25 Mart 2018 02:33

Vicdan

'İçme suyu için izin verilen limitin 300 katı arsenik! 'Aşılmaması gereken doğal arka plan' dedikleri sınırın da 75 katını buluyordu bu değer!'

Paylaş

Özer AKDEMİR

Genel Müdür başını ellerinin arasına alıp şakaklarını ovaladı. Soğumaya yüz tutmuş çayından bir yudum daha içip rahatlamaya çalıştı. İşe yaramadı. Şekeri bıraktığından beri çayın tadı hiç bu kadar kötü gelmemişti. Acıydı çay, insanın midesini yoran, ağzını buran bir acı...

Önündeki rapora bir kez daha göz attı. Altını çizdiği yerleri tekrar tekrar okudu. Bir yanlışlık olabilir mi diye defalarca kontrol ettiği rakamlara yeniden baktı. Rapordaki yorumları, istatistik bilgilerini, geleceğe dair projeksiyon çalışmalarını üşenmeden gözden geçirdi. Hata yoktu, her şey ortadaydı!

*

İki yıl önce, yeraltı suları ile ilgili gelen raporların ardından geniş kapsamlı bir çalışma yapılması kararı aldıklarında, olumsuz bir şeyler çıkacağını biliyordu ama bu kadarını beklemiyordu açıkçası. O zamanlar, gelen yeraltı su analizlerinde arsenik oranlarının düzenli bir şekilde arttığı görülüyordu. Önündeki tabloda hep yukarı doğru giden grafik değeri işte bu arsenik oranlarıydı. Başka bir tabloda, yeraltı sularındaki arsenik sınır değeri yasal sınırın epey üstündeydi. Öyle ki grafik tabloda kırmızı kalın bir çizgi ile ayrılan eşik değerin yukarısında ucu sivri sıradağlar oluşmuştu adeta. En sivri uçtaki değeri okudu; 39.7 ppb. İnsani tüketim için bu değerin 10 ppb’den büyük olmaması gerekiyordu oysa. Dört kat daha fazla bir değer, bu suları içenlerin ileride kanser olma olasılıklarının da en az dört kat artması anlamına geliyordu.

Değişik renkte dikdörtgenlerden oluşan bir grafikte, yeraltı su kütlelerinde aşılmaması gereken arsenik eşik değeri ile kendilerinin yaptığı çalışmadaki ölçüm sonuçları karşılaştırılaamıştı. Üç farklı dönemde yaptırılan izlemelerde arsenik bazı yeraltı suyu kütlelerinde 3000 ppb’nin üzerindeydi! İçme suyu için izin verilen limitin 300 katı arsenik! “Aşılmaması gereken doğal arka plan” dedikleri sınırın da 75 katını buluyordu bu değer!

“Korkunç!” dedi Genel Müdür yüksek sesle. Kimse yoktu odasında ve raporları okumaya başladığı bir saattir kendi kendine konuştuğunun farkında bile değildi.

Kalın klasörün içindeki halk sağlığı raporunu bulup bazı yerlerin altını çizerek okudu;

“...sularda arsenik seviyesinin yüksek olması; cilt kanseri, sinir sistemi rahatsızlıkları, dolaşım sisteminde kansızlık, kalp yetmezliği, kan kanseri ve lenf kanseri, anneden bebeğe geçerek doğuştan sakatlıklar, gelişmemiş bebek doğumları...”

“Bebek” sözcüğünün üzerinde takıldı kaldı bakışları. Daha 1 yaşına değmemiş torunu geldi gözünün önüne. Onun tatlı gülüşü, masmavi gözleri, sakince koynunda uyuyuşu, kokusu... Yüreği acı ile buruldu. Bir an aklına o sayılan hastalıklardan birisine torununun, kızının, karısının yakalandığı geldi. Kafasından hızla uzaklaştırdığı düşüncelerin bir anlığı bile içini allak bullak etmeye yetti.

Müdür kararını vermişti. Son kez maden ve jeotermal alanlarının olduğu tablo ile yeraltı sularındaki arsenik ölçümlerini gösteren tabloyu yan yana koyup uzunca bir süre baktı. 30 yılın birikimiyle iki tabloyu bir kitap gibi okuyordu. Her şey o kadar açıktı ki;

Gediz Havzasında jeotermal sondajlarının yoğun olduğu yerleri gösteriyordu ilk harita; Alaşehir-Sarıkız, Turgutlu-Urganlı, Salihli-Sart, Salihli-Kurşunlu, Kula-Acısu, Kula Selendi, Soma-Menteşe, Demirci-Borlu. İkinci harita ise yeraltı su tablasındaki arsenik kirliliğinin en yüksek olduğu yerlere aitti. Haritalar üst üste konduğunda birebir örtüşüyordu neredeyse. 

Notunu aldı; “...bu derece bir arsenik konsantrasyonu farkının olması, bu kirliliğin jeotermal ve madencilik faaliyetlerinin yoğunluğundan kaynaklandığının göstergesidir.”

İki yıl boyunca izlenen kuyulardan jeotermal ve madencilik faaliyetlerinin yoğun olduğu yerlerdeki 14 yeraltı suyu kütlesinde eşik değerler aşılmıştı. Hem de yüzlerce kat!.

Manisa ve İzmir’in içme suyu raporlarına göz gezdirdi. Manisa’nın içme suyunun tamamı, İzmir’in içme suyunun ise yüzde 40’ı yeraltı sularından sağlanıyordu. Yani ölçümlerini yaptıkları, arsenik oranının yüzlerce kat fazla olduğunu tespit ettikleri Gediz Havzasından!

Bölgenin jeolojik yapısı sulardaki arsenik oranının zaten yüksek olmasına yol açıyordu ama bu son veriler sorunun sadece jeolojik yapıdan kaynaklanmadığını ortaya koyuyordu. Nerede jeotermal sondajı ve maden işletmesi varsa orada arsenik yükselmişti! 

Yapacağı tek bir şey olduğunu görüyordu. Bunun Bakan beyin hiç hoşuna gitmeyeceğini de çok iyi biliyordu. Bu nedenle saatlerdir,  gelen raporları teker teker okuyup hiç hata yapmamaya çalışırken, bir taraftan da kendi kendisiyle savaş halindeydi. Bugüne kadar bildikleri her şeyin, 30 yıllık mesleki birikimi, bilim insanı etiğini, inancını ve vicdanı ile bürokrasideki kariyeri arasında sıkışıp kalmıştı. 

Kararını vermesindeki en önemli etken küçük torunu oldu. Onun saçının teline zarar gelme düşüncesine bile dayanamazken, yüz binlerce bebeğin bu suları içtiğini düşünmek-bilmek korkunç bir yüzleşmeye yol açmıştı. Son kez yokladı kendini. Kararından emin olduğunu görünce içi bir anda rahatladı. Hafiflemişti sanki. Masasının üzerindeki küçük resim çerçevesinden kendisine gülücükler atan torununun fotoğrafına bakarak telefonu kaldırdı... 

**

Bir saat kadar sonra önüne gelen açıklamayı son kez okuyup imzasını attı. İki ilin valiliği ve DSİ’ye gönderilen yazı da “İzmir ve Manisa ilindeki yer altı sularında meydana gelen arsenik kirliliğinin ana kaynağı jeotermal ve maden işletmeleridir” diyor ve ekliyordu; “yeni maden ve jeotermal ruhsatı vermeyin”!..

***

Genel Müdürün görevinden alınıp daha düşük bir yere atanmasındaki en önemli etkenin bu yazdığı son rapor olduğunu Ankara’da bilmeyen yoktu. Kimi onun bu “cesur” raporu karşısında, “böyle bürokratlar kalmış mı hâlâ?​” diye şaşkınlığını gizlemezken, kimileri ise ardından kıs kıs gülüyordu. Oysa Genel müdür tüm bu olan bitene aldırmaz görünüyordu. Yeni işine, eskisine göre külüstür sayılacak makam aracıyla gidip gelirken sürekli gülümseyen yüzünü görenler bu duruma bir türlü anlam veremiyorlardı.

ÖNCEKİ HABER

Gana: Altının mı cenneti, ucuz emeğin mi?

SONRAKİ HABER

Gitmek

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...