17 Şubat 2011 23:25

Majestelerinin sendikacısı

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclisi İGDAŞ’ın özelleştirilmesini için karar aldı. Bugüne kadar KİT’leri tek tek elden çıkaran AKP Hükümetinin politikasının iktidarda olduğu yerel yönetimlerde de uygulandığını belgeleyen bir karar bu.İGDAŞ’da örgütlü olan Tes-İş Sendikası yaklaşık iki ay

Majestelerinin sendikacısı
Paylaş
Beyza Metin / Gökhan Durmuş

İGDAŞ’da örgütlü olan Tes-İş Sendikası yaklaşık iki ay önce yaptığı bir eylemle “İGDAŞ halkındır halkın kalacak” sloganı ile özelleştirme kararını protesto etti. Bir sendika özelleştirme döneminde eylem yapıyorsa, “Karşı olduğu için eylem yapıyordur” diye düşündük hepimiz.
Evet Tes-İş’in hakkını yemeyelim, özelleştirmeye karşılar ama özelleştirmenin blok satış şeklinde yapılmasına karşılar. İGDAŞ’ın halka arz şeklinde satılmasını istiyorlar. “İGDAŞ halkındır halkın kalacak” sloganının atılmasının nedeni de bu. Peki neden halka arz edilmesini istiyorlar?
Tes-İş üyesi işçilerin iddiası bir sendika için oldukça ‘ağır bir itham’. İddiaya göre İGDAŞ halka arz edildiği zaman Tes-İş’in de hisse satın alacağı. Bir sendikanın işçilerin çıkarlarını korumak yerine şirketleşme çabaları, sendikal bürokrasinin geldiği son nokta olsa gerek.
Tes-İş’in şirketleşme konusunda o kadar kararlı ki İGDAŞ özelleştirme kararının durdurulması yerine halka arz edilmesini istiyor. Hatta bunun için Başbakana gönderdikleri mektupta adeta “Halka arz edilmesi” için yalvarıyorlar.
İŞTE TES-İŞ’İN YAZDIRDIĞI MEKTUP!
Bu mektubun benzerlerini milletvekillerine, belediye meclis üyelerine de gönderen Tes-İş, bunlar için antetli kağıdını kullanırken, Başbakana gönderdiği mektupta sadece işçilerin imza atmasını istedi.
Tes-İş’in altına imza atmalarını istediği ve Başbakana gönderdiği mektubu aşağıda, tarihe ibretlik bir not olarak düşmesi için, aynen veriyoruz:
“Sayın Başbakanım,
Ben İGDAŞ’ta çalışan bir işçiyim. İşini hakkıyla yapmaya, çocuklarına helal lokma kazanmaya ve karınca kararınca geçinmeye çalışan sıradan bir işçiyim. Sizi; garip gurebanın, fakir fukaranın koruyucusu; tüyü bitmemiş yetimin hakkını savunan gerçek bir dünya lideri olarak bilirim. Fırat kenarındaki bir kuzunun kaybolmasından korkacağınıza samimiyetle inanırım. Öyle ki, adalet anlayışınız, sınırlarımızı aştı. Zulüm altında inleyen milletlere de umut oldunuz, göz aydınlığı oldunuz.
Sayın Başbakanım,
1994 yılında İstanbul’a başkan seçildiniz. O dönemde İstanbul, hava kirliliğinden nefes alamaz ve yaşanmaz hale gelmişti. İnsanlar sokağa çıkmak için maske takar durumdaydı. Siz dediniz ki İstanbul’u havasız, susuz bırakmayacağım. Bu sözünüzü herkes, garip garip dinliyor, bunu başaracağınıza kimse inanmıyordu. Gösterdiğiniz irade ve kararlılıkla kimsenin bilmediği İGDAŞ’a adeta yeniden hayat verdiniz. İGDAŞ’a aldığınız çalışkan ve üretken insanlarla İstanbul’un her anlamda havasını değiştirdiniz. O dönemde sadece 300 bin olan abone sayısı şimdi 4.5 milyona ulaştı. Diktiğiniz fidan 2 bin 200 çalışanıyla ulu bir çınara dönüştü. Gaz dağıtımında Türkiye’nin okulu oldu. İGDAŞ bir dünya markası haline geldi.
Sayın Başbakanım,
15 Ekim 2010’da İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi tarafından alınan bir kararla İGDAŞ’ın blok satışına karar verildi. İGDAŞ, belediyeye yük olmayı bırakın, İstanbul’un en kârlı kurumlarından biri olmasına rağmen bu karar alındı. Bu karar uygulanırsa, İGDAŞ’ı tek bir patronun inisiyatifine ‘Salt bir ticari işletme haline getirecektir. İstanbul’un güvenliği riske gireceği gibi, binlerce İGDAŞ çalışanı da mağdur olacaktır. Bu karar alındığı günden beri sadece işimizi değil; eşimizi de kaybediyormuşuz gibi bir acı yüreğimize çöküyor.
Sayın Başbakanım,
İGDAŞ’ın en büyük mimarı sizsiniz, koruyucusu da siz olun. Blok satış yerine İGDAŞ’ı halkımıza arz edin, halkımızın olsun. THY, halkımıza arz edildiği için dünyanın en gözde havayolu şirketi oldu. İGDAŞ da halkımıza arz edilirse bu başarılarını devam ettirecek, yeni başarılara imza atacaktır.
Sayın Başbakanım,
Söylediğiniz o şarkı  hep dilimizde:
Beraber yürüdük biz bu yollarda
Beraber ıslandık yağan yağmurda…
Bu şarkı burada bitmesin. Saygılarımla arz ederim.”
İçerik hiçbir yoruma bırakmayacak kadar açık!
(İstanbul/EVRENSEL)



Kendilerine bu dilekçenin 2.5 ay kadar önce verildiğini söyleyen İGDAŞ çalışanları, bir kısım çalışanın dilekçelerin üzerini çizerek iade ettiği bilgisini verdi. İmzalayanların ise sendikanın baskısından ve özelleştirme sonrası baskıya maruz kalmaktan korktukları için dilekçeyi imzaladığını ilettiler.
Benzer metinlerin milletvekillerine ve meclis üyelerine de sendika antetli olarak gönderildiğini söyleyen çalışanlar, sendika seçimlerinde sendika yönetiminin işverenle birlikte çalışanlara baskı uyguladığını belirtti.
Sendikanın İGDAŞ’ın özelleştirmesine karşı hazırladığı broşürün 19. sayfasında mektupta da belirtildiği gibi 1994 yılından sonra İGDAŞ’ın yükselişe geçtiği bilgisinin verildiğine ileten çalışanlar; 1994 yılından sonra İGDAŞ’a ‘nitelikli’ kadrolar alındığının söylenmesini, eski çalışanlara hakaret olarak algıladıklarını belirttiler.
Özelleştirme gerçekleşecek olursa sendikanın hazırladığı taslak protokolde sendikanın özelleştirme olursa mevcut kadronun yüzde 95’ini 3 yıl içerisinde işten atmama şartını koyduğunu belirttiler. Bunun baştan yüzde 5’lik kesimin işinden edilmesine göz yumulduğu anlamına geldiğini söylediler.
‘TES-İş’in bültenini görünce utanıyoruz’ diyen çalışanlar, sendika bülteninin hükümetin bülteni gibi olduğunu ilettiler.
Başka bir çalışan ise,
Torba yasa ve emeğe yönelik birçok saldırıya karşı başta Türk-İş Başkanı olmak üzere sendika yöneticilerinin resmen eylemsizlik kararları aldığını belirtti. Yeni anlayışın diyalog sendikacılığı anlayışı olduğunu belirten işçi, Türk-İş mahkeme kanalları ile mücadele yürütme niyetinde olduğunu söyledi.
Çalışanlara dağıtılan mektupta sendikanın kendini taraf olarak görmediğini, karşısından icazet beklediğini belirten çalışan, mektubun tamamen yalvarma yakarma üzerine kurulu olduğunu belirtti. Bu mektubu okuyunca ‘Nasıl sendikacısın diyesim geliyor?​’ diye tepki gösterdi.
İGDAŞ’ın özelleştirilmesine karşı mücadelenin ‘halka arz’ edin tarzıyla aşılamayacağını belirten çalışan, halka arz yönetiminin de bir süre sonra şirketin büyük hisselerinin belirli tekellerde toplanması anlamına geldiğini söyledi.

ÖNCEKİ HABER

Berlusconi’ye fuhuş davası açıldı

SONRAKİ HABER

Halka arzla özelleştirme aynı şey

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa