13 Kasım 2017 01:55

Evinizin şıklığının ardında sömürü ve işçilerin canı var

Kayseri OSB’de bulunan Turkuaz Seramik fabrikasında çalışan işçiler, işyerlerindeki ağır sömürü koşullarını Evrensel'e anlattı.

Paylaş

Veli ŞAHİN
Kayseri

“Toprağa değer, mekanlara ruh katıyoruz”.
Sloganları böyle!
Yaptıkları iş; seramik banyo ürünleri, duş sistemleri, gömme rezervuar üretmek.
60 ülkeye ihracat gerçekleştiriyorlar.
Kayseri Organize Sanayi ve Kayseri İncesu Sanayi bölgelerindeki 2 ayrı üretim tesisinde 3  milyon adet üretim yapıyorlar. 2016 yılında Türkiye’nin en büyük sanayi kuruluşları arasında yer aldılar.
İş kolundaki hızlı büyümeleri ile dikkatleri üzerinde topluyorlar.  
Bu başarı hikayesinin kahramanı Turkuaz Seramik.

Bu hikayenin arka planına ışık tutabilmek için Turkuaz Seramik fabrikasında bir grup işçi ile görüştük. Turkuaz’da on yıldır çalışan bir işçi 1993 yılında mütevazı bir şekilde kurulan fabrikalarının bu kadar büyüyebilmesini şöyle özetledi: “Az işçiyle çok iş, az ücret ile büyük kazanç! Bildiğimiz sömürü!”

İŞÇİ ÜCRETİ İYİCE ERİDİ!

OSB’de bulunan Turkuaz fabrikasından bir işçi anlatıyor. Fabrikaya ilk girdiğinde 4-5 bölüm vardı. Şimdi ise 7-8 bölüm. Diğer fabrikadaki 150-200 işçi sayısı 400’e çıktı. Fiziksel büyüme olduğuna göre maddi büyüme de var demektir. Fakat işçilerin durumu, daha çok üretmesine rağmen sabit duruyor daha doğrusu onlar büyüdükçe geriliyor. Enflasyon rakamlarını dikkate alacak olursak işçilerin ücretin eridi.

Bir başka işçi üzerlerindeki baskıya dikkat çekiyor: “Çıkan ürünü yerleştiremezsen baskı ve hakaret gırla! Psikolojimiz bozuluyor. Ama gel gör ki, mamuller çıktığında yükleme yapacağımız lastikli arabaya sadece 1 tane var. Yüklenen arabanın ardından çıkan ürünü yüklemeyecek başka bir araba lazım ama yok! Düşünün OSB’de bulunan fabrikada bir araba olduğu için işçiler arasında kavga çıkıyor ve bir işçi bıçaklanıyor! Araba yüzünden psikolojisi bozulan arkadaşlarımız var. Bir arkadaşımız evine gittiğinde moralini bozuk gören eşi, ‘yine mi araba yoktu’ diyebiliyor.”

EN İYİMİZ BİLE ET ALAMIYOR

İşe yeni başlamış genç Turkuaz işçisi ise adeta isyan ediyor: “Domates alamıyoruz ya böyle bir şey olabilir mi? Vergilerle geçinen devlet olduk. İnanın tüm işçiler vergilerin ağırlığından konuşuyor! Üstüne birde alacağımız malların fiyatı artınca geçinmek imkansız oluyor! Yani aramızda en iyi ücret alan dahi ayda bir kilo et alamıyor! Kamu işçisi ile özel sektörde çalışan işçi ücretleri arasında uçurum olduğunu düşünüyorum. Hiç olmasa kamu işçisi kadar alabilsek ama bu enflasyon varken o da yetmez.”

SÜREKLİ BASKI VAR

“İşçiden genel müdüre kadar kimse memnun değil” diyen 12 yıllık bir Turkuaz işçisi baskı ve memnuniyetsizliğin sürekli olduğunu söyleyerek anlatıyor: “Patron ayağında takunyayla fabrikada cirit atıyor. Bizzat patron tarafından işçiler aşağılanıyor, fırçalanıyor.

Kişiye bağlı bir yönetim var aynı ülke gibi! Patron ve müdürlerin pozisyonu Vizontele filmindeki Cezmi Baskın’ın oynadığı Latif ile Şafak Sezer’in oynadığı Veli karakteri gibi.

Latif ne derse Veli’de arkasına geçip tekrar ediyor! Patron bir şey söylüyor aynı şeyi önce müdür sonra usta devam ettiriyor, kabul etsin veya etmesin! Kimse kendi karakterini yansıtamıyor fabrikada, yani karaktersizleşme olduğunu düşünüyorum. Bence bu da büyük bir sorun!”

Üç yıllık bir Turkuaz işçisi olan bir başkası, işçi sayısı artmasına rağmen soyunma odasının büyümemesine öfkeli: “150 kişilik soyunma odasına 450 kişi soyunmaya kalkıyor. Eğilirken, kalkarken kafan arkadaşının bir tarafına çarpıyor! İnanın bu yüzden normal kıyafetleriyle işe girenler var.”  

EK ÜCRET ALMAYAN YARASALAR!

Sürekli gece çalışan arkadaşlarının olduğuna dikkat çeken bir başka Turkuaz işçisi şunları anlatıyor: “Hiçbir ek ücret alamıyorlar. Sadece yarasa gibi geceleri çalışıyorlar. Kendileri farkında olmasa da biz açıkça psikolojilerinin bozulduğunu görebiliyoruz. Gece ve gündüz çalışandan aynı performans beklenemez. 1 saat fazla dinlenme imkanı verilmesi gerekir.

Her bir işçiyi dinlediğinizde mekanların verilen ruhun işçilerin canını aldığı hissine kapılıyorsunuz.”

SICAKLIK 35, NEM YÜZDE 70, ÜRÜN SAĞLIKLI İŞÇİ DEĞİL

işçi sağlığı güvenlik uzmanlarının son süreçte patrona yoğun baskı yaptığını ifade eden bir Turkuaz işçisi sağlıksız çalışma koşullarını şöyle özetliyor: “Sıcaklık 35 derece, nem yüzde 70 biz böyle bir ortamda mal çıkarıyoruz. Ciğerlere nasip olan tozun haddi hesabı yok. Bir bölümde işçiler sıcaktan terlerken, inanın tam hamam gibi, diğer bölümlerde donuyor. İşçilerin sağlıklı çalışma koşulu yok ama çıkan ürünün sağlık koşulu var. Geçenlerde müdür bizle dalga geçen bir açıklama yaptı. diyor ki; ‘Arkadaşlar fabrikamızda toz çok biliyorum. Ama sebebi küçük parçalara sizler basınca toza dönüşüyor, işte toz olmasının yüzde 70’i bundan.’ Bir de, ‘Çok korkmayın hastalandığınızda bölüm değiştiriyoruz’ diyor. Yani hastalanmayacaksınız, bunu sağlayacağız demiyor! Oysa işçi sağlığı güvenliği uzmanı, ‘Görünen tozdan bir şey olmaz görünmeyen toz parçacıkları tehlikeli’ diyor. Buna rağmen bizi salak yerine koyan açıklama yapılıyor. ‘Maksimum su tasarrufu sağlayan ürünlerimiz ile doğaya ve insana karşı sorumluluklarımızı yerine getiriyoruz’ reklamı yapan patronumuz bizim sağlımızı önemsemiyor.

SENDİKA VAR AMA YOK!

Yaşanan sorunlara karşısında sendikalarının tutumunu sorduğumuzda Turkuaz işçileri şu bilgileri veriyor: “Biz işçiler olarak mücadeleci sendika arayışına girdik. Bunun üzerine toplantılar yaptık. Patron bu durumu fark edince kendi kurduğu bir sendikaya işçileri üye yaptı. Sanırım hem bizim tepkimizi bastırmak hem de uluslararası ticaret yapmasından kaynaklı imajı düzeltmek amacıyla levhayla sınırlı kalan sendikaya ihtiyaç duydu. Sendika patronun olunca, işçiye karşı bir hatta durduğunu ifade edebiliriz. Mesela anlattığımız sorunlara itiraz edince, ‘sendikanıza söyleyin ben ne yapayım’ diyor. Buçuğunu anlamadığımız 2 buçuk ikramiye alıyoruz buçuğunu vermeyince sorduk, ‘neden vermediniz?​’ bize, ‘sendikanız istemedi’ cevabını verdiler.”

“Hem patrona hem de sendikaya karşı direnmemiz lazım” diyen bir işçi şöyle diyor: “Sendikayı ya biz işçiler ele geçireceğiz ya da alternatifler arayacağız. Patrona karşı yaptırımın en önemli ayağı bu!”

MESLEK HASTANESİ NEDEN YOK?

Bel fıtığı, menüsküs gibi birçok meslek hastalığına rastlamanın mümkün olduğu Turkuaz fabrikasında işçiler soruyor: İlimizde neden meslek hastanesi yok?

Kayseri büyük bir sanayi kenti, nüfusun önemli bir bölümünü işçiler oluşturuyor ama meslek hastanesi yok. Meslek hastanesi olmaması nedeniyle sıradan mesleki hastalıklar tespit edilmiyor.

ÖNCEKİ HABER

Suudi Arabistan’da İran’a karşı savaş hazırlığı

SONRAKİ HABER

'İtiraflar hedef şaşırtmaca, asıl sorun teğet geçiliyor'

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...