Tarım İşçisi Zeynep neden okuyamadı?

'Bir hayalim vardı. İç mimar olmaktı' diyor 16 yaşındaki Zeynep Coşkun. Van depremi sonrası okulu bırakmak zorunda kaldı, 7 yıldır işçilik yapıyor...

16 Kasım 2017 02:10
Son Güncellenme Tarihi: 16 Kasım 2017 10:11
Paylaş

Volkan PEKAL
Adana

Çukurova topraklarında sarı sıcak günlerin ardından karpuz, domates, biber ve mısır; yerini marul, ıspanak, narenciye gibi kış sebze ve meyvelerine bırakıyor. Yazın güneş altında toprağın tozunu yutan tarım işçilerinin sayısı Adana’da ilk yağmurların düşmesiyle kısmen azalsa da kalanlar yağmur çamur içerisinde alın teri dökmeye devam ediyor. 

Adana-Karataş yolu üzerinde sağlı sollu tarlalar ve narenciye ağaçları içerisinde mandalina toplayan binlerce işçiden biri 16 yaşındaki Zeynep Coşkun. 16 yaşında olmasına rağmen 7 yıllık tarım işçisi. Zeynep’in 9 yaşında bu işe başlama nedeni ise ardından büyük acılar bırakan bir felaket; Van depremi. Yardım talepleri karşısında devletin kayıtsızlığı nedeniyle büyüyen bu yıkım ardında göç ve ekmek derdini bırakmış. Parmağında bahçe makasıyla, bu dönem yaşadıklarını “İlk defa hayatın acımasız olduğunu anladım” sözüyle özetliyor. 

‘BİR HAYALİM VARDI’

Anne babası ve 6 kardeşi ile birlikte Van’ın Çatak ilçesine bağlı Kaçit köyünde hayvancılık yaparken depremle birlikte gelen ekonomik sıkıntılar nedeniyle her şeyini satarak Adana’ya gelen aile, kısa süreli iş aramanın ardından kendilerini tarım işçiliği içinde bulmuş. 

“Bir hayalim vardı. İç mimar olmaktı” diyen Zeynep’i aynı bahçede çalışan ağabeyi Fikri Coşkun da onaylıyor: “Evet derslerinde çok başarılıydı.” Ve Zeynep devam ediyor: “Biz de kaderimize mahkum kaldık. Çalışmaya başladık.” Adana’ya ilk geldiklerinde yevmiyenin 25-30 lira olduğunu söyleyen Zeynep, “Bize yetmiyordu. Ağabeyimi de çalıştırmak istemiyorduk. Babam tek çalışıyordu. 6 kız, 1 erkektik, en büyük ablam 14-15 yaşındaydı. Hepimiz küçüktük. İlk geldiğimizde nasıl iş yapacağımızı bilmiyorduk” diyor.

‘ALDIĞIMIZ PARA YETMİYOR’

Ve Zeynep devam ediyor: “Hayatımızda iş yapmadık. Çocuktuk. Okul okuyorduk. O yüzden ilk başlarda zor geldi ister istemez. Sabah 3-4 gibi kalkıp hazırlanıyoruz. Bazen Mersin’e gidiyoruz. O zaman gece 2’de kalkıyoruz. Akşamları 5’te paydos ediyoruz. Bazen daha da geç oluyor. Akşam çökene kadar... Biz bu kadar çalışıyoruz. Günlük 54 lira alıyoruz. Emeğimizin karşılığı bu değil. Yevmiyemize zam yapılsın. Her yıl 2 lira zam yapıyorlar. Bu nedir? Bir bisküvi parası. Yediğimize, içtiğimize, kiraya, elektriğe, suya, ne de kıyafete para yetiyor. Bari 10-15 lira zam yapsalar.” 

‘AĞAÇTAN DÜŞSEN KİMSE HESABINI SORMAZ’

Yaptıkları işin tehlikesinden bahseden Zeynep, başından geçen bir olayı “Bazı ağaçlar çok yüksek. Bir iki defa düştüm ayağımı incittim. Ne sigorta var ne bir şey. Bir yerimize bir şey olsa bir garantimiz yok. İlk düştüğümde daha küçüktüm ağaca çıkamıyordum, acemiydim. Çıktım, yağmurlu bir gündü. Dalın üzerine düştüm, bayıldım. O anı hatırlamıyorum. Ağabeyim beni sırtına almış götürmüş. Ayağım biraz morarmıştı. Üzerine basamıyordum. O gün tek ayağımın üzerine basarak çalıştım. Mecburdum; çünkü işe gelmediğin zaman yevmiyeni kesiyorlar. Kimse hesap sormaz. Tek söyleyecekleri kelime dikkatli olun” sözleriyle anlatıyor. 3-5 saatlik uyku ile “Hadi, hadi” denilerek çalıştırılmalarından şikayet eden Zeynep, düşmelerin ve kazaların nedenini sıralıyor: “Acele ettiriyorsunuz, mecburen insan dalıyor. Her gün her gün insanın vücudu yetmiyor.” 

‘YA EVLENİRİM YA DA...’

Çalışmaya başladığı ilk günlerde bahçe makasını kullanmakta zorlandığını anlatan Zeynep, “İlk geldiğimde makası kullanamıyordum. Elimi kestim, ağladım. Kemiğe kadar kesildi. Yara izi hâlâ duruyor. Dediler ‘mecburen çalışacaksın’ İlk defa hayatın acımasız olduğunu anladım. Alışmak istemiyoruz ama mecburuz. İnsanın çaresi kalmıyor. Çaresi olsa bu işi yapmam ama başka iş yapamıyoruz. Elimizden bu geliyor” diye konuşuyor. 

Şalvarı 50 liraya diktirdiğini dile getiren Zeynep, şunları söylüyor: “O da burada yırtıldı, yazma alıyoruz saçımıza toz gelmesin diye, şapka alıyoruz 10-15 lira... Bu bizim iş kıyafetimiz. Günlük kıyafetimiz hiç olmuyor. Evde duruyoruz, onun dışında işteyiz. Ben bu yaşıma gelmişim. Buraya geldiğimden beri ne bir gezme, ne bir çay bahçesine hiçbir yere... İşten eve evden işe... Zor... Ne yapalım.” Zeynep “Nasıl değişir bu?” sorumuza ise “Ya evlenirim ya da...” diyor. “Ya da”dan sonra başka bir kelime bulamıyor. Gözleri doluyor. 

Biz konuşurken arkadan hadi hadi sesleri gelmeye devam ediyor. Kim bilir anlatacak ne kadar çok şeyi var ama röportajı orada bitiriyoruz... Röportajın ardından Zeynep elinde bahçe makası, eldiveni, siyah şalvarı, yazmasının üzerinde siyah tozluğu ile mandalina ağaçlarının arasına dalıyor...

‘KAÇ DEFA DEVLET KAPISINA GİTTİK, BAKMADI’

sıddık coşkun
Zeynep’in babası Sıddık Coşkun

Zeynep’in babası 45 yaşındaki Sıddık Coşkun, köyde hayvancılıkla hayatlarını kazanırken depremin ardından ilk kez memleketlerinin dışına çıkarak iş aradığını anlattı. Gelir gelmez iş bulmak zorunda olduklarını dile getiren Coşkun, devam etti: “Van’da iş yoktu. Geldik devlet bakmadı. Kaç defa devletin kapısına gittik. Bize hiçbir yardım yapmadı. Biz de bahçeye geldik, böyle devam ediyoruz. Memnun değiliz sabah 3’te kalkıyoruz, bu çamurda 54 lira için akşama kadar çalışıyoruz. Unun torbası 100 lira, şekerin torbası 100 lira olmuş, bize hiçbir zam yok. Gelirse de çavuşlar alıyor.” Coşkun’un oğlu Fikret Coşkun araya giriyor: “Bize kart veriyor. 55 liraysa 5 lirasını çavuş kesiyor. Emeğimizin karşılığı bu değil. 2010’da Van’dan buraya geldik. Evde 4-5 kişi çalışıyoruz ancak geçiniyoruz.”

ÇALIŞAN ÇOCUKLARIN YÜZDE 44.7’Sİ TARIM İŞ KOLUNDA

DİSK'e bağlı Genel-İş Sendikasının bu yıl yayımladığı “Türkiye’de Çocuk İşçi Olmak” raporuna göre Türkiye’de 2 milyon çocuk işçi bulunuyor. Okula gitmeyen çocuklar için haftalık çalışma süresi 54 saat. TÜİK’in 2012 Çocuk İşgücü Anketi’ne göre ise sayısı 15 milyon 247 bin çocuktan, yüzde 44.7’si tarımda olmak üzere 893 bini çalışıyor. Aynı ankete göre çalışan çocukların yüzde 49.8’i bir okula devam ederken, yüzde 50.2’si ise okula devam edemiyor. Çalışan çocukların yüzde 44.7’si tarım, yüzde 24.3’ü sanayi ve yüzde 31’i  hizmet iş kolunda çalışıyor. Sektör bazındaki sonuçlar, 2006 yılı sonuçları ile karşılaştırıldığında tarım sektörünün istihdam edilenler içindeki payı 8.1 puan artarken, sanayi sektörünün payı 6.6 puan ve hizmet sektörünün payı ise 1.5 puan azaldı. İşteki duruma göre; çalışan çocukların yüzde 52.6’sı ücretli veya yevmiyeli, yüzde 46.2’si ise ücretsiz aile işçisi.


HABERİMİZ ÜZERİNE BAKANLIK ZEYNEP'LE İLETİŞİME GEÇTİ

Evrensel'de “Zeynep neden okuyamadı?” başlığı ile çıkan haber üzerine Sosyal Politikalar Adana İl Müdürlüğü Adana Büro’muza ulaşarak habere konu olan Zeynep Coşkun’la görüşmek istedi. 2011 yılında Van, Erciş merkezli meydana gelen deprem sonrası yaşadıkları maddi sıkıntılar nedeni ile ailesi ile birlikte Adana’ya kadar gelen ve maddi imkansızlıklardan dolayı okulu bırakarak tarım işçiliğine başlayan Zeynep Coşkun’un içinde kalan okuma özlemini aktardığımız haberin ardından gazetemize ulaşan İl Müdürlüğü yetkilileri Zeynep Coşkun’a destekte bulunmak için kendisiyle iletişime geçti.

BAŞBAKANLIK TARIM İŞÇİLERİ İÇİN GENELGE YAYINLAMIŞTI

19 Nisan 2017’de Başbakan Binali Yıldırım’ın imzasıyla, tarım işçilerinin yoğun olarak çalıştığı yerlerde eğitim ve sosyal faaliyetleri de kapsayacak, barındıkları yerlerde alt ve üst yapının dikkate alınarak sağlık koşullarına ve işçi sayısına uygun, hijyenik geçici yerleşim alanlarının oluşturulması gibi önlemlerin yer aldığı bir genelge yayınlanmıştı.

MUHABİRLERİMİZ TAKİPTE

Oldukça kapsamlı olan bu genelgenin uygulanmadığına dikkat çeken muhabirlerimiz Zeynep gibi okumak yerine çalışmak zorunda kalan çok sayıda tarım işçisi çocuğun oluğuna dikkat çekerek Zeynep’in durumunun ve tarım işçisi çocukların takipçisi olacaklarını söylediler. (HABER MERKEZİ)

Reklam
ÖNCEKİ HABER

'Doktor yok, ambulans yok hastalarımız yollarda ölüyor…'

SONRAKİ HABER

Hedef yatay yapılaşma değil son yeşil alanlara da yapılaşma

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...