28 Şubat 2018 02:06

Romin Khan: Sendikalar AfD’ye değil göçmenlere yoğunlaşmalı

Alman Ver.di Sendikası Göçmen Politikaları Sorumlusu Romin Khan, sendikasının sağcı göçmen karşıtı politik akımlara karşı stratejilerini anlattı.

Paylaş

Neva LOW
ilr.cornell.edu

Romin Khan, Almanya’daki Ver.di sendikasında göçmen politikalarından sorumlu bir sendikacı. Khan, aşağıda okuyacağınız söyleşide, sağcı göçmen karşıtı politik akımlara karşı Ver.di’nin tavır ve stratejilerine dair soruları yanıtlıyor. 

Ver.di’de göçmenlikle ilgili bir alanda çalışma yürütüyorsunuz. Görevinizin kapsadığı sorumluluğu bize anlatır mısınız?

Ver.di için göçmenlikle ilgili konu ve hususlarla ilgili gündemleri takip etmek, çalışmalar, raporlar hazırlamakla görevliyim. Bu nedenle Ver.di içindeki göçmenlik komitesi ile de yakın temas halindeyim. Bu komitenin genel seçimleri sırasında Almanya’nın yerleşik nüfusu ile bu nüfus içinde oy hakkında sahip olanlar arasında artan bir tutarsızlık olduğu belirtildi. Bu yüzden biz de Almanya’da yaşayan herkes için oy hakkını savunan bir kampanya başlattık. Sadece Alman kimliği ile ikamet edenlerin oy hakkına sahip olmasını protesto etmek için kartpostal gönderimi ve sokak standları organize ettik. Sendikamızın internet sitesinde, bu konu ile ilgili konuşan işçilere yer veren kısa filmler paylaştık. 

Almanya’daki genel seçimler geride kaldı ve aşırı sağcı parti AfD, şok edici bir sonuç aldı. AfD’nin, seçim kampanyasında yabancı karşıtı ve ırkçı söylemlere yer verdiğini biliyoruz. Almanya’da sağ politikalara doğru genel bir kayış mı var?

Evet, böylesi bir kayma söz konusu. Sendikalar olarak bunu eğitim çalışmalarımızda, seminerlerimizde fark ediyoruz. Bazı üyelerimiz bu etkinliklerde AfD’nin ideolojisiyle bağlantılı sağcı söylemlerde bulunuyor. Genellikle böylesi politik söylemler, sistem karşıtı bir tavır ve güçlü bir medya karşıtı söylemle birlikte dile getiriliyor. Bu tür AfD söylemleri üyelerimiz dışında da karşılık bulmaktadır. Üyelerimizin politik bilinci sadece sınıfsal konumları veya sendika üyelikleri üzerinden biçimlenmiyor. Görüş ve fikirleri, AfD’nin, fikirlerini yaymakta başarılı olduğu sosyal medya kanalları üzerinden de hayli etkileniyor. Almanya’daki sendikalar, sosyal medya araçları üzerinden politik tartışmalara müdahale fırsatını kaçırıyor. Bu eksiklik ise, AfD’nin halk içinde zemin bulmasını oldukça kolaylaştırıyor.

AfD’ye oy verenler arasında çok sayıda sendika üyesi de bulunuyor. Bunun nedeni sizce nedir?

Özellikle 45-65 yaş arası beyaz erkekler AfD için oy kullandı ve bu kategorinin sendikalardaki varlığı hayli yüksek. Ver.di ve NGG dışında Almanya’daki sendikalarda üyelerin çoğunluğunu erkekler oluşturuyor. Ancak devletin, sendika üyelerinin aşırı sağa oy verme eğilimine yönelik istatistiklerine bakıldığında, sendikal hareketin bir parçası olan Alman Memurlar Birliği (Deutscher Beamtenbund, DBB) üyeleri ve bu federasyonun sağcı söylemlere açık şubeleri özellikle hesaba katılmalıdır. Yine bu federasyon içindeki Alman Polis Teşkilatı ve öğretmen sendikaları sağa kayan kurumlara örnek teşkil etmektedir.

Genel olarak emek örgütleri toplumdan soyutlanmış değil, aksine Alman toplumunun bir parçası. Dayanışma ise sendika üyelerinin sahip olduğu ideolojinin doğrudan bir parçası, unsuru değil. 

Aşırı sağın yükselişi ile neoliberalizm arasında bir bağ var mı sizce?

Kamusal söylemde, aşırı sağın yükselişi sıklıkla çalışma ortamındaki dönüşümle bağlantılandırılıyor. Neoliberalizm; sosyal yaşamınızda bir bozulma ve kendi hayatınız üzerinde plan yapabilme kabiliyetinizde ve güvenliğinizde bir azalmaya denk düşer. Bu argümanlar kesinlikle doğru, ancak aşırı sağın yükselişini tam olarak açıklamaya yetmiyor. Bizim günümüzde karşı karşıya olduğumuz durum; sağcı bir şekil almış toplumsal protesto değil, daha ziyade toplumsal protesto biçimlerini benimseyen sağcı bir siyasettir. Sonuç olarak AfD’ye oy verenler, artan bir şekilde çok kültürlü olan toplumda, milliyet ve ırk üzerinden aktarılan ayrıcalıklarını savunmak istiyorlar. Sağcı ideolojiler her zaman var olmuştur ve bugün de eşitsizlikler üzerinden var olmaya devam etmektedir. 

Bu durum Almanya’daki emek hareketi içinde tartışılıyor mu? Sendika üyeleri arasında AfD’ye oy verenlere karşı Ver.di nasıl bir tepki geliştiriyor?

Bazı üyelerimiz AfD’nin demokratik yolla seçilen bir parti olduğunu ve bu durumun kabul edilmesi gerektiğini düşünüyor. Bu argüman, AfD’nin dışlanmaması gerektiğini aksi halde Merkel ile aynı pozisyona düşüleceğini belirten, sistem karşıtı bir konumdan dile getiriliyor. Ben ise, Alman sendikal hareketinin henüz AfD’ye karşı gerçekten mücadeleye başlamadığını düşünüyorum. Yerel düzeyde üyelerimiz arasında çok fazla takdire değer girişim var ancak DGB içindeki sendikalarda aşırı sağın tehditlerine karşı açık bir yüzleşme henüz gerçekleşmedi. Analizler sıklıkla yüzeysel kalıyor. DGB; kiralar, toplusözleşme ve bu konularda AfD’yi boşa çıkarmak gibi bir dizi başlık üzerine yoğunlaşmaya karar verdi. Sendikaların Almanya’daki en büyük ‘göçmen örgütleri’  olduğunu düşünürsek, göç ve iltica konularında oldukça sessiz kaldılar. Bana göre, bu sorunlu bir durum çünkü AfD gibi heterojen bir partiyi bir arada tutan şey ırkçılıktır ve bu yüzden ırkçılığın teşhir edilmeye ve AfD’ye karşı etkili bir güç oluşturmak için karşı çıkılmaya ihtiyaç vardır. 

Bugün Alman sendikalarının karşı karşıya kaldığı temel görevin ne olduğunu düşünüyorsunuz?

Sendikaların, AfD’nin politikalarıyla gerçek anlamda yüzleşmesi gerektiğini düşünüyorum. Ancak bu tek başına yeterli değil. Taleplerini işyeri düzeyindeki eylemlerle birleştirmeye ihtiyaçları var. Bakım hizmetleri alanındaki sendikal faaliyetler olumlu örnekler olarak göze çarpmaktadır. Genel seçim kampanyası sırasında ülke çapındaki birçok şehirdeki hastanede, hastaları ve yakınlarını da dahil edecek mekanizmaların kurulduğu bir dizi grev ve protesto gösterisi düzenlendi. Bu tür eylemler, toplum içindeki tartışmalara dahil olmak ve yönlendirmek için işyerleri düzeyinde ilişkilerin kurulması gerektiğini bize gösterdi. Alman sendikalarının, (potansiyel) AfD seçmenlerine odaklanmaya son vermesi gerekiyor. Neden sendikalar, en büyük göçmen örgütleri olarak, göçmen seçmenlere hitap etmeye yoğunlaşmıyor? AfD, bir işçi partisiymiş gibi davranıyor ve halkın dikkatini de bu yöne çekmeyi başarıyor. Diğer yandan isçi sınıfının büyük bir kısmının, Alman vatandaşı olmadıkları için oy verme hakları olmayan göçmenlerden oluştuğu göz ardı ediliyor. Almanya’da yaşayan 7 ila 8 milyon insan, vatandaşlık hakları olmadığı gerekçesiyle seçimlerde oy kullanma hakkından mahrum kaldı. Sendikal hareket, bu haktan mahrum bırakılan kesime hitap etmeye başlamalıdır. DGB, iş ve konut piyasasında ayrımcılık ve ırkçılık gibi konu başlıklarıyla beraber göçmenlik geçmişi olan milyonlarca seçmeni önceliğine almalıdır. Alman sendikal hareketi, yükselen aşırı sağla mücadele etmek ve AfD’ye karşı bir güç oluşturmak için bahsedilen bu konuları ciddiyetle ele almalıdır. 

(Çeviren: İlyas Coşkun)

Söyleşinin orijinal başlığı: Alman sendikaları ve göçmen karşıtı popülizm

ÖNCEKİ HABER

Diyarbakır'da ADEM'lerin sayısının artırılması hedefleniyor

SONRAKİ HABER

28 Şubat mağduru Faruk Ünsal: 28 Şubat’ta bu kadar değildi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...