12 Ağustos 2012 08:03

Güneydoğu Anadolu’nun son dövmeleri

2012 Cannes Film Festivali’ndeki Türkiye standında tanıtılan Anlat Bana-Dövmeler / Ağıtlar / Hikâyeler özellikle Urfa ve Mardin bölgesinde, yok olmaya yüz tutmuş geleneksel dövmeleri konu ediniyor. Eserin yönetmenlerinden Uğraş Salman yerelden hareketle Anadolu’nun değerlerinin ortaya çıkarılması gerektiğini düşü

Güneydoğu Anadolu’nun son dövmeleri
Paylaş
Murat Türker

Daha önceki belgeselinde Büyükada’da oturmanın getirdiği motivasyonla kamerasını Büyükada’dan Atina’ya göç eden Rumlara yönelten Salman şimdi de Tatar Türklerinden olan dedesinin Romanya’daki izlerini süren yeni bir belgeselin hazırlıkları içinde.

ANLAT BANA

Uğraş Salman’ın Kızıltepeli eski öğrencisi Mehmet Sait Tunç’un bölgede yaptığı uzun araştırma ve tespitler sonucunda ortaya çıkan belgesel, ekibin genelde yörenin yerlilerinden oluşması sayesinde insanların samimiyetinin kamera karşısında korunmasını sağlamış.
İki sinemacının yönetiminde gerçekleştirilen filmde kadınların da görev alması, kendileriyle röportaj yapılan yaşlı teyzelerin asla itiraf etmeyecekleri bazı hikâyeleri anlatmalarını mümkün kılmış: örneğin çeşmeden su almaya gittiklerinde dövmelerinden etraftakilerin nasiplenmesi için çıplak ayakla yürümeleri.
50 yıldır yas tutan bir teyzenin uzatamadığı saçını göstermesi ayıp sayılırken göğsünün üzerindeki ceylanın ayak adımları motifli dövmesini göstermesi normal karşılanıyor. Geleneklerinde dövmeli kadının makbul olması, dövmelerin güzelliklerine güzellik katması, başlık parasını arttırması, akrep sokmasına veya romatizmaya karşı önlem oluşturması nedeniyle yaptırılması bir yana, dövmenin üzerlerine kuma getirilmemesine yönelik bir gücünün de olduğuna inanılıyormuş. Arapça, Kürtçe ve Süryanice yapılan röportajlardan oluşan eser Türkçe ve İngilizce altyazıyla 31.İstanbul Film Festivali’nde de gösterilmişti; ağıtlardan birinin Arapça’nın artık bölgede kullanılmayan ve anlaşılamayan bir şivesinde yakılması da cabası. Dövmelerden yola çıkılarak başlatılan projenin kapsamı kadınların içini dökmesiyle iyice genişlemiş ve Yukarı Mezopotamya uygarlığının kaybolmakta olan birçok değerini ortaya çıkarmış. Salman, konunun çok geniş bir bölgeyi temsil ettiğini düşündüğünden filmin Türkiye sınırları içinde çekilmiş olduğuna dair bilgi vermiyor. Bölgedeki hayatın ritmini belgesele aktardığı gibi oryantalist tavırdan uzak kalmaya da özen gösterdiğini ifade ediyor.
Yörede yeni neslin günah addettiği dövme kültürü 30 sene sonra Anadolu’nun birçok zenginliğiyle aynı kaderi paylaşarak yitip gidecek gibi görünüyor; biz bu arada belgeselin Cannes’da dağıtılan 30 kopyasının dünya festivallerinde yolu açık olsun diyoruz.

GÖÇ VE SÜRGÜN

Reklam sektörünün Ersin Abisi olarak tanınan Ersin Salman’ın oğlu, 2 Haziran1965 Ankara doğumlu Uğraş kariyerinin başında birçok reklam filmi çekmiş, kısa metrajlılardan sonra belgesellere geçmiş. Yusuf Kurçenli’yle çalışmış olmanın getirilerini fazlasıyla önemseyen Salman sivil toplum işleri yapmış ve eğitim vermiş. Tarih Vakfının çalışanı olması dışında Anadolu Kültür A.Ş. kapsamında Kars ve Diyarbakır’da film atölyeleri düzenlemiş, Mardin’de Sinema Derneği’nin kurulmasında ve kentin tek sinema salonu olan açıkhava sinemasının faaliyete geçmesinde katkıları olmuş.
Uzun yıllardan beri kışlarını da geçirdiği Büyükada’nın anlatılan şanlı geçmişini fazlasıyla merak eder hale geldiğinden Atina’daki Büyükada’yı çekmiş ve zoraki göçle Yunanistan’a gitmeye mecbur bırakılan Rumların hazin hikâyesini ilk belgeseline aktarmış.
Salman yüzyıllarca adada yaşayan ve geleneksel mesleklerini kesintisiz sürdüren Rum azınlığın artık adada var olmadığını gözümüze sokuyor; bazı kesimlerce gurur vesilesi yapılan İstanbul’daki azınlık mozaiğinin temsilcileri, geride kalan yazlıkçı Rumların ise durumu kurtaracak hallerinin olmadığı aşikâr, ne de olsa Adalar doyumsuz yönetim ve sermayenin gözünü diktiği bölgelerden biri.
Uğraş Salman Türkiyeli sandığı dedesinin Romanya’nın Köstence yakınlarındaki bir kasabadan göç ettiğini öğrenince kendini de göçmenlik konusunun içinde bulmuş. “Ebeveynler göç eder, çocuklar sürgün olur” lafından bu kadar etkilenmesinin sebebi belki de bu. Geçtiğimiz yıllarda Romanya’ya yaptığı bir yolculuk sırasında Tatar dedesinin izlerini bulan Salman şimdiki projesinde ailesinin yaşayan fertlerine geriye doğru bir yolculuk yaptırmak ve olacakları belgelemek niyetinde.Kendisine başarılar dileriz. (BİA)

ÖNCEKİ HABER

Aram Tigran İzmir’de anıldı

SONRAKİ HABER

İBB Şehir Tiyatroları’nda yeni oyunların provalarına başlandı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...