Akkim işçileri: Kazanmak üretimi durdurmaktan geçiyor

Sendika hakkı için 189 gün boyunca direnen Akkim işçileri, direnişten öğrendiklerini ve deneyimlerini anlattı.

04 Şubat 2018 22:30
Paylaş

Vedat YALVAÇ
İstanbul

Petrol-İş Sendikasına üye oldukları için işten atılan Akkim Yapı Kimyasalları işçilerinin direnişi 189 günü geride bıraktı. Direnişteki işçilerden Gündüz Erdönmez ve Galip Yılmaz direniş boyunca pek çok deneyim edindiklerini anlatıyor. İşçiler tecrübelerinden hareketle sendikalaşacak olan işçilere de şu uyarılarda bulunuyor:
“Üretimden gelen güçlerini kullansınlar. Tabi o zaman sendikayı dinledik ama şu anki tecrübelerimiz olsaydı şalteri indirirdik. Biz kanunların normal işleyişinde olacağını düşündük. Kazanım üretimi durdurmaktan geçiyor.”

İstanbul Hadımköy’de bulunan fabrika önünde yaz kış demeden 189 gündür direnen Akkim işçileri, direnişle birlikte pek çok deneyim kazandı, pek çok önyargısını kırdı.

Direniş boyunca birçok farklı kesimden destek aldıklarını dile getiren işçilerden Galip Yılmaz kendisindeki değişimi şu şekilde anlatıyor:
“Sivil toplum örgütleri, partiler... Birçok kesimle ilgili ön yargılarımız vardı. Bunu yıktığımıza inanıyorum. Ben kendi açımdan öyle düşünüyorum. Eskiden ‘Onların içerisinde ne işimiz var’ diye düşünüyorduk. Ama işçilerin dertleriyle kimlerin haşır neşir olduğunu, anlatmaya çalıştığını, onlarla daha çok muhatap olduğunu fark ettim.”

Galip Yılmaz
Akkim direnişçisi Galip Yılmaz: Devletle sermaye iç içe. Kol kola vermiş. İşçi sınıfını nasıl ezeriz, nasıl bunların kanını emeriz öyle bir izlenim yaratıyor bizde.

DEVLETLE SERMAYE KOL KOLA VERMİŞ

“Biz bu ülkenin hukukunun hep haklıdan yana olduğunu düşünüyorduk. Gerçi er ya da geç hukuk yerini bulacak. Ama geç gelen adalet adalet değildir. Bu anlayışa da sahip olmak lazım” diyen Yılmaz şöyle devam ediyor:
“Devletle sermaye iç içe. Kol kola vermiş. İşçi sınıfını nasıl ezeriz, nasıl bunların kanını emeriz öyle bir izlenim yaratıyor bizde. Devletten de bir destek yok. Biz burada örgütlendik, sendikalı olmak istedik. Bu ülkenin Cumhurbaşkanı olsun, Başbakanı olsun korkmayın, örgütlenin diyerek işçilere seslendiğinde biz buna güvenerek Anayasal hakkımızı kullandık. Devletin bizim yanımızda olduğunu düşünerek yola çıktık ama yetki tespiti almamıza rağmen yine de işimizden olduk. 65 arkadaşımız Akkim Yapı Kimyasalları’ndan farklı dönemlerde işten atıldı. Onlarca arkadaşımız patronun baskısı karşısında kendisi ayrılmak zorunda kaldı. İş başvurusu yaptığımız yerlerde en son çalıştığımız yerlerin isimlerini istiyor adam formda. Akkim Yapı Kimyasalları gördüğünde seni diskalifiye ediyor.”

HER ŞEYİ PATRONUN İKİ DUDAĞI ARASINA BIRAKMAMAK LAZIM

İşçilerin hakları ve geleceği söz konusu olduğunda, her şeyin patronun iki dudağı arasında olduğunu ifade eden Yılmaz, “Buna izin vermemeliyiz. Tabii bunu yıkabilmek için de yine bizim örgütlü olmamız lazım, bilinçli olmamız lazım” diyor. Bunun çok da zor olmadığını düşünen Yılmaz şöyle devam ediyor:
“Biz elimizi taşın altına koymaktan imtina ediyoruz. Hep geri duruyoruz. Her şeyi bir başkasından bekliyoruz. Birisi adım atsın ben ona göre atayım düşüncesi var. Kimse kendini yakmak istemiyor. Yani bu yakmak değil. Burada bir mücadele veriliyorsa bu kendim için değil benim geleceğim, yani arkamda bıraktığım çocuklarım için olsun, bunlar için aslında önemli bir adım. Bu adımı hep beraber atmak lazım. Olaya tek başına ücret anlamında da bakmamak lazım. Bu mücadele yalnızca ücret meselesi değil.”

Bu direnişle birlikte bunu kırdıklarını belirten Yılmaz, “Bu adımı biz attık mesela ve bu adımın devam etmesini, arkasının gelmesini istiyoruz. Bunun için zaten burada bekliyoruz, direniyoruz” diyor.

‘İŞÇİNİN KENDİ GÜCÜNÜ KULLANMASI GEREKİYOR’

İşten atıldıkları günü hatırlatan Yılmaz, “O gün iş bırakmak, şalteri kapatmak istedik. OHAL olduğu için, bizim polisle karşı karşıya gelmememiz için sendikamız bizi engelledi” diyor. Bu işin hukuki yollardan hallolacağını düşündüklerini, bu nedenle sendikanın söylediklerini kabul ettiklerini dile getiren Yılmaz şöyle devam ediyor:
“Ancak 6 buçuk aydır hiçbir adım atılmadı. En ufak bir yol alabilmiş değiliz. Aradan 7 ay geçmiş ve daha benim davam görülmemiş. Şimdi baktığımızda demek ki işçinin de kendi gücünü kullanması gerekiyor. Nasıl ki sermaye bize karşı hukukun boşluklarından faydalanarak gücünü bize hissettiriyorsa bizim de üretimden gelen gücümüzü onlara kaşı kullanmamız gerekiyor. Ben bu görüşteyim. Ben o deneyimi yaşadım aslında. Bundan sonra örgütlenmeye çalışan, birlik olmaya çalışan, sendikalaşmaya çalışan arkadaşlara üretimden gelen gücünü kullanmasını tavsiye ederim. Biz bunu ne yazık ki burada kullanmadık.”

OHAL BİZE KARŞI KULLANILIYOR

OHAL sürecine de değinen Yılmaz şunları söylüyor:
“Kanunların normal işleyişinde olacağını düşündük. Ama o da normal işleyişinde değil. OHAL’in işçilerin hak mücadelesiyle ilgisi olmaması gerekir. Ama maalesef bize karşı kullanılıyor. Bunu Cumhurbaşkanı da işverenlerle yaptığı toplantıda dile getirdi. ‘Biz OHAL’i işverenler için, grevler olmasın diye uzatıyoruz’ diye bir ifade kullandı. Anladık ki Hükümetle işveren kol kola. Diyecek de bir şey yok aslında. Bunu gördük artık. 15 yıldır iktidarda olan bir parti var. Şahsen ben de oy verdim. Ama bunları görene kadar farklı düşünmüyordum. Ama bunları gördükten sonra tabi ki fikrim değişti. İster istemez değişmesi lazım. Göz göre göre kimse kendini çukura atmak istemez. Bundan sonra ona göre karar vereceğiz.”

DESTEK BEKLİYORUZ

21 Şubat’ta patronun yetkiye itiraz ettiği davanın görüleceğini söyleyen Yılmaz, “Buradan olumlu sonuç çıkacağını ümit ediyoruz. Biz burada kazandığımızda yalnızca Akkim işçileri değil Türkiye’deki tüm işçi kesimi kazanacak. Hadımköy, Esenyurt, Arnavutköy havzasında işçiler örgütsüz. Buradaki kazanım işçi sınıfının kitlesel bir kazanımı olacak aslında. Ve biz burada örnek teşkil edeceğiz” diyor. Yılmaz kamuoyuna da destek çağrısında bulunuyor:
“Sadece bu toplumun az bildiği, görmediği kesimlerden destek alıyoruz. Bilinen ve görünen kesimlerden de destek bekliyoruz. Dayanışma içinde olmalarını istiyoruz. Bildiğimiz sürekli gördüğümüz medya kuruluşları olsun, bizden 4-5 yılda bir oy istemek için kapılarımıza gelen partiler olsun, bunlardan bir destek göremiyoruz. Bugün ülkemizde her şeyin haberi yapılıyor ama burada 187 günden beri bir emek mücadelesi veren Akkim işçilerinin hiçbir şekilde kamuoyunda bilinen medya kuruluşları tarafından haberi yapılmadı. Bu ülke işçi sınıfının hiç mi değeri yok?”

Gündüz Erdönmez
Akkim direnişçisi Gündüz Erdönmez: İlk atıldığımızda yapmamız gereken şalteri indirip bu iş sonuçlanıncaya kadar içeri kimseyi almamak olmalıydı.

‘SENDİKAYI TERÖR ÖRGÜTÜ OLARAK GÖRÜYORDUM’

Gündüz Erdönmez de bu direniş sürecinde çok tecrübe kazandığını anlatıyor:
“Bundan sonra örgütlendiğimiz zaman neler yapmamız gerektiğini öğrendik. Bana daha önce sendika dedikleri zaman bir terör örgütü olarak görüyordum. Ama şimdi öyle olmadığını öğrendim. Yaşadığım tecrübeler üzerinden artık şunu söyleyebiliyorum. İşçinin de belli bir dayanma gücü, sabrı var. Oraya noktaya geldikten sonra sağa sola saldırır, o da sonuçta bir insan. Ondan sonra basın kötü gösteriyor.”

Direnişle birlikte işçinin sömürüldüğünü de öğrendiklerini anlatan Erdönmez, “İş başvurularına gittiğimde verilecek ücretin asgari ücret kadarı bankadan geri kalanı da elden verileceğini söylediklerinde kabul etmiyorum. Önceden ‘Tamam abi’ diyorduk. Yeter ki iş olsun diyorduk. Ama şu anda gittiğimde şakır şakır her şeyi yüzüne karşı söyleyebiliyorum. 12 saat çalışmayacağımı söylüyorum. Daha önce bilmiyorduk bunları” diyor.

ŞU ANKİ AKLIM OLSA ŞALTERİ İNDİRİRDİM

Onun da direnişçi işçilere uyarısı var. İşten ilk çıkarılan işçilerden biri olduğunu söyleyen Erdönmez şunları söylüyor:
“İlk atıldığımızda yapmamız gereken şalteri indirip bu iş sonuçlanıncaya kadar içeri kimseyi almamak olmalıydı. Şu an herhangi bir işyerinde böyle bir şey yaşamış olsam ilk yapacağım iş bu olacak. Tabi o zaman sendikayı dinledik ama şu anki aklım olsa, yani şurada kazandığım tecrübelerim olsaydı şalteri indirirdim. Arkadaşlar da hazırdı buna. Bu iş bu kadar uzamamalıydı. Uzamaması için de bunu yapardım yani. Asıl kazanım üretimi durdurmaktan geçiyor. 5 ay sonra benim ilk mahkemem oldu. Onu da 5 ay sonrasına attılar. 5 ay sonraki mahkemede de ne olacağı belli değil. Mesela eşim kalkıyor sabah işe gidiyor ben kalkıp direnişe geliyorum. Çadıra geliyorum. Şimdi mahkeme var deniliyor, biz önümüzü göremiyoruz. 2 yıl sonra davayı kazansam ne olur ki?”

Reklam
ÖNCEKİ HABER

Suriyeliler geri döner mi?

SONRAKİ HABER

‘Kahveler işsiz dolu demek ki savaşmak huzur getirmiyor’

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa