05 Aralık 2017 22:32

Zarrab davası: Altın ve yolsuzluk

Yabancı basının Reza Zarrab davasına ilgisi yoğun. Alman Süddeutsche Zeitung'da yayınlanan makale, davanın AKP hükümetine etkisini ele alıyor.

Paylaş

Luisa SEELING
Süddeutsche Zeitung 

Taraftarları, Adalet ve Kalkınma Partisi’ni AKP olarak değil de Ak Parti (beyaz, temiz parti) olarak isimlendiriyorlar Bu küçük fark onlara partinin temiz politika vaadiyle geldiği ilk yılları hatırlatıyor. Yöneticiler, kamuoyuna mal beyanında bulunarak herşeyin temiz ve berrak olmasını garanti edecekleri sözünü vermişlerdi. Ve AKP, 2002 yılında, öncüllerinden farklı olarak bu sözü vererek hükümet oldu. 

15 yıl sonra bu iddiadan geriye hiçbir şey kalmadı. AKP, çoktan beri yolsuzluk suçlamaları içinde yüzüyor. AKP’li  politikacılar ve işverenler elele çalışıyorlar, hükümet yanlısı medya ve şirketler devlet ihalelerinde kayrılıyor. Yıllardan beri cumhurbaşkanı ve ailesi de dahil AKP’li politikacıların rüşvet aldıkları iddia ediliyor. Şimdiye kadar hükümetin sert baskısı veya soruşturma yürüten hukukçuların görevden alınması nedeniyle bu iddiaların kanıtlanması mümkün olmadı. 

Hükümetin İran’a yaptırımları ihlal ettiği ve kirli paraları akladığı iddialarıyla İranlı altın tücarı Reza Zarrab’ın yargılandığı dava ise Türkiye’de değil Amerika’da görülüyor. 

Türkiye’dekinden farklı olarak her şeyin açıklığa kavuşturulması konusunda istekli ve baskıdan korkmayan bir mahkeme ile karşı karşıyayız. Bu duruşma, perdenin arkasına bakabilmek ve 15 yıldır iktidarda olan AKP’nin marifetlerini öğrenebilmek için ender olanaklardan biri. 

2013 yılında savcılık, Erdoğan ve çevresinin petrol için altın ticareti yaptığı iddialarıyla yüzyüze gelmişti ama (dönemin Başbakanı) Cumhurbaşkanı ve çevresi bunların sır olarak kalması için herşeyi yaptı. Zarrab’la ilgili iddiaların Gülen hareketinin bir komplosu, soruşturma başlatan savcıların da “FETÖ”cü olduğu iddia edildi. Belki de gerçekten öyleydi, muhafazakar cephedeki iktidar kavgası bazı AKP’li bakanlar hakkında savcılığın soruşturma başlatmasına neden olmuştu  ama öyle olsa bile ne değişirdi ki?

SORUŞTURMAK YERİNE ZARARI GÖRE ALDILAR

Esas skandal hükümetin soruşturmalara izin vermek yerine ülkeyi zarara sokmayı göze alması. Haftalardır Türkiye’de ABD’deki davayı komplo olarak göstermek için Amerika karşıtı bir kampanya sürdürülüyor. Halbuki Türkiye zaten uluslararası düzeyde kendi kendini yalıtmış bir durumda. 

Batılı müttefiklerle arası bozuk ve özellikle de ABD ile ilişkiler şimdiye kadar olmadığı derecede kötü. Yaptırımları ihlal ettiklerinin kanıtlanması halinde bankalar büyük para cezalarıyla karşı karşıya kalacakları için Türk lirasının değeri düştükçe düşüyor. Tüm bunlar zaten dengesini kaybetmiş ülkeyi daha da dengesizleştiriyor. 

Erdoğan, bu sefer de skandalı kontrolü altına alıp iktidarını kurtarabilir. Hükümet, bu sefer de  halkın bir kısmını olayın yolsuzlukla ilgisi olmadığı, Türkiye’ye karşı Gülen-ABD komplosu ile karşı karşıya olunduğuna inandırmayı başarabilir.  

Ancak bu stratejinin işe yarayıp yaramayacağı 2019’da yeni başkanlık sistemine göre seçimler yapılacağı için 2 yıl içinde ortaya çıkacak.. Kesin olan ise Erdoğan’ın giderek artan suçlamalarla baş edebilmek için şimdikinden çok daha fazla çırpınacağı ve çevresi de dahil herkesle çatışmaya ihtiyaç duyacağı. Bu da ülkeye pahalıya mal olacak. 

(Çeviren: Semra Çelik)

ÖNCEKİ HABER

ABD'de göçmen bir inşaat işçisinin öğrettikleri

SONRAKİ HABER

İhraç edilen öğretmen: Babam artık hamallık yapmayacaktı…

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...