30 Aralık 2017 02:47

Dikene bağlanan umut: Kokina

Kokinanın güzel görüntüsünün ardındaki zorlu emeği, bu çiçeği tezgahlara getiren Roman Selda ile konuştuk.

Paylaş

Hilal TOK
İstanbul

Sadece yılbaşı arifesinde gördüğümüz, beyaz sicimle bir dikenli dala bin bir emekle bağlanan kırmızı başlı kokinalar çiçek tezgahlarındaki yerini aldı. İsmi Rumca kırmızı anlamına gelen kokinaya halk arasında tavşanmemesi de deniliyor. Kokinalar kimi için yeni yılda şans ve mutluluk getiriyor kimi içinse renklerini bir dahaki yıla kadar korursa ev sahipliği. Kokina meyvesi ve dalı farklı iki ayrı bitkinin birleştirilmesiyle oluşan ‘montaj’ bir çiçek. Çiçeğin meyvesi dikenli başka bir bitkinin gövdesine Roman kadınlar tarafından bağlanıyor. Kokinanın güzel görüntüsünün ardındaki zorlu emeği bu çiçeği tezgahlara getiren Roman Selda ile konuştuk. 

‘ELLERİM YARA’

kokina

Yılbaşından 2 ay önce kırmızı meyveleri, 1 ay kala da dalları ormanlık alanlardan toplamışlar. Çalıları yara yara, elleri yırtıla yırtıla... Daha sonra kırmızı meyveleri dikenli dallara dikip demet oluşturmuşlar. Ellerindeki yaralar hâlâ duruyor, baş parmağı yara bandı ile sarılı. Ellerini gösteriyor ve ekliyor, “Görüyorsunuz, bin bir emekle toplanıyor bunlar ama satacağımız zaman 10 lirayı çok görüyorlar bize. Pahalı diyorlar. Bu kadar emeği, zorluğu görmüyorlar. Ellerimin hepsi yara. El demeye bin tane şahit lazım.”

‘ÇOCUKLUĞUM, ANNELİĞİM, KAYNANALIĞIM BURDA GEÇTİ’

52 yaşındaki Selda 41 yıldır Bağdat Caddesi üzerindeki Çiftehavuzlar semtinde tezgah başında. 7 yaşından beri çiçeğe çıkıyor. Okula hiç gitmemiş. 13 yaşında evlenen Selda tüm neşesine ve enerjisine rağmen konu çocukluktan açılınca duygulanıyor. Çekinerek söylüyor çocuk yaşta evlendiğini, “14 yaşımda anne oldum. Daha ben çocukken çocuklarım oldu. Herkesin bir bebeği vardı ama bezden, benimki ettendi. Çocukluğumu yaşayamadım, çocuğumla yaşadım. Hiç kimseden yardım almadım yaşamım boyunca. Biri eşikte biri beşikteyken hep devam ettim burada çalışmaya. Bu yaşıma geldim hâlâ çalışıyorum. Affedersin değneğin neresinden tutarsan tut aynıyım. Bu kadar çalışmamızla ipin ucunu bir araya getiremiyoruz.”

5 tane çocuğu 10 tane torunu olan Selda’nın tüm hayatı bu tezgah başında geçmiş. Halkla iç içe. Sohbetimizin başından sonuna dek selam verenin ardı arkası kesilmediği gibi konuşmamız ayaküstü sohbetlerle de bolca bölündü. Ama bu durumdan memnun, “Ben onların derdini dinliyorum onlar benimkileri dinliyor. Aile gibiyiz burada. Eee çocukluğum, anneliğim, kaynanalığım hep burada geçti.”

Çocukluğunda yaşadığı zorlukları anlatmaya devam ediyor, “Çocukluk nedir bilmiyorum bilmediğim için şimdi torunlarımı yaşatmaya çalışıyorum. Çocuklarım benim çilemi gördü, o yüzden onları çocukken evlendirmek istemedim. Hayatlarını yaşasınlar dedim.”

ROMAN KADINLARIN YOKSULLUĞU...

kokina

Sabahın 7’sinde başlıyor mesai Selda için, akşam 9.30’a dek sürüyor. Boş zamanlarında ne yapıyorsun sorusuna “Ev işi” diye yanıt veriyor. sosyal hayatı yok. “Hiçbir eğlencemiz yok. Benim hiçbir şeyim yok aslında. Ne sigorta, ne düzenli bir gelir, ne güvenceli bir gelecek...”  

Birçok sağlık sorunu olan Selda, dizlerini sohbetin başından beri ovuşturuyor, “Dizlerim de sıvı varmış, ağrıyor hep. Kolumda yırtık var. Sağlık güvencem yok devlet hastanesine gitmek dert, özele para yetmiyor, böyle kaldık” diyor. 

Kazancının da kâr getirmediğini anlatıyor bir yandan “Müşterilerim çok iyi. Çok samimiyiz. Aile gibiyiz burada. Ama kazancım o kadar iyi değil. Bugün varsa yarın yok. Bugün 20 lira kazandıysam benden zengini yok diyorum. Ama o da yok . Aldığını oraya buraya veriyorsun bitiyor eldeki.”  

‘FAKİR YERİN DİBİNDE’

kokina

Oğlu ve eşi belediyede taşeron olarak çalışan Selda’ya taşeronda kadro vaadini sorunca dudak büküyor. İnanmıyor anlayacağınız. Umutsuz ama “Olsa ne güzel olur” demeyi ihmal etmiyor. Konu dönüp dolaşıp memleket meselesi olan yoksulluğa geliyor, “Bu yoksulluk zor bir şey. Çeken bilir. Eskiden iyi halli, orta halli bir de fakir vardı. Şimdi fakir hiç yok. Fakir yerin dibinde. Fakiri kimse görmüyor. Bir sinek, böcek gibi ayak altında eziliyor. Herhangi bir yardım alamadığım için okutamadım çocuklarımı. Devletten hiç yardım alamadım. Bir bardak su bile almadım. Ömrümde hayatımda bir kez başvurdum. Yıllar önce engelli oğlum 3. kattan düştü. Yardım istemeye gittim. Bir kartal arabamız var diye ‘Sana yardım yapamayız’ dediler. O çocuğumu nasıl büyüttüm? Buradaki insanların yardımıyla, devletimin yardımıyla değil” diye isyan ediyor. 

EN GÜZEL DİLEK SELDA ABLADAN

Selda ablanın yeni yıl dileği ise şu “Herkes çoluk çocuk bakıyor herkes evine bir parça ekmek götürmeye çalışıyor. Herkes emeğinin karşılığını alabilsin bu yıl. Güzel bir sene geçirelim. Tüm zorluklar bitsin. Herkesin güzel bir hayatı olsun.”

ÖNCEKİ HABER

2017 kültür sanat ajandasından notlar

SONRAKİ HABER

Paramiliter yapılanmaya tepkiler büyüyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...