13 Ağustos 2012 09:02

Alayda, kalayda ve lehimde usta bir ozan

Geçtiğimiz Pazar günü Can Yücel’in aramızdan ayrılışının 13. yıldönümüydü. 12 yıldır düzenli olarak düzenlenen Can Yücel anmaları bu yıl kurumsal olarak yapılmadı. Geçen sene anıt mezarına yapılan saldırıdan ötürü kırgın ve kızgın olan aile, bu sene ‘Can Evi’ni açmama k

Alayda, kalayda ve  lehimde usta bir ozan
Paylaş
İsmail Afacan

GARİP’TEN SİYASAL MİZAHA

Can Yücel’in ilk şiir kitabı olan ‘Yazma’yı 1950 yılında babasının desteği ve teşvikiyle çıkarır. İlk kitabında, daha sonraki eserlerinde kendi tarzının parçaları olan mizaha, dilde deformasyona, küfür ve ironiyi pek rastlanmaz. Toplumcu ve politik şiirden de uzaktır. 46 ile 50 yılları arasında yazdığı şiirlerden oluşan ‘Yazma’da Orhan Veli etkisi ve izleri sıklıkla görülür. ‘Sizlere Ömür’ şiirindeki: “Ölüme diyeceği yok/Ne vakitten bilir ölümünü/Ne saatten bilir/Bir başka sefere kaldı hikaye/Ölüm Allahın emriyledir”  dizeleri bu etkiye örnek gösterilebilir. Ya da “Bir şaşkınlık içinde, yeniden doğmuş gibi/Hatırlamam artık değil mi dostlar/Hatırlamam artık garipliğimi” dizelerinin yer aldığı ‘Kayıp Çocuk’ şiirinde Garip şiirinin imgelerine de rastlamak mümkün. Can Yücel ikinci şiir kitabı olan ‘Sevgi Duvarı’nı ilk kitabından 23 sene sonra çıkarır. Ama bu dönemde Can Yücel şiirine rengini veren unsurları mayalar. Çeşitli dergilerde ve yayınlarda şiirleri bu dönemde yayınlanır. 1965’li yıllardan sonra şiir dünyasında isminden sıkça bahsettirmeye başlar. Siyasal mizahın şiirinde yer etmesinde yakın dostu şair Metin Eloğlu’nun da etkisi büyüktür. ‘Bir Siyasinin Şiirleri’ ise Can Yücel şiirinin doruk noktasıdır. Mare Nostrum, Hayatta Ben En Çok Babamı Sevdim, Darwin Üzre, Ondokuz Mayıs ve Mesel gibi en çok bilinen şiirlerinin yer aldığı kitabıdır. Bu kitap cezaevinde yazdığı şiirleri barındırır.

‘AKILLI ŞİİR’ DİYOR DA BAŞAK BİR ŞEY DEMİYORDU

Yazmak istediği ‘çığlıklarla türeyen devrimci şiirin’ nasıl olması gerektiğini Darwin Üzere şiirinde şöyle açıklıyor Can Yücel: “Hani Gayret Tepe’de/Verilip verilip de/Dal bedenlerimize elektrik/Tam tükendiğini sandığımız yerde direncin/En çelimsiz kızımızda bile baş veren/O silkiniş var ya/O türkü, o öfke, o erkeklik/Kıvılcımlarla üreyip güçlenecek.” Kendine has üslubu ve sesiyle Yücel, toplumcu gerçekçi şiirimiz içinde kendi yatağını oluşturmuş şairlerimizdendir. Şiirlerinde yer yer gerçekçilikle yetinmeyen ozanımız, farklı arayışlarda da bulunmuştur. Muhalifliğini,devrimciliğini ve toplumcuğunu bir kenara itmeden, daha çarpıcı kılmak için şiirini... Yakın dostlarından öykücü romancı Mehmet Başaran Can Yücel şiiri için şu ifadeleri kullanıyor: “Okuyucuları ‘uyur iken uyandıran’ ürünlerdir Can’ın şiirleri.Yaşamın nabzını tutan, ‘günceli’ beynin ocağından geçirip tarihselle buluşturarak şiire dönüştüren uğraştır onunki. Düşüncelere, duygulara çifte su veren zengin bir bilgi, bilinç ocağıydı beyni. Alayda, kalayda, lehimde usta bir ozandı. ‘Akıllı şiir’ diyor da başak bir şey demiyordu. Yaşadığımız günlerin tuzlu, biberli şiirlerini yazıyordu, biçimledikleri, sivrilttikleriyle dünyamızı kımıldatarak.”

‘HAYATI SARAKAYA ALMAK CAN YÜCEL’DE BİR KILIF’

Can Yücel şiiri denince ilk akla gelen şey mizah ve argodur. Ama siyasal bir mizah ve argo. Nebil Özgentürk’ün hazırladığı ‘Bir Yudum İnsan Can Yücel’ belgeselinde  edebiyat eleştirmeni Doğan Hızlan Can Yücel şiirinde argonun ve küfrün sırıtmamasını şöyle açıklıyor: “Can Yücel’in şiirinde yer alan kelimeleri argosundan tutun da belki de şiire girmez denen kelimeleri, başka bir şairde çok yadırgayacağımız şiir tonunu onda seviyoruz ve onda iyi bir şiire dönüşüyor. Neden, çünkü bunun içinde müthiş bir poetika vardır.” Yine belgeselde Yücel’in şiir tarihinin çok başarılı örneklerinden biri olduğunu söyleyen Hızlan, hayatı sarakaya almak Can Yücel’de bir kılıf, bir kabuk olduğunun altını çiziyor. Can Yücel Şiirinde İroni başlıklı makaleye imza atan Soner Akpınar, açık, kapalı ve özel ironi türlerini şiirlerinde ustalıkla nasıl kullandığını anlatıyor. Can Yücel şiirini salt argoyla özdeşleştirip Yücel şiirinin devrimci ve poetik birikimini bir kenara bırakarak yorumlamak ozanımızın şiirinin ‘gerçekliği’ ortadan kalkacaktır.

İSTANBUL’U ÖZLÜYORUM GÖZLERİM KAPALI

Can Yücel’in başka şairlerin meşhur dizelerinden yola çıkarak yazdığı şiirler ayrıca üzerinde durulması gereken özelliklerinden biridir. Kimler yok ki bu şairlerin arasında... Yahya Kemal, Ahmet Hamdi Tanpınar, Nazım Hikmet, Ahmet Haşim ve Orhan Veli... Birçok şair başka şairlere nazireler yazmış, göndermeler yapmıştır. Ama Can Yücel’de şiirin başka bir boyut kazanıyor bu göndermeler ve şiiri kendi özünden çıkarıp kendisine ait bir şiire dönüştürüyor.  Mesela, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Ne Zamanın İçindeyim şiirinden yola çıkan ozanımız bir mahkumun cezaevindeki zaman algısına odaklanıyor: “Tanpınar ne içindeymiş zamanın ne de dışındaymış zamanın/Kapısında beklerken bu guguklu DAMın/Üstadı andırır gibi olsa da hal-i perişanımız/Biz Tecritteyken bile civcivindeydik yaşamır”  Tanpınar’ın şiirinden yola çıkarak apayrı bir şiir ortaya çıkıyor. Orhan Veli’nin Kulağıyla şiirinde ise İstanbul’daki kentsel dönüşümü çarpıcı dizelere anlatıyor: Kuzguncuğun orda Fethipaşa korusunda/İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı.../ Taa Eminönü’den, yeni caminin dibine dibine/O ihtiyar,o ayyaş Karaköy Köprüsü yerine/Kurulacak asri, ama üzümsüz o asma oto-köprü için/Demir kazıklar çakan şahmerdanın gürültüsü geliyor/Güm! Güm! Güm!/İstanbul’u özlüyorum/ Gözlerim kapalı.../ Orhan Veli İstanbul’un güzelliğini gözleri kapalı hissederken Can Yücel’de  gözlerin kapanması güzel günlerin özlemine dönüşüyor. (İstanbul/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

Egeran Galeride küçük hakikatler

SONRAKİ HABER

Pozantı mağdurları gözaltına alındı!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa