08 Mart 2018 01:30

Daha çok anlattıkça, oynadıkça eril anlayış değişecek

8 Mart'ta gazetemize konuşan kadın yazar ve sanatçılar, daha çok anlattıkça, söyledikçe, çizdikçe, oynadıkça eril anlayışın değişeceğini söyledi

Paylaş

İsmail AFACAN
İstanbul

Birçok alanda olduğu gibi kadınlar kültür sanat alanında da pek çok sorunla boğuşuyor. En önemli sorunları ise, erkek egemen zihniyetin kuşatması... Talepleri ise özgürlük ve eşitlik... Kadınlar, kültür sanat alanında film çekerek, tiyatro oyunları sahneleyerek, resimler yaparak, şarkılar söyleyerek, öyküler, şiirler, romanlar yazarak erkek egemen zihniyete karşı mücadele ediyor, bu alanlarda “ben de varım” diyor. 

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü nedeniyle Evrensel'e açıklamalar yapan kadın yazar ve sanatçılar, daha çok anlattıkça, söyledikçe, çizdikçe, oynadıkça ve yönettikçe erkek egemen anlayışın yıkılacağını dile getirdi.

KADINLARIN ÖZGÜRCE SÖYLEMESİ ENGELLENİYOR

Müzisyen Feryal Öney: Özellikle yaşadığımız coğrafyada ve içinde bulunduğumuz kültürel politik ortam kadınların özgürlüğünü kısıtlıyor. Sokakta, evde ve sahnede bu kısıtlamayı hissediyoruz. Özellikle TRT’nin yasaklı şarkılar listesinde cinsiyet özgürlüğünden bahseden şarkıların yasaklanması tesadüf değil. Bu durum kadınların eserlerini özgürce söylemesini engelliyor. Kadınlar olarak bu kısıtlamalara karşı her alanda özgürce mücadele etmemiz gerekiyor.

OYUN YAZAN, YÖNETEN KADINLARIN SAYISINDAKİ ARTIŞ BİZİ UMUTLANDIRIYOR

Tiyatrocu Ayşegül Tekin: En iyi kadın oyuncu  Oscar ödülünü alan Frances Macdorman geçtiğimiz gün yaptığı Oscar  konuşmasında salondaki bütün kadınları ayağa kalkmaya davet etti ve “hepimizin anlatacak hikayeleri var” dedi. Evet hepimizin anlatacak hikayeleri var ve artık bu hikayeleri erkeklerini diliyle, onların bakış açısıyla, onların gözüyle anlatmak istemiyoruz. Bugün hala, tiyatro edebiyatının çoğunluğunu erkeklerin başrol oynadığı ve onların hikayelerinin anlatıldığı oyunlar oluşturuyor. Kadın oyunculara her zaman sayıca erkeklerden daha az ihtiyaç duyulurken,  kadınlar bir de kendilerine dayatılan standart  güzellik ölçütleriyle uğraşmak kendilerini buna uydurmaya çalışmak zorunda kalıyor. Kadınlar daha çok anlattıkça, oynadıkça, yönettikçe bütün bunların değişeceğine inanıyorum. Kadınların kendi hikayelerini anlattığı nice 8 Martlara...

Tiyatrocu Gülhan Kadim: Özellikle bağımsız tiyatrolarda kadınlar; üretimin, yönetimin, organizasyonun ve tasarımın önemli bir bölümünü kaplıyor. Bu sadece sayısal bir fazlalık değil. Tiyatrolar; karmaşık yapılı ve çok değişkenli organizasyon yapısına sahip alanlardan biri. Kadınların bu yapılar içerisinde bir çok işi aynı anda yürütebilme becerilerini, inatlarını ve var oluşlarını gördükçe; oyun yazan, yöneten kadınların sayısındaki artışa tanık oldukça benim umudum daha güçlü oluyor.

KOLEKSİYONERLER; ERKEK EGEMEN SEÇİM YAPIYOR

Ressam Gülseren Südor: 1882 yılında açılan ve bu sene 136. yılını kutlayan Mimar Sinan Üniversitesi ve 1914 yılında öğretime açılmış Sanayi-i Nefise Mektebi’ den (Kadınlar İçin Güzel Sanatlar Okulu) ve daha sonra açılan birçok güzel sanatlar fakültelerinden binlerce kadın ressam yetişmiştir. Ancak bu kadar mezunun arasından, mezuniyetinden sonra da bir dönem üreten kadınların, zaman içinde, sayısının eriyip gittiğini gözlemlerken; bu gün gelinen nokta da, Türk Görsel Sanatlar ortamı her zaman ki gibi erkekler üzerine dönüp durmaktadır. Özel veya tüzel müzeler veya koleksiyonerler; erkek egemen seçim yapıp, eserlerin niteliğini değil sanatçının erilliğini yapıt alımlarında tercih etmektedirler. Ülkemizde, maalesef bizler gibi 50 veya daha uzun yıllardır sanatın içinde ve halen yaşayan, üreten kadın ressamların retrospektif (dünden bugüne) sergisinin yapıldığına henüz şahit olamadık! Ama 25-30 yılını dolduran erkek sanatçılarımız gerine kasıla “yahu nede uzun yıllar çalışmışız” deyip kendilerine kurum ve özel galerilerde şişirilmiş öz geçmişleri ile bu tür sergiler açtırtabiliyorlar. Kadınların yaratıcı soluklarının kendinden mi yoksa dış etkenlerden mi kesildiği sorusunu erkekler bir de kendilerine sorsunlar.

KAÇ YAPIMCI ŞİRKETİN İLK TERCİHİ KADIN YÖNETMEN OLUYOR?

Yönetmen Ceylan Özgün Özçelik: Dünya sinema sektöründeki cinsiyet eşitsizliğine dair bir soru: Kaç yapımcı şirketin ilk tercihi kadın yönetmen oluyor?  Kaygı’nın yıllar süren yapımcı ve fon arayışında en çok zorlandığım; sektörü bir kadın olarak film yönetebileceğime ikna etmek oldu. En iyisini kendi bildiğini düşünen, tanrıcılık oynayan erkekleri sakince idare etmek normalleşiyor. Görsel dünyanıza, fikirlerinize ve size saygı göstermeleri için fazladan çaba sarf etmeniz gerekiyor. Bunlar çok yorucu! İş etiğine hayran kaldığım erkekler olsa da aksi çoğunlukta. Yanı sıra sektörde iktidar sahibi kimi kadınlar, kadın sinemacıları yok sayıyor. Bu, bir rutine dönüşen erkeklik sendromu kadar korkunç.

Yönetmen Ahu Öztürk: Sabah karanlıkta ıssız yolda işe gidiyorum. Arkamdaki ayak seslerinden ürperip döndüğümde masmavi gözlü yaşlı teyzeyi görüyorum. “Yavrum benim, korkunca sana yetişeyim dedim ama senide korkuttum” diyor. Gülümseyip birlikte yürüyoruz. Hikayelerimizi ne ara nasıl bir hızla anlattık, bilmiyorum ama gideceği hastanenin önüne geldiğimizde sımsıkı sarılıp eski bir tanışıklıktan ayrılıyoruz, emanet ediyoruz, hikayelerimizi birbirimize. İşe giderken hep olan boğulma hissimin geçtiğini fark ediyorum, teyzenin şifasına sayıyorum bunu. Yazdığım senaryo geliyor aklıma “tam da bu yüzden yazmam gerekiyor” diyorum. Belki tüm sinemacıların kendilerine yaptığı bu hatırlatmayı erkek sinemacıdan farklı olarak sadece kadın sinemacının sorduğu o soru kovalıyor beni de; “hikayemi çekebilecek miyim?​”. Bu soru ile “Bir daha karanlıkta yürüyebilecek miyim?​” sorusunun benzerliğine  şaşıyorum, aynı hayattan geliyorlar çünkü. Bu soruları sormakla kadın olmak arasındaki benzer varoluş, kaygı yüklese de bize, sorulara verdiğimiz cevaplarımız hep ağız dolusu, en yüreklisinden. Günümüz kutlu olsun!

ERKEK EGEMEN ZİHNİYET, EDEBİYATTA DA EN BÜYÜK SORUN

Romancı Şebnem İşigüzel:  Bu coğrafya kadınlar için hiçbir zaman güzel şeyler vaat etmedi. Bizi ancak kendi gücümüz, dayanışmamız kurtarır. Kadınların ürettiği edebiyat hep incelikli, içten, çok özel bir ses olarak yükseldi bu topraklardan. Bunca eşitsizlik ve kadınlara sırf cinsiyetlerinden dolayı hak görülen acılara rağmen toplumda pek çok şeyi dönüştüren, değiştiren kadınlar oldu. Edebiyat kadınlara reva görüleni dillendiriyor bir bakıma. Bugün boşanmak istediği, evde oturmaya itiraz ettiği, çalışmak istediği için öldürülen kadınları da unutulmamak üzere edebiyat dile getirecek. Dayanışmanın, eşit yaşamanın, kadın olduğu için maruz bırakılan şeylere karşı çıkmanın yeni yollarını hep birlikte ve bence edebiyatın, sanatın gücüyle  bulacağız.

Şair Aylin Antmen:  Eril zihniyet, her alanda olduğu gibi edebiyatta da en büyük sorun olarak karşımıza çıkıyor. Sözü kuşatan, kadını tahakküm altına almaya kalkışan bu zihniyetle mücadele etmek, onun yerleşik düzenine karşı kadın sözünü yüceltmek gibi bir derdimiz var. Adaleti, hakkaniyetli olanı, yaşamı savunmanın yanı sıra, kendi sözümüz için de yeni bir mücadele alanı açılmış oluyor. Talep konusuna gelirsek, talep etmek şair kadının işi olamaz. O, direnç gösterir, duyumsar, yaratır; hakkı olanı daima elde eder.

Öykücü Sibel Öz: Öyküde kadının öne çıkmasında ve görünür olmasında, 90’lı yıllarda, egemen erkek dünyasına karşı kadının kimlik edinme ve özgürleşme mücadelesinin belirleyici payı var. Hayatta olduğu gibi edebiyatta da kadının adının olmadığı ya da yok hükmünde sayıldığı yıllardan kadının var olduğu ve kendi sesini, rengini, taleplerini yansıttığı yıllara doğru yol alıyoruz. Kadının, hayatı bilinçlice sorgulaması ve hak talep etmesi süreci, beraberinde edebiyatta egemen olan eril dilin de sorgulanmasını ve bu konudaki itirazları getirdi.Kadının her yerde olduğu gibi, edebiyatta da bir araya gelmeye bilinçlenme çabalarına önümüzdeki süreçte çok daha fazla tanık olacağız. Çünkü hayat, edebiyatın da dönüşmesini ve özgürleşmesini dayatıyor.

KADINLAR İÇİN FİLM, TİYATRO VE KİTAP ÖNERİLERİ 

Kadın yazar ve sanatçılar, okuması ve izlemesi için kadınlara film, tiyatro, ressam ve kitap önerileri yaptı. 

FİLMLER: 
* Açlık / Bilge Olgaç 
* Jeanne Dielman, Chantal Akerman 
* La Mujer Sin Cabeza / Lucrecia Martel  
* Wild / Nicolette Krebitz  

TİYATRO 
* Panopticon / Şermola Performans  
* Barış / Altıdan Sonra Tiyatro
* Seni Seviyorum Türkiye / BTT
* Gülünç Karanlık/ BBT

KİTAPLAR 
* Kadının Adı Yok / Duygu Asena,
* Ölmeye Yatmak / Adalet Ağaoğlu
* Hallaç / Leyla Erbil
* Fosforlu Cevriye / Suat Derviş

***
* Şiirler / Hilda Doolittle
* Şiirler / Ingeborg Bachmann
* Direnç / Sennur Sezer
* Kestim Kara Saçlarımı / Gülten Akın  
* Kadınlar İçin Söylenmiştir / Gülsüm Cengiz 

*** 
* Tante Rosa / Sevgi Soysal
* Menekşeli Bilinç / Nezihe Meriç
* Sevim Burak / Yanık Saraylar
* Gül Mevsimidir/ Füruzan 
* Gecegezen Kızlar / Tomris Uyar

RESSAMLAR
* Frida Kahlo
* Leonora Carrigton
* Şükriye Dikmen
* Hale Asaf
* Eren Eyüboğlu

ÖNCEKİ HABER

Suriyeli kadın işçiler ağır sömürü altında ve tacize uğruyor

SONRAKİ HABER

Leyla Halid: Yaşayan bir direniş efsanesi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa