Devrim Meydanı’nın sakinleri
Maniser’in heykelleri, Moskova’da emekçilerinin günlük yaşantılarının vazgeçilmezi olmuş. Halk, heykellerin uğur getirdiğine bile inanıyor.

Haydar SANCAR
Moskova
Kimisi aceleyle, kimisi de sanki bütün kıvrımlarını hissetmek istercesine yumuşak ve usulca götürüyor elini, kimisi sadece dokunuyor kimisi avucuyla kavrıyor. Yolcu sirkülasyonunun yoğun olduğu saatlerde bir ritüel gibi ardı sıra diziliyor eller ve hedefine keskin gözlerle dikilmiş avcı köpeğinin burnuna doğru ilerliyor. Bu seremoniden diğerleri de nasibini alıyor. Her biri farklı tasarlanmış metro duraklarının içerisinde Devrim Meydanı Metro Durağı (Ploschtschad Rewoljuzii) kendine has atmosferi ve görselliğiyle diğer duraklardan sıyrılarak öne çıkıyor. Durak derken alışagelmiş herhangi bir bekleme istasyonundan bahsetmiyoruz. Moskova’nın altını ağ gibi saran, şehir altında şehir olarak inşa edilmiş metro ağının her bir durağı ayrı bir kültür sergisi gibi. Devrim Meydanı Durağı 1,2 ve 3 numaralı metro hatlarının kesişim noktasında ve Kızıl Meydana yürüme mesafesinde. 1938 yılında kullanıma açılan metro durağının bronz heykelleri heykeltıraş Matwei Maniser’in ellerinden çıkma.
HER HEYKEL BİR TOPLUMSAL KESİMİ TEMSİL EDİYOR
Metro hattının iki yönüne simetrik şekilde yerleştirilmiş bronz heykeller, 1938 yılına kadar sosyalist devrim sonrası, Sovyet insanının yaşamın her alanında tuttuğu yeri simgeler şekilde tasarlanmış. Gidiş ve geliş yönünde bağlantı için yapılmış kemerlerin köşe noktalarına doğallıkları içerisinde yerleştirilmiş. Her bronz heykel, temsil ettiği toplumsal kesimle bağlantılı olarak büyük bir ciddiyet ve geleceğin sahiplenildiği büyük bir sorumlulukla tasvir edilmiş. Heykeller, hem sosyalist Ekim Devrimi’nin asli unsurlarının, hem de devrimin inşası sürecinde üstlendikleri rolün ve bu süreçte sosyalist ekonominin, toplumsal ve kültürel gelişmenin imgelendiği Sovyet insanı duruşunu cisimleştirmiş. Devrimin asli unsurları işçi, köylü ve asker Sovyetlerinin sosyalist anavatanın köşe taşları olarak simgelendirilen heykellerde, geleceğe ait izler belirgin bir biçimde öne çıkmış. İnşanın temel gücü proletarya, elinde kırma makinası bulunan işçiyle betimlenmiş. Sınırı korumakla görevli Sovyet askeriyle, sağ el avucuyla kavradığı tüfeği, kilitlenmiş bakışlarıyla sosyalist anavatana yönelecek saldırılara ve yaklaşan faşist Nazi tehdidine karşı anavatan topraklarının savunulmasını betimlenmiş. Ve hemen dizinin dibindeki avcı köpeği de bu sorumluluğa ortak, dik kulakları ve atılmaya hazır duruşuyla vatanın ne pahasına olursa olsun savunulacağının vurgusu yapılmış. Keza, hava, deniz ve kara güçlerini temsilen tasarlanmış Kızıl Ordu askerleri de hem teknik ve askeri alandaki ilerlemeleriyle hem de anayurt savunusun ana dayanakları olarak Maniser tarafından şekillendirilmiştir.
KADIN ÖZGÜR BİR BİREY OLARAK TOPLUMSAL YAŞAMIN HER ALANINDA
Köylü Sovyetlerini temsilen kadın emekçi, yine kollarının arasında silahını tutan ve göğsüne iliştirilmiş madalyayı hissettiren kadın keskin nişancı, elindeki diskle hazır bekleyen kadın sporcu heykelleri, kadının özgür bir birey olarak toplumsal yaşamın her alanına katılışını, sosyalizmin bunun için katettiği mesafeyi ve geleceğin toplumunun inşasında üstlendiği rolü temsil ediyor. Babasının omzunda yükselen gürbüz Sovyet çocuğu, hem toplumsal sağlığı hem de gelecek kuşakların nitelikliliğine işaret ederek tasarlanmış ve yerine oturtulmuş.
Maniser’in betimlediği Sovyet dünyası, kuşatma altındaki sosyalizmin anavatanının temellerine işaret etmesinin yanı sıra, proletarya ve emekçi sınıfların bilime, sanata ve toplumsal kültür alanlarına sınırsız ve özgürce dahil olabilmelerinin, sosyalizmin her alandaki üstünlüğünün tartışmaya yer bırakmaz vurgularıdır aynı zamanda.
Bu üstünlüğün yarattığı değerleri köküne kadar silmekte yeminli olan özel mülkiyete dayalı düzenin sömürücü sınıfları, ‘sıradan’ bir metro istasyonunda yer almış bu heykelleri Sovyet ve Stalin karşıtı propagandaya alet etmeye çalışmış, heykel figürlerinden bir kaçının dizleri üzerine çömelmiş durumda oluşunu boyunduruk altındaki halkı simgelediğini iddia etmişlerdir.
UĞUR GETİRDİKLERİNE İNANILIYOR
Moskova emekçilerinin günlük yaşantılarının vazgeçilmezi olmuş Maniser’in heykelleri, zaman içersinde halk arasında uğur getirdiğine inanılan mitlere dönüşmüş. Ondandır ki her birkaç dakikada kalkan ve duran metrolardan inen binlerce yolcu heykellerin en kolay dokunabildikleri yerlerine elleriyle temas etmekte ve geçmektedirler. Bronz heykellerinin teması kolay bölgeleri dokunan ellerin etkisiyle altın parlaklığında bir renge dönüşmüş. Halk arasında bunun yaygınlaşmasına öğrencilerin ön ayak olduğu, öğrencilerin sınavları öncesinde uğur getirsin diye önce avcı köpeğinin burnuna dokundukları ve bunun zamanla yayılarak hem halkın diğer kesimlerini hem de diğer heykelleri kapsadığı söyleniyor. Metro durağının en sakin müdavimleri olan Maniser’in heykellerinin beklenilen uğura ne derece etki ettiğini değil, ama Avrupa’da gezen hayaletin çarlık Rusya’sında nasıl cisimleştiğinin etkilerini heykellerin tüm kıvrımlarında görüyoruz.
MATWEİ MANİSER
Kendisi gibi bir sanatçı Genrich Maniser’in oğlu olan Matwei Maniser, Rus Sanat Akademisi’nde 1916 yılına kadar okumuş, aynı akademide 1921-1929 yılları arasında doçent olarak görev yapmıştır. 1937 ve 1941 yılları arasında Sovyet Sanatçıları Birliği Leningrad Bölgesi başkanlığını da yapan heykeltraş Maniser’in eserlerini Moskova’nın her yerinde görmek mümkün. 1905’in Kanlı Pazarı’nın kurbanları için yapılan anıt, ve kentlerinde Lenin anısına yapılan heykeller de Maniser’in atölyesinden geçme heykeller. Moskova metrosunun başka duraklarında da Maniser’e ait heykeller bulunmaktadır. Stalin’in ölümünden sonra yapılan yüz kalıbını yine Maniser hazırlamıştır. 1966 yılında hayatını kaybeden Maniser, Nazım Hikmet’in mezarının da bulunduğu, Nowodewitsch mezarlığınıda defnedilmiştir.
Evrensel'i Takip Et