04 Şubat 2018 21:45

'Kadınları eşit saymayan diziler şiddeti besliyor'

MEDİZ’den Melek Özman’la, dizilerdeki cinsiyetçiliği, militarizmi ve şiddeti değerlendirdik.

Paylaş

Meltem AKYOL
İstanbul

“Dizi dizi bamya geçirdik iplere, kurumaya bıraktık içlerindeki çiğ cinsiyetçiliği, kaba milliyetçiliği ve ürkütücü militarizmi... Tez zamanda kurumaları için bekliyoruz.” Böyle demişti “Dizi Bamyaları” jürisi, Bamya Ödüllerini açıklarken. İçlerinde hangi diziler yok ki; ATV’nin Aşk ve Mavi’si; TRT’nin Diriliş Ertuğrul’u; Star’ın Söz’ü, Fazilet’i (Fazilet Hanım ve Kızları); Fox’un Savaşçı’sı; Kanal D’nin Siyah Beyaz Aşk’ı ve sevdiğiniz, ‘ailece beğenerek izlediğiniz’ nicesi... Cinsiyetçiliği, militarizmi, ayrımcılığı her akşam televizyon ekranlarından üzerimize boca eden bu diziler tez zamanda kuruyacak gibi durmuyor, hatta yenileri ekleniyor. Onlardan biri ATV’nin ‘Sen Anlat Karadeniz’i. Tam bamyalık; şiddet, cinsiyetçilik, ayrımcılık... hepsi var.

Bu haber yazıldığında dizinin henüz 2. bölümü yayınlanmış, 3. bölüm fragmanları da dönmeye başlamıştı ama dizi daha ilk bölümden tartışma yarattı. 16 yaşında “satıldığı” adam tarafından 8 yıl boyunca her türlü şiddeti görmüş, tecavüze uğramış Nefes’in hikayesini görüyoruz dizide. Şiddetten kaçmayı defalarca denemiş ama her defasında şiddet gördüğü adam tarafından yakalanıp getirilmiş bir kadın. Öyle hemen kadın hikayesi diye düşünmeyin canım. Nefes’in hikayesi dediysek, işte Nefes’in etrafındaki adamların hikayesi diye anlayın siz.

RTÜK’E BAŞVURU: ŞİDDETİ MEŞRULAŞTIRIYOR

Hemen her sahnesi fecaat ama bir sahne var ki... Erkek karakter, Vedat Sayar, kadını, Nefes’i, bir odaya zorla sokuyor ve ardından başka bir erkekle flört ettiğini iddia edip, “Niye gösterdin bileklerini?​” diye soruyor. Bilekleri morluk içinde, sonra da parmağını kırıyor kadının...

Bu sahne bir de sosyal medyadan paylaşılınca diziye tepkiler çoğaldı, özellikle kadınlar bir yandan kanala tepki gösterdi, öte yandan da “bir kadınla bir erkeğin öpüşmesinden rahatsız olan RTÜK, kadına yönelik şiddeti meşrulaştıran bu diziye bir şey demeyecek mi” diye sordu. Tartışmalar artınca dizinin yapımcısı ve yönetmeni Osman Sınav da bir açıklama yapıp “Dizi kadına yönelik şiddeti meşrulaştırmıyor, bilakis gözler önüne seriyor” deyiverdi. Bu fikre katılanlar da oldu elbette.

ŞİDDETİ GÖRÜNÜR KILMAK MI MEŞRULAŞTIRMAK MI?

“Peki kadına yönelik şiddet nasıl verilir, nasıl haberleştirilir? Dizide şiddet meşrulaştırılıyor mu, gözler önüne mi seriliyor?​” Bu tartışmayı Kadınların Medya İzleme Grubu’ndan (MEDİZ) Melek Özman’a sorduk. Özman, “iyi niyetli” olsalar bile, kadını mağdur gösteren, eşit saymayan haberlerin-dizilerin şiddeti beslediğini söylüyor. Nedenini ise şöyle anlatıyor: “Niyet üzerinden savunma yapmak yersiz. ‘Biz kadına yönelik şiddeti işleyelim, iyi bir şey yapalım’ demiş olabilirler. Bu anlamda da iyi niyetli sayılabilirler ama bu konuda düşünmemiş, derslerini iyi çalışmamışlar. Dolayısıyla kaş yapalım derken göz çıkarmışlar. Yani şiddeti nasıl görünür kıldığımız çok önemli, görünür kılmak her zaman da iyi olmuyor. Biz yıllardır boşuna ‘kadın cinayetlerini üçünçü sayfa haberi değildir, politika sayfasında olmalıdır, çünkü bunlar politik cinayetlerdir’ demiyoruz. Haberi üçüncü sayfada görmek başlı başına bu şiddeti beslemek demek. Niye bunu söylüyorum, çünkü kadınların kurban, mağdur, korunması gereken canlılar olarak gösterilmesi bu şiddetin nedeni. Kadınları eşit görmemek. Bu şiddet bundan dolayı var. Şimdi dizide kadına şiddet uygulayan bir erkeğin karşısına ‘kadını kurtaran’ başka bir erkek konuluyor, kadın kendini korumuyor, onu yine başka bir erkek koruyor. Eee, o zaman siz kadını eşit görmeyip, sonra da şiddeti görünür kılıyoruz diyerek işin içinden çıkamazsınız. Üçüncü sayfa haberi gibi dizi yaparak hayırlı bir şey yapmıyorsunuz, aksine zarar veren meşrulaştıran bir iş yapmış oluyorsunuz.”

FAŞİZM İKİ İNSAN ARASINDAKİ İLİŞKİDE BAŞLAMAZ AMA...

Yaşanan çatışmaların, şiddetini baskının, savaşların dizilerde karşılık bulduğu sıkça yapılan bir değerlendirme. Savaşın, çatışmaların kışkırtıldığı dönemler aynı zamanda benzer içerikli haberlerin, dizilerin de bollaştığı dönemler. Bu değerlenirmeye katılıp katılmadığını soruyoruz Özman’a: “Bence faşizm iki insan arasındaki ilişkide başlamaz. Ama bundan bağımsız da değildir. İki insan arasındaki ilişki hiç faşizmden kopuk değildir. İkisi birbirini besler. Her yere sirayet eden şiddetle, cinsler arasındaki hiyerarşi ile toplumlar arasındaki, çeşitli sınıflar, etnisiteler arasındaki hiyerarşi ile bu kadar barışık senaryolar yazılması bunu besliyor. Üstelik düşmanlıkların bu denli kışkırtılması, iki cinsin, iki grubun; yani Türklerle Kürtlerin, kadınlarla erkeklerin, heteroseksüellerle homoseksüellerin... İşte siz çoğaltın... Bu nefret ve kutuplaşmanın meşru kabul edildiği, üzerine beslendiği bir iklim bana çok korkutucu geliyor. Neden korkuyorum, en çok dizi izliyoruz çünkü. Ben dinlenmek için dizi izliyorum ve böyle en apolitik okumayla bile hemen kapatmadığım dizi sayısı çok azaldı. Biz ‘Selvi boylum al yazmalım’ı severek izledik yani, öyle feminist manifestolar beklemedik dizilerden ve filimlerden. Çıtamız çok düşük ama bu kadar düşmanca bir dil, bu kadar militer, cinsiyetçi... Öfke, şiddet, nefret söylemi, kaba karakterler... Korkutucu... ”  

GÖRÜNÜR KILMAK İSTİYORSANIZ...

Özman son olarak dizilerde, haberlerde gösterildiği gibi kadınların dizini kırıp oturmadığına da dikkat çekiyor:
“Kadınlar şiddeti, eşitsizliği, zulmü bitirmek için ölümü göze alarak boşanıyor, ‘Hayır’ diyor. Kadına yönelik şiddetin artmasına gerekçe olarak bir çok neden söyleniyor. Ama asıl şunu görmek zorundayız: Tabi ki iktidar, politik koşullar, her şey bunu etkiliyordur. Ama biz eskiden dizimizi kırıp oturuyorduk, dayağımızı yiyip oturuyorduk, şuan oturmuyoruz. Biz kadınlar başka bir hayat istiyoruz. şiddetsiz, her an horlanmadığımız bir hayatı hak ettiğini düşünüyoruz. O yüzden öldürülmeyi göze alıyor kadınlar. O kadınları kurban olarak göstermek yerine, kadınların mücadele edecekleri araçları, yasaları mekanizmaları gösterseler o zaman kadınların yanında olmuş olurlar.”

SON 20 YILDA ‘OLUMLU’ YALNIZCA İKİ ŞEY OLDU

Özman son 20 yılda dizilerde görece iyiye giden yalnızca iki şey olduğunu söyledi:
“Genç yaşlarımızda hep beraber, kadınlarla bir eyleme gider gibi toplanıp izlediğimiz diziler vardı. Geçen gün, “Dizi Bamyaları”nı verdikten sonra, bir grup kadın dizileri değerlendirdik; cinsiyetçilik, militarizm, homofobi vs. açısından. Sonra tekrar oturup Şaşıfelek Çıkmazı’nı izledik. Ve sanki başka bir ülkede oturup dizi izliyormuşuz gibi geldi. Şuan Saşıfelek Çıkmazı gibi bir dizinin olması mümkün değil mesela. Ondan sonra baktık, ‘Son yıllarda dizilerde olumlu ne oldu?​’ diye. Senaryoda, karakterlerde, cinsiyetçililiğin, militarizmin, ayrımcılığın, homofobinin inanılmaz kışkırtıldığı diziler gördük. Dizilerde son 20 yılda olumlu olan iki şeye rastladık: Bir dizilerde kadınlar artık meslek sahibi, böyle tasarım falan gibi ‘kadınlara yakıştırılan’ işler ama, olsun. İki, tabular biraz olsun yıkılmış, sevişebiliyor kadınlar, ama hiç belli etmeden, göstermeden.”

ÖNCEKİ HABER

Bu oyuna gelmeyelim sendikamıza sahip çıkalım!

SONRAKİ HABER

Şairaneden şiirsele: Modern şiir üzerine bir tartışma

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...