25 Mart 2018 01:59

‘Dönüş Yolu’nda yanıtlanan soru: Savaş nedir?

Tahir Şilkan, Erich Maria Remarque'ın 1931 yılında yayınlanan 'Dönüş Yolu' romanını Evrensel Pazar'a yazdı.

Paylaş

Tahir ŞİLKAN

Almanya’da Hitler faşizminin iktidara gelmesiyle birlikte kitapları meydanlarda yakılan Erich Maria Remarque, dünyaca tanınmış “Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok” ve “İnsanları Seveceksin” başta olmak üzere tüm yazdıklarında; öncesi ve sonrasıyla savaş içindeki insanları anlatır. Onun romanlarında anlattığı savaş, çarpışan insanların savaşı değildir. Roman kişileri, okul sıralarından, çalıştıkları işyerlerinden, sevdiği insanlardan zorla koparılarak savaş alanlarına gönderilmiş insanlardır.

Savaşan askerlerin çoğu niçin savaştıklarını, ne uğruna savaştıklarını bile bilmeyen insanlardır. Erich Maria Remarque, romanlarında “savaş”ı çılgınlık olarak niteler.

1931 yılında yayınlanan “Dönüş Yolu” romanında, 1. Dünya Savaşı sonrasında, savaştan dönen insanların yalnızlığını, çevresine yabancılaşan insanları anlatırken, “Ölesiye Yaşamak” romanında da savaş sonrası Almanya’da yaşanan hiper enflasyon sürecini, Markın Dolar karşısında eriyip gittiği günleri, bu süreçte ortaya çıkan faşizm ideolojisinin kaynaklarını gösterir. Barlarda, restaurantlarda, stadlarda durup dururken sayısız kez çalınıp söylenen ulusal marş yahut marş söylemeyenlere yönelen saldırılar vb roman kurgusu içerisinde ustalıkla anlatılır.

“... Aylardır fiyatlar sürekli artıyor, yoksulluk savaş yıllarından daha büyük. İnsanların aldıkları ücretler en temel gereksinimlerini karşılamaya bile yetmiyor. İnsanın parası olsa bile, bu parayla alacak bir şey bulamıyor. Karaborsacılık ve sahtekarlık her geçen gün biraz daha artıyor.”

Erich Maria Remarque’nin romanlarını okuduğunuzda, “savaş nedir?​” sorusunun yanıtının -bir daha unutmamak üzere- belleklere adeta kazındığını görürüz.

Savaş yoksulluktur, işsizliktir, açlıktır, yetersiz beslenmedir, bunun sonucu ortaya çıkan hastalıklardır.

YENİDEN OKUL SIRALARINDA…

Erich Maria Remarque, “Dönüş Yolu” romanında; savaş bittiği zaman okul sıralarından koparılan gençlerin yıllar sonra okul sıralarına dönmesini anlatır. Öğretmenlerden biri, eskiden öğrencilere ait eşyaları geri vermek için sınıfa gelir. Resim tuvalleri, defterler, ödev, sınav kağıtları masanın üzerinde bir yığın oluşturmuştur. Öğretmen teker teker isimleri okumaya başlar, Asker-öğrencilerden Willy  defterleri sınıftakilere atmaya başlar.

“Breyer ...Burada...”

“Bücker...Burada...”

“Derlefs... sessizlik, Ölü diye bağırdı Willy, ufak tefek, sarışın çarpık bacaklıydı. 1917’de şehit düşmüştü.

“Dirker... Burada...”

“Dierksmann, ölü, bir çiftçinin oğluydu, çok iyi bir skat oyuncusuydu. Onun defteri de ayrıldı.

“Eggers, daha gelmedi, ciğerlerinden yaralıydı, Dortmund’da hastahanede...”

“Friedrichs, Burada”

“Giesecke, kayıp...Doğru değil... kayıp olduğu bildirildi ya... Üç haftadır burada, akıl hastahanesinde...”

“Gehring 1... Ölü, şiir yazardı, özel ders verirdi, parasıyla kitap alırdı. Soisonn’da şehit düştü, erkek kardeşi ile birlikte. Gerçekten iyi kompozisyon yazardı dedi öğretmen...”

Herkesin  adı okunduğunda ayrılan defterlerin kalın bir paket olduğu görülür. 

Savaşın ne olduğunun yanıtlarından bazıları daha açık bir biçimde ortaya çıkmıştır: Savaş ölümdür... Savaş, aklını yitirmektir... Savaş kalıcı sakatlıktır. 

SAVAŞ YALANLARINI PARÇALAYAN SATIRLAR

Remarque’nin savaştan dönenlerin yaşadığı travmayı anlattığı satırlar, kitaplarının niçin Naziler tarafından yakıldığını anlamamızı kolaylaştırır. Çünkü askerlerin yaşadıklarını anlattığı satırlar, gencecik insanları, savaşa sürenlerin yalanlarını parça parça eden satırlardır.

“... Günün birinde bir savaşa girmiştik. Komünistlere karşı olduğunu söylemişlerdi. Sonra ölenleri gördüğüm zaman -hepsi işçiydi, bazılarının üzerinde eski asker ceketleri ve çizmeleri vardı, bizim eski arkadaşlarımızdı onlar- içimde birşeyler yırtıldı” der askerlerden en kahramanı.

Savaştan sonra yaşama tutunmak için sığındığı sevdiği kızı, bir tüccarın kucağında bulan ve tüccarı silahla öldüren Albert, yargılandığı mahkemede, mahkeme başkanının “ bir insanı öldürdünüz” sözüne karşılık, “ daha önce de birçok insanı öldürdüm” yanıtını verir. “Savaş sırasında, bu başka bir şey” “Vatanınızı savunmak için verdiğiniz bir kavgaydı o” sözüne karşılık olarak verilen cevap, çarpıcıdır : “o zaman vurduğum insanlar bana hiçbir şey yapmamışlardı...”

KÖRLER, SAKATLAR ALAYI

Savaşın bitmesiyle çaresiz bir şekilde orta yerde bırakılan insanların yaptığı gösteri yürüyüşünü anlattığı satırlar çarpıcıdır. 

Üzerlerinde cephede giydikleri solmuş üniformalar olan bir alay insan yavaş yavaş yaklaşır. Dörtlü sıralar oluşturmuş, ellerinde pankartlar taşımaktadırlar. Pankartlarda, “Vatan bize böyle mi teşekkür ediyor ?​” ve “Savaşa katılanlar açlık çekiyor” diye yazmaktadır. Bu pankartları taşıyanlar, tek kollu insanlardır. Sık sık ve arkadan gelenlerin ilerleyip ilerlemediğini görebilmek için geriye dönüp bakarlar. Çünkü, en hızlı yürüyenler tek kollulardır. Onların arkasında, boyunlarına kısa deri tasmalar bağladıkları köpekleriyle bir grup insan yürümektedir.  Hayvanların tasmasında üç nokta işareti vardır. Bu insanların hepsi savaşta kör olmuşlardır. Bu nedenle hareketleri doğuştan kör olanlardan farklıdır.  Körlerin ardından tek gözlüler yürümektedir. Başlarından isabet alan bu insanların yüzleri paramparçadır.  Ağızları yamuk ve şişmiştir. İçlerinde çenesi ya da burnu olmayanlar vardır. 

Onların arkasından bacakları kesilenler yürümektedir.  Birçoğunun takma bacağı vardır.

Onların ardından toprak altında kalmış olanlar yürümektedir.  Elleri, başları, giysileri, bedenleri zangır zangır titremektedir.  Sanki korkudan hâlâ titriyor gibidirler. Artık titremelerine engel olacak güçleri kalmamış, kasları ve sinirleri beyinlerine başkaldırmıştır. Gözleri sabit ve cansız bakmaktadır. Yürüyüş alayı caddelerden yavaş yavaş ilerler, alayın geçtiği yerler sessizleşir...

REMARQUE OKUMAK

Okuyun, Erich Maria Remarque’nin romanlarını... Savaş nedir? sorusunun yanıtını bütün çıplaklığıyla anladığınız zaman, Stefan Zweig’ın savaşla ilgili sözünü anımsarsınız:

“Savaşın farkında olmak ve savaşı, kendileri asla cephede bulunmamış savaş çığırtkanlarından dinlememek.”

ÖNCEKİ HABER

Çiftlikköy'de bir aslın sureti

SONRAKİ HABER

Gana: Altının mı cenneti, ucuz emeğin mi?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...