12 Mart 2018 11:07

Dink davası: Gerçek görülecek mi, adalet yerini bulacak mı?

Hrant Dink davasında dönemin İstanbul Jandarma görevlileri dinleniyor.

Paylaş

Cansu PİŞKİN
İstanbul 

Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin kamu görevlilerinin yargılandığı davanın 68. duruşmasında dönemin İstanbul İl Jandarma görevlilerinin savunmasına geçildi. 

Hrant Dink’in öldürülmesinde sorumluluğu bulunan Emniyet, İstihbarat ve jandarma görevlilerinin yargılandığı davanın 68’inci duruşması Çağlayan’daki İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşmada bir kısım tutuklu ve tutuksuz sanık ile avukatlar hazır bulundu. Dönemin İstanbul İl Jandarma görevlilerinin savunmasına geçilen dünkü duruşmada, darbe gecesi Ankara’da darbecilerle birlikte hareket eden Yüzbaşı Muharrem Demirkale ile tutuklu astsubay Yavuz Karakaya da hazır bulundu. 

Darbe soruşturması kapsamında 16 Temmuz’da Ankara’da tutuklanan Demirkale ile Karakaya daha sonra İstanbul'a getirilmiş ve Dink soruşturmasından da tutuklanmıştı. Demirkale, Dink cinayetinde rol alan jandarmaları koordine etmekle, Karakaya ise cinayet günü olay yerinde tetikçi Ogün Samast’ın görüntülerini çekmekle suçlanıyor. 

‘HAKKIMDAKİ İDDİALAR SOMUT DELİLLERE DAYANMIYOR’

Dönemin İstanbul İl Jandarma görevlilerinden Muharrem Demirkale, savunmasını hazırlayamadığını söyleyerek mahkemeden zaman istedi. Bunun üzerine dönemin İstanbul İl Jandarma görevlilerinden Yavuz Karakaya’nın savunmasına geçildi. İddianamede kendisine isnat edilen suçlamaların hiçbir somut delile dayanmayan, soyut değerlendirmeler olduğunu savunan Karakaya, suçlamaları reddetti. Tetikçi Ogün Samast’ın cinayetten 9 yıl sonra aleyhinde verdiği ifadeleri inandırıcı bulmadığını söyleyen Karakaya, “Ogün Samast 9 yıl sonra verdiği ifadesinde, İstanbul’da kendisini takip eden kişileri tanıdığını söylüyor ve beni tespit ediyor” dedi. Olay günü Muharrem Demirkale’nin yönlendirmesiyle Ogün Samast’ın görüntüleri çektiği iddia edilen Karakaya, “Bahsedilen görüntülerin gerçekte var olup olmadığı ortaya konulamamıştır. Bana gönderilen iddianame içeriklerinde böyle bir görüntü yok. Hakkımdaki bir diğer delil de, TEM şube tarafından hazırlanan görüntü inceleme tespit tutanağı. Bu da hiçbir maddi delile dayanmıyor. Akbank güvenlik kamerası incelemesi sonrası soyut, yorum ötesine geçmeyen bir belgedir. Beni o görüntülerdeki kişiye önce TEM Şubedeki polisler benzetmiş sonra da Yusuf Bozca’ya bu görüntüleri onaylatmaya çalışmışladır. Yusuf Bozca ise mahkemede verdiği ifadesinde, söz konusu görüntülerde kimseyi tespit etmediğini teşhis konusunda TEM polisleri tarafından baskı uygulandığına dair bilgi vermiştir. Sahte video belgesiyle adım kirletildi aylardır tutuklu bulunuyorum” ifadelerini kullandı. 

‘GÖRÜNTÜLER İHTİYACA GÖRE YENİDEN YORUMLANDI’

Dink’in kapıcısının olaydan 2 ay önce maskeli şahısların gelip Dink’i sorduğu yönündeki beyanlarında bahsettiği kişilerin kamu görevlisi olamayacağını savunan Karakaya, bu kişilerin “Mafya mensubu sivil şahıslar” olduğunu iddia etti. Karakaya, 9 yıl sonra suçlama konusu yapılan görüntüleri ise “İhtiyaca göre yeniden yorumlanan görüntüler ve ifadeler” olarak  olarak yorumladı. Karakaya, görüntülerde kendisine benzetilen şahsın telefonla konuştuğunun görüldüğünü, ancak olay günü kendisinin telefonunun olay yerinden sinyal vermediğini söyledi. Karakaya, saat aralığı ve yeri belli olduğundan görüntülerdeki şahsın kimliğinin şu an bile tespit edilebileceğini ifade etti. Dink cinayeti ile illiyet bağı olmadığını ve cinayetin önlenmesinde ihmali bulunmadığını savunarak tahliyesini talep etti. Karakaya’nın savunmasının ardından çapraz sorgusuna geçildi. 

Dink Ailesi avukatlarından Hakan Bakırcıoğlu, sanıkların sorgusunu İstanbul İl Jandarma görevlilerinin tamamının ifadesi alındıktan sonra yapacaklarını beyan etti. Üye hakim Karakaya’ya, “Muharrem Demirkale rütbece üstün olmasına rağmen sana neden ‘abi’ diye hitap ediyor” sorusunu yöneltti. Karakaya ise, “Demirkale herkese ‘abi’, ‘abicim’ der. Sahada ve sivil çalışan personeliz sivil şahısa kimliğimizi hissettirmemek adına böyle bir durum söz konusuydu” yanıtını verdi. 

 

‘DOSYAYA KUMPAS İLE DAHİL EDİLDİK’

Duruşmanın öğleden sonraki kısmında savunma yapan tutuksuz sanık Adnan Acar, hakkındaki suçlamaları kabul etmediğini ve cinayetin işlendiği dönem istihbarat asayiş görevi olmadığını savunarak beraatini talep etti. Tutuksuz sanıklardan dönemin İstanbul Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Kısım Amiri tutuksuz sanık Ali Barış Sevindik de savunmasında yıllar sonra davaya dahil edilmelerini eleştirdi. Dink’in Bakırköy’deki evine keşif amaçlı gitmekle suçlanan Sevindik, “10 yıldır Bakırköy’ü ağzına almayan Ogün Samast’ın şimdi söylemesi hayatın olağan akışa aykırıdır. Bakırköy’de keşif faaliyetimiz olmamıştır. Olay yerinde yoktum. Değil tutuklanmam gözaltına alınmam dahi şaibelidir. Olay yerinde olmadığım savcılık sorgusunda ve tutanaklarda da ortadadır. Dosyaya kumpas ile dahil edildiğimiz kanaatindeyim. Polislerin, 10 yıl önceki resimlere bakarak asker, jandarma ya da örgüt mensubu olduğumuzu anlayacak yeterlilikte olduklarını sanmıyorum. Bize karşı kumpastır. Birilerinin gizlenmesi için İstanbul il jandarma konutanlığı kurban seçilmektedir” diyerek beraatini talep etti. Üye hakim Sevindik’e jandarmanın Bakırköy’deki hizmet binasının hangi tarihlerde faal olduğunu sordu. Sanık Sevindik, 2003’te İstanbul’a geldiğinde binanın boşaltılmış olduğunu, ancak koruması jandarmada olduğu için binada personel bulundurduklarını söyledi. Sevindik şöyle devam etti: “Faaliyet icra etmiyorduk. Küçükçekmece ya da Büyükçekmece gibi yerlerde operasyon yapacağımız zaman Bakırköy’deki binada toplanıyorduk. Kaymakamlık binası ile bitişikti. Daha sonra da bina Kaymakamlığa devredildi.” Cinayetin işlendiği dönem Trabzon İl Jandarmada görevli sanıklardan Okan Şimşek Sevindik’e “Coşkun Aydın’ı yakalamak için İstanbul’a geldiğimizde Dink ile ilgili sizinle paylaşım yaptık mı, bilgi verdik mi” diye sordu. Sevindik, “Dink öldürüldüğü tarihe kadar ne yazı, ne şifai görüşme, ne bilgi gelmedi. Dink öldürüldüğünde de kim olduğunu bilmiyordum. Agos gazetesini bile bilmiyordum. Olay polis bölgesinde zaten bilgi gelse de bizim yapabileceğimiz bir çalışma yok” yanıtını verdi. 

‘KAMERA KAYITLARINDAKİLER İSTANBUL JANDARMADAN DEĞİL’

Dönemin İstanbul İl Jandarma görevlilerinden tutuksuz sanık Hacı Şefik Şimşek de cinayetin işlendiği yerde baz sinyalinin olmadığını söyledi. Cinayet günü bölücü faaliyetler ile ilgili Beyoğlu’nda bir Kürt derneğini takiple görevli olduğunu anlatan Şimşek, “Taksim’den metroyla Levent’e geçtim. Kamera kayıtlarındakiler ben ve arkadaşlarım değil. Karaköyde yemek için buluştuk, 7 defa konuşmamız günün sıradan geçtiğinin göstergesi. Taksim’deyken Halaskargazi Caddesi’ne gitmedik, orada bulunmadık, kimseyi takip etmedik. Cinayeti televizyondan öğrendim. Öldürülmeden önce ne Dink’i ne de Agos’u bilmezdim. Cinayete dair ne bir suçum, ne bir görgüm ne de bir bilgim vardır. Trabzon ve Samsun ekibini hiç tanımam. Kanunsuz bir emir hiç almadım, alsaydım da yapmazdım. 20 yıllık jandarmayım, arkası dönük şapkalı bir insanın görüntüsünden şahıs tespiti yapıldığını görmedim. Kamera kayıtlarına yansıyan kimse İstanbul Jandarmadan değildir. Benimle alakası olmayan son derece rutin bir günden dolayı 8 ay hapis kaldım, lekelenmeme hakkım ihlal edildi” dedi. 

‘PSİKOLOJİK BASKI ALTINDA İFADE VERDİM’

Dönemin İstanbul İl Jandarma görevlilerinden tutuksuz sanık Metehan Kadir Yıldırım, gözaltına alındıktan sonra emniyetteki sorgusunda kendisine çok sayıda net olmayan fotoğraflar gösterildiğini aktararak, “Flu fotoğraflardaki şahıslar için ‘Muharrem Demirkale ve Yavuz Karakaya değil mi’ diye soruldu. Onlar değildi. Yıllarca çalıştım Allah’tan korkarım onlar olduğunu düşünsem. Dink öldürüldüğünde böyle bir zat olduğunu öğrendik. Bu olayla nasıl ilgim kuruldu bilmiyorum” dedi. Suçlamaları kabul etmeyen Yıldırım beraatini talep etti. Rütbece üstü olmasına rağmen Demirkale’nin Karakaya’ya “abi” dediği bilgisinin kendisi tarafından ortaya atıldığını söyleyen mahkeme başkanı Ali İhsan Horasan Yıldırım‘a, bunun nedenini sordu. Emniyetteki ifadesinin psikolojik baskı altında alındığını ifade edem Yıldırım, “Sivil görev yaptığımız için amir-üst ilişkisi belli olmasın diye ‘abi’, ‘hacı’ gibi ifadeler kullanılıyordu” dedi. 

‘DELİL OLMAKSIZIN DAVAYA DAHİL EDİLDİK’

Dönemin İstanbul İl Jandarma görevlilerinden tutuksuz sanık Mikdat Özbek de isnat edilen suçlamaları kabul etmediğini ve cinayetle alakası olmadığını savundu. Delil olmaksızın bu davaya dahil edilmesini kumpas olarak yorumlayan Özbek bunun sebebini FETÖ’ye bağladı. FETÖ’nün öğrenci evlerinde TSK’ya gitmek için hazırlanan öğrenciler olduğu yönünde istihbari çalışmalar yaptığını anlatan Özbek, bu konu sebebiyle cemaatin ve firari savcı Zekeriya Öz’ün hedefi haline geldiğini iddia etti. 2007’de Ergenekon ve Balyoz’a üye olduğu iddiasıyla ihbar mektubuna dayanarak hakkında kumpas soruşturması başlatıldığını anlatan Özbek, “Benimle birlikte kumpasa dahil edilen arkadaşlarım hiçbir delil olmaksızın Dink cinayeti kumpasına dahil edildi. Zekeriya Öz FETÖ’nün öğrenci evlerindeki yapılanmaya dönük istihbari çalışma yaptığımızın farkına vardığı için beni Ergenekon ve Balyoz’a dahil etti. Şimdilerde itham edildiğimiz suçlamalar, polisin değerlendirmesine dayanıyor. Bu örgüt var oldukça şekil değiştirmiş biçimde benim karşıma çıkmaya devam edecek. Dink’i öldüğü güne kadar tanımıyordum” dedi. 

85 SANIKLI DAVADA 9 TUTUKLU KALDI 

Hrant’ın Arkadaşları hafta boyunca devam edecek duruşmanın 20. celsesi öncesi adliye önünde basın açıklaması yaptı. Hrant’ın Arkadaşları’ndan Bülent Aydın’ın yaptığı açıklamada, 19. celse haftasından sonra mahkemenin Trabzon Jandarması’ndan Okan Şimşek ve Veysal Şahin’i tahliye ettiğini hatırlattı. 85 sanıklı davada tutuklu sayısının 9’a indiği, 10 sanığın ise firari olduğunu kaydeden Aydın, Dink cinayeti soruşturmasında görev yapan Savcı Muammer Akkaş hakkında hazırlanan iddianamenin de mahkemeye gönderildiğini söyledi. 11 yıldır sürdürdükleri adalet mücadelesinde işaret edilen yerlere yeni bakıldığını aktaran Aydın, “Gerçekler görülecek mi, adalet yerini bulacak mı, henüz bilmiyoruz. Adalet talebimizi bir kez daha haykırmak için buradayız. Gerçek katilleri hakettikleri cezayı alana, bu alçak cinayetin tüm ortaklarından hesap sorulana kadar biz bitti demeden bu dava bitmez” dedi.

ADLİYE ÖNÜNDE AÇIKLAMA

Hrant’ın Arkadaşları hafta boyunca devam edecek duruşmanın 20. celsesi öncesi adliye önünde basın açıklaması yaptı. Hrant’ın Arkadaşları’ndan Bülent Aydın’ın yaptığı açıklamada, 19. celse haftasından sonra mahkemenin Trabzon Jandarması’ndan Okan Şimşek ve Veysal Şahin’i tahliye ettiğini hatırlattı. 85 sanıklı davada tutuklu sayısının 9’a indiği, 10 sanığın ise firari olduğunu kaydeden Aydın, Dink cinayeti soruşturmasında görev yapan Savcı Muammer Akkaş hakkında hazırlanan iddianamenin de mahkemeye gönderildiğini söyledi. 

11 yıldır sürdürdükleri adalet mücadelesinde işaret edilen yerlere yeni bakıldığını aktaran Aydın, “Gerçekler görülecek mi, adalet yerini bulacak mı, henüz bilmiyoruz. Adalet talebimizi bir kez daha haykırmak için buradayız. Gerçek katilleri hakettikleri cezayı alana, bu alçak cinayetin tüm ortaklarından hesap sorulana kadar biz bitti demeden bu dava bitmez” dedi.

ÖNCEKİ HABER

Adana Newroz’una çağrı yapıldı

SONRAKİ HABER

Yüksekova’da bir çocuğun öldüğü patlama Meclis gündeminde 

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...