06 Ağustos 2012 12:05

Jhon Cage 100 yaşında

20. yüzyılın avangart müziğinin önemli isimlerinden John Cage’in bu yıl 100. yaşı. Sanatçı için dünyanın pek çok yerinde sergilerle, konserlerle anma etkinlikleri düzenleniyor. Farklı disiplinlerden sanatçılar Cage’e selam yolluyorlar. Türkiye’de de Cage’in anısına bir sergi açıldı. Kuad galer

Paylaş
Sevda Aydın

Sergide yer alan sanatçılar arasında Lynn Criswell, Peter Downsbrough, Esther Ferrer, Tom Johnson, Stéphane La Rue, Teoman Madra, Sarkis, Michael Snow, Mustafa Kaplan, Filiz Sızanlı, Su-Mei Tse, Peri Sharpe, Tolga Tüzün ve Ilgım Veryeri Alaca eserleriyle Cage’i anlatıyor.
 

SESSİZLİK MÜZİĞİN BİR ÖGESİDİR
Avangard modernizm 20. yüzyılın henüz başlarındayken ortaya çıkmış ve sanat atölyelerinde geleneği yıkan kavramlarla biçimlenmişti. Resim ve heykel atölyelerindeki bu gelişmeye sonraları müzik de eşlik eder. Yeni tınılar, sesler ve sessizlikler melodiye dökülür.
Jhon Cage, ilk yapıtı “Landscape No: 5”le avangard müziğin içine girer. Bu eserini 42 plaktan çıkan sesleri önce bir manyetik teyp bandı üzerine kaydeder, sonra bunu kesip tekrar birleştirir. Sessizliğin müziğin bir ögesi olduğunu söyleyen Cage’in eserlerinde ses ve sessizlik ön plandadır. 29 Ağustos 1952 tarihinde bestelediği ‘4’33’le (Dört dakika otuz üç saniye) müzikte aradığı noktayı bulmuş gibidir. Enstrüman veya enstrüman grubu için yazılan eserin partisyonunda müzisyenlerin üç bölüm boyunca enstrümanlarını hiç çalmamaları gerektiği belirtilir. Cage, yapıtındaki sessizliği, bestenin süresi boyunca dinleyicisinin çevreden aldığı seslerle doldurur. İlgi duyduğu her şeyi yapıtlarında yer veren Cage’in ses ve sessizlikle olan ilişkisinin yanı sıra karşılaşmaları, dostlukları, rastlantıları da besteler. Schönberg’ten ders alan sanatçı, farklı yollardan gitmiş ve farklı deneyimlerle kendi tarzını oluşturur. Robert Rauschenberg ve Jasper Johns’la tanışmalarının ardından onları etkiler. Merce Cunnigham, Morton Feldman, David Tudor ve Christian Wolff’la dostluklar kurar.
CAGE’İN ÖĞRENCİSİ TOM JOHNSON’DAN NOTASYON DESENLER
5 Eylüle kadar sürecek olan sergide Michael Snow, daha önce Centre Pompidou’da sergilenen bir ses yerleştirmesi olan ‘ Win the D’yle katılıyor sergiye. Sarkis, neonlu bir çalışmasını Cage’e gönderiyor. Peter Downsbrough her zaman olduğu gibi yine mekana müdahale ediyor. Esther Ferrer ise sergiye Erik Satie’nin hayali portreleri ile katılıyor. Cage’in öğrencilerinden Tom Johnson da notasyon desenleriyle yaptığı bir çalışmayla sergide. Su-Mei Tse ise Cage için siyah-beyaz bir fotoğraf seçmiş ‘Ağaçlar ve kökler’. Stéphane La Rue de ‘Morton Feldman için dokuz’ adlı çalışmasıyla gelmiş. Teoman Madra altmışlarda yaptığı ışık oyunu ‘Ay ışığıyla dans’ı bu kez Cage için sergiliyor. Mustafa Kaplan ve Filiz Sızanlı ‘iç bükey’ adını verdikleri performanslarıyla sergi mekanındalar. Peri Sharpe ve Tolga Tüzü ortak bir çalışma ile ise Fontana Mix’e gönderme yapan interaktif bir iş üretmişler.
Bir çok disiplinin bir arada olduğu sergiye Ilgım Veryeri Alaca ise ‘Bitimsiz’ adını verdiği çalışmasına Cage için bir sanatçı kitabı hazırlamış.
Sergi kapsamında çeşitli etkinlikler ve performans gösterileri de yer alıyor. Etkinliklerin son sürprizi ise 4 Eylülü 5 Eylüle bağlayan saatlerde gerçekleşecek olan küçük bir konser. (İstanbul/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

‘Kentli Bilge’ kentin ‘Başka’ şarkılarını mırıldanırken…

SONRAKİ HABER

Bir filmin bile yönetmeni olamadığım için ne olur bağışla

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa