19 Ağustos 2012 11:51

Şemdinli barış ihtiyacını gösteriyor

23 Temmuzda Şemzînan’da (Şemdinli) yoğun çatışma haberlerinin ilk düşmesiyle birlikte sansür de eş zamanlı başladı. Çünkü, bir taraftan çatışmaların olduğu bilgisi vardı, diğer taraftan hükümet ve askeri yetkililer sessizliğini korumaya devam ediyordu. Günlerce o bölgeden, tüm Türkiye kamuoyu gib

Şemdinli barış ihtiyacını gösteriyor
Paylaş
Selma Gürkan

BÖLGEYİ ZİYARET

BDP çağrısı ile EMEP,ÖDP, ESP, DTK başkanları ve eşbaşkanları ile milletvekillerinden oluşan heyet Şemzînan’da (Şemdinli) neler olduğunu anlamak ve kamuoyu ile paylaşmak üzere bölgeyi ziyaret etmeyi kararlaştırdık. Wan’da (Van) buluşan heyet 17 Ağustos sabahı Şemzînan’a (Şemdinli) doğru yola çıktık.
Güzergah üzerinde bulunan Elbake (Başkale), Çele (Çukurca), Gewer (Yüksekova) ilçelerinde halkın yoğun ilgili ve coşkulu karşılama ve uğurlamaları ile yolumuza devam ettik. Elbake (Başkale) belediye başkanı ve meclis üyeleri tutukluydu ve bu imkansızlıklar içerisinde kent yönetilmeye, halkın ihtiyaçları karşılanmaya çalışılıyordu. Altyapı çalışmaları, asfaltlama, park, bahçe gibi bir kentin olması gereken tüm ihtiyaçları Başkan Vekili Hecer Saruhan yönetiminde karşılanmaya çalışılıyordu.

BOMBARDIMAN İZLERİ

Wan’da 7 araçla başlayan konvoyumuz her karşılama noktasında büyüyerek Şemzînan’da (Şemdinli) 100 araca yaklaşmıştı. Kent giriş ve çıkışlarında bulunan kontrol noktalarında herhangi bir denetim ve kontrolle karşılaşmadan yola devam ettik.

Şemzînan’a (Şemdinli) ulaştıktan sonra, 25 gün boyunca çatışma altında kalan bölgeye geçtik. Yol boyunca en dikkat çekici olan, Derecik yolunda kırsal alanda ağır bombardıman izleriydi. Dağların yamaçlarındaki meşelik, ormanlık alanda yer yer geniş yanık izleri mevcuttu. Çatışmanın,  20x30 km’lik alanda sürdüğüne ve bu alan içerisinde köy ve mezraların bulunduğu bilgisine ulaşmıştık. İlk ziyaretimizi Nehri köyüne yaptık. Köy meydanında halk ile görüşme ve köyün ileri gelenlerinden bilgi alma şansımız oldu.

Çatışmaların yoğun sürdüğünü, çatışmalar nedeni ile bağ, bahçe, hayvan otlatma gibi bir köylünün görmesi gereken günlük işleri yapamadıklarını, ateş altında oldukları için can güvenliklerinin olmadığını, çocukların ve hamile kadınların sağlık sorunları olduğunu, hayvanlarının telef olduğunu, bağ ve bahçelerin tahrip olduğunu söylediler.

BARIŞ İSTİYORLAR

Dillerini bilmediğimiz için özel sohbet edemediğimiz kadınların tümünde kaygı ve korku duygusunu görebiliyorduk.

Yanı sıra, rehber aracılığı ile konuştuklarımızın ise,  çatışmaların son bulması ve artık barışın sağlanması, Kürtlerin haklarının tanınması dilekleri ise en çarpıcı olanlardı.

Begirbey köyüne ulaştığımızda köyün hemen hemen boşaldığını gördük. Burada bizi karşılayan köylülerden biri evlerindeki derin mermi izini ve ağır top ateşinden oluşan çatlakları gösterdi.
Köyün arka yerinde bulunan meyvelikler ve üzüm bağları tamamen tahrip olmuş ve yanmıştı. Köyün önünde şarapnel parçaları mevcuttu. Köylüler, diğer boşalmış köylerde olduğu gibi can güvenliğinin olmaması nedeniyle köylerini terk etmişlerdi ve bağ, bahçe tahrip olmuş, hayvanları zarar görmüştü.
Nehri köyünden sonra durağımız Begirbey köyü idi. Nehri köyünden inerken konvoyumuz durdu. Bir kaza oldu düşüncesi ile araçlardan inerek konvoyun başına geldiğimizde, PKK güçlerinin konvoyu durdurduğunu ve katılımcılara amaçlarını ve mesajlarını anlattıklarını gördük.

Sözcüleri konuşmalarında, bölgede yaşanılanlarla ilgili doğru bilgi verilmediğini söyleyerek, mücadelelerinin sadece Kürt halkı için olmadığını, Türkiye ve Ortadoğu halklarının özgürlüğü için de mücadele ettiklerini belirterek, artık sorunun çözümü temelinde bu topraklarda barış ve kardeşliğin işlemesini istediklerini söyledi. Elbette konvoy içerisinde bulunan halk, evlatlarını gördüklerinde çok heyecanlandılar ve duygulu anlar yaşandı. Çünkü birilerine göre terörist olarak adlandırılanlar kendi evlatlarıydı ve bir davanın neferiydi.

Şemzînan’a (Şemdinli) döndüğümüzde, toplu iftar sonrası katıldığımız halk buluşması, halkın içinde bulunduğu durumu anlamamıza vesile oldu.

Günlerdir sokağa çıkamayan halk, bizim gelmemizle birlikte günler sonra rahatça sokağa çıkabildiklerini söylediler.

Bizim gelmemizden ve yalnız olmadıklarını bilmekten çok mutlu olduklarını bizimle paylaştılar. Kamuoyunun yaşadıkları sıkıntıları bilmesi bakımından da bu ziyareti önemsiyorlardı.
Ayrıca, bütün olumsuz koşullara, ekonomik yetersizlik, bölgedeki çatışmalara,  gözaltılara rağmen, halkın günlük sorunlarının yanı sıra, merkezi yönetimlerin görevini de (iş, yoksulluk vb) yerine getirmeyen çalışan diğer bölge belediyelerinde olduğu gibi Şemzînan’da (Şemdinli) Belediye Başkanı Sedat Töre de görev ve sorumluluklarının bilinciyle olağanüstü bir çaba içerisindeydi. Gewer’e döndükten sonra izlenimlerimizi paylaşmak üzere basın toplantısıyla geziyi bitirdik.

ÖZÜ ES GEÇİLİYOR

Gezi sonrası, PKK’lilerin kontrolü basında ve kamuoyunda farklı biçimleriyle tartışılmakta ve görünen o ki bir müddet daha bu tartışmalar devam edecektir. Ancak esas olan sorunun özünü anlamak ve tartışmaktır.

Son çatışmaların gerekçesi kamuoyuna, istila ve hakimiyet kurmak isteyenlere karşı düzenlenen operasyon olarak açıklanmıştı. Ancak, bir istila, işgalden bahsedilecekse bunu yapanın Kürt halkı olmadığı kesindir. Çünkü bu halk binlerce yıldır bu topraklarda yaşamaktadır. Ancak, yok sayıldıkları bu topraklarda halk olarak haklarıyla birlikte yaşamaya devam etme istekleri görülmediği, yok sayıldığı ve iktidarlar tarafından bu isteklerinin şiddetle bastırıldığı içindir ki halklar karşılıklı acılar yaşamaktadır.
Hükümetin açıkladığı diğer bir gerekçe ise, Suriye Kürdistanı’ndaki gelişmelere paralel olarak bir hakimiyet kurma girişimine sessiz kalmayacakları yönünde idi. Oysa, Kürt halkının talepleri ve mücadelesi yeni değildi.

Osmanlı’dan bugüne, çeşitli dönemlerde hakları için isyanlar başlamış ve her seferinde şiddetle bastırılmıştı ve 29’uncusu olarak adlandırılan bu kalkışma da yıllardır şiddetle, savaşla bastırılmaya çalışıldı. Savaşın her türlüsü ve şiddetin her türlüsü denendi ama canı yanan halk ve halkın evlatları oldu.
Bu izlenimlerle birlikte, bir defa daha ifade etmek gerekir ki; gelinen süreç bir şanstır ve bu şansın değerlendirilmesi gerekmektedir. Suriye Kürtleri kendi kaderleri ile ilgili kararı verdiler ve hayata geçiriyorlar. Herhangi bir başka ülkeye ve halka bir tehdit söz konusu değil. Türkiye Kürtleri de kaderlerini, bu toprakların kadim halkları ile birlikte, eşit haklar temelinde, barış ve kardeşlik içerisinde, bir arada yaşama iradesiyle ortaya koydular. Bundan sonrası bu kardeşliği ve barışı tesis edecek koşulların; Kürt halkının halk olarak dil, kimlik gibi kolektif haklarının tanınması, siyasal muhataplıklarının tanınması, kendi özyönetimlerini gerçekleştirmelerinin ve siyasal haklarının güvence altına alınmasıdır. Bu toprakların, halkların artık acı yaşamaya değil ortak geleceklerini kurmaya ve ortak sevinçlerini yaşamaya ihtiyacı vardır. Yönetim erkinin, iktidarın ve muhalefetin bu gerçeği görmesi gerekir. Bu gerçeği görmeyenlerin bugün siyasi tarih içerisindeki yeri bellidir.

ÖNCEKİ HABER

Grev bitti mücadele sürecek

SONRAKİ HABER

Birbirini tamamlayan iki muhalif sözcük: Teq û Req

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...