Kemalbay: Sarayın tahakkümü altında bir AYM var

HDP Eş Genel Başkanı Serpil Kemalbay partisinin grup toplantısında konuştu.

21 Kasım 2017 08:24
Son Güncellenme Tarihi: 21 Kasım 2017 09:33
Paylaş

HDP Eş Genel Başkanı Serpil Kemalbay, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Kemalbay, Anayasa Mahkemesi'nin tutuklu HDP Mardin Milletvekili Gülser Yıldırım'ın başvurusunu reddetmesine de değinerek, "Sarayın tahakkümü altında bir AYM var bu ülkede. AYM'nin demokratik siyaseti koruması gerekirken, o tek adam yönetimini tercih etti" dedi. 

HDP Eş Genel Başkanı Kemalbay'ın açıklamasının satır başları şöyle: 

Önümüzde 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü var. Bugün gündemimizi kadın gündemi olarak planladık. Bu parlamentonun tek Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ'ın milletvekilliği düşürüldü. Ona selam göndererek başlamak istiyorum.

‘UĞUR KAYMAZ’I UNUTTURMAK İSTİYORLAR’

Uğur Kaymaz'ın ölüm yıl dönümü. Dün Dünya Çocuk Hakları Günü'ydü. Türkiye'de çocukların savaş, şiddet, çatışma ve sömürünün ağırlığını taşıdığını biliyoruz. Yayınlanan raporlar çocukların her gün daha çok sömürüldüğünü gösteriyor. Uğur Kaymaz'ın unutturulmaya çalışıldığı bir dönemde yaşıyoruz. Uğur Kaymaz ve babası öldürüldükten sonra terörist süsü verilmek için yanına silah bırakılmıştı. Uğur'u unutturmamak için yerel yönetimlerimiz heykel yaptırdı. Kayyım kaldırdı bu heykeli. Unutturmak istiyorlar.

‘SARAYIN TAHAKKÜMÜNDE BİR AYM VAR BU ÜLKEDE’

Anayasa Mahkemesi (AYM), Gülser Yıldırım hakkında kararını verdi. Bizler bu kararın bu şekilde geleceğini bekliyorduk. Sarayın tahakkümü altında bir AYM var bu ülkede. AYM'nin demokratik siyaseti koruması gerekirken, o tek adam yönetimini tercih etti. Bu karar Türkiye demokrasisi için utançtır. Hele hele kararın gerekçesi, AKP Genel Başkanı Erdoğan'ın beyanlarından kopyalanmıştır. Bu tuzun koktuğunun göstergesidir. AYM'nin bu kararını kınıyoruz. Bu karar kimseyi umutsuzluğa sürüklememelidir.

TBMM Başkanı seçildi. Bizim adayımız Selma Irmak'tı. Yeni seçilen İsmail Kahraman bir kez tutuklu vekillerin hakkı için çaba sarfetmedi. Gelin de görün bu nasıl bir meclistir.

‘TÜM DİKTATÖRLER KADINLARA AYNI SALDIRILARI UYGULUYOR’

25 Kasım her sene kadınların mücadelesini yükselttiği bir tarih. Mirabal Kardeşlerin mücadelesinin anıldığı bir tarih. Tüm diktatörler kadınlara dönük aynı saldırıları uyguluyor. 25 Kasım dünyada kadınların sesini diktatörlere karşı yükselttiği bir gün olarak anılıyor. Biz de Türkiye'de kadın hareketleriyle sesimizi şiddete karşı yükseltiyoruz. AKP rejimi 15 yıldır içinde bulunduğumuz OHAL'i kadınlara dönük olarak uyguluyor. Kadın düşmanı politikalar hayatın her alanında yaşamımızı kötüleştiriyor. Buna karşı dayanışmayla mücadelemizi yükseltiyoruz.

‘KADINA YÖNELİK ŞİDDET ARTTI’

Kadınların kazanımları OHAL bahane edilerek kaldırılmaya başlandı. Bu kazanımlar KHK ve darbe ortamıyla tasfiye edilmeye çalışılıyor tamamen. Kadınlara yöneltilen şiddet AKP döneminde yüzde 1400 arttı. Bu bizim tespit edebildiğimiz rakam. Gerçek rakam daha da yüksek. Özellikle çocuklara dönük suçlar yüzde 10 civarında resmi kurumlara yansıyor. Bugün eğitim sisteminin ne kadar önemli sorunlarla karşı karşıya olduğunu biliyoruz. Dinselleştirmeyle müfredata 'makul kadın' tipi ekleniyor.

Kadınlar ev içi işlerde görünmeyen emeğinin yağmalandığı varlıklar olarak görülüyor. Bu iktidar insana bakarken onu ya asker olarak görüyor ya da çocuk doğuran kadın olarak görüyor. İstatistik olarak yaklaşıyor. AKP halkı kendi siyasi amaçları için kullanıyor. Özellikle kadın cinayetlerinin bu kadar yaygınlaşması AKP'nin eril dili ve kutuplaştırıcı politikasına bağlıdır. Bu politikalar aynı zamanda AKP'nin bekası için hayata geçirdiği politikalardır.

Türkiye'de kadınlar çalışma yaşamında yer alamıyor. Erkeklerin yarısı kadar kadın istihdama katılıyor. Batıdaki rakamlardan çok düşük bu rakam. Kadınların devlete ve erkeğe bağlı olmadan ayakları üstünde durabilmesi çok önemli. Bu olanakları ortadan kaldıran iktidar politikaları onu eve hapsediyor, erkeğe mahkum kılıyor.

Kadınların sorunlarının çözülmemesi şiddetin politik bir mesele olduğunu gösteriyor. Biz bu politik sorunu tespit ettiğimiz için siyasette eşit temsiliyetin çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Türkiye'de sömürünün sınırsız biçimde yaygınlaştığı alan kadın emeğidir. Çalışma yaşamına baktığınızda erkeklere göre düzenlenmiş bir alan olduğunu görüyoruz. Kadınlar çalışma yaşamında güvencesizlikle yüz yüze kalıyor.

Bunlar sermayeye ucuz iş gücü sağlamanın yoludur. Gerçekten kadın istihdamını artırmak istiyorsa AKP, ev içi emeği toplumsallaştırması lazım. Parasız kreşlerde nitelikli eğitim sağlanmalı. O zaman kadınlar da kendilerini geliştirip sosyal, siyasal, ekonomik hayata katılabilmek için özgür hissedecektir. AKP, kadınları kadınlara karşı kullanmak istiyor.

Bizler Türkiyeli bütün kadınlara sesleniyoruz; kadınlar AKP-Saray iktidarının bu politikalarına karşı daha fazla dayanışarak kendine yol bulabilir. Bizler ancak birlikte kurtulabileceğimizi biliyoruz. Bunun çabası içindeyiz.

‘KADININ SİYASETE KATILIMI ENGELLENMEK İSTENİYOR’

Siyasette eşit temsiliyeti en çok destekleyen partiyiz. AKP, kadın arkadaşlarımızın milletvekilliklerini düşürerek kadının siyasete katılımını engellemek istemektedir. Biz her yerde kadınlar olarak sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz. Hayatın her alanında var olmaya devam edeceğiz.

Bugünlerde savaş politikalarının yükseltildiğini söylüyoruz. 7 Haziran'dan bu yana artırılıyor bu politika. Türkiye sanki kuşatılmışlık altındaymış gibi gösteriliyor. Böyle değil. Türkiye'de hukuk ortadan kaldırıldı ve adım adım diktatörlük kurulmaya çalışılıyor. Tek adam rejimi kendini topluma dayatıyor. Ne yazık ki, AKP-Saray rejimi güvenlikçi politikalar için yanına Ergenekoncuları, MHP'yi alıp ittifakını güçlendiriyor. 16 Nisan'da halkın yarısından fazlası 'Hayır' dedi. Gerçekleri görenlerin çok daha fazla olduğunu biliyoruz.

‘KENDİ SUÇLARINI ÖRTMEK İÇİN HER KILIĞA GİRİYOR’

AKP yanına daha çok ittifak çekebilmek için Atatürk'e, Zarrab'a ve Afrin'e sarıldı. Kendi suçlarını örtebilmek için her kılığa girebiliyor AKP. Reza Zarrab'ın yargılama günü yaklaştıkça AKP'nin paçaları tutuştu. Yolsuzlukların olduğu dönem, adı karışanları yargılasaydınız siz de rahat edecektiniz. Ama siz koruyup kolladınız. Bizim milletvekillerimiz politik açıklamalarından dolayı tutuklanırken siyasi olmuyor da; rüşvet nedeniyle yargılananlar nasıl siyasi oluyor? Türkiye'yi ırkçılıkla zehirleyerek AKP'nin işlediği suçların üstünü örterek sanki Türkiye'ye karşı bir şey varmış gibi halkı konumlandırmaya çalışıyorlar. Pis kokular geliyor, bu kokular ne Atatürk'le, ne bayrakla örtülebilir artık. Bu Türkiye meselesi değil, Erdoğan meselesidir. Hesap vermesi gereken de Erdoğan'dır.

Bugünlerde Türkiye Afrin'e kafayı takmış durumda. Neden bu kadar kafayı taktınız? IŞİD çetelerine karşı verdiği mücadeleyle eşitlikçi bir yaşam kuran Kürt halkının yaşadığı bir coğrafya Afrin. Türkiye'nin yapması gereken, Kürt halkının yanında demokratik siyaseti desteklemektir. Ama Türkiye masada Kürtler olmasın diye kendini parçalıyor. Siz Kürtlerin statü kazanmasının önünde durdukça, içerideki sorunları da artırıyorsunuz. Bugün ekonomik anlamda kriz yaşanıyorsa savaşçı politikaların sonucudur. Bizim yapmamız gereken demokratik çözüme destek vermektir. Güney Kürdistan'da aynı şeyi yaptı, bugün de Afrine'e karşı gerçekleştirmek istiyor. Şimdi deprem nedeniyle yardım ediyoruz diyorlar. Bu utanmazca politikalara son verilmelidir. Deprem mağdurlarına bir paket makarna vererek suçlarınızı unutturabilecek misiniz? Herkes Kürt düşmanı politikanızın farkında. AKP politikalarının bedelini halk çekmek zorunda değil. Bizler bunu değiştirebiliriz. Barış ve umudun güvencesi bizlerin mücadelesidir. (HABER MERKEZİ)

Reklam
ÖNCEKİ HABER

Hatun Tuğluk'un cenazesine saldırıyla ilgili yeni görüntüler

SONRAKİ HABER

Zoran Dragic resmen Anadolu Efes’te

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa