08 Ocak 2018 11:55

İran’daki protestolara bir tek onlar şaşırmadı

Ekonomik olarak dezavantajlı olanların memnuniyetsizliğinin patlamaya yol açmasını uzun zamandır bekleyen bir grup insan vardı: İranlı sendikacılar.

Paylaş

Murtaza HUSSAIN
The Intercept

İran’daki ayaklanma, İran siyaseti uzmanlarını hazırlıksız yakaladı. Protestolar, liberal Tahran yerine işçi sınıfının yaşadığı, İslam Cumhuriyetinin kendi seçim bölgesi saydığı muhafazakar kent ve kasabalarda ortaya çıktı. 

Bu bölgelerdeki ekonomik olarak dezavantajlı insanların memnuniyetsizliğinin böyle bir patlamaya yol açmasını uzun zamandır bekleyen bir grup insan ise vardı: İranlı sendikacılar. 

Uzun zaman İran’da sendikacılık yapmış olan, şimdi Kanada’da yaşayan ve İran’daki işçi hakları için uluslararası dayanışma hareketine aktif katılan Mehdi Kuhestaninejad, “İran’daki işçiler kırk yıldır daha iyi bir yaşamın hayalini kuruyorlardı, fakat bugün sıradan insanlar sadece hayatta kalabilmek için dahi iki ya da üç işte çalışmak zorundalar” diyor: “İran’ın içindeki ve dışındaki çoğu insan yaşananlardan şok olmuş olabilir, fakat sendikacılar son 10 yıldır egemen sınıfa ve onun yöneticilerine yönelik böyle bir ayaklanmayı bekliyorlardı.”

İŞÇİ KİTLELERİNİN ÖFKESİNİ YANSITIYOR

Genel olarak eğitimli, kentli ve hatta Tahranlı orta sınıfın ürünü olan 2009 Yeşil Hareketinden farklı olarak mevcut protestolar ülkenin işçi kitlelerinin öfkesini yansıtıyor. İranlılar yüksek enflasyon, işsizlik ve ekonomik yolsuzlukla boğuşurken, bu sorunların ağır yükü çoğunlukla, bırakalım yaşam standartlarını yükseltmeyi hayatta kalabilecek dahi siyasi bağlantıları olmayan gençlerin sırtına biniyor. 

Protestolara yanıt olarak 5 İranlı emek örgütü “yoksulluğa ve sefalete son” çağrısı yapan bir açıklama yayımladılar ve hükümetten ekonomik reform yapmasını istediler. Fakat, emek örgütleri protestoları desteklerken, bunları yönlendirmekte ne kadar etkili oldukları meselesi ise belirsiz. İran’da bağımsız sivil kurumların kamuda örgütlenmeleri hükümet tarafından büyük ölçüde sınırlandırılmış durumda.

Ancak tarihsel olarak İran’da işçi hareketleri önemli güç merkezleri olageldiler. 1979 İran Devrimi’nde emek örgütleri, özel olarak da petrol işçileri, Pehlevi monarşisinin devrilmesinde belirleyici bir rol oynadılar; devrimin hemen öncesine greve çıkma kararları ülkenin ekonomisini etkiledi ve Muhammed Rıza Şah’ın kaderinin mühürlenmesine yardımcı oldu. 

BAĞIMSIZ SENDİKAL ÖRGÜTLENME YASAK

Devrimin ardından, İslam Cumhuriyeti’nin yeni dini yöneticileri hızla emek gruplarını marjinalize etmeye giriştiler. İran’da bugün, bağımsız sendikaların kurulması kesin olarak yasaklanmış durumda, işçi hakları savunucuları kolluk kuvvetleri tarafından rutin olarak gözaltına alınıyor ve cezaevine konuluyorlar. İşçilerin sadece hükümet onaylı İslami Emek Konseylerinde örgütlenmesine izin veriliyor, fakat bunların yönetimleri devlet tarafından atanıyor ve gerçek bir değişim sağlayamıyorlar.  
Gerçek bir emek hareketinin ve bu hareketin kazandırdığı pazarlık gücünün yokluğu toplumdaki eşitsizliği büyütüyor. 

İran toplumunun militarizasyonu ve İran’ın Dini Lideri Ali Hamaney’e ile etkili dini yapılara yakın bir kurum olarak Devrim Muhafızlarının İran ekonomisinin bileşenlerini ele geçirmesi, sürgündeki sendikacı Kuhestaninejad’ın “mafyavari” olarak tanımladığı, işçilerin haklarını savunmasının kısıtlandığı atmosferi yaratıyor. 

Kuhestaninejad, “şeffaflık yok. Kimin kim olduğunun ve ekonominin her bir parçasının mafya gibi hareket eden Devrim Muhafızları Ordusunun etkisi altında göründüğü bir yönetimle karşı karşıyayız” diyor: “Diğer yanda ise iş bulamayan, ya da güvencesiz işlerde çalışan milyonlarca genç var. Çalışmak için çoğunlukla, patronun istediği zaman işe çağıracağı, pazarlığın olmadığı bir ‘sıfır sözleşme’ imzalamaları gerekiyor” 

İŞÇİLER UZUN ZAMANDIR MÜCADELE EDİYORDU

Son protestolar uluslararası alanda önemli derecede dikkat çekerken, emek aktivistleri ve İran’daki işçiler, son ayaklanmadan hemen önce ödenmemiş ücretler ve kazançlar konusunda uzun süredir mücadele yürütüyorlardı.

Aralık ayında, İran’ın güneybatı kenti Şuş’taki Haft Tapeh şeker kamışı plantasyonlarında çalışan yüzlerce işçi, dört ayı bulan ödenmemiş ücretleri nedeniyle bir dizi grev ve eylem gerçekleştirmişti. 

İşçi sınıfı protestoları, Tahran merkezli siyasi muhalefet hareketlerinin sahip olduğu medya duyarlılığına, dil yeteneğine ve uluslararası bağlantılara sahip değilken, Haft Tapeh işçileri, IUF olarak da tanınan global sendika federasyonu Uluslararası Gıda İşçileri Sendikasına üye olmaları nedeniyle mücadelelerine uluslararası ilgi çekebildiler.

IUF temsilcileri, ülke genelindeki son eylemlerin uzun süredir beklendiğini ve sıradan insanlarının mağduriyetlerinin doruk noktasını temsil ettiğini söylüyor. IUF Sözcüsü Peter Rossman, “Haft Tapeh’tekiler gibi grev ve gösterilerin nedenleri hakkında spekülasyona ve komplo kuran yabancı düşmanlar aramaya gerek yok. Bugünkü kitle gösterileri hayal kırıklığı ve öfkenin gerçek birer ifadesidir” diyor: “Haft Tapeh’teki işçiler, ailelerini beslemek için 2008’den beri grev ve gösteriler düzenlemeye mecbur bırakıldılar. Sendikalarda örgütletmek isteyen işçilere yönelik vahşi baskı, hayal kırıklığının neden sadece bu şekilde ifade edildiğini açıklıyor.”  

GÖZALTINDAKİLERİN YÜZDE 90’I 25 YAŞIN ALTINDA

İran İçişleri Bakanlığına göre, son günlerde ülke genelinde gözaltına alınanların yüzde 90’ı 25 yaşın altında; uluslararası yaptırımlar altında büyüyen bir neslin üyeleri.

Bu işçi sınıfından göstericilerin görünen hoşnutsuzluğu, kendini İran’ın muhafazakar kitlelerinin savunucusu ilan eden rejimin otoritesine yönelik ciddi bir meydan okumanın üzerinde yükseliyor. 

İran İnsan Hakları Merkezi Direktörü Hadi Ghaemi, “Bundan sonra ne olursa olsun, protestolar iki şeyi kanıtladı” diyor: “Rejimin kalesi olarak gördüğü alanların -küçük kasaba, muhafazakar topluluklar- aslında çok öfkeli ve rejim karşıtı durumda olduklarını. İşçi sınıfının çocukları olan ve üniversiteye gitseler de İran toplumunda yükselemeyen gençlerin çok öfkeli olduğunu.” Geçtiğimiz günlerde İran Devrim Muhafızları yetkilileri, ülkedeki güvenlik durumunun kontrolünü ele geçirme planlarını açıkladılar. Eylem ve tutuklama dalgası devam ettiği sürece, protesto hareketinin geleceği, devletin zorlayıcı aygıtıyla baş edebilecek daha geniş bir koalisyonun oluşup oluşmayacağına bağlı olacak.

Protestoların ekonomik temelli doğası, kentli siyasi muhalefet ile protestoların gerçekleştirildiği muhafazakar, işçi bölgelerini hükümetin lehine bölmesine neden olabilir. 

“Yeşil Hareket destekçilerinin hiçbiri -çoğunluğu eğitimli orta sınıftandı- protestoları desteklemeye gelmedi, çünkü rejimden memnun olmasalar da diğer alternatiflerden çok Ruhani’nin politikalarında bir gelecek görüyorlar” diyor Ghaemi: “Protestoların net bir sınıfsal boyutu var. Kaybedecek hiçbir şeyi olmadığını hisseden bir gençlik kesiminden geliyorlar.”

Kısaltarak çeviren Elif Görgü
(Ara başlıklar Evrensel’e aittir)

 

ÖNCEKİ HABER

Bakanlar Kurulu OHAL'i bir kez daha uzatma kararı aldı

SONRAKİ HABER

Maltepe’de 4 yılda 45 bin sokak hayvanı tedavi edildi 

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...