07 Ağustos 2012 13:31

AKP mezar kazıcılarını yaratıyor

Kamuoyunda 4+4+4 yeni eğitim modeli olarak bilinen ve başbakanın “dindar, kindar bir nesil istiyorum” diyerek başlattığı eğitim reformu sürecinin 222 sayılı İlköğretim Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun aceleyle meclisten geçirildikten sonra önümüzdeki yeni öğretim yılına uygulanmak üzere

AKP mezar kazıcılarını yaratıyor
Paylaş
Halil Bandırma

Kamuoyunda 4+4+4 yeni eğitim modeli olarak bilinen ve başbakanın “dindar, kindar bir nesil istiyorum” diyerek başlattığı eğitim reformu sürecinin 222 sayılı İlköğretim Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun aceleyle meclisten geçirildikten sonra önümüzdeki yeni öğretim yılına uygulanmak üzere Milli Eğitim Müdürlüklerince çalışmalarına başlandı. Ancak tüm bunlara rağmen halen tam anlamıyla içeriği netleşmiş sayılamayan bu sistem tüm dağınıklığıyla ortada duruyor. Öncelikle yeni sistemin kanun teklifinde belirtilen bazı hususlarını eksikleriyle sunmak gerekir. Başbakan bundan aylar önce 8 yıllık kesintisiz sürekli eğitimin uygulandığı tek ülkenin Türkiye olduğunu savunmuştu. Bu algı yanıltıcıdır, zira uluslararası eğitim standartlarına göre Danimarka, Finlandiya, Norveç, İsveç, İzlanda, Hırvatistan, Slovenya, Çek Cumhuriyeti, Estonya, Letonya, Macaristan, Slovakya ve Bulgaristan’da da Türkiye’de olduğu gibi en az 8 yıllık bütünleşik eğitim uygulanmaktadır. Kaldı ki 222 sayılı yasa teklifinde söz edildiği gibi ülkemizde temel eğitim 8 yıldır ifadesi de sakıncalar içermektedir. Zira MEB, UNESCO ve OECD’ye temel eğitimin iki kademeli (5+3) olduğunu belirtmiştir. Yeni öngörülen sistemin ise kesintisiz sürekli bir eğitim modeli olduğu tamamen safsatadır. Çünkü kesintisiz sürekli bir eğitimin olabilmesi için öğretim programının değişmemesi gerekmektedir. Ancak 4+4+4 sistemi var olan 8 yıllık bütünleşik eğitimi de bölerek geçmişten daha kesintili, farklı programlı bir hali öngörmektedir.

“DİNDAR - KİNDAR” BİR NESİL HEDEFİ
Kademelerin dörder yıllık planlaması da çocukların gelişim sürecinin bilimsel olarak dikkate alınmadan hazırlandığını ortaya koyuyor. Bilimsel araştırmalara göre çağ nüfusu bilimsel gelişim açısından ayrıştırıldığında, 7-11 yaş somut işlemler, 12 yaş üstü ise soyut işlemler dönemleri olarak belirlenmiştir. Eğitime başlama yaşının 66 aya çekilmesiyle ilk dört yılın ardından 9 yaşında olan bir çocuk henüz somut işlemler döneminden çıkamadan ikinci kademe müfredatıyla karşılaşacaktır. Bu durum çocuklarda derslerinde –özellikle formel bilimlerin kavranması- başarısızlığı arttıracak, doğal olarak mesleki seçime yönlendirilerek çıraklık ve çocuk işçiliği beslenecektir. Aynı zamanda çocuğun soyut işlemler dönemine geçiş sürecinden faydalanarak imam hatip ortaokullarıyla kadro girişimini hedefleyen AKP, bir yanıyla sermayeye ucuz iş gücü sunarken, bir yanıyla da seçmeli olarak eklenen “Hz. Peygamberimizin Hayatı” ve “Kuran-ı Kerim” gibi dersler başta olmak üzere ortaokullar ile dindar ve kindar bir nesil yetiştirmenin alt yapısını hazırlamaktadır. UNESCO İstatistik Enstitüsü’nün rakamlarına göre; 204 ülkenin 126’sında, okula başlama yaşı 6’dır. Bu ülkelere Güney ve Kuzey Amerika ile Batı Avrupa ülkelerinin çoğunluğu da dâhildir. İlköğretime başlama yaşı 5’e ve ilköğretimin ilk kademesi 4 seneye indirildiğinde, Türkiye dünyada böyle bir eğitim yapısına sahip ve çocuklarının ilköğretim ilk kademeyi 9 yaşında tamamladığı yegane ülke olacak. Başbakanın gözünü öyle kan bulamış olacak ki uluslar arası birçok araştırma çocukların temel eğitim dönemlerinde yeteneklerine göre dağılım yapılmasının eğitim eşitsizliğini arttırdığını ispatlamıştır. Bu araştırmalara dayanarak ülkemizde de yeni sistemle eğitimin kalitesinin düşürüleceği ve sosyoekonomik açılardan ayrışmanın artacağını söylemek zor değildir. -Temel eğitim, çocukların, bilişsel, duygusal ve devinsel gelişimini sağlayan ve zorunlu eğitimin sonunda kendi özelliklerine ve tercihlerine bağlı olarak mesleki eğitime ya da yükseköğretime hazırlayan, akademik düzeyde genel eğitim anlamına geliyor.- Ayrıca yeni tasarının öngördüğü öğrencinin yeteneğine göre yönlendirilmesinin hangi şartlarda ne biçimde olacağına dair bir husus belirtilmiş durumda da değil.

EĞİTİMDE KADRO SORUNU
SSS“Okul öncesindeki politika ve stratejimiz aynı kararlılıkla devam edecek ve okul öncesinde 4 yaşta 2016 yılına kadar %100 okullaşma hedefimiz olacaktır. Kaldı ki dünyanın hiçbir ülkesinde okul öncesi eğitim zorunlu eğitim kapsamında değildir” 222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Yapılan Değişiklik Sonucu Getirilen Yenilikler başlıklı belgede geçen bu ifadeye sığdırılan okul öncesi eğitim meselesi geleceğe dair okul öncesi eğitimin tamamen parasız olacağına dair bir ibare içermemekle birlikte zorunlu okul öncesi eğitimin uygulanacağı tek ülke Türkiye de değildir. Avrupa’da Polonya, Estonya, Yunanistan, Bulgaristan gibi ülkelerde okul öncesi eğitim zaten zorunludur. Bugüne kadar okul öncesi eğitimin MEB’e bağlı ana okulları ve ana sınıflarıyla ücretsiz olmayan bir şekilde sunulması bu eğitime en çok ihtiyaç duyan kesimlerin okul öncesi eğitimden faydalanmalarını engellemektedir. Okul öncesi eğitimin çocuğun gelişiminde sosyoekonomik bazı sorunların çözümünde öğrencinin adaptasyon probleminin giderilmesinde oldukça faydalı olduğu tespit edilmiştir. Bunların üstüne yeni sistemle birlikte okul öncesi eğitimin zorunlu hale getirilmesinin bir lütuf olarak öne çıkartılması oluşacak olan belirsizliklerin üstüne örtmeye yetmeyeceği de kesindir.
Sınıf Öğretmenliği ve Okul Öncesi Öğretmenliği bölümlerinde okuyan öğrenciler için ise gelecek sıkıntısı yeni sistemle birlikte daha da artmaktadır. İlk kademenin 5 seneden 4 seneye düşürülmesi, ilk kademeye başlama yaşının 5’e çekilmesiyle birlikte her iki öğretmenlik atama koşulları daralmıştır.
Orta öğretimin yeni sistemle birlikte zorunlu hale getirilmesi daha çok öğrencinin orta öğretim kademesine geçeceğinin bir garantisi gibi görünse de zorunlu tutulan eğitim niteliği ve kalitesi arttırılmadıkça birçok öğrenci için daha çok bir eziyet haline gelecek ve böylece erken yaşta eğitim olanaklarından kopmaların artmasıyla daha çok genç sermayenin vasıfsız kölesi olmaya itilecektir.Eğitime ayrılan bütçe göz önüne alındığında bu senaryonun gerçekleşme olasılığı oldukça fazladır.

EKONOMİK AÇIDAN
İlköğretimi kademelendirmenin finansal olarak incelendiğinde 65 bin yeni derslik ve bir o kadar da öğretmene ihtiyaca sebep olacağı tahmin ediliyor. TOKİ verilerine dayanarak 32 derslikli orta düzeyde inşa edilen bir okul 3 milyon liraya mal oluyor. Bu hesapla yeni eğitim öğretim yılında MEB’in 2012 yılı bütçesinin yarısı olan 20 Milyar lira gibi bir masraf çıkıyor. Bu paranın hangi kaynaktan nasıl aktarılacağına dair net bir bilgi olmaması aslında yeni sistemle birlikte velilerin sırtına daha fazla eğitim yükünün bindirileceği ve emekçilerden kesilen fonların inşaat şirketlerine peşkeş çekilmesinin alışılagelmiş olarak gerçekleşeceği beklenmelidir. Sonuç olarak 4+4+4 kademeli yeni eğitim sistemi önümüzdeki dönem itibariyle tüm eksik yanlarıyla uygulanacaktır. Bunun gibi sermaye temsilcisi AKP’nin iktidar olma olanaklarını kullanarak yeni anayasa düzenlemelerinde sunacağı ve dindar-kindar bir nesil hedefine uygun adımlar sıklıkla karşımıza çıkacaktır. AKP gençlik projeleriyle işsizliği azaltacağını, herkese her kente üniversite vaat ederek bir gelecek rüyası arkasında sakladığı tam olarak da AKP’nin kulu, patronun kölesi, savaş bataklığına sürüklenmiş tamamen geleceği çalınmış bir gençliktir. Ancak elbette bu proje AKP’nin mezar kazıcılarını yaratması anlamına gelmektedir. Türkiye gençliği iktidarın bu oyunlarını bilerek dünden daha fazla parasız, bilimsel bir eğitimi, Türkiye’de ve orta doğuda barışı savunmalıdır. Türkiye gençliğinin geleceğini kendisinin çizmesinin yegâne yolu da bu olacaktır.

ÖNCEKİ HABER

Medyanın dili

SONRAKİ HABER

Barış dolu günler

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...