16 Mart 2018 05:12
Son Güncellenme Tarihi: 16 Mart 2018 14:31

Cumhuriyet davasında Akın Atalay'ın tutukluluğuna devam kararı

Cumhuriyet davasında mahkeme, Akın Atalay'ın tutukluluk halinin devamına karar verdi. Dava, 24-27 Nisan tarihlerine ertelendi.

Paylaş

Cansu PİŞKİN
İstanbul 

Cumhuriyet gazetesinin yayın politikasının suçlama konusu edildiği, 18’i gazete çalışanı 20 sanıklı Cumhuriyet Davası'nın yedinci duruşmasında mahkeme heyeti, Akın Atalay'ın tutukluluk halinin devamına karar verdi. Dava, 24-27 Nisan tarihlerine ertelendi.

Mütalaasını veren savcı Hacı Hasan Bölükbaşı, gazete yöneticilerinin “hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanmaktan” beraatini talep ederken, Akın Atalay, Orhan Erinç, Önder Çelik, Hikmet Çetinkaya, Musa Kart, Mustafa Kemal Güngör, Hakan Kara, Bülent Utku, Murat Sabuncu, Ahmet Şık, Aydın Engin, Güray Öz ve Kadri Gürsel’in “örgüte üye olmamakla birlikte örgüte yardım suçundan 7 buçuk yıldan 15 yıla kadar hapsini istemişti. Bölükbaşı, gazetenin İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay’ın tutukluluk halinin de devamını talep etmişti. 

“FETÖ/PDY ve PKK/KCK örgütlerine üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek” ile yargılanan 1’i tutuklu 18 Cumhuriyet gazetesi çalışanının yargılandığı davanın yedinci duruşması Silivri Kampüsü’ndeki duruşma salonlarında görüldü. İstanbul Adliyesi 27. Ağır Ceza Mahkemsi'nce görülen davanın duruşmasında, tutuklu yargılanan Cumhuriyet Gazetesi İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay ve Ahmet Kemal Aydoğdu ile tutuksuz yargılanan gazete çalışanları hazır bulundu. Duruşmayı CHP’li vekiller Sezgin Tanrıkulu, Tuncay Özkan, Eren Erdem, Barış Yarkadaş ve Mahmut Tanal, Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu ile yabancı heyetlerin de aralarında bulunduğu çok sayıda kişi izledi. 

SAVCI, DÜNDAR VE TANIR’IN DOSYADAN AYRILMASINI TALEP ETTİ

Mahkeme başkanı Abdurrahman Orkun Dağ, Ahmet Kemal Aydoğdu ve Emre İper için KOM’a yeniden yazı yazdıklarını ancak henüz bir yanıt gelmediğini söyledi. Mahkeme başkanı Dağ, usul işlemlerinin tamamlandığını belirterek, savcı Bölükbaşı’ndan mütalaa talep etti. Savcı Bölükbaşı mütalaasında, davanın sanıklarından Can Dündar ve İlhan Tanır’ın tüm aramalara karşı bulunamadıklarını belirterek yargılamanın uzamaması için Dündar ve Tanır hakkındaki davanın ayrılmasını talep etti.  

‘YAYIN ÇİZGİSİ 2013’TEN İTİBAREN DÖNÜŞÜME BAŞLADI’

Savcı Bölükbaşı mütalaasında, Cumhuriyet gazetesinin 2013 yılından itibaren dönüşüme uğradığını ve bu değişimin yönetim değişikliği ile başladığını iddia etti. Bölükbaşı, yurtdışında olduğu için zarfla oyunu gönderen İnan Kıraç’ın oyunun Akın Atalay’ın müdahalesi ile kabul edilmediğini ve bunun yerine vakıf başkanının oyunun 2 oy sayılmasının gazetesinin yayın politikasının değiştirilmesi sürecinde ilk adım olarak yorumladı. Bölükbaşı, gazetedeki dönüşümün Atatürkçü yazarlar Mustafa Balbay, Alev Coşkun, İnan Kıraç gibi isimlerin tasfiye edilerek Dündar ile birlikte Aydın Engin, Murat Sabuncu, Ahmet Şık’ın gelmesiyle tamamlandığını öne sürdü. Bölükbaşı, bu değişiklikle gazetenin 90 yıllık geçmişi ve kuruluş felsefesinin dönüşüme uğradığını savundu. 

‘ÖRGÜTLERİN EYLEMLERİNE ZEMİN SAĞLADI’

Gazetenin yayın politikasının değiştirilerek PKK/KCK, FETÖ PDY ve DHKP-C’nin eylemlerine zemin sağlamayı amaç haline getirdiğini iddia eden Bölükbaşı, MİT TIR'ları haberinde olduğu gibi kamuoyunu yanlış yönlendirici haberler yapıldığını, böylece uluslararası arenada Türkiye'nin terör örgütlerini destekleyen bir devlet olduğu yönünde algı yaratılmaya çalışıldığını ileri sürdü. Bölükbaşı, Cumhuriyet’i terör örgütlerinin eylemlerini gerçekleştirmeye yardım eden, sevimli ve meşru gösteren haberler yapmakla suçladı. Bölükbaşı, “Basın özgürlüğüyle bağdaşmayan bir şekilde terör örgütlerinin eylemlerini meşru göstererek onların amaçlarına zemin hazırlayacak yayın faliyetine girdi. Ayşe Yıldırım'ın Kandil haberinde, barıştan ziyade terör ve kargaşayla beslenen örgütü kamuoyunda olduğundan farklı gösterecek ve övücü beyanlara yer verildi. Yazıda gençler ve sivil toplum kuruluşlarının son derece hassas olduğu çevre ve orman konusu, kadın ve erkek eşitliği konularıyla ilgili, örgüt üyelerinin yaşam tarzı üzerine, kamuyu ilgilendirmeyen ve merak unsuru olmayan nitelendirmeler yapıldı” dedi.

‘AYNI MANŞET TESADÜF OLAMAZ’

Savcı Bölükbaşı’nın, gazetenin FETÖ ile bağlantısını dayandırdığı bir diğer husus ise kapatılan Zaman gazetesi ile aynı manşetle çıkması oldu. “Ankara'da TAK tarafından üstlenilen bombalı saldırının ardından Zaman ve Cumhuriyet aynı ‘Devletin Kalbine Bomba’ manşeti yayınladı. Benzerliğin tesadüf olduğu, başka örnekler olduğu belirtilse de çizgisi farklı Zaman ile Cumhuriyet'in aynı manşeti atması tesadüfle açıklanamaz” dedi. Bölükbaşı, Ahmet Şık'ın MİT TIR'larının durdurmasıyla ilgili savcıyla yaptığı röportajda, eski savcı Aziz Takcı'nın yaptıklarını meşru göstermeye çalıştığını, Cemil Bayık ile röportajında PKK'nin meşru bir örgüt olduğu algısı oluşturmaya çalıştığını, açıklamalarını kamuoyuna ulaştırarak propagandasını yaptığını iddia etti. Bölükbaşı, Şık'ın Twitter'da kullandığı beyan ve paylaşımların iddialar ile benzerlik taşıdığını, eylemleri savaş olarak kabul ettirmeye çalıştığını, güvenlik güçlerine katil gibi nitelemeler yaptığının görüldüğünü öne sürerek, “Her ne kadar Şık'ın FETÖ mağduru olduğu savunulsa da, iddianameye konu röportaj ve açıklamalar dikkate alındığında DHKP-C, PKK hedefleri doğrultusunda hareket ettiği gibi FETÖ ile hareket eden savcılara ilişkin haber ve röportajlar var” dedi.

FON ARAYIŞINI DA DELİL SAYDI

Bölükbaşı, gazetenin mali durumunun kötüye gitmesi sebebiyle AB’den fon bulması için Osman Kaval’dan yardım isteyen Aydın Engin’in yazdığı mesajı okudu. Bölükbaşı, “Kimseden talimat almadıklarını iddia etmelerine rağmen düştükleri mali dar boğazdan kurtulmak için AB’den fon aramaya çalışmaları kurum ve örgütler karşısında nasıl bağımsızlığını koruyacaktır, için ne tür bir faaliyet ve proje sunacaktır sorularını akla getirmektedir” dedi.  Bölükbaşı, Emre İper’in ByLock kullandığına dair her türlü şüpheden uzak somut delil elde edilemediğini ancak İper’in Twitter paylaşımları ile örgüt lehine propaganda yaptığını iddia etti. 

Bölükbaşı mütalaasında, Orhan Erinç, Murat Sabuncu, Akın Atalay, Aydın Engin, Hikmet Çetinkaya, Hakan Kara, Kadri Gürsel, Güray Öz, Ahmet Şık, Bülent Utku, Mustafa Kemal Güngör, Musa Kart, Önder Çelik'in örgüte yardım suçlamasıyla 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapis ile cezalandırılmalarını, Turhan Günay, Günseli Özaltay ve Bülent Yener'in ise bu suçlamadan beraatlerini talep etti. Emre İper'in terör örgütü propagandası yapma suçlamasıyla cezalandırılmasını talep eden Bölükbaşı, Cumhuriyet Vakfı yöneticilerine yöneltilen hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçlamasından beraat kararı verilmesini istedi. Bölükbaşı, Ahmet Kemal Aydoğdu'nun da örgüt yöneticiliği suçlamasıyla cezalandırılmasını talep etti.

'TÜRKİYE'NİN UTANÇ DAVASI'

Duruşma öncesi CHP Medya Komisyonu üyesi milletvekilleri Tuncay Özkan, Barış Yarkadaş, Sezgin Tanrıkulu, Atilla Sertel, Nihat Yeşil ve CHP Parti Meclisi'nden Erbil Aydınlık ve Gamze Pamuk Ateşli Silivri Cezaevi önünde basına açıklama yaptı.  Grup adına basın açıklamasını okuyan CHP İzmir Milletvekili Tuncay Özkan, "Silivri Cezaevi'nin önünde olmak arkadaşlarımla benim ne yazık ki 12 yıllık kaderimiz. Bu kaderden kurtulmak istiyoruz. Biz artık gerçeğin, hakikatin Türkiye için gömülü olduğu bu Silivri Cezaevi yerleşkesinden, bu cezaevi mantığından kurtulmak istiyoruz. Adalet istiyoruz, özgürlük istiyoruz, mutluluk istiyoruz" dedi. 

Cumhuriyet gazetesi davasının aslında "hakikatin yokedilme davası" olduğunu ifade eden Özkan, davanın Türkiye'nin utanç davalarından biri olduğunu söyledi. Silivri'de tutsak olan gazeteciler, milletvekilleri için özgürlük istediklerini de söyleyen Özkan, "Bu böyle devam ederse felakatimiz olacak. Bunu herkesin anlaması lazım. Konuşan, düşünen eleştiren herkesin cezaevine tıkılması, herkesin adliyeye taşınması Türkiye'yi toptan bir cezaevine dönüştürür. Suç ve suçluyla mücadele böyle olmaz. Bu iddianamelerde suç yok, suçlu yok. Türkiye kandırılmaktadır. Biz hakikati biliyoruz. Türkiye için adalet, özgürlük, barış, huzur ve mutluluk istiyoruz. Bir an önce bu davaların sona ermesini Cumhuriyet gazetesi davasından yargılanmakta olan Akın arkadaşımızın da diğer arkadaşlarımız gibi özgürlüğe, ailesine, Türkiye'ye, gazetesine kavuşturulmasını bekliyoruz. Bu davadan beklentimiz özgürlüktür" diye konuştu.

Açıklamanın ardından milletvekilleri duruşmanın yapıldığı binaya girdi.

NE OLMUŞTU?

İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nin yürüttüğü davanın 9 Mart’taki 6. duruşmada mahkeme başkanı ara kararda Sabuncu’nun tahliyesini “Boğaz’ı görmeyi istiyormuş, gitsin görsün” sözleriyle, Şık’ın tahliyesini ise “Soner Yalçın dedi ki ‘Ahmet Şık’ın annesi ermiştir, onu üzmeyin” sözleriyle duyurdu. Atalay’ın tutukluluğun devamı ile ilgili de “Kaptan gemiyi en son terk eder” dedi. 

Dosyanın esas hakkındaki mütalaasını hazırlaması için savcıya gönderilmesine karar veren mahkeme, Ahmet Şık ve Cumhuriyet’in muhasebe çalışanı Emre İper’e örgüt propagandası suçlamasıyla ek savunma hakkı verilmesine hükmetmişti (MEDYA SERVİSİ)

ÖNCEKİ HABER

EPDK rüzgar enerjisi başvurularını 2020'ye erteledi

SONRAKİ HABER

30 ilde hakim ve savcı adaylarına 'FETÖ' operasyonu: 34 gözaltı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...