Tibullus çok şey mi istedi?
Barışın güzelliğini, savaşın kötülüğünü anlatıyor şiirlerinde Tibullus. Sesleniyor bugünlere: ‘Babanın kırbasından şarap aksın oğlun bardağına’
Hasret Gültekin KOZAN
Kocaeli
Daha çok, “Issız yerlerde kendin için bir evren ol” dizesiyle biliniyor Albius Tibullus… Bundan iki bin yıl önce, Roma topraklarında yaşamış, ilk savaş karşıtı şiiri yazan şair olarak kabul ediliyor Tibullus... Ben, “Savaşa Karşı” şiiriyle adını duydum, eksikliğim bundan. Şu savaş naralarının her platformda dillendirildiği, ‘barış’ diyenin, ‘Çocuklar ölmesin’ diyenin, sadece bir sosyal medya paylaşımı yüzünden dahi evlerinin basıldığı, gözaltına alındığı ve hatta tutuklandığı, ‘vatan haini’ ilan edildiği şu günlerde, ne iyi geldi Tibullus’un dizeleri... Çünkü daha o çağda, bu derece bir eseri bizlere bırakması, gerçekten değerli. Tibullus,
“Kimdi korkunç kılıcı icat eden?
Ne vahşi, ne katı yürekli adammış.
Kan dökülüyor o gün bugün sel gibi,
Savaşlarla sarsılıyor insanlık.”
dizeleriyle başlıyor şiirine…
ŞİMDİLERİN SAVAŞ ALETLERİ DAHA DA GADDAR TİBULLUS!
Devam edelim… Dedik ya, Tibullus iki bin yıl önce yaşamış ve yazmış bu dizeleri, kılıcı icat edeni sorguluyor masumane bir şekilde. Tibullus bu şiiri yazdıktan sonra savaş araçlarını o kadar geliştirdi ki insanoğlu… Kim düşünebilirdi mesela atom bombasını, fosforu, tankı, uçağı? Şimdilerin savaş aletleri daha da gaddar Tibullus, senden sonra çok sular aktı kılıcın o kanlı ucundan…
Sonraki dizelerde suçun belki kılıcı icat edende olmayabileceğini, insanlığı sorguluyor Tibullus:
“Artık ölümün yolu kısa ve korkunç.
Belki suç, kılıcı icat edende değil.
Vahşi hayvanları öldürelim diye
Bize armağan ettiği aracı belki
Bizler kardeş kıyımı için kullandık.”
Sonra bir şekilde insanoğlu birbirinin kanını dökmeye, ölümüne sebep olmaya başlayınca, dizelerin devamında Tibullus, o dönem için nelerin değiştiğine dikkat çekiyor:
“Başımıza gelenler, hep altın yüzünden;
Tahta çanaklarla çorba içtiğimizde
Savaş nedir bilmezdik. O zamanlar,
Kaleler, kuleler, surlar yapılmamıştı;
Sürüsünün yanında kaygısız uyurdu çoban.
Sessiz sedasız yaşardık. Ne boğuşma,
Ne düşman korkusuyla kıvranan yürekler,
Ne de savaş alanına çağıran borazanlar.”
Ve şiirinde savaşı açıktan reddediyor, tanrılarından yardım isteyerek:
“Ama şimdi savaşa sürüklüyorlar beni.
Belki de bir düşman erinin elinde,
Duran silah, göğsümü deşecek.
Esirgeyin beni, atalarımın tanrıları.”
Korku verici hayalin peşini bırakmayacağını, savaşın bir çılgınlık olduğunu
“Ne çılgınlık savaş yolundan gitmek ölüme!
O heyûla artık hep ense kökümüzde,
Sinsi adımlarla hep peşimizde dolaşıyor.
Yokluk ülkesinde bağ da yok, buğday da…”
dizeleriyle anlatıyor Tibullus…
SAVAŞIN YERİNE NASIL BİR HAYAT?
Savaşı baştan reddediyor demiştik Tibullus için. Peki, yerine koyduğu hayat nasıl bir şey? Çok mu bir şey istemiş? Bakalım:
“Çoluk çocuğuyla kendi evinde rahat ve şen
Yaşayarak yaşlanan insandır asıl mutlu olan.
Kendi koyunlarının peşinden gider,
Oğlu da kuzuların arkasından koşar,
Eve yorgun döndüğünde karısı su ısıtır.
Bana da kısmet olsa öyle bir hayat!
Saçlarım bembeyaz olsa da ışıldasa.
Yaşlansam da eski günleri ansam.”
Çok da bir şey istemediği, bu dizeleriyle kendini gösteriyor. Sonra, barışın gelmesiyle neler olabileceğini de tarifliyor:
"Gelsin barış sürsün, eksin tarlalarımızı.
Saban çektirsin boyunduruklu öküzlere.
Asmaları beslesin, üzüm suyunu saklasın da
Babanın kırbasından şarap aksın oğlun bardağına.”
Şiirinin son üç dizesinde ise Tibullus, savaşın yerini emeğin almasını diliyor:
“Barış çağında ışıldar çapayla saban,
Karanlık bir köşede askerin
Korkunç silahları pas tutar.”
Savaşın her türlüsü yıkım getirir, kan akıtır, mezarları doldurur. Bugün sosyal medyada ‘barış’ diyen, savaşa karşı ses çıkartan dostlarımız, arkadaşlarımız; Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde evinde yatağında uyurken daha 17 yaşında, lise öğrencisi olan Fatma için de ‘savaşa hayır’ dedi. Afrin’de savaştan zarar gören ve adını bilmediğimiz masum insanlar için istedikleri gibi…
Tibullus da isterdi Fatma’nın o uykudan kendiliğinden uyanmasını, hayatını savaşsız ve silahsız sürdürmesini. Bizim istediğimiz de, her çocuğun güne daha bir mutlu başlaması, silahları, tankları, tüfekleri görmemesi. İşte o yüzden barışı istemek suç değil, hayatın devamlılığı adına, gelecek mutlu ve özgür yarınlar için hareket etmek, ses çıkarmak suç olmamalı…