02 Ocak 2018 12:56

Hükümetin ekonomide 2017 hesapları tutmadı

Büyüme verisi hariç, hükümetin 2017 için açıkladığı tüm makro ekonomik hedefler saptı. İşte ekonomide AKP'nin 2017 hayalleri ve gerçekler.

Paylaş

Antidemokratik ve hukuksuz uygulamaların, dış politikada gerilim, içte ve dışta herkesle kavga siyaseti ve yönetimde keyfiliğin damgasını vurduğu 2017 yılında ekonomide de kötüye gidiş hızlandı. Büyüme verisi hariç, hükümetin 2017 için açıkladığı tüm makro ekonomik hedefler saptı.
Orta Vadeli Program’da 2017 için yüzde 4.4 olarak öngörülen büyüme hedefi yaklaşık 2.5 puan aşıldı. Teşviklerle pompalanan bu büyüme rakamı ekonomideki birçok alandaki kötüye gidişe perde yapıldı. 

Yüksek borçluluk-aşırı dış kaynağa bağımlılık kıskacındaki Türkiye ekonomisinde 2017 yılını, çift haneli enflasyon, işsizlik ve faiz; büyüyen dış ticaret açığı, cari açık ve bütçe açıklarıyla kapattı.

CHP eski milletvekili Umut Oran hükümetin hedefleriyle, gerçekleşen makro ekonomik veriler arasındaki makası rapor  haline getirdi. Hükümetin, makro ekonomik göstergelere ilişkin öngördüğü 2017 hedefleri ve gerçekleşmeleri karşılaştırdığımızda ortaya çıkan ve raporun ortaya koyduğu tablo şöyle...

  • 1 - ENFLASYON HIZLANDI

2017 Programında Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) bazında yıl sonu enflasyonu yüzde 6.5 olarak öngörülmüştü. 
Aylar itibariyle genelde çift haneli seyreden enflasyon Eylül sonu itibariyle yıllık bazda yüzde 11.2 olurken bu tarihlerde hazırlanan ve Ekim’de yayınlanan 2018-2020 Orta Vadeli Program’da (OVP) 2017 enflasyonu için yüzde 9.5’lik gerçekleşme tahmini yapıldı. Ancak enflasyon, kur kaynaklı maliyet artışlarının etkisiyle izleyen dönemde de yükselişi sürdürerek, Kasım sonu itibariyle yıllık bazda yüzde 12.98’e kadar yükseldi. 
Hükümetin 2017 yılı için belirlediği enflasyon hedefinin, yılın tümünde açık farkla sapma kaydedeceği netleşti.
Yıllık tüketici fiyat artışının yüzde 13’e dayanırken, aynı tarih itibariyle Yurt içi Üretici Fiyat Endeksi’ndeki (Yİ-ÜFE) yıllık artışın yüzde 17.3 olması ise özellikle kurdaki yükselişe bağlı maliyet enflasyonunun henüz çarşı pazara tam yansımadığını gösteriyor. Yıllık bazda toptan fiyatlarla tüketici enflasyonu arasında, talepte canlanma durumunda hızla piyasaya yansıyacak 4 puanın üzerinde bir makas bulunuyor.

  • 2 - ÇİFT HANELİ İŞSİZLİK YAPIŞTI, İSTİHDAM ARTIŞI YANILTICI!

2017 yılı için başlangıçta yüzde 10.2 öngörülen işsizlik oranı, son OVP ile yüzde 10.8’e revize edildi. En son açıklanan veriye göre ise Eylül 2017 dönemi itibariyle işsizlik oranı yüzde 10.6. 
TÜİK’e göre ülke genelinde toplam istihdam, son bir yılda 1 milyon 233 bin kişilik bir artışla 28 milyon 797 bine çıkarken, işsizlerin sayısı ise 104 bin kişi azalarak 3 milyon 419 bine geriledi.
SGK’nın aynı döneme ait verileri ise son bir yılda istihdamda yaşanan artışın sadece 734 bin 340’ının zorunlu sigortalı işçilerden, 1 milyon 157 bin 886’sının çırak, stajyer ve kursiyerlerden kaynaklandığını gösteriyor. Çırak, stajyer ve kursiyerlerin Eylül 2016 döneminde sadece 344 bin 80 kişi olan sayısı; Eylül 2017 döneminde 1 milyon 501 bin 966’ya çıktı. Buna göre övünülen istihdam artışı büyük oranda, işverenlere yönelik istihdam teşvik ve destekleri kapsamında “İş başında eğitim”, “İşe almak sizden, sigortası bizden” gibi kampanyalarından yararlanan işverenlerin, ucuz iş gücü olarak doldurduğu çırak, stajyer ve kursiyerlerden kaynaklanıyor. Üstelik zorunlu sigortalı sayısındaki artışta da bu geçici uygulamanın payı bulunuyor. Geçici desteklerle sağlanan arızi istihdam artışının kalıcılığı kuşku yaratıyor. Bu yolla yaratılan ek istihdamın ne kadarının istihdamda kalıp, ne kadarının işsizler ordusuna eklemleneceği belirsiz. Öte yandan emek çevrelerinden, iş başında eğitim adı altında çırak, stajyer ve kursiyerlerin ucuz işgücü deposu olarak kullanıldığı eleştirileri geliyor. 24-48 ay gibi sürelerle uygulanan istihdam teşvik ve desteklerinin sağladığı geçici ve yapay istihdam artışına rağmen işsizlik oranının yılı çift haneli düzeylerde kapayacağı görülüyor.

  • 3 - KUR HEDEFİNDE BÜYÜK SAPMA

YILLIK plan ve programlarda, açıkça belirtilen bir kur hedefi olmamakla birlikte TL ve dolar cinsi milli gelir büyüklüklerinin karşılaştırmasıyla anlaşılan yıllık ortalama kur tahmininin ise ciddi biçimde saptığı görülüyor.  Programda başlangıçta cari fiyatla 2017 GSYH’si 2 trilyon 404.1 milyar TL (756.3 milyar dolar), buna göre yıllık ortalama dolar kuru 3.18 TL olarak öngörülmüştü. TÜİK’in milli gelir hesaplama yöntemini değiştirerek “Zincirleme Hacim Endeksi” esasına geçişi, tüm GSYH verilerini dramatik biçimde farklılaştırdı. Yeni programda 2017 GSYH gerçekleşme tahmini 3 trilyon 35.5 milyar TL (847 milyar dolar) olarak yapıldı. Buna göre beklenen yıllık ortalama dolar kuru 3.58 TL.
Ancak 30 Aralık itibariyle cari dolar kuru 3.80 TL dolayında ve yılbaşından bu tarihe kadar olan dönemin ortalama kuru 3.65 TL. 

  • 4 - DIŞ TİCARET VE CARİ AÇIK HEDEFLERİ DE ŞAŞTI

2017 yılı için 153.3 milyar dolar ihracat, 214 milyar dolar ithalat hedeflenmiş, yıllık dış ticaret açığı 60.7 milyar dolar olarak öngörülmüştü. Ocak-Ekim 2017 döneminde ihracat 129 milyar, ithalat 190.2 milyar ve dış ticaret açığı 61.2 milyar dolar olarak gerçekleşti. 
2016’nın aynı dönemine göre ihracat yüzde 10.3, ithalat yüzde 16.5 arttı ve bunun sonucunda dış ticaret açığı yüzde 32.1 büyüdü.
Önceki yılın ilk on ayında yüzde 71.6 olan ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 67.8’e geriledi. Yıllık bazda 31.8 milyar öngörülen yıllık cari açık da Ekim sonu itibariyle 41.9 milyar dolarla rekor bir düzeye ulaştı. 2017 dış ticaret ve cari işlemler açıklarının, hedefe göre büyük sapmalar gösterdiği bir yıl oldu. 

  • 5- YABANCI, YATIRIMI KISTI

2017 yılında artan belirsizlik ve azalan güvenin etkisiyle Türkiye’ye doğrudan uluslararası yatırım girişleri gerilemeye devam etti. İlk 10 aylık verilere göre ülkeye bu dönemde 5.4 milyar dolarlık bir yatırım girişi olurken, tasfiyeler yoluyla geri götürülen sermaye geçen yılın eş dönemine göre yüzde 195.2’lik rekor artışla 1.8 milyar dolara ulaştı. Böylece net yatırım sermayesi girişi 3.6 milyar dolarla önceki yılın yüzde 17.1 altında kaldı. Yabancı sermayeli şirketlerin dış ortaklarından 489 milyon dolarlık kredi kullanması ve yabancıların Türkiye’de 4.2 milyar dolarlık gayrimenkul almasına rağmen, toplamda net doğrudan yatırım girişi yüzde 16.9 düşüşle 8.3 milyar dolara geriledi.

EKONOMİDE 2017’YE DAMGA VURAN BAZI GELİŞMELER

* 2016 sonunda yüzde 10.63 olan “gösterge faiz”, 22 Aralık 2017 itibariyle yüzde 13.40 düzeyinde gerçekleşti.
* Yılbaşından 22 Aralık’a kadar olan dönemde dolar TL’ye karşı yüzde 8.4 değerlenerek 3.8113 TL’ye; avro yüzde 21.8 artış 4.5171 TL’ye çıktı.
* 1 Ocak-22 Aralık arasında altının gramı yüzde 20 artışla 156.45 TL’ye, çeyrek altın yüzde 19.1 artışla 256.54, Cumhuriyet altını yüzde 19.5 artışla 1.050.26 liraya çıktı.
* Yılbaşından 18 Aralık’a kadar olan dönemde benzinin litresi yüzde 7.7 artışla 5.57 TL’ye, mazotun yüzde 10.3 artışla 5.05 TL oldu.
* Yılın ilk 11 ayında kapanan şirket sayısı geçen yıla göre yüzde 26 artışla 10 bin 371’e ulaştı.
* Ocak-Kasım döneminde 68.136 esnaf ve sanatkâr sicil terkini yaparak faaliyetine son verdi, 19.075’i de mesleki terkin yoluna gitti.
* Tüketicilerin bankalara olan bireysel kredi ve kredi kartı borçlarının toplam tutarı ilk 10 ayda 58.3 milyar lira artarak 506.9 milyar liraya ulaştı.
* Yılın ilk 10 ayında, 632 bin 206’sı bireysel kredi; 762 bin 60’ı de bireysel kredi kartı borcundan dolayı; toplam 1 milyon 118 bin 91 kişi yasal takibe düştü.
* Ekim 2017 itibariyle bireysel kredi borcunu ödememiş kişilerden borcu devam edenlerin sayısı 2 milyon 45 bin 830, bireysel kredi kartı borcunu ödememiş olanlardan borcu devam edenler de 2 milyon 249 bin 595 kişi.
* Bankaların TBB Risk Merkezi’ne bildirdiği batık kredi tutarı Ekim 2017 sonu itibariyle 19.7 milyarı bireysel krediler olmak üzere toplam 67.9 milyar liraya ulaştı.
*İlk 11 ayda 11,5 milyar TL tutarlı 862 bin 411 senet protestoya uğradı.
* Aynı dönemde bankalara ibraz edilen toplam 18.8 milyar TL tutarlı 412 bin 946 adet çek için “karşılıksız işlemi” yapıldı.

BÜYÜME YANILSAMASI

Raporda büyümeye ilişkin şu tespit yer aldı...

2017 yılı gayri safi yurt içi hasıla (GSYH) büyüme, yıllık Programda yüzde 4.4 olarak hedeflenmişti. Ancak 2016 yılının 3. çeyreğindeki daralma sonrası ekonomide başlayan yavaşlamayı önlemek için, 2017 yılında inşaat, beyaz eşya ve mobilya sektörlerine yönelik vergi indirimlerinin yanı sıra asıl olarak işletmelerin Kredi Garanti Fonu (KGF) kaynakları ile fonlanması, hormonlu bir büyümeyi tetikledi. 
KGF’den girişimcilere 200 milyar liranın üzerinde kredi dağıtılırken Hazine tarafından buna 178 milyar lira kefalet verdi. Alınan bu önlemlerin etkisiyle yılın ilk çeyreğinde yüzde 5.3, ikinci çeyreğinde yüzde 5.4’lük büyümeler kaydedildi. Devletçe bol kepçe dağıtılan, KGF kaynaklarıyla yaratılan parasal genişlemenin büyüme üzerindeki etkisi asıl 3. çeyrekte kendini gösterdi. Ancak bu kaynaklar, üretim ve yatırımdan çok, işletmelerin borç kapama ve kişisel harcamalarına gitti. Piyasaya pompalanan kamu kaynaklarıyla yaratılan genişleme, yüzde 0.8’lik küçülme yaşanan 2016’nın aynı çeyreğinin baz etkisiyle birleşince, 2017’nin 3. çeyreğinde yüzde 11.1’le rekor büyüme yanılsaması yaşandı. Diğer tüm makro göstergeler daralan bir ekonomiye işaret ederken; KGF fonları, kamu tüketim ve yatırımları ve inşaat yatırımına dayalı kâğıt üzerinde elde edilen bu büyüme, “hormonlu” ve “balon” niteliğindedir.

GERÇEKTE YAVAŞLAMA EĞİLİMİ VAR

TÜİK’in “mevsimsel etkilerden ve takvim etkilerinden arındırılmış” verilerine bakıldığında ise baz etkisiz GSYH büyümesinin son dört çeyrekte sırasıyla yüzde 4.9, yüzde 1.6, yüzde 2.2 ve yüzde 1.2 olduğu, yani cila silinince, ekonominin aslında yavaşladığı görülüyor.  Dolayısıyla kâğıt üzerindeki 2017’nin 3. çeyrek performansı istatistiksel olarak abartılı bir yanılsamayı içeriyor. Söz konusu suni etkilerle 2017 yıllık büyüme oranının da yüzde 7 civarında çıkacağı, ancak ekonomide şu an istatistiklere yansımayan yavaşlamanın 2018’de rakamlara net biçimde yansıyacağı görülüyor.

GERÇEK İŞSİZ SAYISI 6 MİLYON

TÜİK’in dar tanımlı resmi işsiz sayısına, iş aramayıp iş başı yapmaya hazır 1 milyon 444 bin, iş bulma umudu olmayan 609 bin, zamana bağlı eksik istihdamda sayılan 356 bin ve mevsimlik çalışabilen 68 bin kişi de dahil edildiğinde geniş tanımlı (gerçek) işsiz sayısı 5 milyon  896 bin kişiye çıkıyor. 
60 milyonu aşan çalışma çağındaki nüfusun 27 milyon 861 bini iş gücü dışında yer alırken, dar tanımlı iş gücü göstergelerine göre bile genç nüfusta işsizlik oranı yüzde 20’yi, ne eğitimde ne işte olan gençlerin oranı ise yüzde 26.1’i buluyor.

KUR ARTIŞI İHRACATI BASKILIYOR!

Bir ülkenin parasının değer yitirmesi, normalde ihraç ürünlerini dış pazarlarda ucuzlatarak ihracatını artırıcı, ithalatını baskılayıcı etki yaparken, Türkiye ekonomisinde ise bunun tam tersi bir süreç ortaya çıkıyor. 
Bu durum, üretimde aşırı düzeyde ithal girdiye bağımlı olunmasından kaynaklanıyor. TL’deki değer kaybı, büyük bölümü ithal olan üretim girdilerini pahalandırarak, ihraç ürünlerimizin birim maliyetlerini yükseltiyor. Bu gelişme de ihracatçımızın dış pazarlarda rekabet gücünü kırıyor.

ÖNCEKİ HABER

İş davalarında zorunlu arabuluculuk uygulaması başladı

SONRAKİ HABER

'Asgari ücretle geçinebilmek mucize olabilir'

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...