12 Aralık 2017 07:14
Son Güncellenme Tarihi: 12 Aralık 2017 11:43

Reina katliamı davasında 2. gün: Ahrar Şam bağlantısı

Ortaköy'deki eğlence merkezi Reina'ya yılbaşı gecesi düzenlenen ve 39 kişinin hayatını kaybettiği saldırıya ilişkin davanın ikinci duruşması başladı.

Paylaş

Cansu PİŞKİN
İstanbul

Yeni yıl gecesi 39 kişinin ölümüyle, 79 kişinin de yaralanmasıyla sonuçlanan Reina katliamına ilişkin görülen davanın ikinci duruşmasında savunma yapan tutuklu sanık Abdülhamid Abdülaziz, Ahrar Şam’a bağlı Sultan Abdülhamid Türkmen Tugayı ile görüşmek için Nisan 2015’te Reyhanlı üzerinden Suriye’ye gittiğini ve 15 gün burada kaldığını söyledi. Abdülaziz, ziyareti esnasında arkadaşının “Çin'deki eziyet için eğitim al, burada kal” dediğini aktardı.

Silivri Cezaevi Kampüsü’nde bulunan duruşma salonunda İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti tarafından görülen duruşmada 51 tutuklu sanık ve avukatları hazır bulundu. Duruşmaya Reina katliamı sırasında yaralanan bir kısım müştekiler ile avukatları da katıldı. Reina saldırganı Masharipov, diğer sanıklardan ayrı olarak kelepçe ve jandarma eşliğinde salona getirildi. Masharipov'un eşi Zarina Nurullayeva'nın da aralarında bulunduğu 3 kadın sanık da duruşmaya tutuklu bulundukları Bakırköy Kadın Cezaevi'nden SEGBİS aracılığıyla katıldı.

‘İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNE KARIŞMAM’

Duruşma başlangıcında mahkeme heyeti başkanı Abdürrahman Orkun Dağ, “Duruşmada basından arkadaşlar da var. Haberleri öyle yansıtmışsınız ki, sanki burada iç savaş çıkmış” dedi.

Gazeteciler Dağ’a hitaben haberlerinde duruşmaya ilişkin gözlemlerini yazdıklarını söyledi. Bunun üzerine Dağ, “Eski basın hakimiyim ifade özgürlüğüne karışmam” dedi.

Duruşma Reina katliamından sorumlu tutulan tutuklu sanıklardan Abdülhamid Abdülaziz’in savunması ile devam etti. Üniversite mezunu olduğunu söyleyen Abdülaziz, 2009 yılında Urumçi’deki 5 Temmuz olaylarına katıldığı için 2 yıl cezaevinde kaldığını anlattı. Siyasi suçlu olduğu için hapishaneden çıktıktan sonra yurtdışına çıkmayı kafasına koyduğunu ifade eden Abdülaziz, Haziran 2013’te yasal yollarla Türkiye’ye geldiğini söyledi. Abdülaziz savunmasında, Türkiye’ye geldiğinde Zeytinburnu’nda bir evde 4 ay kaldığını, daha sonra da Kayseri’ye giderek 1 buçuk yıl burada yaşadığını anlattı. 2015 yılının başlarında tekrar İstanbul’a döndüğünü ve burada Çin’e ticaret yaptığını anlattı.

‘REİNA İLE BAĞLANTIM YOK’

Reina katliamı ile bir bağlantısı olmadığını iddia eden Abdülaziz, 15 Aralık 2016’da Esenler Otogar’da gözaltına alındığını ve 1 ay gözaltında kaldığını, saldırının olduğunu da kendisini ziyarete gelen avukatından öğrendiğini söyledi. Heyet başkanı Dağ, Abdülaziz’e davanın sanıklarından Ömer Asım’ı nereden tanıdığını ve otogara neden birlikte gittiklerini sordu. Abdülaziz, “Ömer Asım’la 2009’da 5 Temmuz Urumçi katliamından sonra cezaevinde 1 ay aynı hücrede kaldım. Hapisten çıktıktan sonra bir daha görüşmemiştik. 14 Aralık 2016’da saat 15 civarında Aksaray’da tesadüfen karşılaştık. Uzun zamandır ilk kez görüştüğümüz için Zeytinburnu’ndaki evime davet ettim. Türkiye’ye kaçak yollarla geldiğini anlattı. Evimin kira süresi bittiği için eşyaları taşınmak üzere hazırlamıştık. Toplanan eşyalarla birlikte eşimi de alarak Topkapı Kaleiçi’nde yeni tuttuğum eve gittik. Ömer Asım, eşim 8 aylık hamile olduğu için bizimle kalmak istemedi. Zeytinburnu’ndaki evde kalmak istediğini söyledi. Zeytinburnu’ndaki evin anahtarı hala bende olduğu için Ömer Asım’ı arabayla Zeytinburnu’ndaki eve bıraktım. Ömer Asım, ertesi gün öğlen yemeğine Topkapı’daki evimize geldi. Akşama kadar evde kaldık. Ömer gelmeden önce Nejat Nasır beni aradı. O zamanlar korsan taksicilik yapıyordum. Nejat Nasır, İstanbul dışından bir paketinin geldiğini, arabası bozuk olduğu için benim gidip almamı söyledi. Akşam 21.30’da Ömer’i de yanıma alıp paketi almak için otogara gittim. Paketi alıp otogardan çıkarken polis gözaltına aldı” dedi. Heyet başkanı Dağ Abdülaziz’e “Necati Nasır kim” diye sordu. Abdülaziz, Necati Nasır’ın, İstanbul’da insan kaçakçılığı yaptığını, Urumçi’de bıraktığı eşi ve çocuğunu Türkiye’ye getirmesi için Nasır’a para verdiğini anlattı.

‘ÇİN’DEKİ KARDEŞLERİN İÇİN SİLAH EĞİTİMİ AL’

Heyet Başkanı Dağ, Abdülaziz’e, “2016’dan önce Suriye’ye gittin mi” diye sordu. Abdulaziz, Nisan 2016'da Reyhanlı üzerinden Suriye'deki Abdulhamid Han Tugayı'na 15 günlüğüne Uygur bir arkadaşının daveti üzerine gittiğini söyledi ve bunun terörle ilgisi olmadığını iddia etti. Misafir olarak gittiği için silah eğitimi alamadığını iddia eden Abdülaziz, ziyareti esnasında arkadaşının, “Çin'deki kardeşlerin eziyet çekiyor. Silahlı eğitim almak için, burada kal” dediğini aktardı. Abdulaziz, bu konuşma sırasında “Ahrar uş-Şam” da dedi ancak bu ifade tercüman tarafından çevrilmedi. Bu ifadenin müdahil avukatlar tarafından tekrar sorulması üzerine tugayın Ahrar uş-Şam'a bağlı olduğunu söyledi ve “Bu tür sorulara yönelik susma hakkımı kullanıyorum” diyerek bu kısmı detaylandırmadı.

‘HÜCRE EVİ DEĞİL’

Üye hakim tarafından Abdulaziz'e, Asım'ın telefonunda ele geçirilen ses kaydında Zeytinburnu’ndaki evi “makar” yani “hücre evi” olarak tanımladığı ve “Şu anda makardayım. Yalnızım. Sabah kalkıyorum sporumu yapıyorum. 3’ü 1 arada kahve aldım” dediği anımsatıldı. Abdulaziz ise, Asım’ı o gece evin önüne kadar götürdüğünü ancak içeri girip girmediğinden emin olmadığını, o evin eşiyle birlikte yaşadığı ve kira sözleşmesi bittiği için taşındıkları ev olduğunu söyleyerek iddiayı reddetti. 

Üye hakim Abdulaziz'e telefonunda neşid ve IŞİD'in TV kanalına ait görüntüler bulunduğunu da anımsattı. Abdulaziz, Uygurların meşhur şarkıcısı Abdullah’ın müziklerini yayınladıkları için bu kanalı dinlediğini, neşidlerin de ilahi olduğunu savundu.

ÖNCEKİ HABER

Düşünmek Lazım / Antik Smyrna kenti kazıları -2

SONRAKİ HABER

Amatör gerçekler: ‘Amatör kulüplerin sorunları çözülsün'

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...