Yoksulların geçim kaynağı: Kenger
Newroz ateşinin yakıldığı baharda kış uykusundan uyanır Karacadağ, canlanır. Yoksul evlerin geçim kaynağı kenger filizlenir eteklerinde...
Şerif KARATAŞ
Diyarbakır
Karacadağ Diyarbakır havzası ile Urfa platosunu kuzey-güney doğrultusunda ayıran sönmüş bir yanardağdır. Mardin sınırlarına kadar yayılan Karacadağ Newroz ateşinin yakıldığı bahar döneminde bir başkadır. Kış uykusundan uyanır Karacadağ, canlanır. Karacadağ’ın eteklerinde çıkan kenger de filizlenir. Mart ayının başından itibaren yenebilir duruma gelir.
Kenger ile pepûk kuşunun hikayesi birdir. Kengerin çıktığı her yörede farklı anlatılsa da pepûk kuşunun hikayesinin sonu hep aynıdır. Rivayet odur ki, kenger çıktığı zamanda, bir erkek bir kız kardeş beraber kenger toplamaya giderler. Evin yolunu tutarlar. Bir süre sonra erkek kardeş acıktığını söyler. Torbayı açıp birkaç kenger yemek isterler. Açılan torbada, bir kenger dahi yoktur. Erkek kardeşinin gözleri kararır, kız kardeşinin kendisinden habersiz kengerleri yediğini düşünür. Kız kardeşi ne yapsa da faydasız, inandıramaz kengerleri yemediğine... Sonunda, erkek kardeşine, “İnanmıyorsan midemi aç bak” der. Gözü dönen erkek kardeş hızla bıçakla kardeşinin midesini deler. Midede kenger yoktur. Midesi delinen kardeş ölmüştür artık. Kardeş katili olmuştur. Evdekilere kardeşini nasıl öldürdüğünü düşünürken, yüreğinde acı giderek büyür. Tanrıya yakarır. Kendisini kuş yapmasını ve dağ taş demeden uçup gittiği yerlerde acısını ötmek ister. Tanrı yakarmasını kabul eder. Artık pepûk kuşu olmuştur. Kenger filizlenmeye başlandığı dönemde ortaya çıkar. Acısını öter: Ahh, vahhh, kim öldürdü? Ben öldürdüm. Kim yıkayıp gömdü? Ben gömdüm.
PEPÛKUN ACISI GİBİ
Pepûk kuşunun acısına neden olan kenger şimdilerde ise yoksul evlerin geçim kaynağıdır. Bir buçuk ay süren bir zaman diliminde, Karacadağ eteklerinde toplanan kengerler, Diyarbakır’da seyyar tezgahlarda satılıyor. Pepûk kuşunun acısı gibi acıların yaşandığı Sur içinde Dört Ayaklı Minare’nin bulunduğu sokağın başında seyyar tezgahında kenger satıyor Mehmet Demir. Tahir Elçi’nin katledildiği Dört Ayaklı Minare’ye yakın tezgahta kenger satan Mehmet Demir, 1994’te Lice’de köylerin güvenlik gerekçesiyle boşaltmasıyla Diyarbakır’a göç etmek zorunda kalmış. Seyyar tezgahında sattığı ürünlerle geçimini sağlayan Demir, tezgahtan ekmek yiyen nüfusun ise kendisiyle birlikte 8 kişi olduğunu anlatıyor. Kengeri Karacadağ eteklerinden çıkartan köylülerden alan, Demir kengerin kilosunu 7 liraya satıyor. Geçen yıl ise 6 liraya sattığını anlatıyor. İşler nasıl bu yıl sorumuza, “Vallah pek iyi değil. Durgun” yanıtını veriyor. Niye durgun sorumuza, “Bilmiyorum. 20 kişi fiyatını soruyor. Bir kişi alıyor” diyor. Demir, kenger dönemi dışında ise seyyar tezgahında, sebze ve meyve sattığını anlatıyor. Demir’le konuştuğumuzda kenger fiyatını soranlar da alıyor. Kenger alan Cavit İpek, her kenger döneminde mutlaka kenger aldığını söylüyor. Kengeri sevdiğini anlatan İpek, “Kengeri ya çiğ şekilde tuzlayıp yeriz, ya da yağda kızartıp, yumurtayla yeriz” diyor.
DİKENLİ KENGER
Dikenli bir bitki olan kenger, ilk zamanlarında, dikenlerinden temizlenerek, çiğ yenilebiliyor. Yağda yumurtayla kavrularak da yenen kengeri, mehir çorbası içinde kullananlar da oluyor. Turşusu da yapılan kenger kişinin zevkine göre bir çok yemekte kullanılabiliyor. Kenger bir süre sonra büyür. Büyüdüğünde şekerli olma özelliği de artar. Bir buçuk ayın sonunda ise büyüyen kenger kuruyor.