13 Aralık 2017 05:20

Ekim Devrimi şenliği: Sosyalizm geçmiş değil, gelecek

Emek Partisi, 100. yılında Ekim Devrimi’ni kutlamak için 17 Aralık Pazar günü İstanbul’da bir şenlik düzenliyor.

Paylaş

Görkem KINACI
İstanbul

Parasız sağlık, parasız eğitim hakkına sahip olabilmek, ücretsiz ulaşım kullanabilmek, iş çıkışında tiyatroya gidebilmek... Ne kadar hayal gibi duruyor! Halbuki 100 yıl önce Sovyetlerde tüm bunlar gerçekleşmiş. Bir işçi insan onuruna yakışacak koşullarda çalışmış, kalan zamanında da kültürel faaliyetlerle ilgilenebilmiş, çocuğu hastalandığında da sigorta karşılar mı, ilacı nasıl alabilirim diye düşünmemiş? İmkansız ‘mış’ gibi. Aslında değil, tüm bunlar 100 yıl önce yaşanmış. Peki bugün yaşanabilir mi yeniden? İşte bu sorunun cevabını Emek Partisi İstanbul İl Başkanı Sema Barbaros ile konuştuk... Emek Partisi ayrıca Sosyalizme  özlemini şarkılarla dile getirmek, Sovyetlere selam göndermek için İstanbul’da bir şenlik düzenliyor. Hüsnü Arkan, Luxus, BGST Dans ve Emek Barış Korosu bu etkinlikte olacak... Birlikte şarkılar söylenecek.. 

Sema Barbaros

Bu yıl Büyük Sosyalist Ekim Devrimi’nin 100 yılı. Emek Partisi, bu kapsamda çok sayıda etkinlik düzenledi. 100 yıl sonra neden hâlâ Ekim Devrimi’ni gündeme getiriyorsunuz? Ekim Devrimi’nde bugüne dair neyi öne çıkartıyorsunuz?

Ekim Devrimi’yle tarihte ilk kez işçi ve emekçileri yoksulluğa, işsizliğe ve adaletsizliğe mahkum eden üretim araçları üzerindeki özel mülkiyet ortadan kalkmış ve kapitalizm yıkılmıştır. İlk yasalarla birlikte de fabrikaların, bankaların ve büyük toprakların denetim ve yönetimi işçi ve emekçilerin eline geçmiştir. Bugün ülkemizde ve dünyada yapılan bütün açılımlar, yasalar ve uygulamalar kapitalist sistemin bir sonucu olarak işçi ve emekçilerin aleyhine işlemektedir. Bakın ülkemizde bugünkü iktidar yüzde 4’lük büyüme ile her çözülmesi gereken sorunun üzerini kapatmak üzere halkı oyalarken, SSCB’de 5 yıllık planlamalarla yüzde 350’lik büyümeler gerçekleşmişti. Ülkemizde bilim insanlarının barış talepleriyle haklarında davalar açılırken, KHK’lerle işlerine son verilirken bundan 100 yıl önce sosyalist sistemin bir parçası olarak bilimden yana politikalarla bilim insanlarının sayısı 10 yıl içinde 10 kat artmıştı. Şimdi sokakta yürürken evsiz oldukları için üzüldüğümüz ama bir şey yapılamayacağını düşündüğümüzde; yine sosyalizmde tek bir kişinin bile evsiz olmadığını hatırlamalıyız. 

Peki, bütün bunlar Türkiye için ne anlama geliyor? 

Çalışma koşullarının ağırlaşması, çocuk işçiliğin artışı, üretim süreçlerinin bir uzantısı olarak eve iş verme ve güvencesiz kadın işçiliği, sendikasızlaşma, iş cinayetleri vb. çalışma yaşamında daha bir çok sorun sayılabilir. Partimiz, bu konularda düzenli bir aydınlatma çalışması yürütmektedir. Ya da ülkemizde hâlâ çatışmalar, Kürtlerin en temel taleplerinin karşılanmaması; dil, kültür ve farklı inançlar üzerinde baskılar devam ediyor. Kadınların sokak ortasında öldürülüyor, yaşadıkları şiddetle baş etmeye çalıştıklarında devlet yetkililerinin kapıları kapattığını, onları şiddete mahkum ettiğini görüyoruz. Bilim dışı gerici eğitim ve yaşam alanlarındaki muhafazakar dayatmalar toplumu kindar bir nesil olarak yeniden inşa etme projesinin bir parçası olarak gündemde. Antidemokratik, baskıcı tek adam tek parti rejimini her gün biraz daha hayatlarımızda hissediyoruz. Özetle kapitalist sistem, işçi sınıfı ve emekçi halkın hiçbir temel ekonomik, siyasal ve kültürel sorununu çözemez. Ekonomik ve ekolojik çöküş dışında bize hiç bir seçenek sunamaz. Partimizin varlık sebebi, işçi sınıfı ve emekçi halkın bu baskı ve sömürü düzenini ortadan kaldırmasıdır. 

Bunlar Türkiye için gerçekçi bir hedef mi, işçiler bu anlattıklarınızı nasıl karşılıyor?

Emekçi halkımız kapitalist sömürüyü zaten bizzat deneyimliyor. Ve tarihte bu sömürünün ortadan kalktığı, işçi sınıfının, halkın iktidar olduğu bir deneyim var. Bu olabiliyor ve bir daha neden olmasın? Bugün daha büyük bir deneyime sahibiz, bilim ve teknoloji çok daha gelişmiş durumda. Üretim düzeyi tüm insanların insanca yaşamasına yetecek durumda. Tek engel; sömürü ve soygun düzeni. Bir avuç kapitalistin tüm zenginliğe; fabrikalara, topraklara, bankalara yani emekçilerin ürettiklerine sahip olması. Bunlar, bu sömürücülerin elinden alınıp halka devredildiğinde yoksulluk, işsizlik ve sömürü ortadan kalkacaktır. Milyonlarca insanı mülksüz bırakanlar, onları sömürülenler mülksüzleştirilmelidir. Elbette uzun yıllardır süren kara propaganda ile işçiler sosyalizme karşı dolduruldu. Ama yaşadıkları hayattan memnun olan tek bir emekçi bile yok. Bir alternatif arayışı kaçınılmaz. Bu nedenle Sovyetler Birliği’nde emekçilerin kazanımlarını anlattığımızda işçiler heyecan ve ilgiyle öğrenmeye, anlayamaya çalışıyor. Elbette bu henüz emekçilerin en öndeki ya da en ileri kesimleri için geçerli. Ancak, bu koşullar işçi sınıfının ekonomik ve siyasal mücadelesi için her geçen gün daha güçlü bir zemin yaratıyor. Biz Türkiye işçi sınıfı ve emekçi halkının bunu başaracak kapasiteye sahip olduğuna inanıyoruz. Yeter ki partileri ile buluşsunlar.

100. YILDA HEP BİRLİKTE

Siz de bir 100. yıl şöleni yapacaksınız? Nasıl bir içerik var, bilgi verir misiniz?

İstanbul’da çeşitli ilçelerde 100. yıl etkinlikleri yaptık. Ekim Devrimi’ni çeşitli yönleriyle tartışarak işçilerle, öğrencilerle, kadınlarla, gençlerle yan yana geldik. Şimdi İstanbul’da 17 Aralık saat 14.00’te “Sosyalizm Geçmiş Değil Gelecek” sloganıyla Bostancı Gösteri Merkezinde bir şölen düzenliyoruz. Şölende Genel Başkanımız Selma Gürkan, Sanatçı dostlarımız Hüsnü Arkan, Luxus, BGST Dans ile Emek Barış Korosu bizlerle birlikte olacak. Ayrıca kimi sendikalaştığı için kimi KHK’lerle işten atılan işçi ve emekçiler aramızda olacak. Bu düzen değişmeli diyen tüm emekçileri partimizin Ekim Devrimi şenliğine davet ediyoruz. “Gelin, bu sömürü düzenine son verelim, bir araya geldikçe güçlüyüz” diyoruz. 

ÖNCEKİ HABER

Ali Kızıltuğ 'dert ortağı, dertli sazıyla' uğurlandı

SONRAKİ HABER

Trump’ın danışmanı: Türkiye ve Katar radikalleri destekliyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...