Kemalbay: Biz Erdoğan’la, hırsızlarla aynı gemide değiliz

HDP Eş Genel Başkanı Serpil Kemalbay, partisinin grup toplantısında rüşvet ve yolsuzluk skandalına tepki gösterdi.

05 Aralık 2017 08:20
Son Güncellenme Tarihi: 05 Aralık 2017 11:11
Paylaş

HDP Eş Genel Başkanı Serpil Kemalbay, Meclis grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 6-7 Aralık'ta tutuklu oldukları davaları görülecek olan Figen Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş ve İdris Baluken'in duruşmalarına dikkat çeken Kemalbay, Demirtaş'ın Anayasa Mahkemesi başvurusunun yarın görüşüleceğini hatırlattı.

NURİYE VE SEMİH'İN TALEPLERİ HEPİMİZİN TALEBİDİR

‘Hırsızlar dışarıda, onurlu insanlar içeride’ diyen Kemalbay şöyle konuştu:
Dün akşam sevgili Nuriye Gülmen’i ziyaret ettim. Çok moralli, dirençli ve o kocaman gülüşüyle bizi karşıladı. Nuriye ve Semih, OHAL’e karşı mücadelede bir sembol oldu. Hukuksuz bir şekilde işlerinden atılanları temsil ettiler, onların sesini Türkiye ve bütün dünyaya duyurdular. Onlar akademisyen ve öğretmen olarak yaşamlarını sürdürüyorlardı, ama bir gecede “terörist” oldular. Şimdi ailelerinin yanındalar ama açlık grevlerine devam ediyorlar. İşlerine geri dönmeleri talepleri, hepimizin talebidir.

Hukuksuzluğa örtü olan OHAL Komisyonu; görevini yap ve bir ana önce Nuriye ile Semih’in dosyalarını görüş. Bu hukuksuzluk artık son bulsun. Nuriye ve Semih onurumuzdur. Onların mücadelesi, bizim de mücadelemizdir.

SUR’A YAPILAN SALDIRILARA KARŞI DAYANIŞMAYA DAVET EDİYORUZ

Bugün aramızda bulunan Sur Platformu, Türkiye’de yaşanan kent, tarih ve kültür yağmasını anlattı. Sesini hem Türkiye halklarına hem de dünyaya duyurmaya çalıştı. AKP-Saray rejiminin en çok saldırdığı yer Kürt coğrafyası. Orada güvenlikçi, rantçı ve yağmacı politikalarla yaşamı halkın aleyhine dönüştürmek ve kültürü, tarihi yok etmek üzerine kurulu politikalar. Sur en ağır bedeli ödeyen yerlerden oldu. Sur aslında bir sit alanı, çivi bile çakılamaz. Sur’u herkes sahiplenmelidir. UNESCO’nun evrensel miras olarak tanımladığı Sur, AKP-Saray rejiminin yağmasıyla karşı karşıya. Sur’un yüzde 60’ı kamulaştırma adı altında yağmalandı. Ablukalar sonucunda gerçekleşmiş gibi göstermeye çalışıyorlar ama çatışmaların hiç olmadığı mahalleler bile AKP-Saray rejiminin yağmasına uğruyor. Burada, halkın konut hakkının sermayeye peşkeş çekilmesiyle karşı karşıyayız. 30 binden fazla insan evlerinden edildi. Türkiye halklarını, bütün dünyayı, Sur’a yapılan saldırılara karşı dayanışmaya davet ediyoruz.

ŞIRNAK'TA YAŞAMINI YİTİREN MADEN İŞÇİLERİNİ ANIYORUZ

4 Aralık Dünya Madenciler Günü ve Türkiye’de ağır sömürü koşulları var ve maden işçileri en ağır koşullarda, kölelik şartlarında çalışıyorlar.

Dün Şırnak’ta bir kömür ocağında grizu patlaması oldu. Bu iş cinayetidir. Bunlar kaza değildir. Maden ocaklarında Orta Çağ usulü üretim yapıldığını Hükümet de biliyor, herkes de biliyor. Herkesin bildiği bir tehlike kaza olarak görülemez. Bu, karı insan canının üzerinde gören bir anlayışın sonucudur.

OHAL işte bu kötü koşulları körükleyen bir şey. İşsizlik ve yoksulluk, Şırnak’taki insanları bu madenlerde çalışmaya zorluyor. İnsanlar iş ortamı olmadığı için ilkel koşullarda evlerine ekmek götürmeye çalışıyorlar.

Yaşamını yitiren maden işçilerini saygıyla anıyoruz. Onlarını anısına, mücadeleyi her zaman sürdüreceğimizi, işçilerin söz yetki ve karar sahibi olabilecekleri, haklarını arayabilecekleri güvenli ve sağlıklı çalışma koşullarına kavuşabilmeleri için mücadeleyi sürdüreceğimizin sözünü veriyoruz.

‘BEYEFENDİ’ DEMİRTAŞ BAŞVURUSU İÇİN AYM'Yİ ARAMIŞ OLABİLİR

6-7 Aralık’ta, 4 Kasım 2016’da partimize yapılan darbenin mahkemelerde yargılanma süreci var. Selahattin Demirtaş tutuklu olduğu dosyadan hiçbir şekilde mahkemeye çıkartılmadı. 7 Aralık’ta Selahattin Demirtaş ilk kez mahkemeye çıkarılacak. 6 Aralık’ta da Figen Yüksekdağ ve İdris Baluken’in tutuklu oldukları davaların duruşmaları var. Bu mahkemelere siyasi bir tasfiyenin aracı olduğu için, kendilerini yargılamak için gelen kişileri yargıladıkları için Selahattin Demirtaş duruşmaya getirilmiyor. Tutuklu olduğu dosyanın ilk duruşması tutuklanmasından 399 gün sonra olacak. Bundan 1 gün önce de Anayasa Mahkemesi Selahattin Demirtaş’ın başvurusunu görüşecek. Milletvekili tutuklu yargılanamaz şeklindeki içtihat kararına uygun karar vermesi gerekirken Anayasa Mahkemesi şimdiye kadar sustu, uyudu, şimdi nasıl oluyorsa tam da duruşmadan bir gün önce başvuruyu görüşmeye karar verdi. “Beyefendi” aramış olabilir.

AYM’nin görevi Anayasanın uygulanıp uygulanmadığının denetlenmesiyken, işte gördüğünüz gibi tamamen Saray’ın partimize yönelik çizelgesine göre tutum alıyor ve tam da 1 gün öncesinde Selahattin Demirtaş dosyasını görüşmeye karar veriyor. Aynı gün 21 dosyayı inceleyecek. 21 dosyayı bir gün içinde incelediği zaman Selahattin Demirtaş başvurusu için 15 dakika kalacak. 15 dakika da o başvurunun sayfalarını çevirmekle geçer. 15 dakikada, yüksek yargı bilir, çay bile demini alamaz. 15 dakikada neyi inceleyeceksiniz?

Aynı Anayasa Mahkemesi, bir süre önce de Gülser Yıldırım’ın dosyasını incelemişti: İçler acısı bir karardı. Bir Anayasa Mahkemesi’nin yazmayacağı bir gerekçe açıklamıştı. Öyle ki, sahte bir Twitter hesabını gerekçeye koymuştu. Polis fezlekelerinden kopyalanmış ifadeleri gerekçe yapmıştı. Anayasa Mahkemesi’ne sesleniyoruz; eğer onurunu kurtarmak istiyorsanız 6 Aralık’ta hukuka göre bir karar verin.

Hiçbir HDP’li cezaevinden yılmaz, biat etmez, korkmaz. Bizler dayanışmaya, mücadeleye, gerçekleri söylemeye devam edeceğiz. Hiçbir şey bizi, hakikatleri ortaya koymaktan alıkoyamaz.

SİZ BU TİYATROYU ORTAĞINIZ FETHULLAHÇILARDAN ÖĞRENDİNİZ

Bekir Bozdağ, “ABD’de bir yargı tiyatrosu oynanıyor” dedi. On binlerce kilometre öteye gitmenize gerek yok. Tiyatro görmek istiyorsanız HDP’ye yönelik davalara bir bakın. Uyduruk fezlekelere bir bakın. Nasıl bir tiyatro oynandığını göreceksiniz.

Aynı gecede 11 milletvekilimiz operasyona tabi oluyor. Hangi hukukta var bu? Bu tiyatro değil de nedir? Ahmet Şık’ı gözaltına alıp tutuklarken yaptığınız nedir? Nuriye ile Semih’e bir gecede terörist ilan etmeniz nedir? İşte tiyatro budur! Siz bu tiyatroyu ortağınız Fethullahçılardan öğrendiniz. Onlardan öğrendiklerinizi HDP’ye karşı, demokrasi güçlerine karşı kullanıyorsunuz. Boynuz kulağı geçmiş.

Türkiye’yi çalkalayan, büyük soru işaretleri yaratan yolsuzluk, rüşvet, hayali ihracat, kara para aklanmasıyla karşı karşıyayız. AKP Genel Başkanı Erdoğan oturuyor kalkıyor bunun bir algı operasyonu olduğundan bahsediyor. Siz bu 4 bakanı hani bir tanesi çok pahalı bir saat takmıştı, bir tanesi makaracı, onları şu Meclis’te aklamadınız mı? Eğer bir ülkede yolsuzluk varsa, rüşvet varsa onun araştırılacağı yer demokratik kurumlardır. Halkın önünde, şeffaf bir şekilde hesap verirsiniz, ondan sonra size iftira atan varsa ortaya çıkar. Siz ne yapıyorsunuz? Üstünü örtmeye çalışıyorsunuz. Halkı kutuplaştırarak, düşmanlar yaratarak yapmaya çalıştığınız şey sorumluluktan kaçmaktır.

BU MESELE BİR RÜŞVET, TALAN VE HIRSIZLIK MESELESİDİR

Reza Zarrab bu ülkede gözaltına alındı. Öğrendik ki rüşvet vererek gözaltından kurtulmuş. Ardından Türk bayrağının önüne oturtuldu. AKP-Saray iktidarının ortaklarından. Şimdi, AKP-Saray iktidarı ne yapıyor? Zarrab'ın arkasındaki bayrağı getirmiş, pisliklerin üstünü örtmek için kullanmaya çalışıyor. “Bu, millete devlete, Erdoğan’a yapılan bir saldırıdır” diyorlar. Hayır! Bu, millete yağılan bir saldırı değildir. Şimdi Kürt düşmanlığı yaparak, sahte antiemperyalistliğe soyunarak bu işin üstünü bayrakla örtemezsiniz. Bu ne yerli ne millidir, bu mesele bir rüşvet, talan ve hırsızlık meselesidir.

Metal yorgunluğu değil, çöplükten gelen metan gazı kokuları var ve bayrak bunun üstünü örtmeyecektir.

HIRSIZLAR DIŞARIDA, ONURLU İNSANLAR İÇERİDE

İşte görüyorsunuz neden Selahattin Demirtaş rehin alınmış durumda. Neden içerideler? Man Adası’nda para götüren Selahattin Demirtaş mı? Figen Yüksekdağ mı? Para ilişkilerine bulaşmış olan Ahmet Şık mı? Niye onlar rehin alınıyor. Tüm onurlu insanlar rehin, pisliklere bulaşmış olanlar da ellerini kollarını sallayarak dolaşıyor. Hırsızlar dışarıda, onurlu insanlar içeride.

Ama halk görüyor. Halk, bu adaletsizliği, bu çürümeyi mutlaka cezalandıracaktır. AKP-Saray rejiminin uluslararası suçları da ortaya çıkmış oldu. 15 yılın en ciddi krizini yaşıyorlar.

BİZ HIRSIZLARLA AYNI GEMİDE DEĞİLİZ

Aynı gemideyiz diyorlar. Hayır, biz Erdoğan’la, biz bu hırsızlarla aynı gemide değiliz. Soma’da yaşamını yitiren işçiler nasıl ki patronlarıyla aynı gemide değillerse, Aladağ’da yanarak yaşamını yitiren o çocuklar iktidarla nasıl ki aynı gemide değillerse biz de bu hırsızlarla aynı gemide değiliz. Biz Selahattin Demirtaş ile, Figen Yüksekdağ ile Ahmet Şık ile, Nuriye ve Semih’le, işçilerle aynı gemideyiz.

SAVAŞLA SIKIŞMIŞLIKLARINI AŞMAYA ÇALIŞIYORLAR

Afrin’e saldırarak Türkiye’yi yeni bir savaşa sokmaya çalışarak sıkışmışlıklarını aşmaya çalışıyorlar. 1 Aralık’ta Kuzey Suriye seçimleri oldu, gurur duyulacak bir demokratik süreç. 6 yıldır, milyonlarca insanın zorunlu göçe maruz kaldığı bu coğrafyada demokratik bir çözüm için adım atılması gerekiyor ama Erdoğan savaş için elinden geleni yapıyor. Ne istiyorsunuz Afrin’den diyoruz, cevap vermiyor. Afrin ,6 yıllık savaştan kaçıp gelmiş insanlara ev sahipliği yapmış. Kürtler, Türkmenler, Araplar, Çerkezler, Asuriler, Süryaniler bir arada yaşıyor.

ERDOĞAN HESAP VERECEK

Ağır tecrit koşullarıyla Sayın Öcalan’ı susturmaya çalışıyorlar, onun çözüm önerilerinin üstünü örtmeye çalışıyorlar. F-16 olacakmış da insanların tepesine düşecekmiş. Hani baldıran zehri içecektin? Barışı bu ülkeye biz getireceğiz. Selahattin Demirtaş getirecek, Figen Yüksekdağ getirecek.

Bu iktidar öyle kolayca işlediği suçlardan kurtulamaz. Bugünlerde, AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın grup toplantısında çocuklar dede dede diye bağırıyor. Acaba birileri subliminal mesaj mı veriyor, yaşlandın artık torun sev diye ama öyle yağma yok. AKP Genel Başkanı Erdoğan hesap verecek.

Cezaevleri bu iktidarın kendisini var edebilmek için muhaliflerini gönderdiği yerler. Onca darbe yaşandı ama hiç bu kadar insan tutuklanmadı. 220 bini aşkın insan cezaevlerinde. Birçok ilin nüfusundan fazla. Sistematik işkence, hasta tutsakların tedavi edilmemesiyle karşı karşıyayız. Anneler, yeni doğan bebekleriyle beraber cezaevlerine atılıyor. Hasta tutsaklar ancak ölürlerse çıkabiliyor. Vicdansız, adaletsiz bir iktidarla karşı karşıyayız.

Bizler bu dönemlerde, mücadeleyi, dayanışmayı sürdürüyoruz. Gerçekleri söylemekten ve mücadele etmekten geri durmuyoruz. Cezaevlerindeki arkadaşlarımızın sesi olabilmek çok önemli. Ağır hasta tutsakların tahliye edilmesi için, bebekleri oyun bahçelerinde büyümesi için demokrasi, barış ve özgürlük mücadelesini daha da yukarıya taşımamız gerekiyor. Şuna inanıyoruz ki aslında yolun en zor kısmını geçtik. Bundan sonra artık halklarımızın özgürlüğü için yeni bir yaşamı kuracağız. (EVRENSEL WEB TV)

Reklam
ÖNCEKİ HABER

Eşinden şiddet gören kadın öğretmen: Öldürmesi mi gerekiyor?

SONRAKİ HABER

Kasım ayında 27 kadın öldürüldü

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...