14 Ocak 2018 16:14

Kentte sınıfsal temelli mücadelenin yolunu bulmalıyız

İzmir Seferihisar’da barış imzacısı akademisyenlerin katılımıyla kent hakkı, kentsel mücadele, kentsel katılım konuları tartışıldı.

Paylaş

Barış imzacısı akademisyenlerin katılımı ile İzmir Seferihisar’da düzenlenen seminerde konuşan Dokuz Eylül Üniversitesinden Araştırma Görevlisi Dilek Karabulut, “Kent hakkı talebi yerine sistemin çelişkilerini sorgulayacak sınıfsal temelli ve bütün mücadeleleri birleştirecek mücadeleyi inşa etmenin yollarını bulmalıyız” dedi.

Seferihisar Teos Kültür Sanat Derneğinin bu ayki etkinliğinin konukları ‘Bu Suça Ortak Olmayacağız’ metnine imza attıkları için ihraç edilen veya görevlerinden uzaklaştırılan akademisyenler oldu.

Seferihisar Belediyesi, İzmir Dayanışma Akademisi, Ankara Dayanışma Akademisi ve Kültürhane (Mersin) ile ortaklaşa, Teos Yazar Evi Araştırma ve Uygulama Merkezi’nde düzenlenen iki günlük etkinliğin ilk gününde kent hakkı, kentsel mücadele, sokakta siyaset, kent ve kadın ve kentsel katılım ve çoğulculuk konuları ele alındı.

Seminerin açılışında konuşma yapan Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer, “Sosyal hayattaki enerjiyi doğadaki enerjiye benzetiyorum. Doğada öyle bir enerji birikir ki görmezsiniz, duymazsınız ve bir şekilde ortaya çıkar. O zaman o enerjinin orada birikmiş olduğunu anlarsınız. Aynı şekilde de toplumlarda da bir enerjinin biriktiğine inanıyorum. Nerede ne zaman ortaya çıkacağı, ne zaman kendini göstereceği belli olmuyor” dedi.

KENT VE KIR AYRIMI ORTADAN KALDIRILDI

Dokuz Eylül Üniversitesinden Araştırma Görevlisi Dilek Karabulut, kent hakkı tanımının gelişmesini, kentin emek sermaye çelişkisini ve Türkiye’den kentsel mücadele örneklerini anlattı. Kentsel mekan ve alanların artı ürünlerin tüketildiği merkezler haline geldiğini belirten Karabulut genişleyen kentlerin kırsal alanları da sömürge haline getirerek kent ve kır ayrımının ortadan kaldırdığını ifade etti.

Hizmet ve tüketim alanları ile sınırlı kalan kent hakkına karşı Fransız Sosyolog Henri Lefebvre’nin sınıfsal temelli şehir hakkı tanımını kullandığını dile getiren Karabulut, kentsel hareketlere değindi. HES’lere karşı verilen mücadele ile kentsel dönüşümlere karşı verilen mahalle ölçeğindeki mücadelenin şehir hakkı mücadelesinin bir parçası olduğunu anlatan Karabulut “Kent hakkı talebi yerine sistemin çelişkilerini sorgulayacak sınıfsal temelli ve bütün mücadeleleri birleştirecek mücadeleyi inşa etmenin yollarını bulmalıyız” dedi.

‘SOKAK ŞİMDİ DAHA ÇOK ÖNEM TAŞIYOR’

Yine Dokuz Eylül Üniversitesinden Prof. Dr. Ayşen Uysal da kentin sokaklarının ve meydanlarının nasıl siyaset alanı haline getirebileceğini anlattı. Sokağın mücadelelerin sahnesi olduğunu belirten Uysal, “Demokrasilerde sokak çatışma ve müzakere alanıdır. Hele ki parlemantonun anlamını yitirdiği ve içinin boşaltıldığı bir dönemde sokakta kendini ifade edebilmek daha çok önem taşıyor. Günümüz Türkiye’sinin en önemli sorusu ‘bireysel ve sessiz olan eylemlerin nasıl kolektif ve ses çıkaran eylemlere dönüştürebileceğiz’ olarak önümüzde duruyor. Bu soruyu cevaplamanın yollarını bulmayılıyız” dedi.

‘İŞÇİLEŞME KADINLARI DEĞİŞTİRİYOR’

On Dokuz Mayıs Üniversitesinden Doç. Dr. Melda Yaman da Samsun’daki tütün üretimi üzerinden kadınların işçileşme sürecinin etkisini anlattı. Yaman “İşçileşme kadınların hayatında yarattığı temel şey özgüven. Kendi başlarına bir hayatı kurmanın mümkün olabildiğini görüyorlar. Hane içerisinde ne kadar ağır bir iş yapsalar da bir iş yaptıklarını düşünmüyorlar. İşçileşme mevcut veriler ağından kurtarıyor kadınları ve başka türlü bir bakış açısını geliştirmenin yollarını da açıyor. Mevcut sistemde işçi sınıfının bir parçası olarak mücadele etmeyi mümkün kılıyor. Kadınların bedenleri, emekleri üzerindeki o ataerkil baskıyı da kırmayı öğretiyor” dedi.

‘ZENGİN GETTOLARI DA OLUŞUYOR’

Ege Üniversitesinden Prof. Dr. Melek Göregenli de kentsel katılım ve çoğulculuk konusuna değindi. Kentsel katılım için mekanla olan ilişkinin gerçekten kurulabiliyor olması gerektiğini ifade ederek şunları söyledi: “Kent doğal olmayan bağlarla bir araya gelmiş bir şeydir. Kente dair bir aidiyet bağımız olması lazım. Bu bağ ne kadar gerçekleşirse katılım da o kadar artar. Daha öncesinde yoksul gettoları vardı, şimdi buna ulaşılamayan zengin gettoları eklendi. Şehir birbirinden farklı parçaların bir araya geldiği bir şey ise aslında şehirden bahsedemiyoruz.” (İzmir/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu'ya soruşturma

SONRAKİ HABER

Türkiye, ekonomik kırılganlık göstergelerinde alarm veriyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...