03 Nisan 2011 11:41

Yarı Tanrılıktan Köleliğe

Bizler bir dönem yarı tanrı olarak kabul edilen hekimleriz. Günümüz Türkiye’sinde ise yarı tanrı hekim döneminin kölelerinin koşullarına eşdeğer koşullarda çalıştırılıyoruz.Sizlere Tıp fakültelerinde ve Eğitim-Araştırma hastanelerinde uzmanlık eğitimi alan biz asistan hekimlerin özelinde anlatacağımız sorunlar

Yarı Tanrılıktan Köleliğe
Paylaş
Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi Asistan Hekimleri

Bizler bir dönem yarı tanrı olarak kabul edilen hekimleriz. Günümüz Türkiye’sinde ise yarı tanrı hekim döneminin kölelerinin koşullarına eşdeğer koşullarda çalıştırılıyoruz.

Sizlere Tıp fakültelerinde ve Eğitim-Araştırma hastanelerinde uzmanlık eğitimi alan biz asistan hekimlerin özelinde anlatacağımız sorunlar, genelde tüm hekim, sağlık çalışanları, hizmet almayı bekleyen hastaların sorunlarıdır. Aynı zamanda tüm Türkiye’de günden güne ve özellikle performans sistemiyle birlikte sağlık hizmetinin temel karineleri olan ücretsizlik, eşitlik, nitelik ve ulaşılabilirlik esaslarından uzaklaşan, sağlık sisteminin sorunlarıdır.

Basında yeterince yer almamasına rağmen, bazılarınızın bildiği gibi biz Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi asistanları olarak, diğer sağlık çalışanları olan hemşireler, teknisyenler, personellerin desteğiyle 1 Nisan’da Tıp Etiğinin ilkeleri dahilinde acil ve onkolojik durumlar haricinde iş bırakma eyleminde bulunduk. İsteklerimiz; hastanemiz Başhekimi ve yönetimi tarafından kabul edilmediği için 4 Nisan’da iş bırakma eylemine devam etme kararı aldık. Bu eylemlerimiz, isteklerimiz kabul edilene kadar çeşitli şekillerde devam edecektir. Bu eylemlerimizin ortak nedeni Mart ayından itibaren çalışma şartlarımızda hiçbir değişiklik olmamasına rağmen, ücretlerimizde % 50 oranında yapılan düşüşün telafisini sağlamak. Kendimizi halkımıza, hastalarımıza daha iyi anlatmak, hastalarımızla aramızda oluşturulmuş güvensizliği gidermek ve sanatını insan hayatı üzerinde icra eden asistan hekim ve sağlık çalışanları olarak daha nitelikli bir hizmet sunmak, daha iyi maddi ve manevi koşullarda çalışmaktır.

Tıp fakültesi eğitimi gibi zorlu bir eğitim sürecinden ve daha sonra Tıpta uzmanlık sınavı gibi zor bir sınavdan geçerek uzmanlık eğitimi almayı hak eden biz asistanları daha sonra çok daha zor koşullar bekliyor. Bazı bölümlerde asistanlığa başlayan hekimler olarak ayda 15 nöbet tutuyoruz. Yani 33 saat çalışıp, 15 saat hayatımızın geri kalan ihtiyaçlarını karşılıyoruz ve esnek mesai saatleri yüzünden çalışma saatlerimiz daha çok uzayabiliyor. Bazen sabah 5’te ameliyata girip gece 12’de ancak hastaneden ayrılabiliyoruz. Performans yasasıyla birlikte baktığımız hasta oranında ücret alıyoruz, günde ortalama 100 hasta bakmaya zorlanıyoruz ki bu her hastaya, 3 dakika ayırmak demek.  Oysa ki 3 dakikada tetkik ve tedavi edilen hiçbir hastalık okutulmadı bize. Uzmanlık eğitiminin esası; her branşta daha bilgili ve deneyimli hekimler yetiştirmek olsa da daha çok bizlerden işgücü olarak yararlanılmakta. Tüm dünyada bir hekimin ayda en çok 4 nöbet tutmak ve nöbet sonrası izin gibi hakları bulunurken bazı bölümlerde ayda 15 nöbet tutuyoruz ve nöbet sonrası izin hakkımız olmadığı için 24 saattir çalışan bizler tekrar mesaiye başlıyoruz ve hem hastalarımızdan hem hocalarımızdan hem de bizden aynı performans bekleniyor. Sizlere sormak isteriz 33 saattir çalışan bir hekim tarafından muayene edilmek ister misiniz, ameliyat edilmek ister misiniz? Çalıştığımız bazı bölümlerde askeri düzeni aratmayacak şekilde hiyerarşi bulunuyor. Bazen üstlerimiz, hocalarımız kişiliğimize, gururumuza, onurumuza hakarete varan söylemlerde bulunuyor. Bu tür davranışlara karşı kendimizi savunma hakkımız, durumumuz yok.  Ülkenin en örgütsüz kesimlerinden olan asistan hekim ve sağlık çalışanları olarak, burada anlatmaya yer ve vaktin olmadığı daha birçok hayati öneme haiz sorunlarımızın bizde yarattığı travmanın can havliyle bizler Dokuz Eylül Tıp Fakültesinin asistan hekimleri olarak en ‘apolitik’ ve en naif halimizle yeter artık diyoruz ve isteklerimiz kabul edilene kadar eylemlerimize devam edeceğimizi bildiriyoruz.  Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesinde yaktığımız bu ateşin, haklı ve mütevazi mücadelemizin tüm fakültelere ve eğitim hastanelerine yayılmasını umuyoruz. Sizlerin de desteğiyle haklarımıza kavuşacağımızı umut ediyoruz.  Son olarak “Ülkenin tüm asistanları birleşin” diyoruz.

ÖNCEKİ HABER

Savaş, güç ve inanç!

SONRAKİ HABER

“Sivil itaatsizlik” İstanbul’da bir haftayı geride bıraktı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...