17 Mart 2018 01:17

Rusya’ya karşı Avrupa ittifakı

Avrupa'nın Gündemi'nde bu hafta Vladimir Putin'in hedefte olması ve seçimler yer alıyor.

Paylaş

Rusya ve lideri Vladimir Putin, Avrupa devletlerinin hedefinde. Pazar günü gerçekleşecek seçimlerde Putin’in kazanması kesin ve bu vesileyle Avrupa’nın tüm ülkelerinde çok sayıda analizler yayınlanıyor. Rus basınından alınarak Fransa’da yayınlanmış bir makalede de Putin’in seçim taktiği ele alınıyor ve “dış düşmana karsı toplumunun önemli bir kesimini kendi şahsiyeti etrafında toplayabildiği”, tüm muhalifeti de sindirdiği anlatılıyor.

‘BATI ÇUVALDIZI KENDİNE BATIRMALI’

Rusya ve Putin’e bağlı olarak öne çıkan konuların basında bu hafta eski çifte ajan Skripal ve kızının zehirlenmesinin ardından İngiltere’nin 23 Rus diplomatı sınır dışı etme kararı ve buna Rusya’nın gösterdiği tepki var. Alman basınında, örneğin Neue Osnabrücker Zeitung’ta; “Savaşı çağrıştıran sözler, tehditler, ültimatom, diplomatların sınır dışı edilmesi: Londra ve Moskova arasındaki söz düellosu Soğuk Savaş dönemine ilişkin casusluk filmlerini anımsatıyor. Sergey Skripal’e düzenlenen zehirli saldırıda, Theresa May, Kremlin’i hemen suçlu ilan etti. ABD, AB ve NATO, ortada sadece suçlamalar olduğu sürece bu gerilime çok karışmamalı” yorumu yapıldı.

Junge Welt’teki yorumda ise Rusya’nın “ajanlık oyunları”nı sert şekilde mahkum eden Batı’nın çuvaldızı kendisine batırması tavsiye ediliyor. Fakat farklı Avrupa ülkelerinin İngiltere’nin kararlarını destekleyen açıklamalar yapması, önümüzdeki dönem Rusya ile ilişkilerin daha da sertleşeceğinin işareti olarak yorumlanıyor.

CORBYN’DEN DİPLOMASİ ÇAĞRISI

İngiltere’deki ana akım medya da zehir saldırısını Rusya’nın gerçekleştirdiği konusunda ikna olmuş durumda, hükümetin açıklamalarını genel olarak destekliyor ve Rus düşmanlığını körüklüyor. Bunun aksine, İşçi Partisi Lideri Jeremy Corbyn, “Saldırının toplum için ürkütücü ama çatışmaya doğru sürüklenmekten kaçınmalıyız” diyerek The Guradian gazetesine bir yazı yazdı. Corbyn, “Uluslararası krizin getirdiği duygusallık ve acele alınmış kararlar yüzünden Afganistan, Irak ve Libya felaketlerini yaşadık” dedi ve bunların bir daha yaşanmaması için İngiltere’nin uluslararası hukuka ve diplomasiye dayalı bir karşılık vermesi gerektiğini yazdı.


İNGİLTERE’DE BİR ÇİFTE AJAN

Reinhard LAUTERBACH
Junge Welt

Hikaye, polisiye bir romana konu olabilecek boyutta. Graham Greene veya Henning Mankell romanlarındaki gibi; uzun sure çifte ajanlık yapan bir adam bu görevden ayrıldıktan sekiz yıl sonra bir parkta ağır yaralı olarak bulunur. Bulunan adam kahraman falan değil bir hain. Vatandaşı olduğu ülkenin sırlarını satan bir devlet memuru. Bu nedenle zavallı biri değil.

İngiliz güvenlik çevreleri Independent gazetesine yaptıkları açıklamada Sergey Skripal’in son dönemlerde aktif ajan olarak kullanılmadığını söylediler. Bilgi verenler, Skripal’in işini kaybettikten sonra özel ajanlık firmalarında çalışmaya başlamış olduğu ve bu nedenle yaralandığını tahmin ettiklerini söylediler. Bilinmeyen Skripal’in son olarak hangi işin üzerinde olduğu ve İngiltere’nin başka ülkelere yönelik ajanlıklarıyla ilgili çok fazla bilgiye sahip olup olmadığı. Daha önceleri adam, 100 bin dolar karşılığında oldukça ucuza (bilgi) satmıştı. Belli bir süre sonra para bitti ve aktüel bilgilere sahip olmayan kişi, Londra için değersiz hale geldi. Yaşlılıkta yoksulluğa mahkum olan bir çifte ajanla karşı karşıyayız.

Skripal gibi tipler için, Irak’ta Batı’nın işine yarayacak bir kitle yok etme silah deposunu şapkadan çıkarmak çok kolay. Bu nedenle İngiltere Kraliçesinin –majestelerinin- başbakanı Theresa May, Skripal’in 70’li yıllarda Sovyetler Birliği’nde Nowitschok grubu tarafından  üretilen sinir gazının kurbanı olduğunu iddia ediyor. Rusya‘dan 24 saat içinde inandırıcı şekilde (inandırıcı derken İngiltere hükümetinin senaryosuna uygun olması bekleniyor) bu gazın nasıl Salisbury’ye geldiğini açıklaması talep ediliyor. 

Tane tane anlatırsak; Sovyetler Birliği’nin yıkılışına kadar Nowitschok, nerede ve ne şekilde üretildiği devlet sırrı olarak saklanan bir gazdı. Şimdi Theresa May, İngiliz haber alma teşkilatının bu gazın kopyasının bir laboratuvarda üretildiğini bildiğini söylüyor. Bu gazın bileşimi ile ilgili bilgi nasıl elde edildi? Batılı uzmanlar Skripal’in bu gazla zehirlendiğini söylüyorlar. Bu bilgiye nasıl erişildi? Sır olarak saklanan bir gazın formülünü çalanların Skripal’in başına gelenlerden Rusya’yı sorumlu tutması trajikomik değil mi?

Bu türden mesnetsiz suçlamalar yapma konusunda hassas davranmak, sağduyuyla hareket etmek en iyisi. Rusya’nın iki hafta sonra yapılacak seçimler öncesi böyle tantanalı bir intikam eylemine en az ihtiyaç duyduğu bir dönemden geçiyoruz. Eğer devlet sırlarını sattığı için Skripal’in cezalandırılması istense, sekiz yıl bekleyenler birkaç hafta daha bekleyebilirlerdi.

İngiltere’nin suçlamalarını kabul edip iğneyi kendilerine batırmadan Rusya’ya karşı harekete geçen Batılı gizli haber alma teşkilatlarının hedefi ne olabilir ki acaba?

(Çeviren: Semra Çelik)


SALISBURY SALDIRISI ÜRKÜTÜCÜYDÜ AMA ÇATIŞMAYA SÜRÜKLENMEKTEN KAÇINMALIYIZ

Jeremy CORBYN
İşçi Partisi Lideri/ The Guardian

Geçen hafta Salisbury’da Sergey Skripal ve kızı Yulia’ya yönelik ürkütücü saldırıya Britanya’da öfkelenmeyen hiçbir şahıs yok. Britanya sokaklarında askeri sinir gazı kullanmak barbarca ve umursamazlığında ötesinde. Bu korkunç olayın ilk ihtiyacı, polis ve güvenlik servisi tarafından yürütülecek ayrıntılı ve titiz bir araştırma. (Yetkililerin) Bizden tam destek beklemeleri onların hakları, tıpkı halkın sakin bir kafaya ve siyasi liderler tarafından ölçülü bir tepki beklemesi gibi. Deliller toplanmadan önce, kızışmış parlamento atmosferinde ilerlemek ne adalete hizmet eder ne de ulusal güvenliğe.

Kullanılan gazın Rus üretimi olduğunu tespit edildiği göz önünde bulundurulduğunda, Salisbury’daki saldırının iki olasılığın olduğu doğrudur. Bu suç Rus devleti tarafından gerçekleştirildi veya devlet bu ölümcül toksinlerin kontrolden çıkmasına izin verdi. Eğer ikinci olasılık gerçekleşmişse Rus mafyası tarzı grupların Britanya’da ayak basacak yer bulduğu gerçeği yok sayamayız.

Başbakan (Theresa May), çarşamba günü iki opsiyonu da göz ardı etmedi. Bunlardan hangisinin olduğunu araştırmak ve kanıtlamak polisin ve güvenlik uzmanların işi. Umarız bir sonraki adım sorumluların tutuklanması olur.

Parlamentoda da söylediğim gibi, Rus yetkilileri sorumlu tutabilmek kanıta bağlı ve bizim tepkimiz hem kararlı hem de orantılı olmalı. Ama olmayan bir şey için Rusya yüzünden kutuplaşma yaratmamalıyız. Tabi ki İşçi Partisi, Putin rejimi; onun muhafazakar otoriterizmini, insan haklarını ihlallerini veya siyasi ve ekonomik yolsuzluğunu desteklemiyor. Rusya’nın sosyal adalet ve insan hakları -LGBT dahil- savunucularını da mücadelelerinden dolayı selamlıyoruz.

Yine de, silah harcamalarının tırmandığı, dünyada dolaylı çatışmaların ve McCarthy (delil olmadan birilerini suçlamak) tarzı tahammülsüzlüğün yükseldiği “yeni Soğuk Savaş”a teslim olmamalıyız. Britanya’nın hukukun üstünlüğünü ve değerlerini tereddütsüzce savunması gerek. Her fırsatta gerilimi ve çatışmayı düşürecek bir dış siyasete uygun hareket etmeli.

Ne yazık ki hükümetin yürüttüğü diplomasi ülkeyi zayıflatıyor. Donald Trump’ı her koşulda desteklemek ve Suudi despota kırmızı halı sermek sadece değerlerimize ihanet değil, aynı zamanda bizi daha güvencesiz bir ülke haline getiriyor.

Rusya tarafından gerçekleştirilen kanun dışı gelişimlere -hükümet karşıtı ve yanlısı, Rus oligarşinin kötü yollardan elde ettiği ve 20 yıl Londra’da akladığı para dalgası yüzünden– müdahale konusunda taviz vermek zorunda kalıyoruz. Rus eş-dost kapitalizmi Britanya’da gerçekleşmesine ve yolsuzlukla suçlanmış milyarderlerin varlıklarını Londra’yı kullanarak korumasına izin vermemeliyiz.

Rus parasının (Britanya) siyasi sisteminden uzaklaştırması talebim konusunda geri adım atmayacağım. İşçi Partisi’nin sunduğu, insan haklarının suistimal edilmesine, yanı sıra, kara para aklanması ve vergi kaçırılmasına karşı, Magnitsky benzeri yaptırımları hükümetin desteklemesi için baskı kuracağız.

Hükümetin diplomatlara yönelik aldığı karara katılıyoruz ama oligarşileri hedef alan tedbirler almak Rus elitlerini zorlamak konusunda sınır dışı etmekten daha fazla etkili olurdu. Salisbury saldırısı soruşturmasının çıkaracağı sonuçlara bağlı olarak daha çok yaptırımı desteklemeye hazırız.

Eğer müttefiklerimizi bizim aldığımız kararlar doğrultusunda arkamıza alacaksak, kimyasal silahlarla mücadele konusunda uluslararası antlaşmalar ve prosedürleri kullanmalıyız.(...)

İşlenen suça yönelik ortak siyasi bir tepki olabilir ve de olmalı. Ama parlamentoda olduğum süre içinde uluslararası krizin getirdiği duygusallık ve acele alınmış kararlar içinde mantıklı düşünmeyi gördüm. Çarpıtılmış istihbarat ve şüpheli dosyalar Irak işgal felaketine yol açtı. Libya’ya saldırmak konusunda iki partiden destek vardı ama bunun yanlış olduğu görüldü. 9/11 saldırısındaki nefret halen devam eden Afganistan savaşına neden oldu ve dünya çapında terör yaydı. (...) Eğer çatışmaya doğru gitmeyi engelleyeceksek uluslararası hukuka ve diplomasiye dayalı bir karşılık vermeliyiz.

Şimdi yapılması gereken, Salisbury’de gerçekleşen saldırının faillerini bulmak ve sorumlu tutmak. Ancak kararlı ve çok uluslu bir karşılıkla, böyle şok edici bir suçun bir daha işlenmemesini sağlarız.

(Çeviren: Çağdaş Canbolat)


SAVAŞ ŞEFİ

NEZAVİSSİMAYA GAZETA*
Başyazı

5 Mart günü yapılan Vladimir Putin’in cumhurbaşkanlığı adaylığına destek gösterisi Loujniki Stadyumunu tamamen doldurdu ve “Güçlü bir Rusya için” sloganı etrafında gerçekleşti. Güç teması, Cumhurbaşkanı tarafından şu son haftalarda çok kullanıldı. 23 Şubat günü parlamenterler önünde gerçeklesen Ulusal Ödül Töreninde de (Putin) iki saat süren konuşmasında uzun uzun bu konuya değindi. Ve konu sadece Batıda ünlü olan Yumuşak Güç anlayışıyla da sınırlı kalmadı, esas olarak askeri güç ve aşırı modern silahlar öne çıktı. Ne televizyon kanalları ne de Duma’da bulunan siyasi partiler bu konuya duyarsız kalabilirdi. (O günlerde) Seçimleri protesto konusu öne çıkıyordu, bundan dolayı Putin’in kampanyası da bu eğilime karşı tertiplendi.

2012 Şubat’ında Poklonna tepesinde gerçeklesen mitingin sloganı “Kaybedecek şeylerimiz var”dı ve esas olarak “Daha adil seçimler için” sloganına karşı öne çıkartılmıştı. İktidar, 1990 yıllarda (Boris Yeltsin iktidarında) büyük yoksulluk yaşamış ve 2000’li yıllarda ise gelirinin artığını görmüş fakat hâlâ yardıma muhtaç olan seçmenler üzerine hesap yapmaya karar vermişti. Bu seçmen kesim, iç tehdit kavramı üzerinden seferber edilmişti. Muhalefetin mitingleri geçmişe bir dönüş, 1990’lı yıllardan öç alma olarak tanıtılmıştı. İktidar sosyal hatta sınıfsal çelişkiler üzerinde oynuyordu: Tembel orta sınıflara hatta “şişirilmiş” şehir entelijentsiyasına karsı gerçek entelijentsiya, yani işçi entelijentsiyası öne çıkartılıyordu.

Başka bir şekilde ifade etmek gerekirse 6 yıl önce Putin, cumhurbaşkanlığı seçimlerini geleneksel bir kutuplaşmayı teşvik eden siyasi diskuru kullanarak kazanmıştı. Bu değiştirilmiş sistemden faydalananların onu tehdit edenlere karşı savunması gerekiyordu. Ve nihayetinde olan da bu oldu. İktidar, toplumun daha da karışması ve bunun bir yansıması olarak şehirli orta sınıfların inisiyatif gösterme ve siyasi talepler haykırmasına karşı var olan tepkiler üzerine hesap yapmıştı. Tüm yeni meşrulaştırma mekanizması da buradan doğdu: Yani hayali değil, gerçekten var olan bir rakip üzerinden zaferi kazanma.

O zamandan bu yana, bu konudaki diskur daha da sertleşti. Önce Bolotnaiya davası (kitlesel olarak tutuklama ve muhalefete karşı davalar açma) ile başladı, ardından toplu gösteriler yasasında değişiklikler yapıldı. Kamu alanında yapılan tüm protestolar adeta “kilitlendi”. Daha sonra Kırım ve Donbass olayları yaşandı, yani Batı tarafından ilişkilerin hızla kötüleşmesi ve ülkeye karşı alınan ekonomik yaptırım önlemleri...

2014 yılı iktidar açısından en hassas yıl oldu, fakat rublenin değeri ve petrol fiyatların düşük olmasından dolayı iktidar bunlara karşı dik durabildi. Rus toplumu Kırım’ın ilhakını ve etrafı çevrilmiş ve tehdit edilmiş bir Rusya fikrini kabul etti. Yaygınlaştırılan siyasi mesaj ise dış düşmanlara karşı mücadele fikri ile sınırlı tutuldu. Bu mesajın etkilerinin bugün hâlâ devam ettiği söylenebilir. 

İktidar, tüm söylemlerini bir savaş retoriğine dayandırmış durumda. Dolayısıyla 2018 seçimlerinde esas oynanan, devletin gelirlerini idare etmekle yükümlü bir müdür seçmek değil, esas olarak askeri bir şef belirlemektir. Artık sorun beyaz yakalılar ile mavi yakalılar arasındaki bir çatışma değildir (…) İktidara göre bir dış düşman bulunuyor ve ülkeyi tehdit ediyor. Bu koşullarda, yönetici elitlere karşı sadece detay tartışmasından öteye giden tüm muhalefet düşmanın ekmeğine yağ sürüyor imajından başka bir görüntü sunmayacaktır. Topluma böyle bir tablo sunulduğunda ise seçmen meselenin detaylarını dikkate bile almıyor.

1990’lardaki eleştirel diskur artık değişti: bu yıllar yoksulluk ve acizlik, yani jeopolitik inisiyatiflerin olmadığı yıllar olarak tanıtılıyor. Kamuoyu yoklamalarına bakılırsa, Putin’in seçmenleri de bu bakış açısını kabul etmiş gibi görünüyor. Ve savaş koşullarında, ne kadar mümkün olup olmaması ve savaşın soğuk ya da ılık olmasından bağımsız olarak, herkes fedakarlıklar yapmaya hazır.

(Çeviren: Deniz Uztopal)

* “Bağımsız Gazete” anlamına gelen gazete Moskova’da yayınlanıyor ve liberal bir çizgiye sahip.

ÖNCEKİ HABER

Diyarbakır Newrozu'na çağrı: Özgürlüğün haykırılacağı gün olsun

SONRAKİ HABER

Suat’tan mektup mu var?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...