11 Mart 2018 06:31

‘Annem Nazım'dan bir haber almadan öldü’

Siverek’te kaybedilen Nazım Babaoğlu’nun ağabeyi: Annem Nazım'dan bir haber almadan öldü. Biz bu mücadeleden vazgeçmeyeceğiz.

Paylaş

Özgür Gündem Gazetesi'nin 12 Mart 1994 tarihinde “Siverek'te bir haber var, acele gel” diyerek Urfa'dan çağrılan muhabiri Nazım Baboğlu, haber için gittiği ilçeden 24 yıldır geri dönmedi. Babaoğlu'nun çalıştığı Urfa Bürosu'nun kaybedilmeden 2 gün önce Siverek’teki Bucak aşireti korucuları ile ilgili yaptığı haber gazetede manşet olmuştu. “İşte tecavüzcü korucular” başlığıyla yayınlanan haberde, Bucak aşiretine bağlı korucuların bir kadın öğretmenin evini basarak öğretmene cinsel saldırıda bulundukları belirtiliyordu.

12 Mart 1994 tarihinde büroyu arayan biri Siverek’te önemli bir haber olduğunu söyleyerek oraya bir muhabirin gitmesini istedi. O gün Siverek'e giden Nazım'dan o tarihten sonra kimse haber alamadı.

O gün, Kürt gazeteciler için “Bunlar gazeteci değil, militandır” diyen Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı, Tansu Çiller Başbakan, Nahit Menteşe İçişleri Bakanı'ydı. Emniyet Genel Müdürü ise Susurluk'tan sonra vereceği bir demeçte, “Devlet için bin operasyon yaptık” diyen Mehmet Ağar'dı. Urfa Valisi, bugün AKP Tekirdağ Milletvekili olan Ziyayeddin Akbulut'tu. Sedat Bucak ise Meclis'te, DYP sıralarında oturuyordu.

GİRİŞİMLER SONUÇSUZ KALDI

Nazım’ın çalışma arkadaşları, ailesi ve yine Nazım’ın kaybedilişinden 83 gün sonra Urfa şehir merkezinde kontrgerillanın düzenlediği suikast sonucu öldürülen DEP Urfa İl Başkanı Muhsin Melik’in girişimleri sonuçsuz kaldı.

Olaydan bir kaç gün sonra tanıklar, gazetenin diğer çalışanlarına Nazım'ı Siverek'te Bucak korucuları tarafından bir arabaya bindirildiğini gördüklerini söyledi. Bir tanık da savcılığa ifade verip “Nazım Babaoğlu'nu Sedat Bucak'ın Sadettin Köyü'nde gördüm” dedi, ancak ifadesi kayda dahi geçmedi.

NAZIM’IN ARDINDAN

İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, Nazım Babaoğlu'nu hayatını anlatan “Kayıpsın Diyorlar” başlıklı kitap nedeniyle Aram Yayıncılık eski Sahibi Fatih Taş'ı, “Devleti tahkir ve tezyif ettiği” iddiasıyla 5 ay hapis cezasına mahkum etti.

HUKUK ANNEYİ CEZALANDIRDI

Ailenin kaybedilen Babaoğlu için tüm başvuruları yanıtsız kaldı. Ancak davayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşıyabilmek için 2007’de “Terörden doğan zararın tazmini” kanunu ile Nazım’a dair bir ipucu olması açısından sembolik bir dava açan aileye, davanın reddi kararı iletildi. 80 yaşındaki anne Makbule Babaoğlu’ndan da 750 TL mahkeme masrafı istendi. Cumartesi Annesi olan Makbule Babaoğlu, yıllarca aradığı oğlunun kemiklerini bulamadan 11 Ağustos 2017’de yaşamını yitirdi.

AVUKAT: AYM SONRA AİHM'E GÖNDERECEĞİZ

Dosyanın avukatlarından Gülay Koca terör zararlarının tazmini için valiliğe başvuru yaptıklarını, ancak idari mahkeme tarafından ret kararı aldıklarını ve ret kararını temyiz ettiklerini söyledi. Danıştay’ın kararı dosyanın lehine bozduğunu söyleyen Koca, “Ancak İdari Mahkeme eski kararında ısrar etti. Davanın reddine karar verdi. Ret kararını temyiz ettik. Israr kararı olduğu için Danıştay idari dava daireleri kuruluna gitti. Kurul idare mahkemesinin ret kararını onayladı. Bunun üzerine karar düzeltme isteminde bulunduk. Karar düzeltmeden henüz yanıt yok. 2016’nın kasım ayında başvuruyu yaptık, iç yargı yollarının tükenmesinden sonra anayasa mahkemesi, ardından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuru yapacağız” dedi.

Kaybedilişinin 24’üncü yılında Babaoğlu’nun ağabeyi Cemal Babaoğlu, kardeşinin kaybedilme hikayesini anlattı. 2007 yıllarında İçişleri Bakanı'nın “Kayıplarla anılmak istemiyoruz” diyerek kayıplara ilişkin ulaşılan bilgileri Cumhuriyet Savcılığı’na verilmesini istediğini söyleyen Babaoğlu, “Olayları aydınlatacağız dediler, biz de bu çağrıya istinaden tanıkla birlikte Diyarbakır Özel Yetkili Savcı Ahmet Karaca’ya bilgileri verdik. Tanık bizzat savcıya kardeşini ararken Nazım’ı gördüğünü anlattı. 10 yıl geçmesine rağmen bir gelişme olmadı” dedi.

ANNEM NAZIM'DAN BİR HABER ALMADAN YAŞAMINI YİTİRDİ.

Babaoğlu şöyle devam etti:
“Aradan 24 yıl geçti. Hiç bir zaman bir araştırma yapılmadı. Mücadelemiz devam edecek. Annem Nazım'dan bir haber almadan öldü. Bu mücadele amacımız sadece Nazım için değil, hiç kimse düşüncesinden mesleğinden dolayı kaybedilmesin, mağdur edilmesin, cezvelerine düşmesin diyedir. Biz bu mücadeleyi verirken hukukun kıskacına alındık. Geçen yıl kardeşim memurken ihraç edildi. 2 ay önce ben de gözaltı yaşadım, 14 gün gözaltında kaldım. Cumhurbaşkanı’nı eleştirmem hakaret olarak kabul edilmiş. 1 yıl 5 ay ceza aldım. Benim cezaevine girip girmemem önemli değil. Önemli olan bu ülkede hukukun egemen olmasıdır. Anaların bir daha ağlamamasıdır. Nazım yaşasaydı 43 yaşında olacaktı.” (MA)

ÖNCEKİ HABER

Şişli'de İSKİ binaları yıkılacak yerine kent parkı yapılacak

SONRAKİ HABER

Referandum krizi sonrası kahvede iş bekliyorlar

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...