08 Ağustos 2012 05:10

Türkiye’nin birliği Kürtlerle ittifaktan geçer

Demokratik Toplum Kongresi Daimi Meclisi Divan Başkanı Edip Yaşar Suriye’nin kuzeyinde bulunan Kürtlerin öz yönetimlerini kurmaya başlamasını ve Türkiye’ye etkilerini gazetemize değerlendirdi. Irak Kürtlerinden sonra Suriye Kürtleri’nin de kendi öz yönetimlerini oluşturmasının Bölge’yi sevince boğduğunu ve oradaki

Türkiye’nin birliği Kürtlerle ittifaktan geçer
Paylaş
Mehmet Aslanoğlu

Suriye’nin kuzeyinde bulunan Batı Kürdistan’daki gelişmeler Bölge’de nasıl karşılandı? Siz süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kürt halkı Ortadoğu’nun en kadim halklarından biri. Ancak 20.yüzyılda Lozan Anlaşmasıyla birlikte dört parçaya ayrıldı Kürdistan. Dört ulus devletin egemenliğinde eşit olmayan koşullarda yaşamaya zorlandı. Yüzyılımızda ise Ortadoğu’da halkların demokrasi, eşitlik, özgürlük talepleri yükseliyor. Kendini değiştirmeyen devletler, katı merkeziyetçi yönetimler bir bir dağılıyor. Ortadoğu coğrafyası çok dilli, çok dinli, çok kimlikli yapısına rağmen ulus devletler inkarı, imhayı esas alan politikalar uyguladılar. Irak’ta Kürtlerin kazandığı anayasal statü tüm Kürtler içinde büyük bir sevinç yaratmıştı. Aynı şekilde Suriye’deki gelişmeler de Kürt halkını sevince boğmuştur. Irak’ta ya da Suriye’deki Kürtlerin kazanımları aslında bir bütün olarak tüm Kürtlerin kazanımıdır. Kürt halkının özgürlüğü, aynı zamanda tüm Ortadoğu’nun özgürlüğüdür, Kürtlerin birliği aslında Ortadoğu barışının teminatıdır. Bu kazanımlardan Türkiye korkmamalıdır tersine destek vermelidir.

Türkiye’nin Batı Kürdistan’ı tehdit olarak algıladığını açıkladığı günlerde, başta Şemdinli olmak üzere Hakkari’de 15 günü geride bırakan şiddetli bir savaş başladı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? AKP’nin Kürt halkının talepleri karşısındaki çözümü Kürtlerin ağzına bir parmak bal çalarak susturmak, bir yandan da 2011 ramazan ayından bu yana Srilanka modeliyle PKK’yi bitirme stratejisi oldu. Savaşı körüklediler. Hem Şemdinli süreci hem de öncesinde yaşananlar gösterdi ki; böyle bir strateji ve politika hayatın gerçekleriyle uyuşmuyor. Çiller bu savaş politikasını uyguladı. Savaş Çiller’in sonunu hazırladı. Oysa AKP iktidara geldiği 2002 yılında çatışma da savaş da yoktu. PKK sınır dışındaydı. AKP bu süreci değerlendirmedi. Kendisinden önceki yönetimler gibi çözümsüzlükte ısrar etti. AKP, askeri yöntemlerden vazgeçmeli. Sorunun çözümü inkar ve imha ile değil, diyalog ve müzakere ile olmalıdır.

AKP’nin Batı Kürdistan’a yönelik yaklaşımını nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce Türkiye nasıl bir politika izlemeli?

Hükümetin “Esad gitmeli, Suriye demokratik özgür bir yaşam sürmeli” söylemiyle, Kürtlerin kansız bir şekilde öz yönetimlerini oluşturmasını tehdit olarak algılaması nasıl örtüşür? Türkiye’nin bu yaklaşımı Kürt halkını üzüyor. 150 bin nüfuslu Kıbrıs için devlet isteyen bu zihniyet 40 milyonluk bir halkın evrensel haklarını elde etmesine tahammül edemiyor. Bunun ne çağdaşlıkla, ne insanlıkla ne de evrensel değerlerle uyuşan bir yönü var. Türkiye Kürtlere karşı düşmanlık politikasından vazgeçmelidir. Türkiye’nin geleceği Kürtlerle eşit, ortak, stratejik birlikten geçmektedir. 1071 Malazgirt, 1514 Çaldıran, 1919-1922 süreçleri bunu göstermiştir. Kürtlerle yapılan stratejik ittifaklar Türklere hep kazandırmıştır. Kürtler Ortadoğu’nun yeniden şekillenmesinde etkin bir rol oynayacak güce sahiptir. Haliyle Türkiye’nin bu etkin gücü karşısına alması Türkiye’nin çıkarına değildir.

Türkiye’nin Batı Kürdistan’a yönelik tehdit ve müdahaleleri Bölge’de nasıl algılanıyor? Böyle bir müdahalenin olası sonuçları nelerdir?

Batı Kürdistan’a müdahale tehdidi Bölge’de ciddi rahatsızlık ve tepki oluşturmaktadır. Bu yönlü tehditler ya da müdahaleler Türkiye’nin kaotik bir ortama sürüklenmesine zemin hazırlar. Halkları karşı karşıya getirme tehlikesi vardır. Kürtlerin yaşadığı herhangi bir coğrafyasına saldırı olduğunda, diğer parçalar da buna karşı direnecektir. Türkiye bu maceracı yaklaşımından vazgeçmelidir. 20 milyon Kürt’ün yaşadığı Türkiye’nin, Kürtlerin soydaşları ile yapılacak bir savaşta, kendi Kürtleriyle barış içinde olması mümkün değildir. Böylesi bir durum Türkiye’de birlikte ve ortak yaşama duygularını tamamen ortadan kaldıracaktır. Batı Kürdistan’a müdahale AKP’nin ülkeyi kendi eliyle parçalanma aşamasına getirmesi demektir. Türkiye’nin birliğini sağlamak Kürtlerin halk olmaktan kaynaklı haklarının tanınarak, eşit gönüllü birliğini sağlamaktan geçer. Böyle bir siyaset izleyen Türkiye bölgesinde de bir çekim merkezi olur. Kürtlerle barışık bir Türkiye Ortadoğu’da söz sahibi haline gelir. (Diyarbakır/EVRENSEL)


ARTIK KÜRT SORUNUNDA DEMOKRATİK ÇÖZÜM KENDİNİ DAYATIYOR

“Türkiye’de de, diğer ülkelerde de Kürtlerin önce varlığı yok sayıldı. Kürtler büyük bedeller ödeyerek egemen ülkelere ve dünyaya varlıklarını kabul ettirdiler. Her halkın olduğu gibi Kürtlerin de bireysel ve kolektif hakları vardır. Artık Kürt sorunu demokratik çözümünü dayatıyor. Güney Kürdistan ve Batı Kürdistan’daki kazanımlar diğer parçalardaki yani Türkiye ve İran’daki Kürtleri de etkileyecek. Türkiye karşısında duracağına; Kürt halkının kolektif ve bireysel haklarını tanımalı. Kimliğini ve kendi kendini yönetme talebini kabul etmeli. TRT 6 gibi, seçmeli ders gibi uygulamalar soruna çare olamaz. Ana dilin seçmeli olması en temel insan haklarına aykırı. Kürt halkının ana dilde eğitim ve statü gibi talepleri vardır. Kürt kimliğinin ayasal güvenceye alınması, düşünce ve ifade özgürlüğü önündeki engellerin kaldırılması gibi talepleri vardır”

ÖNCEKİ HABER

Lice’de 3 asker kaçırıldı

SONRAKİ HABER

Tuzla Organize Sanayide yangın

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...