21 Ağustos 2012 09:08

Hayatın gerçeği

İnsan yaşamına kendince çeki düzen vermek isteyen her kişi veya kesim müdahaleye kadınlar üzerinden başlıyor. Birey olarak algılanmadığı ya da görülmek istenmediği için kadınlar hep bir erkeğin kızı, karısı, kız kardeşi veya annesi olarak görülüyor. Bu nedenle de onların her sözü ve davranışından sorumlu ola

Hayatın gerçeği
Paylaş
Dilek Sevgi Ataç

İnsan yaşamına kendince çeki düzen vermek isteyen her kişi veya kesim müdahaleye kadınlar üzerinden başlıyor. Birey olarak algılanmadığı ya da görülmek istenmediği için kadınlar hep bir erkeğin kızı, karısı, kız kardeşi veya annesi olarak görülüyor. Bu nedenle de onların her sözü ve davranışından sorumlu olarak erkeklere bu konuda yapmaları gereken her fırsatta hatırlatılıyor.
Basında yer alan bir habere göre, Yozgat Müftü Yardımcısı Nasuf YAYLAGÜL ramazan ayının son cuma günü Çapanoğlu Büyük Camii’nde verdiği vaazında, düğünlerde, eğlencelerde eşinin, kızının oyun oynamasına tepki göstermeyen ve sokakta kızlarla konuşan erkeklere “deyyus” diyerek Müslüman olduğunu söyleyen erkeklere hakaret ederken, diğer taraftan da” Başbakanın eşi ve kızının, Cumhurbaşkanının eşinin başı örtülü, sen de başını örteceksin” diyerek tek tip kadın yaratma konusunda baskı unsuru geliştirmektedir. Kısa bir araştırmayla deyyus kelimesinin Arapça bir kelime olduğunu, karısının ve yakınlarının namuslarına halel getirecek davranışlarına karşı gayret (kıskanma) duymayan, onların ırzlarını sakınmayan kimse olduğunu, Türk Dil Kurumunun sözlüğünde ise; “Karısının veya kendisine çok yakın bir kadının iffetsizliğine göz yuman kimse” anlamında sövgü sözü diye tanımlandığını öğrendik.
Karısı veya yakınlarından birinin oynamasına müsaade eden deyyussa Türkiye’de yaşayan erkeklerin karısı, kızı, kız kardeşi, annesi ya da bunlardan biri mutlaka hayatında bir kez bile olsa oynamıştır, bu durumda bütün erkekler ne olmaktadır varın siz söyleyin. Yozgat İl Müftülüğünü arayıp hakarete varan vaazdan şikayetçi olan vatandaşların dediği gibi bu “Ne Müslümanlığa, ne de ahlaka sığmaz.“ Halkın dini inançlarını istismar ederek yaşayamadığı, bastırılmış duygularla insanların namus anlayışlarını sorgulayan bu söylem gerici ortaçağ zihniyetinin ta kendisidir.
Kadın gördüğünde sadece cinselliği düşünen, hayvani duygularına hakim olamayan bu güruh kendini tedavi ettirmek yerine, kadınların ortadan kaybolmasını sağlamak için çırpınıp durmakta, bel altı vurma yeteneklerini geliştirmek için çabalamaktadırlar.
Asırlar boyu çeşitli kültürlere ev sahipliği yapmış, çeşitli ulusların folklorunu, müziğini, renklerini içinde barındırmış Türkiye coğrafyasında yaşayan halklar, sevincini, acısını, aşkını, sevgisini, isyanını müziğine, halk oyunlarına yansıtmış, kendini ifade etmiştir. Halaylarda birleşen eller, çekilen zılgıtlar birlikte hayata meydan okumanın gücüdür. Efelerin zeybeği kararlılıktır, duruştur. Sevgilinin çifte tellisi aşktır, sevgidir. Sevgiliye söylenen türkü hasrettir. Bir uzun havadaki nağme vazgeçilmezin soluğudur. Gidenlerin ardından yakılan ağıtlar acıdır, öfkedir. Hangi duyguyla olursa olsun sonuçta hepsi insanidir, insana dairdir, yaşamın kendisidir.

ÖNCEKİ HABER

Askerleri taşıyan araç devrildi: 10 ölü

SONRAKİ HABER

Mücadeleci sendikalar için her yerde işçiler sendikalaşmalı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa