliğini ve kapsayıcılığını sağlayan da bu özelliği ve ilişkiselliğidir.

BİLGİ FETİŞİZMİNİN GİZLEDİKLERİ

Bütün bunlar bir yana, gerçekten de, çeşitli hizmet alanlarının kapitalist ekonomide üretken bir biçimde yer aldıkları ve genişledikleri söylenebilir. Sorun, bunun tespit edilmesi ve sosyolojik ilgi konusu olarak ele alınmasında değildir. Post-endüstriyel, başka bir açıdan da post-otonomcu kuramcıların yaptıkları bu tür bir incelemenin ötesinde yukarıda ifade edildiği gibi bu alanlarda çalışanları, içinde bulundukları toplumsal ilişkiler ve çelişkiler göz ardı edilerek kavramsallaştırmaktır. Beyaz yakalı denilen işgücünün giderek yaratıcı, entelektüel hale geldiği genellemesi, bu tür iş alanlarında –teknolojik gelişmelerin etkisiyle– yaygın ve köklü vasıfsızlaşmayı, sermayenin baskı ve tahakkümünü göz ardı etme tehlikesini barındırıyor. Böylece proleterleşme ve artan kapitalist tahakküm gerçeğinin yerine maddi olmayan emek ve bu tür bir emeğin kendiliğinden içsel komünist potansiyelinin gerçekleşmesi konulabiliyor. Kapitalizmin bilgiyi kontrol altına alması bir kenara bırakılarak bilginin kapitalizmi etkisiz ya da ikincil kıldığını varsayılabiliyor.

Kapitalizmin tüm iş alanlarına yayılan gerçekliğinin göz ardı edilmesi, belki kendi içinde umutlu bir çaba olabilir. Ancak, kapitalist ilişkilerin ve tahakkümün iş ve yaşam alanlarındaki gerçekliğinin anlaşılması onun aşılması için gerekli bir ön adımdır. “Maddi Olmayan Emek Teorisi: Kuramsal Bir Eleştiri” derlemesi de Türkçe literatürde bu adıma önemli bir katkı olarak değerlendirilebilir. (KÜLTÜR SERVİSİ)

Evrensel'i Takip Et